Serhat Demirel

Karantinada bizi onlar kurtardı

15 Ağustos 2020
KEDİMİZİ her şeyden sakındığımız, köpeğimizi dışarı çıkardıktan sonra eve getirip patilerini köpeklere uygun dezenfektanlarla temizlediğimiz günleri unutmuş gibiyiz. Sanki normal hayata döndük. Bir tek yüzümüzde maske var. Ama bu dönüş sayılara yansıdığına göre yine tedbirli olmakta yarar var. Eskisi kadar keskin önlemler alır mısınız bilmem ama bir önceki “karantina” döneminden dersler çıkarmak gerekiyor.

Bu köşede, pandemi süresinde hayatında kedi, köpeklere özel yer ayırmış insanlarla konuştuğumda, karantinadaki umutsuzluğu bu ilişkiyle aştıklarını anlatmışlardı.

Bunun dünyanın öbür ucunda da aynı olduğunu gösteren bir araştırma yayımlandı ABD’de. Buna göre kedisi olanların dörtte üçü, eğer kedileri olmasa karantina sürecini atlatmalarının mümkün olamayacağını itiraf etmişler. Kedi sahiplerinin yüzde 66’sı kedileri hakkında yeni bir şey öğrendiklerini söylerken, yüzde 76’sı bu süreçte kedisiyle yakınlaştığını anlatıyor. Ayrıca yüzde 64’ü kedisinin evde saklanmayı sevdiği yeni bir yer keşfettiğini, yüzde 57’si yeni bir davranış fark ettiğini, yüzde 55’i de kedisinin sevdiği yeni bir yiyeceği öğrendiğini söylemiş. Ama kediler de yeni normale dönmek istiyorlar: Ankette, kedisi olanlar yüzde 73 oranında, kedilerinin biraz yalnız kalmak istediklerini gösteren hareketler sergilediklerini söylemişler.

Onlar olmasaydı zor zamanlarımızı daha fazla hasarla atlatırdık buna kuşku yok. Bugün onlara teşekkür eder, belki sevdikleri mamadan verir, daha fazla oyun oynamalarına yardımcı olabilirsiniz. Bunu hak ediyorlar.

KEDİ-KÖPEK SAHİPLERİNE DAİR İKİ RAKAM

ABD’de yapılan ankete göre kedi-köpek sahipleri bu ilişkiye dair şunu söylüyorlar:

Yüzde 41:Onlarla konuşuyorum, bu sayede yanımda konuşacak birisi oldu.

Yüzde 49: Onlar sayesinde daha az endişeli hissediyorum.

Yazının Devamını Oku

Bu hayatta kazandığım en erdemli davranışlardan biri hayvan sevgisi

8 Ağustos 2020
İnsanların kedi, köpekleriyle oluşturdukları bağ çok kuvvetli. Bunu hayvan hakları için mücadele eden insanların çabaları, sosyal medyada karşımıza çıkan ülke fark etmeksizin hikâyelerde görüyoruz. Kimisi günümüzü güzelleştiriyor, kimisi kötü haberler nedeniyle canımızı sıkıyor. Ama her halükârda bu ilişki hepimize iyi geliyor.

Bireysel hikâyeler, bütün bunların arasında en ilham verici olanları. Oyuncu Gonca Vuslateri’nin evini paylaştığı, hayat yolunu beraber yürüdüğü 2 kedisi ve 2 köpeğiyle ilgili serüveni size de iyi gelecek.

Vuslateri’nin 11 aylık 2 kedisi, 2 de köpeği var: Pekinez cinsi çok yaşlı olan Cissy ve Tuzla barınağından sahiplendiği 9 yaşındaki Duma.

Oyuncu, “Hayvan sevgimi en çok babam bana aşılamıştır” diyerek başlıyor anlatmaya: “Babam askeriyedeyken, çocukluğumuzda çok zaman birdenbire eve yavru kedi-köpek getirirdi. Özellikle yavru köpek. Çocukluğumdan beri hayvanlarla yaşadım ben.”

İlk aşkın tadı bir başkaymış, Puppy adındaki köpekleri için çok mücadele etmişler ama “Köpek bakımı konusunda biraz da cahilliğimize denk gelmişti, çok kahrımızı çekti” diyerek nitelediği dönemde ne yaptılarsa beraber bir hayat kuramamışlar. Hep kaçmış Puppy. Nitekim İzmir’den İstanbul’a gelirlerken son kaçışı olmuş, bir daha onu bulamamışlar hiçbir yerde. “Hep Puppy’yi düşünür, üzülürüm” diyor: “Bize çok şey öğretti. Ondan sonra çok hayvan sahiplendik. Daima hayvanımız oldu onun
sayesinde.”

Barınaktan sahiplendiği ilk hayvan Duma. Gecenin bir saati arkadaşı Lal Denizli’yle otururken ilanı görüp aramışlar, onu kurtarmışlar. “Reklamlarda bile oynadı. Türkiye’nin tanıdığı bir hayvan oldu. Eğittim onu. Dans eden, ağlama taklitleri yapan, taklalar atan köpek oldu. Allah uzun ömür versin ki kurtarmaya devam edelim” diye anlatıyor kısaca. Ama iş Duma’yı derinlemesine anlatmaya gelince, tıpkı evladını anlatan ebeveynler gibi tüm özelliklerini döküyor. Anlatıyor: “Duma çok enteresan bir köpek. Başka bir frekansımız var onunla. Küsmelerimiz, barışmalarımız var. Evde birini istemediği zaman bunu çiş-kaka yapmadan bana anlatma şekli var mesela: Gidip çamaşır makinesi gibi saçma sapan bir yer seçip orada oturuyor. Neden orada oturabileceğine bir anlam veremediğimde, ‘Umarım aldın mesajı Goncacığım herhalde’ diyor bakışlarıyla sanki. Başka hayvana tahammülü yok. Ama kedilerle ilgili de sorunu yok. Görmezden gelmeyi öğrendi. Mükemmel dans eder. Bir şey mırıldanırsam arka ayakları üzerine oturup el çırpar gibi dans eder. Çok kaçar ama kaybolduğunu anladığında eve gider. Bir gün Taksim Meydan’da kaçtı, kurtuldu elimden. Fıtık ameliyatı olduğumdan peşinden koşamadım, aradım bulamadım. Sonunda sinirimden eve yürüdüm. Bir baktım evin önünde. İşini bitirmiş beni bekliyor, ‘Nerede kaldın’ der

Yazının Devamını Oku

Mama su, kum tamam. Peki sevgi?

1 Ağustos 2020
Bir süre öncesine kadar evden kafamızı çıkarmaya korkan bizler, yaz rehaveti ve uzun resmi tatiller sağ olsun, salgın sürse de bulunduğumuz şehirleri terk edip tatillere çıkmaya başladık. 

Köpeği olan insanlar zaten çözümü epey önce buldular: Ya köpekleriyle beraber gidiyorlar tatile ya da dönüşte ‘büyük bir trip yemeyi’ göze alma pahasına, köpeklerini otel ya da bakıcılara bırakarak tatile gidiyorlar.

Kedi sahipleri içinse durum farklı. Bir yere giderken kedinizi götürecekseniz, kedinizin ortamını da taşımanız gerekiyor. O nedenle iş çetrefil hale geliyor. Bunun yerine kedi sahipleri, evlerinin anahtarını yakınlarına ya da arkadaşlarına bırakarak zaman zaman kontrol etmelerini istiyor.

Kedisi olan arkadaşımın tatile giderken anahtarı bıraktığında, “Mama, su ya da kumuyla ilgili bir ihtiyacı olmayacak. Siz geldiğinizde biraz onu sevseniz çok iyi olur. Sevilmek çok hoşuna gidiyor” demesi, beni bu uyarıyı yapmaya itti.

Kediler biraz aynı evi paylaştıkları insanları umursamıyor görünseler de yokluğunuzu anlıyorlar. Şu sıralar, tatile giden arkadaşlarının kedisini günlük olarak kontrol etmeye gidenlere seslenmiş olayım: Kumuna, suyuna, mamasına bakıp dönmeyin. Biraz oturup onları sevin. İyi bayramlar.

KÖPEĞİNİZLE BERABER FİT KALMAK İÇİN

Yaz vücudu için geç kalmış olabilirsiniz ama sağlıklı yaşama başlamak için geç kalmadınız. Ne zaman başlarsanız başlayın kârdır. Köpeğiniz varsa şanslısınız, çünkü köpekler hem oynamayı, koşturmayı seven hayvanlar, hem de koşuculara iyi yoldaşlar. Ama uzman uyarılarına dikkat verin, sonra kaza olmasın.

Dikkat edeceğiniz unsurlar şöyleymiş:

Yazının Devamını Oku

"Depresyonla köpeğimin yardımıyla mücadele ettim"

25 Temmuz 2020
İnsanın en iyi dostu olarak anılmaları boşuna değil. Hayvan sevgisi, çoğu zaman insanı duygu dünyasındaki en derin çukurlardan çekip çıkarabiliyor. Böyle bir örneği aktaracağım bugün. Geçen hafta, ülkemizde yazar olarak tanınan ama aynı zamanda gazeteci ve senarist olan Jojo Moyes, depresyonla mücadelesini kaleme aldı The Times gazetesi için.

2019’da yazar Jojo Moyes, arkadaşı Sarah Phelps’in Twitter’a koyduğu bir fotoğraftan çok etkileniyor. “Hayatımda gördüğüm en üzgün köpeğin fotoğrafıydı” diye tanımlıyor bu karşılaşma anını. Hayatının nasıl kötü bir döneminde olduğunu, “Hayatım tamamen harap haldeydi. Ailemizden biri ciddi şekilde hastaydı ve hayatımda ilk kez depresyonla mücadele ediyordum” şeklinde anlatıyor. Fikrin hayata geçişi çok hızlı gerçekleşmiş ve Saraybosna’daki bir barınakta yaşamını sürdüren köpeği sahiplenmiş Moyes.

Maalesef hemen hemen her barınak köpeği gibi tedirgin, başkalarına güvenemeyen, rahat hissedemeyen köpek, eve geldiği ilk gün, aynı zamanda Moyes’un iptal edemeyeceği bir yemeğe gittiği akşam evden kaçmış. Ve onu bulabilmeleri ancak bir köpek dedektifi sayesinde olmuş. 13 gün sonra kavuşmuşlar. Bu kavuşma 10 gün sürebilmiş, çünkü 10 gün sonra tekrar kaçmış. Bu ayrılık da 11 gün sürmüş. Bütün bu tavır onun adının ‘Sisu’ olmasına yol açmış. Fincede ‘dışarıya düşkün, bağımsız’ anlamına gelen kelimeyi seçmişler. Moyes onun başından ayrılmayarak, onun hayatındaki tüm ilkleri bir kenara not ederek, duygusal olarak aralarındaki bağın günden güne kuvvetlenmesinin de büyük yardımıyla depresyonunu geride bırakmış. Şimdi Sisu için her şey tamamıyla kusursuz hale gelebilmiş değil ama Moyes’in iki köpeği Alfie ve BigDog’la beraber mutlu bir hayata adım adım ilerliyor.

Jojo Moyes, yazısını hepimize öğüt olacak şu ifadelerle tamamlıyor ki hepimizin hayatında bu sözlerin mutlaka yeri olmalı: “Bütün hayvanlar size bir şeyler öğretirler. Ama bunu en çok barınak hayvanları yapar. Bu onların bilinmeyen yeteneğidir. Sisu, bazen etrafınızdaki dünyayı değiştiremeyeceğinizi ama neredeyse her zaman bir şeyleri değiştirebileceğinizi hatırlatıyor bana. Ve bu küçük değişim bazen de tek ihtiyacınız olabiliyor.”

Sokaktaki canlılara yapılan zulümler maalesef her gün karşımıza çıkıyor. Kanunları bekliyoruz ki tablo düzelsin. O güne kadar yapabileceğimiz, bir hayvanın hayatınızı ne kadar güzel yönde etkileyebileceğini anlatmak. Bu sevginin özel taraflarını aktarmak. Jojo Moyes’in deneyimi, size güzel bir yol olur ve barınaklarda yuva arayan kedilere-köpeklere yoldaşlık etmeyi düşünürsünüz umarım.

OKUR FOTOĞRAFI

Yazının Devamını Oku

Köpekler vegan olabilir mi

18 Temmuz 2020
Formula 1’de altı kez dünya şampiyonu olan Lewis Hamilton geçen hafta köpeği Roscoe’nun ‘tamamen vegan’ ve ‘çok mutlu’ olduğunu açıkladı.

Hamilton, İngiliz Bulldog cinsi köpeğini bir süredir vegan beslediğini Instagram hesabından duyururken de “Vegan olduğu için tüyleri çok daha yumuşak, patilerindeki şişlikler indi, artık artrit ağrısı nedeniyle topallamıyor ve daha kolay nefes alıyor. Sonuçlardan ikimiz de çok mutluyuz” dedi.

İngiliz Bulldog cinsi köpekler solunum sorunları, kalp rahatsızlıkları ve bazı otoimmün hastalıklardan mustaripler. Bu örnekte olumlu sonuç alınmış görünüyor.

Malum, veganlık söz konusu olunca, veganlar “Ama et yemeden yeterli protein alamazsınız” argümanıyla yıllardır karşı argümanlar sunarak mücadele ediyor.

Şimdi köpeklerini vegan yapmak isteyen kişilere geldi sıra. Peki gerçekten köpekler vegan olabilir mi?

Hayvan hakları kuruluşu PETA, ‘doğru planlama ve bakım’ sonucunda köpeklerin bitki temelli beslenmeyle sağlıklı yaşayabileceğini söylüyor. Köpekler genellikle vegan köpek mamasına takviye olarak eklenebilen iki amino asit, L-karnitin ve taurin takviyesiyle sağlıklı kalabiliyorlarmış. Vegan beslenen köpeklere en iyi örnek 2002’de dünyanın yaşayan en yaşlı köpeği olarak Guinness Rekorlar Kitabı’na giren Bramble isimli köpek. Border collie cinsi Bramble’ın vegan diyetindeki yiyecekler pilav, mercimek ve organik sebzelerdi.

Köpeklerde ve kedilerde vegan beslenme bir süredir devam eden bir tartışma. Bu konuya karşıt görüşlerle tekrar değineceğiz.

Yazının Devamını Oku

Köpeğimizle yollara düşelim ama nasıl

11 Temmuz 2020
Normalleşmede parka gitme sınırını aşıp yollara düşüp tatile çıkma eşiğini geçtik. Planlarını yapanlar gittiler bile. Gitmeyenler arasında kısıtlama olmazsa, Kurban Bayramı tatilinde yollara düşme hayalleri kuranlar olabilir. O zaman bu hafta, yollara düşme planı içerisindekilere yönelik önerileri paylaşayım.

Kediyle seyahat etmek kolay bir şey değil. O nedenle genelde tatile gidenler kedilerini evde bırakıp tanıdıklarından bakıcılık ricasında bulunurken, köpeği olanlar da ya köpek otellerine bırakıyorlar köpeklerini ya da yanlarına alıyorlar.

Önce köpekle yolculuk... Pandemi yüzünden insanlar toplu şekilde seyahat etmektense imkânlar elveriyorsa arabayla seyahat ediyorlar. Peki, köpeğinizle arabada seyahat nasıl olacak? Şöyle:

CAMDAN SARKMASIN

Köpeğinizin aracın içinde gezinmesine izin vermeyin. Hem dikkat dağıtmasının önüne geçersiniz, hem de istemeyiz ama olası bir kaza durumunda herkesin emniyette olması için önlem alırsınız.

Yola çıkmadan hemen önce yemek vermeyin. İdeal olanı, yola çıkmadan 3-4 saat önce hafif bir öğün.

Köpeğinizin camdan sarkmasına izin vermeyin, bu şekilde bir anda kendini dışarı atma riskini ortadan kaldırırsınız..

İlk kez yola köpeğinizle çıkacaksanız öncesinde alıştırma yapın. Böylece

Yazının Devamını Oku

Bir gölge gibi peşimde

27 Haziran 2020
Karantina bitti, vaka sayılarını korkulan seviyelere çıkarırcasına bir normalleşme içerisinde ‘maskeli normal’ hayatımıza döndük. “İkinci dalga olacak mı” sorusu kafamızın bir yerinde duruyor ama yine de artık evde daha az vakit geçiriyoruz. Bu değişimin sonrasında karantinada bize eşlik eden kedilerimiz, köpeklerimiz de eski normallerine döndüler.

Bu köşenin amacı onları unutturmamak. ‘Kedime, köpeğime övgü’ denebilecek serimizde bu hafta da oyuncu Gözde Mutluer’le kısa bir görüşme var. 2009’da ‘Melekler Korusun’la hayatımıza giren oyuncu, son olarak ‘4N1K Yeni Başlangıçlar’da yer aldı.

4 YILDIR BENİMLE

Anlatıyor Mutluer: “İlk sahiplendiğim kedim, Tahsin adını verdiğim, tekir cinsi arkadaşımdı. İlk kez eve çıktığımda, Beşiktaş’ta ilk günden beri benimle beraberdi. Şu an benimle değil, başka bir yerde yaşıyor. Ama hep aklıma geliyor ve onu çok özlüyorum. Bu seneyse üç tane kedim oldu. Gölge adında bir kedim var, 4 yıldır benimle beraber. Onun dışında Kaan’ın iki kedisi var: Kedibey ve Sarıkedi. Şimdi yeni düzenimizde üçü bir arada yaşıyorlar. Çok da iyi anlaşıyorlar üç kardeş.”

Karantinada işler biraz değişmiş: “Karantinada dönem dönem hiç dibimizden ayrılmadılar ama sonrasında sıkılmalar oldu. Herkes artık ayrı odalarda takılıyor. Bu dönemde şunu gözlemledim, tıpkı insanlarda olduğu gibi onların da aralarındaki iletişim çok daha güçlendi. Artık kedilerimiz çok daha iyi anlaşıyorlar.”

ÖZEL BİR BAĞ

Kedisi Gölge’yle ilişkisini, “Benim Gölge’yle aramda özel bir bağ var önceden beri. Dengeli bir karar vermeme vesile oluyor, öyle bir yere konumlandırdım onu. Hep destek oluyor, hep yanımda. Ne zaman enerjimi düşük hissetse yanıma gelir, guruldar, beni çok sever. Ben de onu çok severim” diye anlatırken, son sözünü şöyle ekliyor: “Birbirimizin dilini çok iyi anlıyoruz, derdimiz olduğunda da anlıyoruz artık. Hayvanlarla iletişim çok zor tabii ama o kanalı açınca, bambaşka bir sevgi boyutuna dönüşüyor. Bambaşka bir anlayış şekline dönüşüyor. İki kız, bir erkek kedimizle hayatımız çok güzel.” Herkese böyle bir hayat diliyorum.

UZMAN GÖRÜŞÜ

Yazının Devamını Oku

Bir kedi bir hayatı nasıl değiştirir

20 Haziran 2020
BU hafta dünyada büyük etki yaratan bir hikâyenin ana kahramanı aramızdan ayrıldı. Geriye de ilham verici bir serüven bıraktı.

Anlatayım.

2007 yılında, uyuşturucuya saplanmış hayatında bir çıkış yolu arayan James Bowen, sokak çalgıcılığıyla para kazanmaya çalışıp barınakta yatarken, bir gün sakat halde bir basamakta sarman bir kedi bulur.

Bowen, o sırada hayatını idame ettirebilmek için hem sokak çalgıcılığı yapıyor, hem de evsizlerle dayanışma için bizzat evsizler tarafından hazırlanan The Big Issue dergisini satıyor. Kedisi Bob da günlük işlerinde ona eşlik ediyor.

KENDİ FİLMİNDE OYNADI

Bir süre sonra ikili haline geliyorlar ve dikkat çekmeye başlıyorlar. Ve yayıncıların dikkatinden de kaçamıyorlar. Bir yayıncı, teklifini yapıyor ve 2012 yılında ilk kitap yayımlanıyor: ‘Bob Adındaki Bir Sokak Kedisi ve Hayatımı Nasıl Kurtardığının Hikâyesi’. Bu kitap 2016’da Yabancı Yayınevi tarafından ‘Sokak Kedisi Bob’ adıyla Türkçeye de çevrildi.

Dünyada 40’tan fazla dilde okuyucuyla buluşan, sonra 5 kitapla devam eden seri, sadece İngiltere’de 1 milyondan fazla sattı. Hikâye 2016’da filme de uyarlanırken, Bob bu filmde kendisini canlandırdı. Tabii, filmde ona benzeyen 6 tane dublörü de oynadı.

Ve James Bowen’ın hayatı değişti. Bob onu uyuşturucudan kurtarıp çok satan bir yazar haline getirdi.

Yazının Devamını Oku