Anne ve babamızdan farklı değiliz

Son günlerde bir dizi ile popülerleşen, kalıtsal aile travmalarını çözme yöntemi olarak bilinen ‘Aile Dizimi’ hem merak konusu hem eleştirilerin odağı olmaya devam ediyor. Öte yandan dizide yer verilen ‘Seninle Başlamadı’ kitabı yoğun bir ilgi nedeniyle neredeyse yok satıyor. Biz de ilgili yöntemin odağında bulunan isimlerden İletişimci, yazar Dr. Umut Kısa’nın kapısını çalarak konu ile ilgili görüşlerini aldık. Zira kendisi hem bahsi geçen kitabın yazarı Mark Wolynn’un öğrencisi hem de yıllar önce Türkiye’de yayınlanmasını sağlayan kişi.

Haberin Devamı

Hürriyet Bursa’ya çok özel açıklamalarda bulunan Dr. Umut Kısa, kendisini de şaşırtan bu ilginin sebebinin insanların kendilerine iyi gelecek çözümler araması olduğuna dikkat çekti.

Anne ve babamızdan farklı değiliz

Kalıtsal aile travmalarının geleneksel psikolojiye rakip değil ama çok güçlü bir destekleyicisi olduğuna inandığını da belirten Kısa, “Anne ve babamızla tahmin ettiğimiz kadar farklı değiliz. Bir insanın mutlu olabilmesinde anne ve babasına karşı hissettikleri çok büyük önem taşıyor” dedi.
Yıllardır psikoloji alanında yüzlerce kitap yayınlayan bir yayın eviniz var. Şu anda Aile Dizimi’ni konu alan bir dizi ile ‘Seninle Başlamadı’ kitabında yoğun bir ilgi yaşanıyor. Öncelikle dizi ile gelen bu ilgiyi nasıl yorumluyorsunuz?
2010’da Mark Wolynn ile çalışırken Kalıtsal Aile Travmaları konusunun genel olarak dünyadaki herkes, özel olarak Türkiye’deki insanlar tarafından öğrenilmesi gerektiğine inanıyordum. Henüz Mark meşhur değildi, Huffington Post tarafından dünyanın en dönüştürücü beş insanından biri seçilmemişti. Kitabın yayınlanmasına da daha altı yıl vardı. Hayallerimi gerçekleştirip hem yayıncısı hem editörü olduktan sonra, Türkiye’nin aralıksız en çok satan psikoloji kitabı oldu ve bence her dönem öyle olacak. Şimdi ise ultra çok satan kitap haline geldi. Evet, dizi yapılmış en iyi kitap reklamı gibi görünüyor; çünkü izledikten sonra kitabı okumamak çok zor! Nedeni ise insanlar kendilerine çözüm arıyorlar ve çoğunlukla hangi yöntemin onlara iyi geleceğini bilmiyorlar. Dizi de bu yöntemi popüler hale getirmiş görünüyor. Medyanın gücü diyorum ben bu duruma. Ama bu ilginin beni şaşırttığını da söylemem gerek.

Haberin Devamı

KORUYUCU DEĞİLİZ

Kitabı daha önce okuyanların ya da bu yöntemi deneyimleyenlerin diziye konuyu ele alış şekli nedeniyle eleştirileri oldu. Sizin bu yöndeki görüşleriniz nedir?
Tabii birkaç tane unsur var. Kitapta Kalıtsal Aile Travmaları teorisi oldukça bilimsel teoriler veya destekleyici unsurlarla aktarılıyor ve insanlara sorular sorarak bu soruların cevaplarına göre de ne yapabilecekleri hakkında fikirler veriyor. Kalıtsal aile yapılarını (nesilden nesile acı döngüsünü canlı tutan, bilmeden edinilmiş korkular, duygular ve davranışlar) tanımlamak üzerine ve bu döngünün nasıl sonlandırılabileceğine odaklanıyor. Dizi ise bir öykü, kurgu olduğunu da unutmamak gerekiyor. Her filmde bazen semboller, özetlenmiş içerikler kullanırsınız. Önemli olan bunları ne kadar çok vurucu kullandığınızdır. Şuna çok inanıyorum; iyi bir usta insanlara inanç vermez, inançlarını kırar, yerlerine de yeni bir şey koymaz ki onlar da kendi başlarına yeni bir şeyler oluşturabilsinler. Dolayısıyla bir film ya da kitap sana her şeyi vermek zorunda değil! Ama öyle bir merak verir ki içine, sen o merakla gider ipin diğer tarafını çekmeye devam edersin ve bilgilenirsin. Filmler bizi etkiler doğru; ancak bu etkileri de bir yetişkin olarak herkes kendi içinde değerlendirir. Fakat biz diğer insanların yetişkin olduğunu bazen unutuyoruz. Başkalarının koruyucusu ya da ebeveyni değiliz aslında. Ve biraz fazla yük ve sorumluluk alıyoruz diye düşünüyorum. Hatta Mark’ın bir sözünü de ekleyeyim buraya ‘Hayat aslında bu kadar zor değil. Başkalarının yüklerini almadığın sürece’ der. Burada da çift taraflı başkalarının yüklerini alma gibi bir durum olduğunu düşünüyorum aslında.

Haberin Devamı

Anne ve babamızdan farklı değiliz

RAKİP DEĞİL DESTEKLEYİCİ

Kalıtsal Aile Travmaları teorisinin bilimsel temellerden uzak ya da bilime bir alternatif gibi anlatılması eleştirilerine nasıl bakıyorsunuz?
Bilimsellik gerçekten çok yanlış anlaşılan bir kelime. Ayrıca her şeyin bilimsel olması da gerekmiyor bence. Ancak oradaki haklı kasıt da şu olabilir, diyorlar ki bir şekilde insan sağlığına dokunan, etki eden konularda belki işte Tabipler Birliğinin ya da ABD’deki önemli otoritelerin bu sağlık yönteminin faydalı olduğuna bizi ikna etmiş olması gerekir. Bunda bir yanlışlık yok ama açık söyleyeyim, Freud da kendi döneminde şarlatan olarak değerlendirilmiştir! Hatta bugün kullanılan birçok yöntemde de çok fazla destekleyen bilimsel araştırma olmadığını söylemek gerekir. Bu konuda yapılabilecek iki şey var; inanıp deneyimleyebilirsiniz ya da inanmayıp deneyimlemeyebilirsiniz. Bunun dışında gördüğüm nefretin de açıkçası çıkar grupları ile ilgili olduğunu düşünüyorum.
Tabii buradaki ana eleştiri de bir kişinin başka birinin yerine geçtiğinde o temsilcinin hissettiklerini nasıl hissedebildiği yönünde. Bert Hellinger, Virginia Satir, Jacop Moreno gibi önemli psikoterapistler aile dizimi ya da kalıtsal aile travmalarında köken-aile açılımı gibi yöntemlere benzer, destekleyen şeyler söylemişler. Epigenetik zaten önemli bir bilim alanı. Ben kalıtsal aile travmalarının geleneksel psikolojiye rakip değil ama çok güçlü bir destekleyicisi olduğuna inanıyorum. Hatta bundan tam 10 yıl sonra Aile Dizimi’nin bir psikolojik yöntem olarak psikiyatrist ve psikologlar tarafından yoğunca kullanılacağı iddiasındayım. Sadece bunu onlar bile henüz bilmiyorlar.

Haberin Devamı

PSİKOTERAPİST TERCİH EDİN

Siz artık bu alanda çalışmalar yapmıyorsunuz ancak merak edenler için ne aramaları konusunda tavsiyeniz ne olur?
Yaptığım dönemde binlerce insanla çalıştım ancak daha sonra bu işi yapmamın doğru olmadığını, aynı zamanda bu enflasyonun sektörün itibarına zarar verdiğini gördüğüm için kendim için başka bir yol seçtim. Dolayısıyla kendileriyle ilgili bir iyileşme yolculuğuna başlayacak olanlara tavsiyem herhangi bir ismi değil güçlü bir psikoloji eğitimi olan ve kalıtsal aile travmalarına ciddi vakit ayıran, psikolog, psikiyatrist olan bir psikoterapist tercih etmeleridir. Bu arada Seninle Başlamadı kitabının da psikoloji camiasında büyük bir itibarı var. Genel olarak o anlamda negatif bir söylem olmadı zaten. Sadece benim çok sevdiğim, yıllardır bu işin içinde olan isimlerden biri olan Mehmet Zararsızoğlu’nun instagram sayfasında yaptığı açıklamasından iki açıdan hoşlanmadım. Bunlardan bir tanesi şuydu, ‘bu işi psikoterapistler yapmalı’ diyor ama kendisi yıllarca psikoterapist olmayanlara da aile dizimi yapmaları için eğitim verdi. İkincisi de Seninle Başlamadı kitabına muhalefeten ‘her şey seninle başlar’ yazmış. Ama sen de atalarından gelen şeylerin olduğunu iddia ediyorsan bu biraz anlamsız bir manifesto olmamış mı? Bu arada ben her zaman kendisinin bu işi yapan en yetkin kişilerden biri olduğunu düşündüm. Ne var ki bazen popülarite bizi etkiliyor. Ve bir taraf seçmek durumunda gibi hissediyoruz sanırım.

Haberin Devamı

Anne ve babamızdan farklı değilizEBEVEYNİNİ REDDEDEN KENDİNİ REDDEDİYOR

Kalıtsal Aile Travmaları yarımızın annemiz, yarımızın babamızdan geldiğini söylüyor. Sizin de ele aldığınız konulardan biri olan, ebeveyni reddetmek ya da çok yakınlaşmak bizi nasıl etkiliyor?
Mark’ın vurucu bir cümlesi ile başlayayım konuya. Şöyle der: “Ebeveynler arasındaki ilişkide bir boşluk varsa çocuk orayı doldurmak için elinden geleni yapar.” Çünkü bir çocuk ebeveynlerinin sevgisini almak, onların takdirini almak üzerine programlanmış bir varlık. Varsayalım ki anne kendini yalnız hissediyor çocuk yavaş yavaş ona sokulmaya başlıyor, çünkü annesinin yanına gittiğinde annesi mutlu oluyor. Çünkü birinin değer vermesine ihtiyacı var. Bu da bir çeşit destekleyici bir unsur. Ama her dolduran çocuk burada bir yük alıyor. Annesini mutlu etmek yükü alıyor mesela. Yavaş yavaş annesiyle birleşiyor. Ya da başka bir örnekte babasının yanlış davrandığını düşündüğü için babasını reddediyor. Ama bu reddedişte oradan beslenmesi gereken kaynakların eksilmesine neden oluyor. Dolayısıyla ebeveynle birleşme ya da ebeveyni reddetme benim kendi hayatımda bir yarıma karşı hissettiklerimi belirliyor. Düşünsenize ben babamı reddediyorum ama ondan aldığım biyolojik özellikler var, dolayısıyla kendi biyolojik özelliklerimi de reddeden ve kendimden rahatsız biri haline gelmeye başlıyorum.

Haberin Devamı

BİR SEBEBİ VARDIR

Bir gün seminerde insanlara şunu sordum: “Çocuklarınıza bile isteye kötülük yapar mısınız? Çocuklarınızı sevmekten vaz geçer misiniz?” Hepsi birden “Hayır” dediler. Sonra onlara şunu söyledim. “Eğer 20 yıl önce ebeveynleriniz burada olsaydı ve onlara sorsaydım, sizin söylediklerinizin aynısını söylerlerdi, buna tüm kalbimle inanıyorum.” Daha da ilginci 20 yıl sonra sizin çocuklarınız da sizin kendi ebeveynlerinizin için söylediğinize benzer şeyleri size söyleyebilir. Annem ya da babam şöyleydi diye. Siz çocuklarınızı sevmekten vazgeçer misiniz ya da onlara bile isteye kötülük yapar mısınız? Yani her zaman bir sebep sonuç ilişkisi, engelleyici faktör vardır.

YENİ BAŞLANGIÇLAR İÇİN

Kalıtsal Aile Travmaları’na göre anne ve babayı (içimizdeki ebeveynler) onurlandırmadığımız sürece mutluluk pek mümkün değil. Biraz açabilir miyiz?
Bu dünyada şuna çok inanıyorum; bir insanın mutlu biri olabilmesi için iki şeyi tamamlaması gerekiyor. Birincisi özbeden algısı. Yani kendin hakkında ne düşünüyorsun? Güzel misin, çirkin misin, insanların seni sevdiğini düşünüyor musun? Bu önemli bir parça. İkincisi de kendilik algısı. Yeterli, değerli ve başarılı biri olduğunu düşünüyor musun? Bu ikisini tamamlayabilmek için de anneme ve babama karşı hissettiklerim çok önemli hale geliyor.
Her ne kadar insanlar anne ve babayı sevmeyi onurlandırmak olarak görse de sevgi bunun için yeterli değil, mesela babanızı çocuk gibi görüyorsanız onu gerçekten bir baba gibi onurlandırmıyorsunuz demektir. Ya da annenizi seviyor ama onu çok eleştirel buluyorsanız bu onu onurlandırmak değildir. Onlardan birine acıyorsanız bu da sevgi değil. Buradaki mesele onların devamı olduğunuz için ve onlar sayesinde bu yaşamda var olduğunuz için gururlu olmak. Düşünsenize onlar olmasaydı yaşıyor dahi olmazdınız. Yaşam enerjisi bize onlardan aktı. Anne ve babamızla tahmin ettiğimiz kadar farklı değiliz. Genetiğimiz onlara çok yakın ama çevre koşulları, öğrenme oldukça farklı. O yüzden, onların hatalı olduğunuz düşündüğümüz yerlerde, onlarla aynı koşullar altında onlara benzer kararlar almak zorunda kalabilirdik. Bu nedenle anne ve babasını onurlandırmak birçok kişi için yeni bir başlangıç olabilir.

Anne ve babamızdan farklı değiliz

‘SEN VARSIN, DEĞERLİSİN, YETERLİSİN’

Peki, iyi ebeveyn olmanın sizce bir ölçüsü var mı?
Bu sorunun cevabını net bildiğimden emin değilim. Ama ben ne yapmak istiyorum, bir ebeveyn olarak onu söyleyebilirim. Bir insanın koşulsuz bir şekilde varlığı nedeniyle kutsanması gerektiğine, ‘sen varsın, değerlisin, yeterlisin’ hissinin verilmesi gerektiğine inanıyorum. Başka yerlerde de anlatmışımdır, babam alkol kullanan, kumar oynayan biriydi. Eve çok icra gelirdi bizim. Ekonomik olarak istikrarı hiç sağlayamazdı dolayısıyla çok eleştirilirdi. Ben babamı çok seviyorum çünkü benim her şeyi yapabileceğime inanıyordu. Beni çok seviyordu. Her an varlığımdan dolayı bana anlam kattığını biliyorum. Bugün benim kendime olan özgüvenimin sebebidir babam. Ebeveynlerin çocuklarını sevme şekli çocukların ilerde kendilerini sevme şekli haline geliyor. Dolayısıyla sen nasıl davranırsan çocuğuna, çocuğun da kendine öyle davranacak ileride. O yüzden buradaki ikili ilişkiye iyi bakılması gerektiğine inanıyorum. Babam bana baktığında birden gülümserdi. ‘Neden gülüyorsun’ dediğimde, ‘Yok bir şey’ derdi. Şimdi oğlumu gördüğümde ben de gülüyorum ama varmış bir şey. Çünkü öyle hissediyorsun. Bu his önemli.

Yazarın Tüm Yazıları