HER şeye rağmen İzmir’de AKP’nin aldığı oy, başarıdır. Bütün dikkatler, CHP’nin büyükşehirde elde ettiği yüzde 55’lik zafere kilitlenmişken, "Bu nereden çıktı" diyebilirsiniz. Diyebiliyorum, çünkü ortaya çıkanlara bakmak gerekiyor.
AKP, büyükşehirde yüzde 31.10, il genel meclisindeyse yüzde 29.69 oy aldı. AKP’nin, il genel meclisi seçiminde yüzde 48.25 oy alan CHP’den belediye başkanlığında fark yemesi çok şaşılacak durum değil. Ama, bütün olumsuzluklara rağmen, İzmir’deki oy oranının yalnızca yüzde 0.81 gerilemesi tartışılması gereken bir konu.
Öncelikle, herhalde bunu AKP de kabul etmiştir; İzmir’le aralarında bir doku uyuşmazlığı var. Bu uyuşmazlık ideolojik, ama siyaset düzlemindeki sağ ve sol arasındaki farktan değil, daha çok batılı modern yaşamı benimsemiş, liberal, demokrat (sol değil) İzmirli ile, sahip olduğu değerleri tehdit eden muhafazakar, din odaklı bir parti arasındaki uyuşmazlık.
İzmir’in demografik yapısının değiştiği bir gerçek. TUİK’in en son yaptığı araştırmaya (2000) göre İzmir’in göç alma hızı yüzde 39.88. Bugün bunun yüzde 20’lerde olduğunu kabul etsek bile azımsanacak rakam değil. Tahmin edersiniz ki gelenler Anadolu’dan ve muhafazakar. Ama bu noktada bunun kadar önemli bir şeyi de vurgulamak gerekiyor: O da Türkiye’deki en gelişmiş ve sağlam kent kültürünün İzmir’de olduğu. Şurası bir gerçek ki, dirençle karşılaşmadığı sürece, İzmir geleni kendisine benzetiyor, İstanbul gibi değil. Ama nereden bakarsanız bakın, İzmirli seçmenin çekirdeğini oluşturan laik, liberal ve demokrat tabakadan daha az da olsa, kendi yaşam biçimini sürdüren, AKP’nin oy potansiyeli olabilecek, ya da tabanı olan muhafazakar bir yapı mevcut.
Şimdi, seçimin yapıldığı döneme de bakalım: Her ne kadar, başbakan "Teğet geçti" dese de, ki kendisi de geçmediğini bu seçimde Türkiye genelinde gördü, daha gerçek yüzünü göstermemiş bir ekonomik krizin içindeyiz. İzmir’de, krizin başladığı günden bu yana, 20 binden fazla kişinin işsiz kaldığı belirtiliyor: 20 bin aile ve çevresi.
Kentlilik bilincinin ve bireysel etkileşimin bu kadar yüksek olduğu bir kentte, İzmirli benliğine saldıran bir AKP: Ateşe benzin dökmektir. Hepimiz eminiz ki, Göztepe’de, Hatay’da, Karşıyaka’da, Bornova’da ya da Buca’da eşofmanıyla balkonunda çamaşır asan Ayşe, Fatma teyzenin, ablanın ya da kardeşin, yaşam tarzına saldırdığını düşündüğü AKP’nin "İzmir’i istiyorum", "Teslim alacağız" söylemiyle, tüyleri diken diken olmuştur. Koruma kalkanı ve AKP’ye karşı bireysel iletişim kanalları bir anda açılmıştır.
İşte bütün bunlara rağmen, Türkiye genelinde yüzde 8’lik bir düşüş yaşayan, laik İzmir’de belediye başkan seçimlerinde fark yiyen AKP’nin 2007 genel seçimlerine göre yüzde 0.81 daha az oy alması başarıdır. Bazıları için düşündürücü bir başarı.
CHP’ye değinmeden, ya da akıllarda beliren soruyu sormadan olmaz: İl genel seçiminde MHP’nin yüzde 9.98’lik oyunu saymazsak, neredeyse, merkez sağda laik değerlere sahip çıkan, İzmirli seçmenin AKP’ye karşı yönelecek bir kitle partisi yok. Laik değerler üzerinden İzmirlilerin oyunu elinde bulunduran CHP, böyle bir partinin varlığında acaba ne yapar?