Daha önce çok sefer bu köşede önerdiğim bir sosyal medya hesabı var. Adı We Rate Dogs. Köpeklerle ilgili tatlı hikâyeler aktarıyorlar, hepsi insanın kalbine bir şekilde dokunuyor. Genellikle yüzünüzü güldüren, gününüzü güzelleştiren şeyler. Bazen de hazırlıksız yakalandığınızda canınıza okuyan içerikler paylaşıyorlar. Bugün aktaracağım böyle bir şey.
ABD Dupont’ta 3 Haziran günü, bölge sakinleri her gün alışık olduğu görüntüyü yaşayacaklardı fakat bu kez bu tabloya bir anlam yüklenmişti. Bunu mahallenin çeşitli noktalarına asılan ilanlarla anladılar. Mellow adındaki köpek, 2019 yılından beri her gün, kar-yağmur-çamur demeden günde iki kez yürüdüğü bölgede son kez yürüyüşe çıkacaktı.
Mellow’u barınaktan sahiplenen Kevin Curry, lenfoma teşhisi konan ve artık uyutulmasına karar verilen Mellow’un ağzından bir mektup kaleme aldı mahalledekilere.
Mahalle halkı Mellow’u son kez severken duygusal anlar yaşandı.
BU SON TURUM
“Benim adım Mellow ve Eylül 2019’dan beri sahibim Kevin ile birlikte Dupont’ta yaşıyorum. Walnut Sokağı’nda yaşıyor olmamıza rağmen, yağmur, kar, çamur demeden her gün günde iki kez mahallede yürüdüğümüzü fark etmiş olabilirsiniz. Bazı komşular beni daha önce sevmiş ya da bana ödül maması vermiş olabilir. Bazılarını ise sadece yanlarından geçerken bana ‘Merhaba’ diyebilen kendi köpekleri aracılığıyla tanıyor olabilirim. Birbirimizi ne kadar iyi tanıyor olursak olalım, hayatımı herhangi bir kurtarma köpeğinin umabileceğinden çok daha zengin hale getirdiniz. Bu kadar şefkatli komşulara sahip olduğum ve birbirini bu kadar iyi kollayan bir toplulukta yaşadığım için çok minnettarım” diye başladığı mektupta son yolculuğa davette bulunuyor: “Yıllar içinde çok yavaşladım ve ne yazık ki bu mektubu almanızın nedeni de bu. Yakın zamanda lenfoma teşhisi kondu ve haziran ayında köpek cennetine gideceğim. Tam olarak ne zaman gideceğimden emin değilim, ancak son birkaç haftadır her gün mahallede alıştığım gibi dolaşmak benim için daha da zor hale geldi. Bu nedenle, hâlâ yapabiliyorken, 3 Haziran Cumartesi günü saat 7-8 arasında mahallede dolaşacağım ve müsait olursanız sizinle yüz yüze vedalaşmak isterim. Başımı okşamak veya karnımı ovmak için sokakta olursanız sonsuza dek minnettar kalacağım.”
Gözyaşlarımızı silelim ve devamını okuyalım şimdi:
Yani aslında bu durumda suçlu olan yine kediler ve köpekler. Fakat uzmanlar kritik bir uyarı yapıyorlar. Diyorlar ki, söz konusu köpekler olunca asla sarılmamamız gerekiyormuş. Çünkü bu davranışımız köpeklerde de bazı korkuları tetikleyebilir ve istenmeyen sonuçlara yol açabilirmiş.
Psychology Today’de yazan psikolog Stanley Coren’e kulak verelim bakalım ne diyor: Köpekler teknik olarak koşmaya koşullanmış hayvanlardır. Bu da bize stres ya da tehdit anlarında köpeklerin ilk savunma hattının dişleri değil kaçma istekleri olduğunu gösteriyor. Davranış bilimciler, bir köpeği kucaklayarak hareketsiz hale getirmenin ve bu şekilde hareketten mahrum bırakmanın stres seviyesini artırabileceğine ve köpeğin kaygısı önemli ölçüde yoğunlaşırsa da onu engelleyeni ısırabileceğine inanıyor.”
YÜZÜNÜ YALAMA STRES BELİRTİSİ
Yani evcil hayvanları ne kadar iyi niyetli olursak olalım sıkı sıkı kucaklamamak gerekiyormuş. Peki burada stres seviyesinin yükseldiğini anlayacağımız ipuçları neler? Belki tehlikenin kıyısında gezmeyi seven insanlar vardır, onlara da ipucu vermiş olalım. Coren diyor ki, “En yaygın anksiyete belirtisi, köpeğin başını kendisini rahatsız eden veya endişelendiren şeyin ters tarafında çevirmesi. Bazen de en azından kısmen gözlerini kapatmasıdır. Ya da köpekler genellikle ‘yarım ay gözü’ veya ‘balina gözü’ olarak adlandırılan, gözlerin kenarında beyaz kısmın görülebildiği bir durum sergileyebilir. Stres veya kaygının yaygın görülen bir belirtisi de köpeğin kulaklarını indirmesi veya başının yan tarafına doğru kaydırması. Dudak yalama, bir kişinin yüzünü yalama, esneme veya bir patiyi kaldırma gibi anksiyete belirtileri de olabilir.”
Yine ben aşırı sevgi gösterisinde bulunacağım derseniz, siz bilirsiniz. Ben yine vazifemi yapıp sizi uyardım. Ama asıl niyetim, köpeklerin ruh dünyasını zedelememeniz için size yönelik bir ikazda bulunmaktı.
Şimdi başka bir durum var ve bu durum beni çok parçaladı. Harvard’daki psikologlar araştırmışlar ve köpeklerin rüyalarında neleri görüyor olabileceklerine dair bulgular elde etmişler.
Buna göre uzmanlarımız diyorlar ki köpekler de insanlara benzer şekilde rüya görüyorlar. Yani günlük hayatta yaşadıklarının varyasyonlarını ya da o olayları anımsatan, kahramanları gündelik hayatta gördükleri kişiler olan rüyalar görüyorlarmış. Ve burası çok önemli, bir köpekle evini paylaşanlar, köpeklerinin gündelik hayatında önemli yer kapladıkları için bu rüyaların bir parçaları olma ihtimalleri de çok yüksekmiş.
Aynı uzmanlar dikkat etmemizi söylüyorlar: Uyuyan bir köpek seğiriyor, hareket ediyorsa rüyasında sizi görme ihtimalini de göz önünde bulundurmalıymışsınız. Çünkü köpeklerin patileri ya da bacakları seğirmeye başladığında koşmayı, havlamaya başladığında başka bir köpek ya da insanla etkileşime girmeyi hayal ediyor olabileceklerini söylüyorlar.
Araştırmayı kaleme alan Dr. Deirdre Barrett, sahiplerinin köpeklerini mutlu gündüz deneyimlerine maruz bırakarak, onlara geceleri dinlenebilecekleri güvenli ve rahat bir ortam sağlamalarının mümkün olduğunu söylüyor. Böylece hem rüyalarını iyileştirebilir hem de bu rüyanın başrolünü kapabilirmişsiniz.
Böyle sahneler insanın hem köpeklere sevgisini arttırıyor hem de bu sevginin günden güne ağırlaştığını düşündürüyor.
Ben kedilerle yaşıyorum ve merak ediyorum: Köpeklerle yaşayanlar, böyle yoğun bir karşılıklı sevgi sarmalında neler yaşıyorsunuz? Bana yazarsanız okur öğrenir, burada da paylaşırım.
Z KUŞAĞININ KEDİ-KÖPEK SEVGİSİ
Hedefledikleri şey bir kediyi nasıl en iyi şekilde çağırabiliriz.
Biliyorsunuz bu konuda çok araştırma var. Biliminsanları son kertede şunun farkına vardılar: Kediler bizim onlarla iletişim kurma çabamızın farkındalar ama bizi umursamıyorlar.
Bazı biliminsanlarının bunu gurur meselesi yapıp hakkımızı savunması güzel olmuş.
Araştırmaya dönelim. Çalışmaya liderlik yapan Charlotte de Meuzon, ekim ayında bu araştırmanın öncülü olarak, evcil kedilerin sahiplerinin sesini bir yabancınınkinden kolaylıkla ayırt edebildiğini ve sahiplerinin kendileriyle doğrudan konuştuğunu da anlayabildiğini gösteren bir makale yayımladı.
Şimdi de onları nasıl en iyi çağırabiliriz onu çalışmışlar. Öncelikle bu sadece seslenmeyi içermiyor. Çünkü “Bir noktayı başka bir insana anlatmak için sesimizden yüz ifadelerimize ve ellerimize kadar her şeyi kullanırız ve aynı şey kedi-insan konuşmaları için de geçerlidir” diyorlar.
Görsel ipucu mu yoksa sesli ipucu mu daha fazla dikkat çekiyordu, bu sorudan hareket ederek başladılar. Çalışmada dört şekilde çağırmayı denediler: Sadece seslendiler, sadece el hareketi yaptılar, seslenirken el hareketi yaptılar ve hiçbir şey yapmadılar. Kediler en kısa sürede hem seslenip hem el hareketi yaptıklarında yanlarına geldi.
Ayrıca kediler kuyruklarını en çok stresliyken hareket ettiriyorlar. Sesli işaret senaryosu da en çok hareket ettirdikleri durum olmuş. Bu da ilginç bir başka bulgu.
Parkta bahçede köpeğinizi serbest bırakmışken onun çim yemesini görüp başlıktaki soruyu kafanıza takmış olabilirsiniz. Cevabını araştırdım, uzmanların yanıtlarını derledim.
Buna 7 şey yol açabilirmiş. Bakın neymiş bunlar:
- Mide rahatsızlıkları olabilirmiş ve midelerini rahatlatmak için yiyebilirlermiş.
- Lif oranı düşük şeyler yiyorlarsa bunu dengelemek için çim yiyebilirlermiş.
- Beslenmelerinde bazı eksiklikler var ve bunu çimle kapatmaya çalışıyorlar.
- Endişeliler.
- Sıkılıyorlar ve ilgi arıyorlar.
- Sadece çim seviyor olabilirler.
Peki köpekler neden bunu yapmaz?
CNN International, kedi davranışı uzmanı Ingrid Johnson’a sormuş ve şu cevabı almış: “Bence unutmamamız gereken şeylerden biri de kedilerin hem avcı hem de av olan bir tür olduğudur. Bu yüzden kediler için karton kutular bir emniyet ve güvenlik noktası olabilir. Saklanmak, rahatlamak ve kestirmek için güzel bir yer olabilir.”
Ayrıca pusu arzularını karşılayabilecekleri bir nokta olarak da görülebilirmiş: “Kediler pusuda bekleyen yırtıcılardır ve bir çalının altında oturup yavaşça avlarının yanlarından geçip gitmesini beklemeyi tercih ederler, böylece onu yakalamayı başarabilirler. Bir karton kutu da benzer bir amaca hizmet edebilir ve onlara saldırabilecekleri bir yer sağlayabilir.”
GÜVENDE HİSSEDİYORLAR
Bu detayları öğrendiğimiz iyi oldu. Uzmanımıza göre karton kutular kedilerin mutluluğu için çok önemliymiş. “Kendilerini güvende hissedecekleri ve saklanabilecekleri bir yere ihtiyaç duyduklarından, bir kutu sağlandığında kedilerin çok daha az stresli oldukları ve hastalıktan korundukları gözlemlenmiştir” diyor Jonhson.
Kutular, kedilerin vücut ısılarını korumalarına da yardımcı olurmuş. Buradayken vücut ısısını korumak için enerji harcamasına gerek olmuyormuş. Bir de daha basit bir nedeni var. O da kendilerini küçük yerlere sıkıştırmayı severler. Bunu da eğlenceli olduğu için yaparlarmış. Tüm bu durum büyük kediler için de geçerli.
Biliyorsunuz doğayla ilişki konusunda Avustralya’mız kadar uçlarda yaşayan bir ülke yok. Devasa örümcekler, ansızın evin bir noktasında karşınıza çıkabilecek yılanlar, klozetten fırlayan doğal hayat derken, doğal hayat ilişkisinde onlar kadar deneyimli olamayacağımız malum.
Şimdi bu ülkede şöyle bir konu tartışılıyor. Deniyor ki, köpekleri oynatmak için kullandığımız tahta parçaları onların hayatını tehlikeye atabilir, başka bir oyun bulun.
Peki. Nasıl tehlikeye atabiliyor?
Örnek olaydan hareket edelim. Avustralya basınında yer alan habere göre sopa peşinde koşarken göğsüne saplanan tahta parçası nedeniyle kalıcı hasar yaşayan bir köpeğin hikâyesinden ders çıkarmamız gerekiyor. Bu tür kazalara dikkat çeken Avustralyalı veteriner Clara Wilkins, “Yaralanmalar, köpeklerin ağızlarına kıymık batmasından dişlerinin arasına sopa saplanmasına, bir sopayı yakalamak için zıpladıklarında ve üzerine düştüklerinde meydana gelen göğüs veya karın boşluklarına sopa saplanmış köpeklere kadar her yerde olabilir” diyor.
Bu tehlikelerin önüne geçmek için sopayı suya atıp köpeğinizin peşinden koşmasını sağlamak da riski ortadan kaldırmıyor. Peki ne yapmalı? Köpekler daha küçükken onları sopa yerine başka bir oyuncakla oynamaya yönlendirmek gerekiyor. Bu bir tenis topu, frizbi benzeri çiğneyebileceği ihtimali de göz önünde bulundurularak, ona zarar vermeyecek malzeme içeren şeyler olmalı. Sopa fırlattığınızda geri getirmeyi seviyorsa kauçuk ya da plastik alternatiflere yönlenmeniz daha uygunmuş. Ve bir de uyarı ekliyorlar, sopayla oynadıktan sonra oluşabilecek yaralanmaların belirtileri arasında aşırı salya akması, rahatsızlık hissi ve kanama sayılabiliyor. Böyle durumlarda adresimiz tabii ki yine veteriner olacak.
SADECE MAMA İÇİN SEVMİYORLAR
Ama madem bu konuya girmiş bulundular, detaylarına bakalım biz de. ABD’de Lincoln Memorial Üniversitesi’nden, Dr. Lauren Wisnieski bir araştırmaya başkanlık etmiş ve evcil hayvan sahipliğinde uyku konusuna eğilmişler.
Uyku düzeni evi paylaştığı kişiyle hiçbir zaman örtüşmeyen kedi ve köpeklerin bizim uyku kalitemizi nasıl etkilediğine dair herkesin deneyimi vardır muhakkak. Haliyle duyacaklarımız bizi şarşırtmayacak. Yine de bazı belirtiler var, geleceğimize dair işaretler sunuyor.
STRESİ AZALTIYOR UYKUYU KAÇIRIYOR
Dr. Wisnieski, köpek sahibi olmanın daha yüksek uyku bozukluğu ve uyku sorunu yaşama olasılığıyla ilişkili olduğunu ortaya koyuyor. Kedilerin etkisiyse, huzursuz bacak sendromuna yol açabilen bir tablo çiziyor. Dr. Wisnieski şöyle diyor: “Bir yandan, köpekler ve kediler, evcil hayvanların sağladığı sosyal destek nedeniyle sahibinin uyku kalitesi için faydalı olabilir. Evcil hayvanlar, anksiyete, stres ve depresyon seviyelerini olumlu etkileyecek bir güvenlik ve arkadaşlık duygusu sunar. Öte yandan, evcil hayvanlar sahiplerinin uykusunu bozabilir.”
Yine de kedi sahipleri biraz daha şanslı. Araştırmada kedi sahibi olan ve olmayanlar arasında, köpek sahibi olan ve olmayanlara kıyasla uyku kalitesi göstergelerinde daha az farklılık gözlemlenmiş.
Ben kalitesiz uykuya razıyım. Ama bir 5 dakika daha uyusaydım fena olmazdı. Bunu kedilerime söylüyorum ama dinletemiyorum.