Biletli online konserler bu kez 27. İstanbul Caz Festivali kapsamında hayata geçiyor.
2-14 Eylül tarihlerinde yapılacak festival kapsamında açık hava mekanlarında, sınırlı kapasite ve mesafeli düzende yapılacak konserler aynı zamanda festivalin dijital platformundan da yayımlanacak.
Konserlerden 2 gün sonra yayına açılacak olan çekimler, 45 gün boyunca dünyanın her yerinden izlenebilecek. Biletler de yakında satışa çıkacak.
Festivalde tabii ki daha önce açıklanan yabancı isimler yok ama dolu dolu bir yerli programla amaç müzik insanlarının biraz da olsa rahat bir nefes almasını sağlamak.
Sayı kısıtlaması olmadan dijital bilet satışı olacak ve sanatçıların 5 aydır yapamadıkları işleri belki bir nebze olsun açılmış olacak.
Bitmedi, bu da
Ek’in günümüz müzik sektörü dişlileri arasında kaybolup gitmemek için verdiği bu bilgi, aslında müzisyenlere değerli bir tavsiye.
Hatta müzisyenlerin, başarılı olmak için birbirlerine verdiği öğütlerin de başında geliyor.
Bir ünlünün her hafta single çıkarmaya başladığı şu günlerde, evde müzik yapımı arttı... Müziğin aynı şekilde ulaşım ve paylaşımı da kolaylaştı.
Tabii ki üretimdeki bolluk, kalite arayışını da beraberinde getiriyor.
Kimi şarkılar resmen okyanusta bir balık gibi kaybolurken, kimileri yolunu bulmayı başarıyor.
Bir karar mekanizması olmadığı ya da listeler karar mekanizması haline geldiği için bu sıralamalarda yer almayan isimlerin duyulması ve paylaşılması güçleşiyor.
Türkiye’de sadece geçen hafta çıkan şarkı sayısı 130’un üzerinde...
TechCrunch sitesinin haberine göre “Facebook, müzik videolarını yayınlamak için Sony Music, Universal Music, Warner Music gibi devlerle telif sözleşmeleri imzaladı. Böylece müzik videoları Facebook sayfalarında görülüp reklam olarak değerlendirilebilecek. Paylaşımlardan Facebook, müzik yayıncılarına reklam gelirinden pay devredecek” dendi.
Bu haber şu noktada önemli:
Toplamda 3 milyar kullanıcısı olan global bir platformun (Facebook+Instagram) müzik dinleme ve dağıtımında liderlik konumuna gelip gelemeyeceği endişesinin bulunması. Bir yandan da bu platform, müzikle özdeşleşmediği için bunun müzisyenlere ve sanatçılara ne kadar katkı sağlayacağı merak konusu.
İyi tarafından bakarsak da paylaştığınız şarkı ve video boşa gitmeyecek, her paylaşımınızla sevdiğiniz müzisyene bir el de siz vermiş olacaksınız.
Öte yandan, Instagram da boş durmadı. TikTok’taki gibi videolar yapmanıza elveriş sağlayan Instagram Reels’ı denemeye sunmaya hazırlanıyor.
Caz, funk, R&B ve pop müziğin bir araya geldiği Soylu’nun bu ilk albümünde, Doğulu’nun kendisine emanet ettiği hit olacak şarkılar da var.
Albümde sözleri Duygu Soylu’ya ait olan “Oldu Olacak” ve “Kara Kaşık”ın yanı sıra Doğulu imzasını taşıyan “Rüzgar Gibi Geçti”, “İncilerin Dökülür”, “O İş Bende”, “Dediydin”, “Can Kenarı” ve “Şımart Beni” şarkıları var. Albüm, bu eserlerle önümüzdeki 10 yıl dinlense sıkılınmayacak hale bürünmüş.
Soylu, aynı zamanda Tuğrul Eylül Cerrahoğlu, Ceylan Ertem, Kenan Doğulu ve Sadettin Dayıoğlu’nun sözlerini birlikte yazdığı ve müziğini Evrencan Gündüz’ün bestelediği “Senlensem Ya” gibi yeni nesil bir şarkıyı da seslendirmiş.
Ses kalitesi bakımından Soylu, vokal şov yaparken, canlı enstrüman çalımlarında Nedim Ruacan, Cenk Erdoğan, Muzaffer Nezihi Egelioğlu, Buğra Kılıçak, Gökay Semercioğlu gibi isimler şarkıları zenginleştirmiş. Ne tam pop, ne tam hafif müzik... Albümde her şey tam kararında. Üstelik eller havaya kalksın gibi bir çaba da yok.
Kimi sanatçı konsept albümler yapmayı tercih ederken, kimileri de 4-5 şarkılık EP yayınlıyor.
Bir de neredeyse her hafta yayınlanan single’lar var.
Eskiden bu şarkıların dinleyiciyle buluşma zamanı cuma günleriyken şimdilerde haftanın neredeyse her günü yeni bir şarkı dijital müzik dinleme platformlarında yayınlanıyor.
Hem de bir yapım şirketine ihtiyaç duymadan sadece dijital dağıtımcılar aracılığıyla sunuluyor.
Ayrıca cuma günleri bu platformlarda irili ufaklı çok dinlenen şarkı listelerine girme savaşı veriliyor.
Kullanıcıların ya da platformların hazırladıkları olmak üzere her iki alanda da algoritmadan nasibini alıp listelere girmek adeta önemli bir mücadele.
Müzik sektörü için geniş bir bilgi kaynağı olmayı hedefleyen sitede bu hafta Müzik Yorumcuları Meslek Birliği (MÜYORBİR) yönetim kurulu başkanı Burhan Şeşen röportajı yayınlandı.
Konuyu takip edenler bilir, MÜYORBİR ikinci dönem telif ödemelerini dağıtmak için “çaba sarf ettiklerini” söyledi; zaten cüzi telif ücretleri alan yorumcular yatmayan telif ücretleri için isyan bayrağını sosyal medya mecraları üzerinden çekmişti.
Meslek birliği bu konuyu “Oteller, restoranlar, kafeler başta olmak üzere birçok yer mart ayından beri uzun süre kapalı kalmış hâlâ normal düzenine geçememiştir. Bu şartlarda birçoğu telif ödemelerini yapamayacaklarını meslek birliğimize bildirmişlerdir” açıklamasıyla izah etti.
Bildiride ayrıca Kültür ve Turizm Bakanlığı ile belediye başkanlarıyla da bir araya gelindiği iletildi, telif ücretleri tahsil edilir edilmez ikinci dönem ödemelerinin yapılacağı söylendi.
Yönetim kurulu başkanı Burhan Şeşen bu konuya röportajında bir kere daha açıklık getirdi ve pandemi sürecinde kendi deyimiyle “üvey evlat görülen müzik sektörü”nün nasıl etkilendiğini şu sözlerle anlattı: “Sektör etkilendi sözcüğü biraz hafif kalır. Müzik sektörü resmen dibe vurdu. Özellikle sektörün canlı müziğe dayanan ve de oldukça önemli bir ekonomi ve istihdam yaratan tarafı resmen çöktü. Telif tarafında ise otel, kafe, bar, lokanta, performans salonlarının kapalı olması nedeniyle bizdeki önemli gelir kalemleri arasında olan umumi mahal gelirlerinden tamamen mahrum kaldı tüm müzik meslek birlikleri. Dolayısıyla bu birliklere üye olan binlerce kişi... Özellikle yorumcu sanatçılar çok zor bir dönemden geçiyor. Süreç gösterdi ki müzik sektörü çok örgütsüz.
Müzisyenler neredeyse birer hayalet gibi. Sigortaları, sosyal güvenceleri yok, emekli olmaları ise neredeyse bir hayal.”
Örgütlenenlerin sıkıntısı, örgütlenemeyen on binlerce müzisyen, yorumcu ve sektör bileşeninin halini de ortaya koyuyor.
Bu yıl törende müzik alanında sevindirici bir gelişme yaşandı. Son iki yıldır müzik sektörünün artık lokamatiflerinden biri olan rap müzik, ayrı bir kategori olarak ödül töreninde yer buldu. 2018-2019 yıllarında çıkan çalışmalar bu kategoride oylamaya açıldı.
En iyi rap’çinin ilk kez ödüllendirildiği törende kazanan Ceza oldu.
Ceza, “En çok ben hakettim” dedi ve ekledi: “Bu ödül, çocukluğumdan beri var olması için mücadele ettiğim rap müzik için de yeni bir başlangıç olacak.”
Ödüllerde yüzde 70 halk oylaması esas alındı, bu yüzden de çeşitli yorumlar yapıldı ve sosyal medyada tartışmalar çıktı. Kimileri sonucu beğenir, kimileriyse beğenmez...
Ama Ceza hakkında hiçbir yerde “en iyisi değildir” diyen tek bir cümle bile görmedim. Sezar’ın hakkını Sezar’a verildi. Bu yaşanan durum yıllardır hak ettiği ödülü almasının öneminin de kanıtı gibiydi...
EDM radara girdi
Geçtiğimiz yıl da en iyi DJ kategorisinde ilk kez ödül verilmiş ve kazanan Mahmut Orhan olmuştu. Bu yılsa farklı bir isme ödül gitti. Geleneksel Türk müziğiyle elektronik dans müziğini (EDM) harmanlayıp sample’lar hazırlayan Hey! Douglas bu yıl ödülün sahibi oldu.
Ayda 3-4 konser izleyen biri olarak, canlı canlı konser izlemeyi ve aynı müziği dinleyen insanlarla birlikte olmaya hasret kalmıştım.
Yeni çıkan genelgeyle konserde araba önüne kadar çıkabildiğimiz, maskesiz birbirimize yaklaşamadığımız ama hep bir ağızdan şarkılar söylediğimiz, kornaya bastığımız ve selektör yaktığımız bir Kenan Doğulu konseriydi. Bu durum garipti ama çok da güzeldi. Sahne anlamında her şeyin yerli yerinde olması ise neşeme neşe kattı.
Hem de ertesi gün “YKS” yani üniversite sınavının ilk etabı olan “TYT”ye gireceğimi bile bile...
Bu konserin başarısı öncesi Sertab Erener, Mabel Matiz ve Büyük Ev Ablukada da Yenikapı’da bulunan İstanbul Açıkhava Gösteri Merkezi’nde yapacakları konser tarihlerini açıkladı. Yani artık gidebileceğimiz etkinlikler birbiri ardına eklenecek.
YKS ve Mabel
Ertesi sabah lise yıllarıma döndüm ve üniversite sınavının yolunu tuttum. 3 saat süren sınavdaki Türkçe sorularının birinde Mabel Matiz’le karşılaştım.
17 yıl sonra tekrar girdiğim bu sınavda Matiz’in “Maya” albümünün kritiğinin metni verilmiş ve hakkında iki soru sorulmuştu. Hem “bildiğim yerden çıktı” diye kıkırdadım, hem de “benim yazımı niye koymadılar” diye içerledim.