Oysa bırakın yararlandırmayı, haksız yere daha önce tahsil ettikleri emlak vergisini de iade etmeleri gerekiyor. Emekli, ev hanımı ya da işsiz vatandaş, belediyeye gittiğinde “Yok böyle şey” diye savuşturuluyorlar. Ellerindeki gazete yazısını gösterenlere, “o yazı yanlış” diyorlar.
KİME İNANMAK GEREKİYOR?
Ortada bir yasa maddesi, bir tebliğ ve Maliye Bakanlığı’nın bir özelgesi varsa, bunlara itibar etmek gerekiyor. Olayımızda da bunların hepsi var.
Sözü uzatmadan sıralayalım.
1) Emlak Vergisi Kanunu Madde 8:Olayın yasal dayanağını açıklayan bu maddeye göre;
Çok kişinin farkında olmadığı bu avantajdan yararlanabilmek için bazı koşullar aranıyor.
KİMLER YARARLANABİLİYOR?
1.Geliri sadece kanunla kurulan sosyal güvenlik kurumlarından, örneğin SSK (4/a), Bağ-Kur (4/b) ve TC Emekli Sandığı’ndan (4/c) aldıkları emekli aylığından ibaret olanlar ile bunların dul ve yetimleri,
2.Hiç bir geliri olmayan ev hanımları ve işsizler,
3.Gaziler,
4.Engelliler,
5.Şehitlerin dul ve yetimleri, “indirimli (sıfır oranlı) Emlak Vergisi” uygulamasından yararlanabiliyorlar.
200 M2 VE TEK KONUT KOŞULU
Bazı gazetelerde manşet haber olarak duyurulan bu müjdeye göre, emeklilik için prim ödeme gün sayısını tamamlayıp, emeklilik yaşını bekleyen 5 milyon kişinin, normal emeklilik maaşının yüzde 10-20 arası düşük aylık bağlanarak, emekli edilecekleri açıklanıyordu.
ERKEN EMEKLİLİK İMKÂNSIZ
Yaklaşık 5 milyon kişi belki de üzülecek ama erken emeklilik imkansız.
“Neden imkansız?”
Bunun bir değil birden fazla nedeni var.
Birincisi; barut yok!.
Savaşı kaybeden komutana sormuşlar:
Ev, yazlık, büro, dükkan, mağaza, arsa ve arazisi olanlar 2013’te 2012’ye kıyasla “zamlı emlak vergisi” ödeyecekler.
Yeni büyükşehir olan illerde ise, emlak vergisi oranı yönünden ilginç bir sürpriz var.
2012’de gayrimenkul alanlar için emlak vergisi ödemesi, bu yıl başlayacak.
Ancak yeni konutların vergisi hesaplanırken, “geçici muafiyet” durumunun da göz önüne alınması gerekiyor.
Bunlardan bire de eski Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu.
Bakan olduğu dönemde bir gün aradı:
“Hocam, Bağ-Kur Genel Kurulu var. Sayın Başbakan da katılıp bir konuşma yapacak. Sizden rica etsem, Genel Kurul’u ‘divan başkanı’ olarak yönetir misiniz?” diye sordu. Memnuniyetle kabul ettim.
BAŞBAKAN’A BİLGİ
Genel Kurul’un açılışında, Başbakan Erdoğan’ı kürsüye davet etmeden önce, genel bir konuşma yaptım. Ardından konuyu “ev kadınları ve işsizlere” getirerek Başbakan’a hitaben şunları söyledim.
“Tek konutu olan ev hanımları ve işsizleri korumak amacıyla bir yasa çıkarıp, emlak vergisi ödememelerini sağladınız. Bu daha önce benim de önerdiğim ve desteklediğim bir uygulama oldu. Ancak Maliye bu avantajdan yararlanacak olanlara; ‘vergi dairesi, TC Emekli Sandığı, Bağ -Kur ve SSK’ya gidin ve aktif mükellef ya da sigortalı olmadığınıza dair yazılar alın. Bunlarla birlikte belediyeye başvurun’ diyor.
Milyonlarca dilekçe ile kırtasiyecilik yaratıldığı yetmiyormuş gibi illerin çoğunda Emekli Sandığı, ilçelerin de tamamında Emekli Sandığı, Bağ-Kur ve SSK yok. Böyle olunca, milyonlarca ev hanımı ve işsiz vatandaş, verdiğiniz haktan yararla-namıyor.”
ÇÖZÜM ÖNERİSİ
Ancak borçlulara göre dağılımında, dikkati çeken gelişmeler var.
Bu ayrıntıya girmeden önce, dış borçların tutarını belirtelim.
DIŞ BORÇLARIN TUTARI
2002’de 130 milyar dolar olan dış borçlar, 2012’in üçüncü çeyreği itibariyle 326.3 milyar doları buldu. Dış borçlar; 2005’te 171, 2007’de 250, 2011’de 305 milyar dolar idi.
Kuşkusuz dış borçlara tek başına tutar olarak bakmak doğru değil. Toplam dış borcun GSYH’ye oranı yönüyle baktığımızda, 2002’de yüzde 56.2 iken, 2011’de yüzde 39.4’e gerilediği fark ediliyor.
2012 gerçekleşme tahmini ise yaklaşık yüzde 41.
Yıllar itibariyle dış borçların tutarına, borçlulara göre dağılımı ile birlikte, Tablo-I’de yer verilmiştir.
VADE YAPISI VE BORÇLULAR
Gayrimenkulünü, edinme tarihinden itibaren 5 yıl geçtikten sonra satanlar ile miras ya da bağış yolu ile edindikleri gayrimenkulleri satanlar, kazanç beyan etmek zorunda değiller.
HATİCE TEYZE’NİN EVİ
Gayrimenkul satışından elde edilen kazancın hesaplamasını Hatice Teyze örneğiyle açıklayalım.
ÖRNEK: Hatice Teyze, 15 Mart 2009 tarihinde 200 bin TL’ye aldığı evi, 18 Haziran 2012 tarihinde 300 bin liraya satmıştır. Ödediği tapu harcı ve giderleri (komisyon vs.) 10 bin liradır.
Satış işlemi 5 yıl içinde gerçekleştiği için Hatice Teyze evinin satışından doğan kazancı, “değer artışı kazancı” olarak beyan etmek zorunda.
KAZANCIN HESAPLANMASI
İlk bakışta Hatice Teyze 200 bin TL’ye aldığı evi 300 bin TL’ye satmış ve 100 bin lira kazanmış gibi gözüküyorsa da “vergi yönünden” durum böyle değil.
“Enflasyon”, “satıcının giderleri, ödediği tapu harcı” ve “istisna” göz önüne alınarak “vergiye tabi kazanç” bulunacak. Böylelikle Hatice Teyze, enflasyondan dolayı ortaya çıkan değer artışı üzerinden vergi ödemekten kurtarılmış oluyor.
Bunlardan 30 bini, Sağlık Bakanı’nın açıkladığı, (10 bini “pratisyen”, 20 bini de “uzman hekim” ihtiyacı). Yaklaşık 109 bini de İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası’nın gerektirdiği “işyeri hekimi” ihtiyacı..
30 BİN HEKİM
Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, 30 bin hekime olan ihtiyacı açıklarken;
· 2002 yılında 120 bin olan hekim sayısının 2012’de 125 bin olduğunu,
· 2002’de 96 bin olan “tıbbi işlem” sayısının, 2012’de 300 bine çıktığını belirtti ve son 10 yılda, işlem sayısındaki yüzde 212’lik artışa karşılık, hekim sayısındaki yüzde 4’lük artışa dikkati çekti.
100 BİN İŞYERİ HEKİMİ
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu 30 Aralık 2012 tarihi itibariyle yürürlüğe girdi.