FRANSA’nın müthiş tempolu ve baskılı oyunu sonucu Brezilya’yı adeta sürklase etmesi büyük bir sürpriz oldu.
Ancak dünyanın en üst düzey golcülerinden olan Henry’nin sonucu tayin etmesi hiçbirimizi şaşırtmadı.
Gelin önce Dünya Kupası’nın mucidinin kim olduğunu bir kez daha hatırlayalım... Fransa’nın en ünlü spor gazetecilerinden Jules Rimet’in buluşu idi Dünya Kupası. İkinci Dünya Harbi’nin başlayacağına dair kötü kokuların alındığı dönemde Jules Rimet, ülkeleri en popüler spor olan futbol ile tıpkı ünlü vatandaşı Olimpiyatların kurucusu Baron Pierre de Coubertin gibi düşünerek bu girişimi yaptı. Bunda da çizme seslerinin bir süre ertelenmesini sağlayarak başarılı oldu diyebiliriz.
Dünya Kupası’nın ilk safhalarında her ne kadar FIFA tarafından önceleri Jules Rimet Kupası adı altında bu müsabakalar yapıldıysa da, her mucidin başına geldiği gibi bu ad unutuldu.
Aynı durum Avrupa Kupası’nın bulucusu gene Fransız Henri Deleunay’ın başına da geldi. İkisinin de adı futbol tarihinin tozlu sayfalarına gömüldü. Yazık, çok yazık...
32 takım kaliteyi düşürdü
Dünya kupaları, 21. Yüzyılın başına kadar önce 16, daha sonra 24 takımla oynandı. Ancak o zamanın FIFA Başkanı Brezilyalı Joao Havelange sadece gelişmiş ülkelerin değil, gelişmekte olan ülkelerin ve özellikle Afrika ve Asya’nın da hakça katılım payı alması hedefiyle kupayı genişletti. Havelange, iyi niyetine rağmen kupanın popülaritesini arttırdı, ancak kalitesi düştü. Peş peşe 11 Dünya Kupası izleyen ve Dünya Spor Yazarları Birliği Başkanı olarak görev yapan bir spor yazarı olarak böyle düşünüyorum. Bu sistemin örneğin 24 takıma düşürülmesi kalitenin yükselmesine neden olur.
Eleme maçları çok yavan ve temposuz oynandı. Seyircinin olması oyunun kalitesini arttırmadı.
Hakem hataları gölge düşürdü
Dünya Kupası’nın dikkati çeken bir diğer yanı da ucuzca yapılan hakem hataları idi. Bunun en büyük nedeni FIFA’nın hakemlerin yaş haddini düşürmesinden kaynaklanmaktadır. Bir futbol hakemi asgari 50 yaşına kadar bu görevi yapabilir. Deneyim ve bilgi, hakem yönetimi için çok önemli iki unsurdur. İlk kez dünya kupalarında bu kadar çok vahim hakem hatası oldu. FIFA’nın bir diğer yanlışlığı da, Dünya Kupası’nda hakemlerin seçilişlerindeki kayırma, yani iltimastır. Büyük ülkeler korundu. Böyle olunca da büyük ülkelerin maçlarını yönetecek hakem kalmadı. Rekabet olmayınca da kalite düştü.
Avrupa 1958’den sonra kupayı bırakmadı
Dünya Kupası, Avrupa ülkeleri için önemli bir prestij unsuru idi. Avrupa dışında bir ülke, yani Brezilya son kez İsveç’te 1958’de oynanan Dünya Kupası’nda şampiyon oldu. Bu tarihten sonra Avrupa kendi topraklarında oynanan Dünya Kupası’nı hep kazandı. Her kupada özellikle Brezilya ve Arjantin’i sert ve biraz da hakemlerin toleranslı yönetimi ile elediler. 1982 Dünya Kupası’nda Barcelona’da oynanan İtalya-Brezilya maçında Fenerbahçe’nin ilgilendiği "Beyaz Pele" adı verilen Zico’nun forması İtalyan Gentile tarafından yırtılmasına rağmen Rumen hakem Raina bunu görmemezliğe geldi. Sonuçta İtalya o maçta Rumen hakemin sertliğe verdiği izin ile Brezilya’yı yenip çeyrek finale kaldı. Sonunda kupayı kazanan ülke oldu.
Kim finale kalır?
Doğrusu zor bir soru bu. Ancak şöyle bir değerlendirme yapabilirim. Yarı finale kalan dört takımdan sadece Portekiz hiç kupa kazanmadı. Almanya, İtalya ve Fransa kupanın sahibi oldular. Deneyimleri fazla. Ancak, Portekiz’in teknik direktörü Scolari de kupayı son kazanan Brezilya’nın hocasıydı. Diğer yandan Almanya ev sahibi ve tahminlerin aksine yarı finale kadar geldi. Bunda da en büyük başarı Klinsmann’ın değil, Fenerbahçe’de de teknik direktörlük yapan Löw’ündür.
En zor maç Almanya-İtalya arasında oynanacak. Ev sahibi Almanya’nın bu maçı kazanma şansı yüksek. Fransa da deneyimi ve son Brezilya maçındaki formu ile öne çıktı.
Öyle ise finali Almaya-Fransa’nın oynaması yüksek ihtimal. Bakalım, göreceğiz...