TURİZM, İzmir için aslında fütürist bir yaklaşım. Var olan potansiyeli ve bunun yeterli işlenildiğinde hayal edilen düzeye gelmemesi için bir neden olmadığını görüyoruz.
Bu da doğal olarak bizi kışkırtıyor ve içi boş bir yakıştırmaya itiyor: Turizm kenti İzmir.
Fütürizm başta bir sanat akımı olarak ortaya çıkmış, günümüzde her konuda gelecek üzerine düşünenlerin öngörülerini, gelecek senaryolarını paylaştıkları bilimsel bir kavram. Her şey geleceği görmekle, hayal etmekle başlar. Bu konuda tahmin ettiğimizden daha başarılıyız, ama nedense iş pratiğe geldiğinde saplanıp kalıyoruz: Olmayan bir şeyi varmış gibi gösterip, bir birimizle tartışıyoruz.
Turizm kenti İzmir
Dilimize dolanan "Turizm kenti İzmir" yakıştırması, gerçekte söylenecek bir şey olmadığında muhterem kişilerin ortaya attığı bir pinpon topundan farksız. Ne diyoruz? "İzmir, bir turizm kentidir, bir kongreler, seminerler kentidir." Yılda kaç kongre yapılıyor? Kaç seminer düzenleniyor bu kentte? En büyük toplantı salonumuz, Convention Center daha yeni açıldı. Peki turizm?
Emniyet Genel Müdürlüğü’nün rakamlarına göre, 2008 Ocak-Eylül döneminde Türkiye’yi ziyaret eden yabancıların sayısı, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 13,29’luk artışla
21.5 milyon olmuş. En çok giriş yaptıkları yerler ise; Antalya yüzde 34,58 pay ve 7.4 milyon kişi ile birinci, İstanbul yüzde 25,06 pay ve 5.4 milyon kişi ile ikinci, Muğla yüzde 12,00 pay ve 2.58 milyon kişi ile üçüncü, Edirne yüzde 9,28 pay ve 1.99 milyon kişi ile dördüncü ve "İzmir yüzde 3,97 pay 854 bin 32 kişi ile beşinci" sırada.
Yanlış anlaşılmasın. Bunların hepsi turist değil ve "İzmir’den ülkeye girdiler diye İzmir’de kaldılar" anlamına da gelmiyor. Ayrıca, geçenlerde İzmir Kalkınma Ajansı’ndan bir açıklama vardı: "İzmir’in Türkiye turizminden aldığı pay yüzde 9’dan 5’e düştü."
Potansiyel farklı
Peki, sürekli telaffuz ediyoruz da nedir bu kentin turizm potansiyeli? Çeşmeye hapsolmuş ve kısa süreli bir deniz-kum-güneş üçlemesi. Efes’i, Meryemana’sı, Bergama’sı, Agora'sı, vs.; yani tarihi. Kısa mesafede müthiş doğası, bölgenin bütün özelliklerini iliğinize kadar hissettiren köyleri, yaşam tarzı, festivalleri; yani kültürü. Bütün bunları ve belki daha fazlasını Türkiye’nin güney şeridinde bir şekilde bulabilirsiniz, daha uzun bir deniz-kum-güneş üçlemesiyle. Ama, Agememnon ile kendini gösteren ve bir türlü hak ettiği yerde olmayan, hemen hemen bu kentin her yerinde fışkıran termal suları ile "Sağlık" başlığı altında toplayamazsınız. İzmir buna sahip. Pahalılığı nedeniyle İstanbul’dan kaçmaya başlayan zengin Avrupalı turistler de alternatif yer arayışında.