Sıtkı Şükürer

Giresun granitleri

16 Mayıs 2021
İZMİR kent kimliğinde Alsancak Kordon tüm dünyanın görsel hafızasına etiketlenmiş bir tarihi mirastı.

Ancak pragmatist zihniyet neyi kaybettirdiğinin bilincinde olmadan orantısız gerekçelerle bu güzelliği tarumar etti. Anımsıyorsanız, Cumhuriyet Meydanı ile İzmir Limanı arasındaki kıyı boyu 1997 yılında altı şeritli kara yolu yapılması amacıyla denizden 150 metre dolduruldu. 1999 yılında bölgenin sit alanı ilan edilmesiyle dolgu çalışmaları mahkeme kararı ile durdurulduğunda artık çok geçti.
Aynı yıl başkan seçilen Ahmet Piriştina kıyı dolgusunu yeşil alan olarak düzenlemeye karar verdi.
Bu tercih tabi ki kaybedileni geri getirmiyordu ama netice itibari ile kadim kente “saygısızlık sembolü” bir yeşil alan, kötünün iyisi anlamında kazandırılmış olacaktı. Dolgu alanı yeni haliyle 15 Haziran 2000 tarihinde halka açıldı.
Projede tek şeritli bir yol yapılması planlanmıştı. Yolun zemininin “asfalt” olmaması iyi fikirdi.
Nitekim, “taşla” kaplama kararı alındı. Başkan Piriştina mahkeme sürecinin menfi çıkma ihtimaline karşı, boşa masraf yapmamak için Giresun Belediyesi’nden hurdaya çıkartılmış granit taşları bedelsiz alarak Kordon yolunda kullandı. Neticede bugünlere kadar uzanan herkesin malumu bir “ıstıraplı yol” böbrek taşı düşürten, tökezleten halleriyle nerede ise “kaderimiz” haline geldi. İmrenilen “Kozak” taşlarımız varken, minör bir tasarruf yaklaşımı nedeniyle 21 yıldır sıkıntı yaratmaya devam ediyor.
Hani “eğri büğrü” taşların araç trafiğini engelleme amacıyla Sayın Piriştina tarafından, özellikle böyle döşettirildiği söyleniyorsa da bu gerekçeyi bir “kara mizah” olarak değerlendiriyoruz. Bu arada Sayın Kocaoğlu’nun yolun bu halinden daha sonra rahatsızlık duyduğunu, bir granit taş kesme fabrikası kurmak üzere olduklarını ve bu sorunu halledeceklerini, söylediğini biliyoruz.
Atatürk’ün adını taşıyan bir bulvarda böylesi bir kronik ihmalkârlığın giderilmesi hususunu Büyükşehir Belediyemizin ilgisine sunuyoruz.

-----

Yazının Devamını Oku

Alsancak Mustafa Denizli Stadı

9 Mayıs 2021
HER spor kulübü, hele “camia” ağırlığına sahip yüz yıllık bir maziyi taşıyorlarsa, mutlaka efsane olmuş sporcuları vardır.

Bu durum İzmir kulüpleri için de geçerlidir.
Karşıyaka; Gode Cengiz, Erol Baş, Kör Hikmet’lerle,
Göztepe; Gürsel Aksel, Ali Artuner, Halil, Ertan, Fevzi’lerle,
Altay; Ayfer, Büyük Mustafa’larla,
İzmirspor; Kral Metin Oktay, Hasan Elidemir’lerle,
Hakeza tüm spor kulüplerimiz nice sembol isimle kendi özel tarihini oluşturur.
Camialar bu sporcularına vefalarını tesislerine ve statlarına onların isimlerini vermek suretiyle göstermek ister

Yazının Devamını Oku

Pandemi halleri

2 Mayıs 2021
CUMA günü başlayan ve 17 gün sürecek “tam kapanma”, pandeminin yaşam biçimimize etkisini bu defa tüm ağırlığıyla hissettirecek.“Tam kapanma” deniliyorsa da özellikle “mavi yakalılar” yönünden üretimin devam etmesi sebebiyle risk sürüyor.Bu durum maalesef anlaşılmaz değil...


Hele ihracata yönelik tedarik zincirinde yer alıyorsanız, üretiminizin aksaması zincirleme etki yaratacağından, kapanma kararı kolay alınamıyor.
Bu arada, herkes bir parça pandemi uzmanı haline geldi. Hani, uzun süre kapansak da neticede “aşı”lama geniş kitlelerde realize edilmemişse salgına ne ölçüde çare olur, hepimiz bu tereddütü yaşıyoruz.
Çin aşısında, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın açıklamalarına göre bir aksama söz konusu, Alman aşısının yeterli temin edilmediğini biliyoruz, Rus aşısını bekliyoruz...
Diğer yandan, kapanma sürecinde özellikle havaların ısınması gençleri ne ölçüde baştan çıkaracak, bu husus da bir soru işareti.

EKONOMİK BOYUTU DA VAR
İdari tedbirlerin sıkı uygulanması halinde, tepki olarak kapalı ortamlarda kalabalıkların oluşması bir diğer sosyal gerçekliğimiz.

Yazının Devamını Oku

Demokrasi zamanları

25 Nisan 2021
2023 yılında, belki de daha öncesinde cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri yaşanacak.Cumhuriyetin 100. yılına yaklaşırken onu taçlandıracak başarımız tüm kurum ve kurallarıyla bu topraklarda “demokrasiyi” oturtmak olmalı.Demokrasi tecrübelerle kıvamlanan bir süreç...


Cumhuriyetin ilk dönemlerinde demokrasinin olması gereken dengesini tesis etmek kolay değildi.
Atatürk muasır medeniyet seviyesi derken, her yönüyle katılımcılığı hayata geçirmiş, özgür bir toplum düzeni hayal ediyordu.
Demokrasi çabamız halen sürüyor. Bu kalite giderek anlaşılan manası itibari ile tüm toplum bileşenlerine güçlerinin sınırlarını hatırlatıyor.
Demokrasilerde toplumun her kesimi bir diğerinin hukukuna saygı gösterme durumundadır. Ülkemizde kesintiler yaşanmış olsa da her şeye rağmen işleyen bir sandık rejimine sahibiz.
Yaşanmış sorunların ana sebebi iktidarı elinde tutanların toplumun çok sesliliğine güvensizliği ve bağlı olarak devlet gücüyle tedbirlenmesiydi.
Ama şimdilerde bedeller ödenerek anlaşıldı ki, hiçbir kesim diğerini yok sayarak sürdürülebilir bir iktidar yapısı oluşturamaz.

Yazının Devamını Oku

Geri dönüş vakti

18 Nisan 2021
KİŞİLİĞİMİZE dair biriktirdiklerimizin “tarlası” doğup büyüdüğümüz topraklardır. Çocukluğumuzdaki “turşucu amca”, “öğretmenlerimiz”, “haytalıklarımız”, “gençlik aşkları”, “okul – mahalle” hatıraları... Hepsi bizi bütünleyen, inşa eden parçalardır. Hatıraların nesnelerle büyülü ve kenetlenmiş bir ilişkisi vardır.Kan şekerin düştüğünde Kemeraltı’nda yediğimiz pidenin unutulmazlığı o dekorun bütününde saklıdır.


Foça’da o bakir koyda ayağına batan deniz kestanesidir bize denizi sevdiren. Aradığımız lezzet ve koku okul çıkışındaki fırının gevreğinde işlenmiştir zihnimize. Bu sebeple memleketi terk ettiğimizde vazgeçtiğimiz kendimizdir biraz da. Uzaklaşmak nasıl dolacağı meçhul bir eksilmedir. Neye değdiğinin vahim sonucunu hesap etmemektir. Çoğu kez azar azar azalıp, yabancılaşmaktır.
Mevzuyu İzmir’i terk eden eğitimli insanlarımıza getirmek istiyorum. Hoş şimdilerde tersine göç başladıysa da yıllar boyu kanama çok oldu. Henüz telafiden çok uzağız. Her şeyi geride bırakıp mesela Kanada’ya yerleşmek ya da bazı gerekçeleri çok dert edip İsrail’e gitmek, hatta İstanbul keşmekeşine bir marifetmiş gibi savrulmak..
Geriye doğru 20-25 yıl içerisinde adeta bir “moda humması” gibi eğitimli İzmirlileri yadellere kaptırdık. Şimdilerde dönüş çağrısının yapılmasının vakti gelmiştir, diye düşünüyoruz. İnsanlarımızdan daha evvel bu gökyüzünün farkına varanlar öbek öbek İzmir’e geliyorlar. Son birkaç yıl içinde on binlerce “dışarlıklı” eğitimli insan İzmir’de yaşamayı tercih etmeye başladı. Başta Büyükşehir Belediyesi olmak üzere kentin tüm bileşenlerinin donanımlı evlatlarımızı memleketlerine geri dönmeye teşvik etmelerinin gereğine inanıyoruz. Bir kentin kadim olması insanlarının kuşaktan kuşağa o topraklarda anılarını biriktirmeleri ile mümkün olabilir.
Kentleri özel kılan temel olgu, böylesi değerlere sahiplenen ve vazgeçmeyi aklından bile geçirmeyen insanlar sayesinde mümkündür.

-----

Yaratıcı şehirler

AMERİKA ve İskandinav ülkelerinde yapılan araştırmalarda mutluluk ve refahı bir arada temin etmek istiyorsanız “Yaratıcı Ekonomi” modellerinin arayışına geçmeniz gerekiyor.

Yazının Devamını Oku

İzmir Futbol Holding A.Ş.

11 Nisan 2021
FUTBOL geniş kitlelerin ilgi alanları arasında belki de en önde gideni. Bu sporun dünyada çok ciddi bir ekonomisi var. Bulunduğu kentin her yönüyle gelişimine doğrudan etkisi var. “Barcelona” bu durumun en tipik örneği. Kulüp bazındaki gelirleri ile de büyük bir ekonomik potansiyel.Arap ya da Rus zenginlerinin Avrupa’nın marka takımlarına ilgisi sadece prestij arayışı değildir.

 


Kulüplerin uluslararası ve ulusal organizasyonlardan elde ettikleri gelirler, stat bilet gelirleri, yayın gelirleri, ürün satışları, resmi bahis gelirleri, sponsorluk, transfer, yetiştiricilik payları ile büyük fonlar yaratmaya imkân sağlayan bir ekonomisi söz konusudur.
Konuyu İzmir futboluna getirmek istiyoruz. İzmir kulüpleri, özellikle Karşıyaka, Göztepe, Altınordu ve Altay, bir adım geride İzmirspor, gerek geçmişleri gerekse taraftar sayılarıyla, her biri bir kent değeri konumunda.

MODEL OLUŞTURDULAR
Göztepe Mehmet Sepil’in stratejik yönetimiyle Süper Lig’e yükselerek kendini mali olarak döndürebilen bir yetkinliğe ulaştı. Yine Altınordu’da Mehmet Özkan muhteşem tesisleri ilk alt yapıyı önceleyerek yetiştiricilik gelirleriyle sağlam bir modelleme oluşturdu ve Türk futboluna damga vuracak adımları herkese hissettiriyor. Bu süreçte Karşıyaka ve Altay’ın da gecikmeden benzer bir yolculuğa çıkması elzem gözüküyor. Ancak bir şehire bu kadar çok takım gerçekçi bir gözle bakıldığında fazla duruyor.
Ama, biliyoruz ki bu kulüpler birer camia niteliğindedir ve hiçbiri diğerleri adına kalıcı bir fedakarlığa asla yanaşmaz. Bu sebeple yapılacak her “makro planlama” bu realiteyi göz önüne almak zorundadır.

Yazının Devamını Oku

Bir siyasi analiz

4 Nisan 2021
AK parti ve MHP birlikteliklerini “cumhur ittifakı” olarak isimlendiriyorlar.

 

Siyasi müktesebatları itibari ile bu birliktelik Türk - İslam sentezi izlenimi veriyor.

Son dönemlerde sayın Bahçeli’nin de ifade ettiği gibi, “Arap olmayan Müslümana Türk derler”, “İslam demek Türk demektir” tarzındaki, İsmet Özel’in ısrarla vurguladığı söylem tekrar bir ideolojik çerçeveye oturtulmaya çalışılıyor.

Açıktır ki, İslam ve Türk kavramlarının devlet yönetiminde alacağı rol eşit olamaz.

Zira, İslam kendini sadece uhrevi bir alanla sınırlamaz.

Onun ekonomik, sosyal, siyasal konularda detay belirlemeleri vardır.

Bu anlamıyla İslam her yönüyle özel bir yaşam biçimi tarifler.

Oysa Türklük kavramı bir aidiyettir.

Yazının Devamını Oku

İstanbul Sözleşmesi

28 Mart 2021
MEDENİ bir toplum olmanın ön koşulu kimlikler arasında ayrım yapmamaktır.


Her insan kendi tasavvuruna göre kendini gerçekleştirme hakkına sahiptir.
Uygar dünyada insanlar arasında kimliklerine göre ayrım yapılamaz.
İnsan olarak doğmak, temel insan haklarına istisnasız sahip olmayı gerektirir.
Bu anlamıyla; etnik, dini, cinsel, tüm kimlikler yasalar ve vicdanlar önünde eşittir.
“İstanbul Sözleşmesi” de bu yaklaşım üzerinden vücut bulmuştu.
Özellikle, başta kadınlar olmak üzere, toplumun ezilen ve hor görülen kesimlerine yönelik önleyici, koruyucu tedbirlerin alınmasını prensip mutabakatı olarak ifade ediyordu.

Yazının Devamını Oku