Ayrıntılı ultrason, detaylı ultrason veya ikinci düzey ultrason...
Tüm bunlar, bebeğin ve rahmin detaylı bir şekilde incelenmesini sağlayan bir tıbbi görüntüleme yöntemidir. Bu tarama genellikle hamileliğin 18 ila 22’nci haftaları arasında gerçekleştirilir.
Yüksek görüntü kalitesine sahip doppler, renkli doppler, 3 ve 4 boyutlu görüntüleme yetenekleri olan gelişmiş ultrason cihazı kullanılır. Daha fazla zaman ayrılarak, anne karnındaki bebeğin tüm organları mümkün olan en yüksek ayrıntı düzeyinde incelenir. Bu inceleme riskli gebelikler, doğumsal sakatlıklar ve hastalıklar konusunda bize bilgi verir.
* * *
Bu bilgilerden sonra, gelelim anne adaylarının yönelttikleri sorulara...
* Herkes ayrıntılı ultrason yapabilir mi?
Ayrıntılı, detaylı, ikinci düzey ultrason öncelikli olarak perinatolog yani riskli gebelik uzmanlarının görevidir. Gebelikte ve ultrasonda tecrübeli radyologlar ve ultrason eğitimi görmüş kadın doğum uzmanları da detaylı ultrason yapabilmektedir. Yasal olarak bir zorunluluk olmamakla birlikte perinatolog’ların bu işi yapması tercih edilmelidir.
1) Rahim duvarı kalınlaşması nedir?
Genellikle rahim kanseri ile anılan bir sorun olmasına rağmen, her zaman rahim kanserine neden olmaz. Rahim duvarındaki kalınlaşmalar, yaşla ya da hormonal bozukluklarla ortaya çıkabilir. Her ay, adet dönemlerinden önce, rahim duvarı gebeliğe hazırlanmak için bir miktar kalınlaşır. Eğer gebelik oluşmazsa kalınlaşan doku adet kanaması şeklinde rahimden dışarı atılır. Bu durumda rahim duvarı kalınlaşması normal yani fizyolojik bir durumdur. Bu kalınlaşma normalden fazla olduğunda ise durmayan, şiddetli kanamalara ve aşırı ağrı şikâyetlerine neden olabilir. Östrojen ve progesteron hormonlarının yeterli miktarda ve uyum içinde salgılanması, üreme sisteminin sağlıklı olmasında oldukça önemlidir. Eğer östrojen aşırı salgılanırsa ve progesteron hormonu ile dengelenmezse rahim duvarında kalınlaşma görülebilir. Rahim duvarındaki kalınlaşma arttıkça kansere neden olabilmektedir. İşte bu nedenle rahim duvarı kalınlaşması yakından takip edilmesi gereken bir durumdur.
2) Rahim duvarı kalınlaşması kimlerde görülür?
Tıpta “endometrial hiperplazi” olarak adlandırdığımız rahim duvarı kalınlaşması özellikle polikistik over sendromu olan kadınlarda sık gözlemlediğimiz bir rahatsızlıktır. Bununla birlikte 40 yaş üzeri kadınlar, şeker hastalığı olanlar da yüksek risk grubundadır. Obezite ve aşırı kilonun da rahim duvarı kalınlaşmasına neden olduğu bilinmektedir. Uzun süreli östrojen kullanımında da, uygun progesteron desteği sağlanmazsa, rahim duvarında kalınlaşma görülebilmektedir.
3) Rahim duvarı kalınlaşması belirtileri nelerdir ve nasıl tespit edilir?
Rahim duvarı kalınlaşmasının en sık görülen belirtisi; şiddetli ağrı ile birlikte, uzun süren adet kanamalarıdır. Östrojenin etkisiyle aşırı kalınlaşan rahim duvarı dokusu dışarı atılırken çok fazla kanamaya yol açar.
4) Rahim duvarı kalınlaşması tedavisi nasıl edilir?
Uykusuzluk konusunu bu hafta Dr. Sevil Özkan ile konuştum. İşte verdiği bilgiler ve tavsiyeler.
Toplumumuzda uyku bozuklukları yüzde 15 ila yüzde 35 oranında görülüyor. Bu vakaların yüzde 10-20’si ağır ve kalıcı uyku bozukluğundan yakınıyor. Yapılan çalışmalar gösteriyor ki insanların yüzde 50’si yaşamlarının bir döneminde uykusuzluk çekiyor. Araştırmalar, kadınların erkeklere göre daha fazla bu sorunla karşılaştıklarını gösteriyor. Gençler daha çok uykuya dalma güçlüğü çekiyor. Yaşlılarda da uykuyu sürdürme sorunları ön planda görülüyor. ‘Uykusuzluk neden oluyor? ’a gelince, bedensel-zihinsel hastalıklar, ilaçlar, uyarılmaya yol açan tüm faktörler, gerginlik, kaygı gibi sorunlar uykusuzluğa neden olabiliyor. Uykusuzluk, günlük yaşam ve sağlık sorunlarına yol açabiliyor, giderek yaşam kalitesini düşürüyor. Depresyon, anksiyete, gündüzleri yorgunluk hissi, duygu alanında değişimler (huzursuzluk, hırçınlık), verimlilikte azalma, bağışıklık sistemi zayıflığı, düşünsel işvelerde bozulmaya neden olabiliyor. ‘Uykuya ne kadar gereksinimimiz var?’ sorusunun cevabı, kişiden kişiye değişmekle birlikte ortalama 7-8 saat diyebiliriz. Uyku bozukluğunun tanısının konulabilmesi için mutlaka hekime başvurulur. Tanısının konulabilmesi için yakınmanın tanımlanması, nasıl ortaya çıktığını ve ilişkili faktörlerin araştırılmasına yönelik ayrıntılı bir görüşme, psikolojik değerlendirme, fizik muayene, laboratuvar testleri uygulanıyor.
ÖNERİLER NELER
Uykusuzluk tedavisinde batı tıbbına yandaş tamamlayıcı tıp önerilerine gelince... İlk etapta uyku hijyenine önem verilmesi önerilir.
*Çok aç ya da tok olmamak.
Aşırı sıcak havalarda vücudumuzu yormamak için beslenme planımızı yeniden yapmalıyız. Bu konuyu Diyetisyen Neslihan Aktepe ile konuştum. Özellikle doğru meyve tüketiminin çok önemli olduğunu belirten Aktepe şu tavsiyelerde bulundu...
Neslihan AKTEPE
En önemli konu su tüketimi. Susamadan su içmek gerekir. Aslında susayarak su içtiğimizde vücut yüzde 1-2 oranında kayba uğramış demektir. Mineralli su (sodyum oranı düşük olanlar) aşırı terlemeye bağlı oluşan elektrolit kaybını önler. Ayranı, mineralli sularla yapmak da sıvı alımını kolaylaştırır. Aşırı sıcaklarda yağlı, kızartmalı, çok soslu ağır yemeklerden uzak durmak gerekir. Bu tarz besinler sindirim sistemini yorar. Daha hafif ızgara, haşlama fırın etler ve bolca sebze yemekleri tercih edilmelidir. Kuru baklagilleri haşlayarak hazırlanan salataya bolca ilave edebiliriz. Aşırı sıcaklarda ishal ve zehirlenmeler artar. Besinleri çok iyi yıkamak ve mutlaka buzdolabında muhafaza etmek gerekir. Yaz aylarının en sevilen yiyeceği meyvelerdir. Daha renkli, bol çeşitli, ayrıca daha şekerli olduğu için hem göze hem de damağımıza hitap eder. Yazın karpuz-peynir ve üzüm-peynir diyetleri ile hem hafif beslenmek hem de zayıflamak isteyenler çoktur. Meyveler çok sağlıklıdır ancak sıfır kalori içermez. Öyle menüler olur ki kalori değeri neredeyse et porsiyonuna eş değerdir. Ayrıca fazla meyve tüketmek insanın yedikçe yiyesinin gelmesine de neden olur. Sebebi ise meyve şekeri fruktozdur... Gıdaların kan şekerini yükseltme hızına glisemik indeks denir. Eşit miktarda karbonhidrat içerseler de yiyeceklerin kan şekerini arttırıcı etkileri birbirinden farklıdır. Bunun nedeni yiyeceklerdeki karbonhidratların sindirim sisteminden farklı hızda geçmesi ve emilmesidir. Kan şekerini çok yükselten karbonhidratlara yüksek glisemik indeksli, az yükseltenlere düşük glisemik indeksli karbonhidratlar denir. Yüksek glisemik indeksli karbonhidratlar kan şekerini çok arttırdığı gibi insülin hormonunu da çok yükseltir. Kişilerin her gıdanın glisemik indeksini ayrı ayrı bilmesi çok zor, ama yine de bazı besinlerinkini bilmesi çok önemli. Bir gıdanın glisemik indeksi 55’ten az ise düşük, 56-69 arasında ise orta, >70 ise yüksek glisemik indeksli gıda olarak kabul edilir.
Sıcaklardan kaçıp sığındığımız limanlardan biri olan “klimalar” ise bugünlerde en büyük yardımcımız.
Ancak.
Klimayı ne kadar doğru kullanıyoruz?
Çünkü.
Klimalar bilinçsiz kullanıldığında birçok hastalığa neden olabiliyor.
Hele hele “klima çarpması” var ki, aman dikkat!
Evet, bu hafta bir okurumuzun yönelttiği, “Genital bölge renk açma (beyazlatma) nedir, nasıl yapılır?” sorusunu, kısa/öz ama gayet bilgilendirici şekilde yanıtlamaya çalışacağım.
* * *
“Genital bölgede kararmalar meydana getiren etkenler neler?”
Öncelikle bu sorudan başlayalım. Cinsel hayat, doğumlar, ilerleyen yaş, kilo alıp verme, genital bölgedeki tüyleri almaya yönelik yapılan ağda-jilet ya da lazer gibi uygulamalar ve hormonal tedaviler, genital bölgede kararmalar meydana getirebilir.
* * *
Kadınlarda genital bölgenin dıştan bakınca görünen kısmına “vulva” adı verilir. En çok bu bölge zaman içerisinde hormonal değişimler veya yaşa bağlı olarak kararabilir. Bu kararmaya neden oluşturan hormon ise estrojendir. “Vulva” adlı bölge, estrojen yanıt veren hücreler açısından zengin olduğundan koyulaşma görülebilir. Özellikle hamilelik döneminde dış genitallerde, koltuk altı, meme ucu ve yüzde de hormonal etkiler nedeniyle kararmalar olabilir.
* * *
İşte böylesine sıcak yaz günlerinde hamilelik dönemlerini geçiren anne adaylarının işi daha bir zor.
Serinlemek isteyen ve tatil planı yapan anne adayları, “Hamileler denize/havuza girebilir mi?” diye soruyor.
Öncelikle şunun bilinmesi lazım:
Yüzme, genellikle hamilelikte en yararlı aktivitelerden biridir. Suyun desteği ve kaldırma gücünün etkisi, vücuda binen yükü azalttığından dolayı yüzmek, hem anne adayının hem de bebeğin rahatlamasını sağlar.
Hamilelikte herhangi bir risk yoksa, denize veya havuza girdiğinizde ani bir değişim hissetmiyorsanız ve yapılan tetkikler/muayeneler sonucunda doktorunuz “rahatlıkla yüzebileceğinizi” söylüyorsa, yüzme sporuna devam edebilirsiniz.
Kanser tedavisi sırasında ve sonrasında doğru beslenme ile hastalığa ve tedaviye bağlı görülebilecek yan etkiler daha hafif olabilir ve nüks riski azalabilir. 17 Haziran’daki yazımda güneşlenmenin kanser üzerine olan etkilerini konuştuğum Gazi Üniversitesi Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Uğur Coşkun’la bu yazımda da kanser hastalarının beslenme konusuna devam ettim. Prof. Dr. Coşkun, şu önemli bilgileri verdi.
Prof. Dr. Uğur Coşkun
KEMOTERAPİ DÖNEMİNDEKİ BESİNLER
Kemoterapi sırasında beslenme her hastanın ihtiyaçlarına göre farklılık gösterebilir. Kanser tedavisi gören onkoloji hastalarının özellikle sebze, meyve ve protein alımının yeterli olması çok önemlidir.
Bunun yanında kemoterapi alınmasına engel olabilecek bazı kan değerlerinin düşmesini engellemek amacı ile B12, folik asit, çinko, demir ve magnezyum içeren besinlerin tüketilmesi gerekmektedir. Özellikle yeşil yapraklı sebzeler, kuru baklagiller, çiğ kuruyemişler, yumurta, yoğurt, peynir ve karaciğer tüketimi bu vitaminlerin besinler aracılığı ile yeterli miktarda alınmasını sağlayacaktır.
AKDENİZ DİYETİ KORUYUCU OLABİLİR