Paylaş
Yapay zekâ haberlerinde bazen tekrara düşüyor gibi hissetsem de bir sektör raporunun ana konusu yine yapay zekâ oldu. Müzik sektörü dijitalleşti, algoritmalarla tanıştı, şimdi de yapay zekâ ile yeni bir döneme adım attı. Peki bu adım, yaratıcıların emeğini yücelten mi olacak yoksa gölgede bırakan türden mi?
Raporun en can alıcı noktası şu: Yapay zekâ modelleri telifli müzikleri izinsiz şekilde kullanarak milyonlarca şarkıyı analiz ediyor, öğreniyor ve sonra “yeni” diye karşımıza çıkıyor. Saniyede 10 şarkı üreten sistemlerden söz ediyoruz. Ama sorun şu ki, bu şarkıların dayandığı veriler sanatçıların alın teri. Ve çoğu zaman bu üretimler için izin bile alınmıyor.
Mesele sadece hukuki değil, etik. Çünkü yapay zekânın bu denli hızlı şekilde müzik üretmesi, gerçek sanatçıların emeğini değersizleştiriyor.
Hatta platformlarda insan eliyle yazılmış, yürekle söylenmiş şarkılara ulaşmak bile zorlaşıyor. Dinleyici için kaliteyi seçmek de. Müzik, bir deneyimden çok bir “veri akışı”na dönüşüyor.
Çözüm önerileri konusunda raporda değinilen noktalar ise şunlar:
◊ Yapay zekâ modelleri, hangi telifli içeriği kullandıklarını açıklamak zorunda olmalı.
◊ Tamamıyla yapay zekâ tarafından üretilen şarkılar etiketlenmeli.
◊ En önemlisi, sanatçının izni olmadan hiçbir veri yapay zekâ eğitimine katılamamalı.
Türkiye için bu ne anlama geliyor? Henüz bu seviyede açık bir kriz yaşamadık ama özellikle yapay zekâ destekli prodüksiyonların sayısı hızla artıyor.
Genç müzisyenler “yapay zekâdan beat”lerle ilk adımlarını atıyor. Bazı yapay zekâ uygulamaları ise YouTube’da “Tarkan vokal yapay zekâ cover” gibi içerikler üretmeye başladı bile. Oysa Türkiye gibi kültürel çeşitliliği yüksek bir müzik ekosisteminde yapay üretimle orijinal üretim arasındaki sınır daha da hassas hatta kırılgan.
Müziğin geleceği, yalnızca teknoloji şirketlerinin değil, sanatçıların, etik hukukçuların ve dinleyicilerin ortak iradesiyle korunabilir. Telif sadece para demek değil; bir sesin, bir melodinin sahibine saygı göstermek de.
Yapay zekâyla birlikte üretimin sınırları değişiyor olabilir. Ama biz soruyu şu şekilde sormalıyız: Bu sesin arkasında bir kalp var mı?
Dikkat çekenler
◊ Sıla, sözleri Sezen Aksu’ya, müziği Ercan Saatçi’ye, düzenlemesi Ozan Bayraşa’ya ait olan “Sakatlık Bende” şarkısını yeniden yorumladı. Sıla’nın sesiyle de leziz olmuş. Ondan dinlemek kıymetli.
◊ Vahşi Çiçek yeni şarkıları “Olacaklar Olsun”u yayınladı. Garage rock yapan grup, türün hakkını verip alternatif bir kayıt imkanı da sunmuş. Harekete mâni olamadığınız bir şarkı böyle devam.
◊ Cem Yıldız ve DJ Bey’in, Karacaoğlan’ın dizelerinden ilhamla hazırladıkları yeni teklileri “Ahd-ı Aman” yayınlandı. Vokal ve bağlamada Yıldız’ın beatlerde DJ Bey’in dokunuşları dünya müziği kategorisinde değerlendirilebilinir.
◊ Deniz Mahir Kartal, yeni şarkısı “Neyanar” ile geri döndü. Elektronik müzik ve neyi bir araya getiren Kartal, keyifle dinlenecek 6 dakikanın üzerinde bir eser yaptı.
◊ Merve Çalkan, ilk albümü “Azade”yi paylaştı. Tamamı kendi söz ve bestelerinden oluşan 7 şarkılık albümünde “Anlaşılır Tabii”, “Zemberek” ve “Ya Darılırsam” dışında 4 yeni parçasını da sunuyor. Albümdeki 90’lar tonu hem tanıdık hem de güncel hissettiriyor. Dinlemeye değer bir albüm.
NE DİNLEDİM
◊ Second- “Teker Teker”
◊ Emre Şen- “Ben Gittim”
◊ Ezgi Köker- “Pencereden Kuş Uçtu”
◊ Tripolism, Avangart Tabldot- “Groove On”
◊ Tekir, Mert Şenel- “Tekrar Tekrar”
Paylaş