ŞU Ahmet Altan dünyadaki en şansız insan yemin ediyorum.
‘‘Kadınları tanıyor, ruhlarını anlıyor’’ denildi onun için, şimdi bu iş üzerinde kaldı zavallı adamcağızın, ne yapsa kurtulamıyor bu ağır yükten.
‘‘Yeter be yahu! Kadınları filan tanımıyorum ben’’ deyip kurtulsa rahatlayacak da, bunu da yapmaya korkuyor büyük ihtimalle.
Çünkü kadınlar onun kendilerini iyi tanımadıklarına karar verirlerse, kitabını da alıp okumayabilirler.
Kadınlar bir kin tuttu mu kimse kurtulamaz onların elinden, bunu bilin yani, dolayısıyla da Ahmet Altan'ın çekingenliğini anlayabiliyorum bu konuda.
O da meseleyi bir şekilde üzerinden atıp rahatlamak için direkt değil de dolambaçlı yollara başvuruyor.
‘‘Kadınları iyi yazan yazar, kadınları iyi tanır mı’’ gibi edebi görünümlü sorular ortaya atarak bu beladan kurtuluş yollarını açmaya çalışıyor kendisine.
Belki tartışma yoğunlaşır da ben aradan sıyrılıp kurtulurum diye düşünüyordur bir ihtimal.
‘‘Hayır, kadınları iyi yazmak için onları tanımak gerekmez’’ denilse kendisine kurtulacak bu işten ama kadınlar ne yazık ki bu izni ona vermiyorlar.
Hayatta ilk kez kendilerini tanıdığına inandıkları bir adam bulmuşlar, onu bir türlü serbest bırakmıyorlar.
Bu yolda gerekirse tüm edebiyat kuramını da ayaklar altına alıp ‘‘Evet kadınları iyi yazmak için onları tanımak gerekir’’ demeye bile hazırlar.
Yeter ki Ahmet Altan ellerinden kaçmasın.
Anlayacağınız bu değerli romancımız bir tür müebbet hapse mahkûm olmuş durumda kadınlarla ilişkisi açısından.
***
Bu öylesine bir konu ki Mehmet Y. Yılmaz'ın bunun hakkında yorum yapmaması mümkün değildi.
Ben Mehmet Y. Yılmaz'ın aşk teorisinin ana mesajının ne olduğunu artık karıştırdım ama galiba temelde tüm kadınlar güzeldir ve her kadına áşık olunabilir gibi bir tezi var onun.
Bu genel yayın yönetmenlerini artık anlayamıyorum ben. Bir keresinde de ismi lazım değil bir başka genel yayın yönetmeni coşkulu bir anında bana, ‘‘Hayatta iyi ki kadınlar var, onlar da olmasa hayat ne kadar da tekdüze olurdu değil mi’’ diye sormuştu.
Aslında o genel yayın yönetmenice konuşmaya alışık olduğu için bu bir soru değil bir deklarasyondu ve bu düşüncesine otomatikman katılmamı bekledi.
Katılmadım, katılamam, çünkü teorik olarak ve mantıken yanlış bir düşünce bu.
Gayet tabii ki kadınların olmadığı bir dünyanın çok daha mutlu bir yer olması ihtimali teorik olarak vardır.
Hatta bana sorarsanız kadınların olmadığı bir dünyanın bugünkü veri dünyaya göre çok daha mutlu ve neşeli bir yer olacağı da kesindir.
Ama tabii ben üst yöneticilerin fikirlerine karşı çıkmıyorum artık, dolayısıyla da ona ‘‘Evet kadınların olmadığı bir dünya çok da tek düze olurdu’’ diye tüm dünyaya ibret olacak derecede manasız bir cevap verdim.
Şimdi Mehmet Y. Yılmaz ile de karşılaşsam onu da kızdırmamak için ‘‘Evet bütün kadınlar güzeldir ve hepsine aşık olunabilir’’ de derim.
Yeter ki sakin olsunlar, sinirlenip benden öç filan almasınlar da.
***
Kadınların sevdiği, onların kitaplarda kendilerini bulabildiği şeyler yazabilen bir erkeğin kadınları anlamış, onları tanıyor olması katiyen mümkün değildir.
Şu anda maalesef müebbet hapiste bu konuda ama bence Ahmet Altan dünyada kadınları en az tanımış olan insan.
Anlatmaya çalıştığı gibi o iyi bir yazar olduğu için kadını iyi yazıyor.
Ben onun kadınları gerçekten tanıyor olduğuna ne zaman ikna olabilirim biliyor musunuz?
Başkahramanı olağanüstü kötü olan ve boş zamanlarında hobi olsun diye seri cinayet işleyen bir kadın karakter yarattığı zaman diyeceğim ki ‘‘Hah Ahmet işte işimdi gerçeği görmeye başladı’’.
Yarım düzüne kadını bir araya getirebilsem, onları bir odaya toplasam ve ‘‘Dört saatiniz var, her istediğiniz konuda serbestçe konuşun’’ desem, konuşulanları da teybe kaydedip sonra bunları Ahmet Altan ile Mehmet Y. Yılmaz'a dinletsem.
Yemin ediyorum bunu yaptığımın ertesi günü Ahmet Altan ya roman yazmayı tamamen bırakır, ya da tür değiştirerek yaşamının sonuna kadar korku romanı yazmaya soyunur.
Mehmet Y. Yılmaz ise hem ‘‘aşk yazıları’’ yazmayı tamamen bırakarak Babiali'nin üzerinden bir ağır yükün kalkmasını sağlar, hem de bu konunun teori kaldırmayacağını bir son yazı yazarak itiraf eder de bu işi güzelce kaparız.
***
Kadınları erkekler katiyen anlayamaz, bu mümkün değildir.
Dahası kadınları kadınlar da kesinlikle anlayamaz.
Kadın yazarların kadınları açıklama iddiasıyla kaleme aldıkları eserlere bakarsanız, onların rasyonel diye anlattıkları hemen her şeyin aslında irrasyonel olduğunu, güzel ve sıcak diye tanımladıkları şeyin de sonuç itibarıyla erkeğin rahatını bozacak şeylerden ibaret olduğunu tespit edebilirsiniz.
Ve açıkçası onların bu şekilde olması çok da iyidir, çünkü hayattaki bütün heyecan ve acılar onların bu anlaşılmazlığı ve irrasyonellikleri nedeniyle oluşmaktadır.
Yani anlayacağınız onlar olmasaydı hayat gerçekten çok daha tekdüze olurdu ve biz erkekler çok daha uzun ve sağlıklı yaşardık, ama varlar ve hayat tekdüze değil, dahası onlar nedeniyle yarın, bırakın yarını yarım saat içinde bile ne olacağı belli değil.
Durum böyleyken kadını anlamakmış, aşkmış falanmış derken kafayı tamamen yiyecek bu Ahmet ile Mehmet ya, kurtarın onları ya!