1000 kedi sahibiyle yapılan ankete göre her üç kediden biri, yaşadığı ev haricinde başka yerde de besleniyor. Kedi sahiplerinin yüzde 64’ü, kedilerinin aktif olarak başkalarını ziyaret ettiğini belirtiyor. Ankete katılanların yüzde 34’ü, kedilerinin bütün gün ve geceyi dışarıda geçirdiğini, ev dışı gezintilerinin günde 5 saati aştığını anlatıyor.
Bu durum sadece bir ‘sadakatsizlik’ tehlikesi içermiyor. Bu şekilde bir hayat tarzını benimseyen kedilerin kilo problemi yaşaması muhtemel. Anket diyor ki yüzde 14 kedilerini diyete soktu, yüzde 16 kedilerinin aşırı kilolu olduğunu düşünüyor, bunun sebebini de kedilerinin ev dışında başka yerlerde de beslenmesi olarak gösteriyor.
Cazip mamalar
İşler karışıyor: Yüzde 17’nin, kedilerini beslediği için komşularıyla arası bozulmuş. Yüzde 34 de kedilerinin dışarıda yemek yemesinin kendilerinde stres yarattığını anlatıyor.
Uzmanlara göre kedilerin ev dışındaki hayatından bu kadar memnun olmasının sebebi, gittiği başka yerlerde yediği cazip mamalar. Bunun önüne geçmenizin yoluysa, kedinize ev sahipliği yapan kişi olarak onun yaşam alanını konforlu hale getirip bulunduğu ortamda mutlu olmasını sağlamak. Tabii ki bunu söylerken ödül maması ya da daha cazip mamalar kullanarak yapmaktan değil, ortamı onun seveceği şekle sokmaktan bahsediyorlar.
Kedilerin evde küçük çocuklar veya diğer stres faktörleri gibi etkenler varsa evden kaçmalarının muhtemel olduğunu belirten uzmanlar, ev düzeninin kedinizi aktif olarak başka ev ve ek öğünler aramaya teşvik etmemesi gerektiğini aktarıyor. Kapalı alanda yaşayan kedileri aktif tutup kalori yakmalarını sağlamak için oyunlar türetmeniz gerekiyor. İyi bir olta oyuncağının çoğu kediyi de eğlendireceğini ekliyor uzmanlar.
Tüm bunlardan şunu anlıyorum: Kedileri memnun etmek için kat etmemiz gereken yol uzun. Daha yolun başındayız.
Columbus, Ohio’daki 2014-2016 suç verileri ve köpek sahipliği verileri örtüştürülüyor. Ve daha fazla köpeğin bulunduğu mahallelerde, daha az köpeğin bulunduğu bölgelere kıyasla cinayet, soygun ve ağır saldırı oranlarının daha düşük olduğu ortaya çıkıyor.
Yani köpeğinizin varlığı sadece sizin evinizi değil yaşadığınız bölgeyi de güzelleştiriyor.
KEŞKE DESTEK OLABİLSENİZ
TÜRKİYE’de hayvanseverlik pek kolay bir şey değil. Olması gerektiği gibi yaşam hakkına saygı gösteren, insan harici canlılara da değer veren biriyseniz mutlu olmanız pek olası değil bu topraklarda. Bazı insanlar mutsuzlukla durmak yerine ellerini taşın altına koyup çalışıyorlar. Angels Farm Sanctuary bunlardan biri. 1 Kasım 2022 itibarıyla, “Biriydi” diyeceğiz maalesef. Çiftlik hayvanlarını kurtarma derneği, maddi yetersizlikler yüzünden faaliyetlerine devam edemiyor. Çok kutsal bir iş yapıyorlar, en azından şu anda üretip satışa sundukları organik vegan sabunlardan satın alıp derneğin hayvanların yemini karşılamasını sağlayabilirsiniz. Kim bilir belki de bir Hürriyet okuru çıkar ve derneği ayakta tutabilecek maddi imkânı sağlayabilir. Biz de sonrasında gururla açıklarız. Bu da benim bayram temennim olsun. Derneğin sayfasına buradan ulaşabilirsiniz: https://www.instagram.com/angelsfarmsanctuary/
ÇİKOLATANIN NE ZARARI VAR
Hindistan’da Sreejani Sen Majumder, Ankita Chatterjee ve Anindita Bhadra isimli biyologlar, 3 yıllık bir araştırmaya girip sokak köpeklerinin günlük aktivitelerini araştırmış. 1941 köpeğin davranışlarını kayıt altına almışlar. Yaş, yer, cins fark etmeksizin aktiviteler arasında önemli bir fark olmadığını buldular.
Hindistan, köpeklere çok misafirperver davranılan bir ülke değil. Nüfusun bir kısmı köpekleri tehlikeli ya da rahatsız edici bulduğu için onlardan uzak duruyor, kimisi de şiddet gösteriyor. Tüm bu tabloya rağmen Hindistan’daki araştırmada köpeklerde saldırganlık belirtisine çok düşük oranda rastlandı. Durum şu. Kayıt altına alınan dönemde köpeklerin yüzde 53’ü uyku halinde ya da hareketsizken görüldü. Yüzde 16’sı grup halinde ya da tekil olarak sadece yürüyorlardı. Yüzde 6’dan azı yeme, içme, kaşınma, dışkılama gibi ‘bakım’ faaliyeti yapıyordu. Sadece yüzde 10’u insan ve hayvanlarla etkileşim halindeydi. İnsanlarla etkileşimleriyse kuyruk sallama ve yemek için yalvarma gibi davranışlardı. “Biz köpekleri hak etmiyoruz” lafı internette her dilde çok meşhur. Gerçekten doğru. Bu kadar kötülüğe dünyayı başımıza yıksalar yeridir.
KÖPEKLERİN ATASI BİRDEN FAZLAYMIŞ
Londra’da Francis Crick Enstitüsü’nde görev yapan araştırmacılarımız iki farklı antik kurt popülasyonunun köpeklerin DNA’sına katkıda bulunduğunu ortaya koydular. Malum köpeklerin yaklaşık 15 bin yıl önce Buzul Çağı sırasında evcilleştirilen gri kurttan türediği biliniyor. Araştırmada görevli olan Anders Bergström diyor ki, “Dizilimi yapılan antik kurt genomlarının sayısını artırdık ve köpeklerin ortaya çıktığı zaman da dahil olmak üzere zaman içinde kurt soyunun ayrıntılı bir resmini ortaya koyduk. Köpekleri de bu resmin içine yerleştirince, köpeklerin atalarının en az iki ayrı kurt popülasyonundan geldiğini bulduk”. Bunlardan biri doğuda olan bir kaynak, diğeri daha batıda bulunan bir kaynak.
Sonuç: Hem erken hem de modern köpeklerin genetik olarak Asya’daki antik kurtlara Avrupa’dakilerden daha çok benzediği ve evcilleştirmenin doğuda bir yerde gerçekleştiği ortaya kondu.
Çiğnenen mobilyalar: Köpekler masa ve sandalye ayaklarını çiğneme konusunda kötü şöhrete sahip ama eğer eşyalarınız değerliyse bu parçalara erişimi bir kapıyla engelleyin. Köpeğinize çiğneyebilmesi için oyuncak ya da kemik verin. Zarar gören mobilya için, pürüzlü kısmı zımparalayıp kalıntıları temizlemek, derin izler için ahşap dolgusu kullanmak ve boya ya da cilayla rötüş yapmak iyi bir çözüm.
LEKELİ HALILAR: Tuvalet alışkanlığını takip etmeniz gerekiyor. Köpeğinizin tuvalet döngüsüne uymazsanız böyle kazalar yaşanabilir. Halıdaki lekeyi temizlemenin yolunu deterjan firmaları reklamlarında anlatıyor, ama en kesin yöntem profesyonel yardım gibi duruyor.
Yıpranmış döşemeler: Kedilerin koltuk kenarları ve sandalyelere olan hırsı hiç geçmez. Dokuma kumaşlarda ufak tadilatlar mümkün, derilerde çare ayakkabı cilası. Ama en kesin önlem, kedilerin koltuktaki favori tırmalama noktasına örtü veya battaniye sermek. Koltuğu yenilerseniz unutmayın, dokulu olmayan düz kumaş tercih ederseniz, kedilerin hevesi kaçabilir.
Parçalanan yastıklar: Oyuncak gibi görünen kırlentler, köpekler için harika oyuncak alternatifi olabiliyor. O nedenle de zarar görebiliyor. Çözüm için iki hafta yastıkları ortadan kaldırıp tekrar geri getirdiğinizde köpeğiniz yastıklara yaklaşırsa ona “bırakmasını” söylemeniz gerektiği belirtiliyor. Gerekirse kurallara uyduğunda ödüllendirme yapabileceğiniz de aklınızda olsun.
Tüy yumakları: Uzun tüylü köpekler için düzenli tarama şart. Az tüy döken köpek cinsleri ve tabii kediler için de düzenli fırçalama önemli bir önlem.
Turumuza İstanbul’un Avrupa Yakası’nda devam edelim. Beşiktaş, Konaklar Mahallesi’nde de bir süredir köpek sahipleri ve köpeklerin varlığından rahatsız olanlar arasında bir gerginlik var. Mahallede yaşayanların köpeklerini götürdükleri Koza Köpek Parkı’nın yanı başında yaşayan kişiler köpek sahiplerini tehdit ederek gerginliği başlatıyor. Artan gerginlik belediyeye aksettirilse de hâlâ sulh içinde bir çözüm bulunabilmiş değil.
ARA SOKAKLARDA CANLAR GİDİYOR
Bu da maalesef gündelik hayatımızın parçası haline gelen bir başka durum: Ara sokaklarda hız limitine uymayan araçların sebep olduğu ölümlü kazalar. Kedi ve köpeklerin canına mal olan dikkatsizlik, bir arada yaşam kültürüne ayak uyduramama hepimizin canını acıtıyor.
Köpeklerin varlığından rahatsız olanlara köpek sevgisini aşılamak için geç kalındığını kabul etmek gerek. Bu sanıyorum insanların yetiştiği çevre ve doğal hayatla nasıl bir ilişki kurduğuna bağlı olarak değişiyor. Belli bir yaştan sonra kimseyi değiştiremeyiz.
Evin bahçesine izinsiz şekilde giren belediye çalışanları 3 köpeği uyutarak götürdü.
Sokak hayvanlarına şiddet uygulayanlara yönelik kanunlar artık yaşam hakkını korur şekilde kararlar veriyor ve şiddet uygulayanlar cezalandırılıyor. Fakat günlük olaylarda, yaşam alanı kısıtlanan köpekler ve sokak hayvanlarına yönelik şikâyetlerde belediyeler ekseriyetle canlıları korumak değil ortadan kaldırmak üzere hareket ediyor.
Platinum Jubilee adı verilen, dört günlük kutlamalar boyunca İngiliz basını her zamanki magazin tutkusunu sürdürüyor. Sayelerinde bir hayatın tüm detayları karşımıza serili duruyor. Kraliçe II. Elizabeth’in bu köşeyi ilgilendiren magazin haberi, Corgi cinsi köpeklere olan sevgisi.
1933 yılında, henüz 7 yaşındayken bir arkadaşından görüp Corgi cinsi köpek sahiplenmek isteyen o zamanın prensesi Elizabeth, ilk Corgi’si Dookie’ye kavuşuyor. Ardından Jane geliyor. Tabii bu ilgi, Britanya’da Corgi’lere olan ilgiyi de artırıyor.
1944’te 18 yaşındayken Susan giriyor hayatına. 15 yıl boyunca Kraliçe II. Elizabeth’in en yakını oluyor. 1959’da öldüğünde Sandringham’daki hayvan mezarlığına gömülüyor.
Susan’ın, Daschund ve Corgi cinsinin kırması olan ve Dorgi cinsi adı verilen Rozavel Lucky Strike’la çiftleşmesinin ardından Sugar ve Honey doğuyor.
1959’dan bugüne kadar II. Elizabeth’in gözbebeği Susan’ın 14 jenerasyon torunları olmuş. Kraliçe’nin himayesindeki köpeklerden Susan’ın son torunu Willow. 1933 ve 2018 arasında Kraliçe en az bir Corgi sahiplendi. Saray’dan bildirenler genelde sayının bunun üstünde olduğunu söylüyor.
Gün boyunca verdiğiniz ödül mamaları ya da ev kalabalıksa misafirlerden tırtıkladıkları, köpeğinizin doymasını sağlayabilirmiş. Doygunluk, önüne bıraktığınız mamaya yüz vermemesine yol açabilirmiş.
Yaşadığı ortamdaki, günlük rutinlerindeki değişimler köpeklerin yeme alışkanlıklarını da etkileyebilirmiş. Keza ayrılık kaygısı da benzer etkileri yaratabiliyormuş.
Köpeğiniz, midesi, dişleri, sindirim sistemiyle ilgili yaşadığı sorun nedeniyle yemek yiyemiyor olabilir. Ya da her insanın yaptığı gibi, bazı şeyleri artık yemek istemeyebilir ya da tadını beğenmemiştir.
Yakın zamanda bir operasyon geçirdiyse anestezinin etkilerini yaşıyor olabilirmiş. Ya da tedavi için kullanılan ilaç varsa bunlar da etki yaratabilirmiş.
Peki ne yapmak gerekiyor?
Uzmanlar diyor ki, öncelikle ilk adım tabii ki veterinere danışmak. O size gerekli yönlendirmeyi yapacaktır.
Ama ilk etapta sizin hemen harekete geçip yapabilecekleriniz de şöyle:
Norveç’teki Yaşam Bilimleri Üniversitesi’nin araştırması, kedilerin evden çıktığında ‘mıntıkalarını’ çok da terk etmediklerini gösteriyor. Norveç’in doğusunda küçük bir kasabada yaklaşık 100 evcil kediye GPS takarak hareketlerini izleyen araştırmacılar, kedilerin evden dışarı çıktıklarında evlerine 1 kilometrelik mesafe içerisinde vakit geçirdiklerini gördüler.
Kediler ev dışındaki zamanlarının yüzde 79’unu, evinden sadece 50 metre uzakta geçirirken, en uzağa gittikleri ortalama mesafe 350 metre oldu. Araştırmayı kaleme alan Profesör Richard Bischof, “Bazıları bazen birkaç kilometreye varan mesafelerde seyahat ettiler ancak bunlar istisnalardı” diyor.
Çalışmada yer alan hayvan davranışlarını inceleyen Etoloji Profesörü Bjarne Braastad, araştırmadaki kedilerin neredeyse hepsinin kısırlaştırıldıklarının altını çizerek sonuçta bunun da etkili olduğunu belirtiyor: “Kısırlaştırılmış kedilerin ortalıkta dolaşması daha az olasıdır.”
Bischof da bu çalışma için “Evcil bir kedi popülasyonunun zaman ve mekânda nasıl göründüğünü göstermemizi mümkün kıldı” diyor.
Kediler, ev dışında bir hayat sürüp yine geri dönebilir. Ama tabii çevresel faktörlere dikkat etmekte yarar var. Sorumsuz araç kullananlar, herhangi bir hayvan görmeye tahammül edemeyip ona zarar verenler hâlâ ülkemizde önemli bir nüfusu oluşturuyor sonuçta. Karar sizin.
ARTIK TEPKİ GÖSTERELİM