Paylaş
Medicana International Ankara Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Gökhan Kurt, epilepsi rahatsızlığında ilaca dirençli hastalarda tedavide, büyük önemi olan cerrahiyi tercih edebildiklerini söylerken, “Uygun olan hastaların yüzde 95’i cerrahi sonrası nöbetsiz hale gelir. Bu, büyük bir avantajdır ve hastanın hayatında beyaz bir sayfanın açılması anlamına gelir. Kalan yüzde 5’lik kısımda da aslında bir pozitif değişimden bahsediyoruz; nöbet sayıları ve sürelerinin azaldığını gözlüyoruz” dedi. Kurt şunları söyledi:
TETKİKLER SONUCU KONSEY KARARI ALINIR
“Epilepsinin asıl tedavisi açık cerrahidir. Ancak öncelikle medikal/ilaç tedavisiyle epilepsiye çözüm bulunmaya çalışılır. Eğer bu tedaviye dirençli bir vaka söz konusu ise bir takım ilaç değişiklikleri ve kombinasyonlar uygulanır. Ne yazık ki hastaların önemli kısmında, ilaca direnç söz konusudur. Ortalama 2 yıllık böyle bir mücadelenin ardından ilaca rağmen nöbetleri devam eden hastanın, artık cerrahi yönden değerlendirmesini yapmak gerekir. Epilepsi cerrahisine karar vermek ise bir ekip işidir. Cerrahi müdahale kararı, gerek radyolojik olsun gerekse hastanın davranışlarını ve nöbet şeklini gösteren bir takım tetkikler sonucu konsey tarafından alınır.
***
Beyin-sinir cerrahlarının yanı sıra çocuk yaştaki hastalar için çocuk nöroloğu, yetişkinler için erişkin nöroloğu, psikiyatrist ve psikolog ile nükleer tıpçı ve radyoloğun oluşturduğu bir konseyde hastanın tüm verileri masaya yatırılarak cerrahiye uygunluğu değerlendirilir. Epilepsi tedavisinde radyocerrahi uygulama da mümkün olmakla birlikte sınırlı bir alana sahiptir. Uygun hastalarda yani cerrahiye elverişli olmayan beyin tümörlerinde, damarsal bozukluğu olan kişilerde, bu seçenek tercih edilebilir.”
ÖĞRENMEDEN GEÇMEYİN
ANKSİYETEM TUTTU GALİBA
Herkesin hayatında hiç şüphesiz ki kaygı duyduğu, endişelendiği durumlar var. Ancak bu kaygılar sürekli, aşırı ve kontrol edilemeyen seviyelere ulaşıyorsa anksiyete bozukluğuna sahip olabilirsiniz. Anksiyete, kısacası kaygı bozukluğudur. Yani günlük hayattaki olayların kişide aşırı reaksiyonlara sebep olması durumu. Bu hastalığa sahip olan kişiler, her durumun en kötüsünü düşünürler ve kendini tekrarlayan düşüncelerle durumlarla ilgili fazla endişeye kapılırlar. Bu endişeler kişinin günlük hayattaki işlerini yapmasına engel olacak seviyeye gelebilir. Aynı zamanda uyuyamama, en ufak bir durumda irkilme, gece terlemeleri, ellerin terlemesi, kalp çarpıntıları şeklinde kendini gösterir. Bunlar da kişide devamlı yorgunluk, baş ağrıları, her şeye karşı isteksizlik ve kas ağrılarına sebep olur. Eğer ki bu belirtiler en az 6 ay boyunca her gün devam ediyorsa anksiyete bozukluğu var diyebiliriz. Hastalar, genellikle bu durumun farkındadır ancak endişelerini kontrol edemezler. Çocukluk ve erişkinlik döneminde başlayan bu hastalık, fark ettirmeden ilerleyebilir. Stresli bir yaşam, bu hastalığa zemin hazırlayan en önemli etken. Bunun yanında kalıtsal etkenler ve beyindeki nörokimyasal değişimler de, buna sebep olabilir. Anksiyete, psikolojik bir hastalıktır ve tedavisi kolaydır. Psikiyatri uzmanının önerdiği ilaçlar, meditasyon, rahatlama teknikleri ile oldukça geriletilebilir. Tedaviye doktorun önerdiği şekilde devam edildiği sürece hastalık belirtileri ortadan kalkar.
Paylaş