Hobi kelimesinin Türkçesi yoktur, lügatlerde 'merak' ve 'eğlence' diye yazar. Hele bir tanesinde 'düşkü' gibi garip bir kelime kullanılmıştır ama bana göre hiçbiri hobinin tam karşılığı değildir. Dolayısıyla ben yeni bir kelime uydurdum, türettim ve adını 'mereğdin' koydum (merak, eğlence, dinlence kelimelerinin karışımından yarattım).
İstanbul'dan gelip geçen ecnebiler arasında İstanbul sosyetesini burada kaldıkları müddetçe canlı tutan bir Alman hatuncağız vardı, adı Dudu von Tielman'dı. Ben şahsen çok meraklı değilim bu tür gelip geçici ecnebi dostlara, zira bu tür dostluklar kısa sürer ve bunların arasında akıllı ve sevimli olanları da çok azdır. İstanbul'da yaşayan dostlarıma káfi vakit bulamazken bir de gelip geçici kişilere vakit ayıramamaktayım.
Bu diyardan gelip geçen Dudu hem çok eğlenceliydi, hem de her dakika bir olay yaratarak kendini gündemde tuttu. Bu arada Dudu ile kocasının ayağı uğursuzdu, zira nereye gitseler orada bir ihtilal olmaktaydı. Türkiye'de iken 1980 ihtilali oldu, şirketleri onları İran'a yolladı ve İran'da adeta korkunç bir devrim oldu, derken Endonezya'ya gittiler, oralarda zaten her dakika ihtilal yaşanmaktaydı. Şirketleri bu aileyi Arjantin'e de yolladı ve orada da bir ihtilal oldu. Ben 'Almanya'ya gitseler de bir ihtilal de orada olsa' diyordum ama Arjantin'e yerleşmeye karar verdiler.
İşte bu arkadaşlarımız İstanbul'a yerleşecek olan bir başka Alman çifte aracı olup buradaki bazı arkadaşların isimlerini vermişler. Bu arkadaşlarımız da yeni gelen Alman çifte hoş geldinize gidip kendilerini tanıştırmak istemişler. Konuşmalar sırasında laf lafı açmış ve bizim kızlar bu Alman çifte 'Hobiniz nedir?' diye soracak olmuşlar. Karı koca ikisi bir ağızdan ' Eldivenleri giyeriz, ağzımıza maske takarız, filitle sinekleri bombardıman ederiz' demişler. Aldıkları cevap çok eğlenceli olmakla birlikte bizimkiler bir hayli şaşırmışlar. Bu çift şimdi o kadar sosyal ki , yukarıda lafını ettikleri hobilerini yapmaya artık vakitleri yok.
Hobi, insanların işlerinin dışında kalan boş zamanlarını değerlendirerek ve merak saldıkları bir işle meşgul olarak hem dinlenmelerine, hem de eğlenmelerine verilen bir isimdir.
Televizyonlarda dinliyorum, bazı söyleşilerde 'Hobiniz nedir?' diye sorulduğunda 'Kitap okumak' cevabı veriliyor ve benim çok garibime gidiyor. Zira bana göre insanlar okumakla zaten mükelleftir. Herkes kendi merakına göre bir şeyler okumalıdır. İşte bizim gibi az okuyan bir ülkede kitap okumak hobi olmaktadır.
İnsanların mutlaka bir hobisi olmalıdır. Hele erkekler için bu merak, eğlence ve dinlence daha da şarttır, zira emekli oldukları zaman feleklerini şaşırdıklarından mutlaka bir hobi edinip sonuna kadar onunla meşgul olurlarsa karıları da kendileri de rahat ederler. Bazı arkadaşlar erken emekli olduklarından ve ciddi bir hobileri bulunmadığından kendilerini oyalayamamakta, her dakika sıkılmakta ve nereye gitseler bedbaht olmaktadırlar.
Hele hobinizi işinizle ilgili bir konu üzerine yapıyorsanız fevkalade mutlu olursunuz. Örneğin bir banker arkadaşımızın Türkiye'nin bankacılık tarihi üzerine araştırma yapması ve bu konuyla ilgili doküman toplaması gibi... Gene bir örnek, bir eczacının eski ecza şişeleri toplaması ve bu şişelerle ilgili bir katalog yapması gibi. Ailemden bir örnek vereyim, biraderim Rahmi M. Koç'un pek çok hobisi vardır ama mesala bir uzak deniz kaptanı olsaydı herhalde çok mutlu olurdu. Bir de düşünün ki her limanda bir hanım arkadaşı varsa, artık o işin ve hobinin tadına doyulmazdı.
Çok dikkatımi çekmiştir, özellikle tıpla uğraşanların hobisi vardır. Bütün gün can sıkıcı işlerle uğraşan tıp adamları evlerine gelince bütün gün yaptıklarını unutturacak bazı meşgaleler edinmektedirler. Örneğin, rahmetli Dr. Operatör Bedii Gorbon, goblen işlerdi ve tespih imal ederdi. Pek çok tanıdığım doktor müzikle uğraşmakta veya denizde yelken ile yapılan sporu çok sevmektedirler.
Rahmetli babam Vehbi Koç'un hiç hobisi yoktu. Onun bütün hobisi işiydi veya bütün işi hobiydi. Benim ise tam tersi. Hiç işim yok, her yaptığımı hobi gibi yapmaktayım. Her ne kadar bu yazı için para alıyorsam da , zevk aldığım için hobi gibi yazmaktayım.
Hobilerin koleksiyoner olmak, spor yapmak, bahçeyle uğraşmak gibi pek çok türü ve çeşidi vardır. Ama her gün bir kulüpte veya bir arkadaş evinde toplanarak káğıt oynamak hobi değildir. Bana göre bayağı bir vakit israfıdır.
Derin bir hobiniz varsa, pek çok sıkıntının ve üzüntünün altından kalkabilirsiniz.
İşadamlarının hobisi biraz zor olur. Bu zorluğu anlatan bir seri Fransız karikatürünü çok uzun zaman önce görmüştüm ve hiç unutamadım. Karikatürde yorgun ve sürmenaj geçiren bir işadamına psikoloğu toprakla uğraşmasını tavsiye ediyordu. Adam ufak bir tarla alarak lahana yetiştirmeye başlıyor, derken tarlaları genişletiyor, daha fazla lahana ekiyor, zamanla çok fazla yetişen lahanayı ne yapacağını bilemiyor ve bu sefer kamyonları dayıyor ve lahanaları pazarlıyordu. Lahana, böylece çok çalışmaktan kurtulan bir adamın işinin parçası haline geliyor, iş hobiden çıkıyordu.
Bu yüzden, hobi sahibi olurken dikkat edilmesi gereken yegáne husus bu hobiyi çığırından çıkartmadan sürdürebilmek, merak salarak eğlenmek ve dinlenmektir.