Sıtkı Şükürer

Bürolar boşalırken

31 Ocak 2021
KOÇ Holding’in başarılı CEO’su Levent Çakıroğlu, grubun 35 bin çalışanı için “evden çalışma” uygulamasının “kalıcı hale” getirileceğini açıkladı.

 

Söylentisi hep olan, ama hayata geçirilmeyen bir olgu böylelikle “de facto” gerçeklik kazandı.
“Ev”den çalışmanın zaman kayıplarını ve giderleri azaltan bir yönü olduğunda tereddüt yok...
Ama meselenin sosyal boyutlarının da irdelenmesi gerekiyor.
İş yerine gitme zorunluluğunun insan hayatına getirdiği dinamizm çok değerlidir.
Her şeyden önce iş yeri ortamı, yüz yüze iletişime imkân sağlar.
Hani, birkaç ay için evden çalışmanın konforu hoşa gidebilir.

Yazının Devamını Oku

100. Yılında Cumhuriyet

24 Ocak 2021
BU coğrafyada devlet erkini elinde tutanlar, kendi doğrularını topluma benimsetmeyi doğal hak görürler.

Özellikle ulus-devlet yapılanmaları ideolojik olarak “homojen” bir toplum yapısını hedefler.
Cumhuriyet, bu anlamıyla toplum tasavvurunu kendi doğruları üzerinden hayata geçirmeye çalışmıştır.
Bilindiği üzere bu model “laiklik” esası üzerinden kurgulanmış bir yapıydı.
Çok partili hayata geçişle birlikte, yenilenen iktidarlar Devletin dini kurallarla olan mesafesini azalttı.
Ancak yaşanarak görülmüştür ki, yönetimlerin toplumları biçimlendirme çabası kalıcı bir sonuç doğurmuyor.
Türkiye, bu anlamıyla toplumsal çeşitliliğini hep korumuştur.
Ancak bu renklilik bir çatışma sebebi değildir.

Yazının Devamını Oku

Agamemnon kent değerimizdir

17 Ocak 2021
GEÇEN hafta “Agamemnon” ismi üzerinden küçük çaplı bir dalgalanma yaşandı.

 

Pasaport İskelesi’nin tadilatı esnasında geçici olarak getirilen yüzer iskelenin adı “Agamemnon” imiş.
Bazı siyasi parti yetkilileri, bahse konu iskeleye verilen isme tepkili yaklaştı.
Agamemnon, Troya savaşları döneminin mitolojik bir figürüdür.
Aynı ismi taşıyan Balçova’daki kaplıcalarda söylentiye göre şifa bulmuş, bu sebeple kaplıca onun ismiyle anılmaya başlanmıştır.
Agamemnon’un Ege’deki izleri üzerine kitaplar yazılabilir.
Bakınız, üzerinde yaşadığımız coğrafya hiç kuşku yok insanlık tarihinin doğal dekorudur.

Yazının Devamını Oku

Mutluluk tüketmek değildir

10 Ocak 2021
PANDEMİ mecburen tüketim alışkanlıklarımızı değiştiriyor.

 

Herşeyden evvel, hane halkı olarak daha az harcıyoruz.
Bu durum bize özgü değil...
Almanya’da yapılan araştırmada hane halkının tasarrufu bir önceki yıla göre, 2020 yılında yüzde 5,9 oranında 393 milyar euro artmış.
İnsanlar hem kapanma hem de ekonomik belirsizlikler nedeniyle frene basmış.
Benzer durum bizim ülkemiz için de geçerli...
Kredi kartı harcamaları üzerinden yapılan bir araştırmada 2020 yılı Ocak-Eylül döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre; yakıt, giyim, aksesuar, kozmetik, yemek, restoran, eğitim, kırtasiye, ofis malzemesi, seyahat, taşımacılık, hava yolları, konaklama, kuyumculuk, perakende alışverişler vb. gibi harcama kalemlerinde düşüşler yaşanmış.

Yazının Devamını Oku

Lokomotif durmaz gider

3 Ocak 2021
ÖYKÜ standarttır.

Ekonomimizin yönetim performansı her daim eleştirilir.
Ekonomi bir bilim değil, disiplindir.
Tek doğrusu yoktur.
Hele geçiştirici önlemlerle kalıcı bir çözüm elde edilemez.
Düzgün bir ekonomik model, stratejik ve yapısal düzenlemeleri tarifleyen, bu esaslara göre günlük akışı takvimlendiren bir bütünlüklü yapıya ihtiyaç gösterir.
Böyle bir çerçeve ekonomiye “öngörülebilirlik ve istikrar kalitesi” kazandırır.
Ancak, hayat nedense bu şekilde tecelli etmez.

Yazının Devamını Oku

Tarihi Albayrak Pasajı

27 Aralık 2020
KAMU ve özel işbirlikleri ile üretilen projeler tüm dünyada çok revaçta.

 

Şehrimizde de bunun güzel bir örneği var.
İzmir Büyükşehir Belediyesi ile TARKEM’in işbirliğinden söz ediyoruz.
TARKEM, yaklaşık 8 yıl önce 116 kişi ile kurulmuştu.
Kurucular genelde İzmirli’ydi.
TARKEM tarihi alanın ve Kemeraltı’nın “rehabilite fitilini” ateşlemek için kamu ve özel sektör ortaklığıyla kurulmuş bir “Anonim Şirkettir”.
Böyle olmakla beraber, tüm kurucuların başlangıçta imzaladıkları sözleşmeye göre, kazanç fikrini geri planda tutan bir kuruluş amacına sahiptir.

Yazının Devamını Oku

Net-brüt kira karmaşası

20 Aralık 2020
 DEVLET iş yeri kiralarında stopaj oranlarının %20’den, %10’a indirilmesi uygulamasını haziran ayına kadar uzattı.

Bu karar kiracılara destek tedbiri olarak açıklandı.
Bakınız, kira bedeli sözleşmede “brüt tutarlar” olarak belirlenmişse, bu karar zaten kiracıya hiçbir yarar sağlamaz.
Kiracı, azaltılan vergiyi maliye yerine mal sahibine ödemiş olur.
Mal sahibi açısından da nihai vergi oranında bir değişiklik olmaz, sadece, bahse konu tutarı yıllık beyanına kadar kullanır.
Hiç şüphesiz üçüncü kişi konumundaki devlet, kira bedeline karışmaz.
Sözleşmede mal sahibine net kira bedelinin ödeneceği, stopajın kiracıya ait olduğu, şeklinde bir belirleme varsa, ki pek çok sözleşme böyledir, stopaj oranı düşürülmesinden kimin istifade edeceği çekişme yaratmaktadır.
Bize göre stopaj, kiracının mal sahibi adına ödeyeceği vergi ile ilgili bir durum olup, oranının değişmesi toplam kira bedeli ile ilgili vecibesini etkileyen bir sonuç doğurmaz.

Yazının Devamını Oku

Belediye birimleri tarihi alandan kopmasın

13 Aralık 2020
YAŞADIĞIMIZ deprem pek çok binayı etkiledi.

Büyükşehir Belediye binası da bunlardan biri. Deprem sonrası Tunç Soyer, boşaltılan binanın yıkılıp yerine yalnızca başkanlık makamı ve meclis salonunu içerecek şekilde butik bir bina yapılacağından söz etti.
Belirtmek gerekir ki, bahse konu yapı 1966 yılında bir mimari proje yarışması ile start almış, 1968 yılında inşaata başlanılmış ve 1980 yılında tamamlanabilmiştir. Sayın Soyer’in binanın yıkılmasından muradı, tarihi meydanın daha bir açıklığa kavuşması ve eski haline dönmesidir. Pek tabii, bu yıkıma diğer kamu binalarının da iştirak ettirilmesi halinde öngörülen amaç tam anlamıyla gerçekleşebilecektir. Ancak gerek belediye, gerekse Merkez Bankası binalarının “modern mimarinin güzel örnekleri” olduğu yaklaşımıyla korunmasını savunan düşünceler de bulunmaktadır.
Neyse, gelmek istediğimiz mevzumuz şu; Belediye çalışanları hâlihazırda bu binada değiller. Bina kullanılmayacaksa, ki yıkılmasa da öyle olacağı söylendi, belediye birimlerinin bir yerlere taşınması söz konusu olacak. İşte bu noktada bir husus çok önem taşıyor.
Belediye binası yüzlerce personeli ile Kemeraltı’nın hemen girişinde, o bölgeye ilave bir hareketlilik sağlıyor. Yıllar önce Adliye taşınınca, beraberinde yarattığı kalabalığın yanında birçok avukat bürosu da bölgeden ayrılmıştı. Dolayısıyla, Kemeraltı’nın ayağa kaldırılmaya çalışıldığı bir süreçte belediye binasını uzaklara götürmemek, mümkünse iyi olur.
Hiç şüphesiz “beyaz yaka” insan grubunun bölgeye ilgisini tekrar çekebilmek için vesilelerini çoğaltmak gerekiyor. Kemeraltı’nı ve tarihi alanı ayağa kaldırmak, evvel emirde İzmirlilerin, oralarının yaşam biçimine dahil olmalarından ve taşın altına ellerini koymalarından geçiyor. Bahse konu yönelim, gönül ister ki, sadece belediye ile sınırlı tutulmasın.
STK ve odalar, hatta üniversitelerin muhtelif birimleri bu bölgede örnek butik projeler yapmalıdır.
Dünya örneklerinde genelde kamu binaları şehrin tarihi alanlarının içinde yer alır. Hiç şüphesiz arzu edilen kalıcı “canlılık” gençliğin bu bölgeye ekilmesi ile sağlanır. Bu amaçla bölgede konuşlandırılacak kamu yurtları, hosteller, gençlik kampları tarihi alanın şenlenmesine, bir müddet sonra sanat sokaklarının, antikacıların, müzisyenlerin, kafelerin pıtrak gibi açılmasına sebep olacaktır. Kemeraltı’nın gündüz hareketliliğinin tarihi alana yayılması, tüm bölgenin gecesi ve gündüzünün renklenmesi, üst-orta gelir grubunun ilgisinin yeniden oluşması ve turistler için emsalsiz bir cazibe merkezinin yaratılması, bu kenti sevenlerin ortak hayalidir.

Yazının Devamını Oku