Paylaş
Cocuk yetiştirmek, adı üstünde, yarın yaşayacağı dünyaya en iyi şekilde hazırlamak, karşılaşabileceği her zorluğun üstesinden gelecek şekilde donatmak, mutluluğunu gözardı etmeden, başarı şansını azamiye çıkarmak demek. Peki, bugün evlerimizde ve okullarımızda çocuklara verdiğimiz eğitim onları yarının Türkiye’sine iyi hazırlıyor mu sizce?
*
Bir değil, iki değil, kaç kere yazdım:
Çocuklarımızı yanlış yetiştiriyoruz!
Uzatmayayım.
“Arkadaşının oyuncağını alma, kendi oyuncağını arkadaşınla paylaş, yalan söyleme, dürüst ol, namuslu ol, hakkına razı ol, başkalarının hakkına saygılı ol, borcunu gününde öde, verdiğin sözü tut, adil ol...”
Eee, beyni böyle yanlış telkinlerle yıkanmış çocuk, Türkiye’de nasıl ‘başarılı’ (!) olacak?
Bırakın başarılı olmayı, nasıl ayakları üzerinde duracak?
Yanlış, yanlış yetiştiriyoruz çocuklarımızı.
Daha bebekken anlattığımız masallara bakın.
Bütün masallarda, dürüstler, namuslular, iyiler, haklılar sonunda mutlaka kazanır.
Gerçek hayatta... biraz zor kazanır!
Çocukların odasını süslediğimiz, kuru boyayla resmini doldurttuğumuz hayvanlar bile sakıncalı, pasif, zayıf.
Niye kendine örnek diye süt kuzusunu alsın ki çocuk? Kurt olmak varken...
Niye Allah’ın ayısını ‘cici bir pelüş’ olarak yutturuyoruz ki? Yarın Taksim’den Tünel’e kadar yürüse, beş yüz tane ‘gerçek ayıyla’ yolu kesişecek olan çocuklara...
Niye çocuk, kinik ve açgözlü Tom’un karşısında en küçük bir şansı olmayan Jerry’nin safında yer tutsun? Niye güçlünün yanında yer almak varken, yanlış yerde dursun?
Niye bütün maceralarda iğrenç kedi Sylvester bir civcive (Tweety), aslında çok zeki bir hayvan olan çakal Bipbip’e yenilir?
Bütün bunlar, üst üste gelince, çocuk (hele hele Türkiye’de) ümitsiz bir vak’aya dönüşür. Bakınız bu satırların yazarı.
*
Diyorum ki, keşke anam babam bana... bizim çocukluğumuzda öyle çizgi roman filan da yoktu gerçi ya, keşke bana, örnek olarak muhteşem kuş Johnny Rook’u gösterselerdi.
Muhteşem çünkü İĞ-RENÇ bir yaratık.
Hırsız, soysuz, acımasız, ahlâksız, bencil... hasılı Türkiye’de yaşamak için İDEAL bir canlı.
Tabiat (sadece Falkland adalarında yaşayan ve koruma altına alınan) bu hayvanı havada uçmak, yerde koşmak için mükemmel yaratmış. Kartalla karga karışımı bir kuş. Anası, yavruyu daha uçmayı öğrenmeden, can düşmanları olan albatros kuşlarının arasına terk edip gidiyor. Yavru burada sağ kalmayı öğrenmek zorunda. Kaçacak, gizlenecek, aç kalmamak için çalacak... tıpkı bir sokak çocuğu...
Sokak çeteleri oluşturan; evleri basıp çöp kutularını talan eden; çadırları söküp konserve kutularını çalan ve açan; sürüden ayırdıkları koyunları – gözlerini oyarak – uçurumdan düşüren ve leşini yiyen; avlamayı sevdikleri bir kuş türü – adını unuttum – bunlara yem olmamak için gündüzleri gizlenip, geceleri ortaya çıktığı için... vardiya halinde, yarısı gündüz yarısı gece avlanan...
Hasılı, isim vermeyeyim, çevremde birçok örneğini gördüğüm türden AZ BULUNUR bir iğrenç yaratık!
Eh haliyle, ben de hayatta başarılı olmak için dürüst / namuslu / kendi halinde yani salak bir civcivdense (yes it iz) böyle muhteşem bir Johnny Rook olmayı tercih ederdim elbet.
Şimdi gazetecilikte / ticarette / siyasette... artık ne yöne gitti idiysem, güçlü / zengin / muteber bir BÜYÜK ADAM idim...
*
Bir iki örnek daha ister misiniz? Vereyim...
Mesela ‘mafya yöntemleri’ uygulayan parazit kuşlar.
Yumurtalarını başkasının yuvasına bırakan, yavrusunu başkasına beslettiren tepeli guguk kuşu (clamator glandarius) meşhurdur, biliyorsunuz. Yuvanın sahibi garip ana baba, kendi yavrularını yuvadan atan bu ‘azman’ misafiri besleyeceğim diye kendini parçalar garibim...
Bir de – asıl - boz başlı inek kuşu (molothrus ater). Bu parazit kuş da iri yumurtalarını başka bir türün (Türkçesini bulamadım, Latince adı protonotaria citrae olan bir tür) yuvasına bırakır ve gerekirse... eşkiyalıktan kaçınmaz.
Florida Üniversitesi’nden iki uzman bir araştırma yapmışlar. Boz başlı inek kuşunun diğer türün yuvasına bıraktığı kimi yumurtaları gizlice kaldırmışlar. Gözlemlenen yüz yuvadan 56’sı... inek kuşları tarafından ‘CEZA OLARAK’ yerle bir edilmiş!
Yani inek kuşu, yumurtalarına ve yavrularına baktırmak için, başka türleri TERÖRİZE etmekten bile çekinmiyor.
Hatta, Proceedings of the National Academy of Sciences dergisinin mart sayısında yer alan bir makaleye göre, inek kuşu, bu protonotaria citrae’nin yuvasını bozup, kuşu yeni bir yuva yapmaya zorluyormuş. Böylece talihsiz kuşu ‘kendi işine geldiği zaman’ yumurtlamaya ve kuluçkaya yatmaya mecbur ediyormuş.
Biz çocuklarımızı protonotaria citrae olarak yetiştirmek için yırtınıyoruz.
Yarın boz başlı inek kuşları tarafından sömürülsün diye!
Not : Serdar Devrim’in bu sitede yer almayan eski İK yazılarını http://serdardevrim-ik.blogspot.com.tr/ adresinde bulabilirsiniz.
Paylaş