Astrologlar bu tezime ne der bilmiyorum ama ben annelerin doğumdan sonra burç değiştirdiğine inanıyorum. 40 yıllık Kova Sibel’in, Başak Rüzgar’la birlikte nasıl değiştiğinden bahsediyorum
Ben Kova burcuyum. Özgür ruhum. Dağınığım, sarsağın dik alasıyım. Hep son dakikacıyım, yumurta-kapı ilişkisi üzerine tez yazabilecek noktadayım. Düzen severim ama düzenli bir şekilde duramam. Ben dağıtırım birileri hep toplar. 13 yıldır gazetecilik yapıyorum. Milliyet, Sabah, Vatan çalışmadığım yer kalmadı, bulunduğum ortamlarda en dağınık masa ödülü hep bana verildi. Şu anda da Hürriyet binasının beşinci katındaki masamda çalışamıyorum. Çünkü üzerinde duran zarf, kitap, dosya ve CD yığınından bilgisayarımı koyacak yer yok. Altındaki koliler yüzünden sandalyemi masama yaklaştıramıyorum. Bu yüzden tinerci gibi (bu bana iş arkadaşlarımın taktığı isim) sürekli onun bunun masasına ilişmeye çalışıyorum. Biri o gün gelmeyecekse ya da haberdeyse hemen oraya yayılıyorum. Tabii çalıştığım yerde iz bırakıyorum ister istemez. Ertesi gün geldiklerinde burada Sibel çalışmış diyorlar ama artık idare ediyorlar, fazla kızmıyorlar. Ya da ben öyle zannediyorum. Evde de durum pek farklı değildi bugüne kadar. Evlenene kadar daha da kötüydü. Biraz utanıyorum ama ben hiç kendi yatağımı kendim toplamadım. Annem topladı. İç çamaşırlarımı yatağın içinden bulan, pazar tezgahı gibi gardırobumu düzenleyen, giysileri tek tek katlayan hep oydu. Ve en sinirlendiği günler bana hep “Kızım Allah sana senin gibi bir evlat versin” dedi. Dileği gerçekleşmedi. Daha fenası oldu. Başak burcu bir oğlan doğurdum.
31 YAŞINDAN SONRA DEĞİŞİYORUM
Rüzgar daha bir yaşında ama ne kadar titiz ve düzenli olacağının sinyallerini veriyor. Rutin onun için her şey. Yemek saati 10 dakika geçince kıyamet koparıyor. Uyku saati şaşınca, üç saat uyutmaya çalışıyorum olmuyor. Evde bir şeylerin yerlerinin değişmesine bozuluyor. Emeklerken yerde küçücük bir kağıt parçası görürse o minik parmaklarıyla tutuyor, bana uzatıyor. Hanyayı Konya’yı anlıyorum, dünyanın kaç bucak olduğunu görüyorum, eden bulur sözüne katılıyorum. Ve inanamıyorum ama 31 yaşından sonra değişiyorum. Bu yüzde annelerin çocuk doğurduktan sonra burç değiştirdikleri tezini ortaya atıyorum. En azından yükselen burçta bir değişiklik oluyormuş gibi geliyor. Benim yükselenim Yay ama artık kendimi Başak gibi hissediyorum. Artık eskisi gibi son dakikacı değilim mesela. Belli bir programa uymak zorundayım. Aksi taktirde Rüzgar’ın programı şaşıyor. Onunla daha fazla olmak için işlerimi daha erken toparlayabiliyorum. Diyelim ki o uyurken 60 dakikalık röportajın deşifre edilmesi gerekiyorsa ediyorum. Eskiden olsa ses kayıt cihazı ve kulaklıklar benimle bütünleşir, 60 dakikalık kayıt 360 dakikada çözülürdü. Elimde sürekli bir toz beziyle dolaşıyorum, yerler her gün silinsin istiyorum, giyinme odamı dağıtmıyorum. Rüzgar girdiğinde ayaklarına elbiseler, tişörtler, pantolonlar dolanmasın istiyorum. Oyuncak hayvanlarını ayrı sepete koyuyorum, kitaplarını ayrı. Bu satırları iş için geldiğim Miami’den yazıyorum. Kendim bile inanamadım ama az önce otele giriş yaptığımda bütün bavulumu boşaltıp elbiselerimi tek tek astım. Bu ilk kez oluyor. Genelde bavulun içinde kalırlar ve tombala usulü çekilip çıkarılırlardı. Ne dersiniz sizce de değişmişim değil mi?
DÖRT GÜNE DÖRT MANDAL ASTIM
Dört gün iş için Miami’deyim. Rüzgar’dan dört gün ayrı kalacağım için gelmeden önce çok dertlendim. Defalarca seyahati ertelemeyi düşündüm. Ona dört gün sonra döneceğimin sinyallerini nasıl vereceğimi araştırdım durdum. Çözümü uzman pedagog Layza Ovadya söyledi: “Dört gün mü ayrı kalacaksınız? Babası beyaz bir kağıda dört daire çizip, her gün birinin içini boyayarak anne gelecek, desin. Ya da bir yere dört oyuncak assın ve her gün birini anne gelecek diyerek çıkarsın” dedi. Böylece Rüzgar geliş tarihimin yaklaşmakta olduğunu hissedermiş. Çok mantıklı geldi. Ben de odasının perdesine dört tane büyük boy mandal astım. Şimdi her gün aynı saatte bir mandalı anne gelecek diyerek çıkarıyorlar. Umarım bu oğlumu biraz olsun rahatlatıyordur. Peki ben ne yapacağım? O mandallar yüreğime takılı sanki...