Şenol Kalyoncu

‘Sepsis’in hızlı tanısında yeni yöntem

29 Haziran 2019
Sepsis, vücuttaki bir enfeksiyona, bağışıklık sisteminin verdiği kontrolsüz ve aşırı yanıt sebebiyle organlara ve vücuda zarar vermeye başlaması.

Özellikle son 10 yılda acile yapılan başvurularda sepsise oldukça fazla oranlarda rastlanmaya başladı. Ancak sepsisin hemen teşhis edilememesi ve tedavinin gecikmesi sebebiyle de bu hastalarda ölüm oranları oldukça yüksek. Bunu baz alarak yapılan çalışmalarda sepsisin teşhisi 2.5 dakikaya kadar düşürüldü. Hızla bağışıklık sisteminin çökmesini sağlayan ve kısa sürede ölümlere yol açabilen sepsisi fark etmek oldukça güç. Sepsisin ölümlere sebep olmasının altında yatan ana faktörlerden ilki kanser gibi bağışıklık sistemi direncini düşüren ve diyabet gibi metabolik hastalıklar. Yaşın ilerlemiş olması da vücut direncini etkilediği için tedaviye rağmen ölümcül seyreden bir tablo oluşabiliyor. Halk arasında ‘kan zehirlenmesi’ olarak da bilinen sepsis sadece enfeksiyonun uzantısı olmayabilir. Aynı zamanda pnomoni, batın içi cerrahi girişimler, üriner sistemi enfeksiyonları, menenjit gibi birçok enfeksiyonla birlikte gelişebilen bir hastalıktır. Bu sebeple de oldukça iyi bir hasta takibi gerektiriyor İkinci olarak tanının koyulamaması, sepsis belirtilerinin gözlenememesi oldukça önemli bir çoğunluğu oluşturuyor. Solunum sayısında artış, kan basıncının yükselmesi ve hafif uyku hali gibi belirtilerle kendini gösterse dahi belirtiler diğer hastalıklarla karıştırılabiliyor.

ORGANLARA ZARAR VEREBİLİR

Sepsis kısa sürede dolaşımla birlikte vücuttaki organlara zarar verebilir. Çoklu organ yetmezliği olan hastalarda bu durum çok kısa sürede de gelişebilir. Bağışıklık sisteminden verilen yanıtın artmasıyla akciğer yetmezliği başta olmak üzere böbrek, kalp, sindirim sistemi, kan hücreleri ve beyin gibi sistemlerin yetmezliğiyle ilgili bulgular ortaya çıkıyor. Organ yetmezliği henüz gelişmeden ya da çok daha az organı tutmuşken geri döndürülebilirse hastanın yaşama şansı artar. Sepsisten şüphelenilse dahi kan sonuçları 72 saat kadar bir süre içinde sepsisi gösterebiliyor. Saatlik her gecikmenin hastanın hayatında yaklaşık yüzde 7 gibi bir orana sahip olduğu düşünülürse erken teşhisin sepsis tedavisindeki yeri göz ardı edilebilecek seviyede değil.


Yazının Devamını Oku

Histereskopiyle endometrial çizik

23 Haziran 2019
Tüp bebek tedavileri çeşitli sebeplerle bebek sahibi olamayan çiftlere son yıllarda umut ışığı olmuş durumda.

 

Ancak bu tedaviyle de başarıya ulaşamayan çiftler de göz ardı edilemez bir orana sahip. Daha başarılı oranlara ulaşmak için yeni yöntemler denenen tüp bebekte son zamanlarda uygulanan ‘endometrial çizik’ dediğimiz rahme çizik atma yoluyla oldukça etkili sonuçlara ulaşılabiliyor.
***
Endometrial çizik kısaca özel bir tıbbi alet ile (Histereskopiyle) rahim ağzında rahim içine girilip ve çizikler atılması işlemi. Bu sayede yeni rahim iç zar dokusu gelişimi sağlanarak, embriyonun tutunma şansı artırılmış oluyor. Bebek sahibi olmak için oldukça tercih edilen bir yöntem olan tüp bebek tedavisi 3 aşamadan oluşur. Eşlerin değerlendirilmesi ve kısırlık sebeplerinin belirlenmesi tedavinin en önemli kısmını oluşturur. Anne veya baba adaylarında yumurta ve spermlerle ilgili problemlere rastlanabilse de çoğunluğu sebepsiz kısırlık oluşturmakta. Belirlenen sebebe yönelik oluşturulan tedavinin belirlenmesi aşamasının ardından ilaç tedavisine ve gerekli görüldüğü taktirde ilaç tedavisi öncede müdahalelere başlanır. Erkekte bir problem bulunmaması ve anne adayının rahminde bir problem olmamasına rağmen ilk denemede embriyonun tutunamaması, tutunsa dahi düşüklerin yaşanması da riskler arasında bulunuyor. Bu sebeple denemelerden sonra başarı sağlanamayan hastalarda yeni yöntem arayışları yıllardır sürüyor.
***
Tabii ki endometrial çizik de ilk tüp bebek denemesinde tercih bir yöntem değil. Daha önceden tüp bebek tedavisi almış ancak özellikle ‘endometrium’ dediğimiz rahim iç duvarının yeterince kalınlaşmaması sebebiyle embriyonun tutanamadığı hastalarda kullanılmakta. Yeni bir çalışmadan elde edilen bilgilere göre rahim zarının çizilmesi ya da kaşınması olarak tercüme edebileceğimiz çok basit ve ucuz bir teknik gebelik oranlarını yaklaşık 2 kat artırabilir.
Rahminde herhangi bir problem olmayan ancak uygulanan ilaç tedavilerinin yetersiz kaldığı ve son aşamada yumurta ve embriyo kalitesinin çok iyi olmasına rağmen istenilen sonuç alamayan hastalarda oldukça yüksek başarılar elde edilebiliyor. Tekrar uygulanacak tüp bebek tedavisinden 1 ay önce histeroskopi yöntemi ile ya da basit bir biyopsi aleti ile yapılan çizik ile vücudumuzda herhangi bir yerde yaralanma olduğu zaman iyileştirici ve onarıcı faktörleri o bölgeye toplayarak gelişimi amaçlanır. Başarısız tüp bebek tedavilerinde gebelik şansını oldukça artırabilen tedavi, bebek sahibi olmak isteyen çifter için yeni bir umut oluşturuyor.

ÖĞRENMEDEN GEÇMEYİN

Yazının Devamını Oku

Alerjik reaksiyonlar öldürücü olabilir

16 Haziran 2019
Alerji, bağışıklık sisteminden vücuda giren veya temas eden maddelere karşı aşırı duyarlı tepkidir. Alerjik reaksiyona neden olan bir maddeye ise alerjen denir.

Alerjenler; yiyecek, içecek veya çevrede bulunabilir. Alerjisi olan bir kişi alerjene temas ettiğinde, alerjik reaksiyon hemen gerçekleşmez. Bağışıklık sistemi yavaş yavaş -aşırı tepki vermeden- maddeye karşı duyarlılık oluşturur. Anafilaksi ise hızla gelişen, ciddi bir alerjik reaksiyondur. Hayati tehlike arz edebilir ve acil durum olarak tıbbi müdahale edilmelidir. Bu tip alerjik reaksiyon, alerjene maruz kaldıktan dakikalar veya saatler sonra ortaya çıkabilen birkaç farklı semptom gösterir. Halk arasında “şok” olarak da bilinen anafilaksi de gıda, ilaç, kauçuk, böcek, çayır ya da farklı nedenlere bağlı ortaya çıkan alerjik reaksiyonlar sonrasında, nefes almada güçlük ve bilinç kaybıyla birlikte ölümle sonuçlanabilir.

BİLEKLİK ŞEKLİNDE İCAT EDİLDİ




Anafilaktik şok, vücudun alerjen olarak algıladığı bazı maddelere karşı gösterdiği yaşamı tehdit eden ciddi bir reaksiyondur.  Daha çok besin alerjisiyle ve böcek sokmalarında görülen bu şok türü oldukça korkutucu tablolara sebep olabilir. En çok küçük çocuklarda görülen ve ilerleyen yaşlarda da sebepsiz yere ortaya çıkabilen besin alerjisi, vücutta küçük tepkilere yol açabileceği gibi anafilaktik şok gibi büyük reaksiyonlara da sebep olabilir. Ağızda şişme, kusma, deride döküntüler, yanma, egzama, burun akıntısı, kan basıncında düşme gibi belirtiler ile kendini gösterirken bu belirtiler dikkate alınmadığı takdirde daha da şiddetlenebilir. Anafilaktik şok müdahale edilmediği takdirde öldürücü olabiliyor. Bunu yaşayan hastaların kullandığı epipenler ulaşılamaz yerlerde olabiliyor veya unutulabiliyor. Bunun önüne geçmek amacıyla Amerika Rice Üniversitesi’nde bir grubun yaptığı çalışmalarla epipenler (epinefrin içeren kalemler) artık bileklik şeklinde de icat edildi.

Yazının Devamını Oku

Yanak estetiğinde cerrahi tedavi Hollywood yanağı

1 Haziran 2019
Yüz, bir insanla karşılaştığımızda gördüğümüz ilk yerdir. Yüz, aynı zamanda güzellik ve çekiciliğin de en önemli kriteridir.

Her sene değişen güzellik ölçütlerinden birine, ‘Hollywood yanağı’ diye tabir edilen ‘yanak estetiği’ de eklendi.
‘Hollywood yanağı’ yani ‘bişektomi’ nedir? Nasıl etkileri olur?
Bu soruları ve merak edilenleri, Op. Dr. Ferruh Bingül’e sorduk.
İşte, anlattıkları:
* * *
“‘Hollywood yanağı’, yüz konturunun köşeli ve yanaktaki yağ yastıklarının fazla olduğu yüzlerde yapılan üçgenleştirme işlemidir. Yanak estetiği, günümüzde birçok ünlünün yaptırdığı; yüzün altın orana kavuşmasını sağlayan operasyonlardan biridir. Kaba bir tabirle yüzün U şeklinden V şekline dönüştürülmesi işlemi de diyebiliriz. Sağlıklı ve zayıf olmanın, güzelliğin önemli faktörlerinden biri olarak görülmesi, yüz hatlarındaki değişim istediğini de beraberinde getirmiş oldu. Genetik faktörlere bağlı olarak, kilo alıp veren kişilerin birçoğunun yüz hatlarında herhangi bir değişim gerçekleşmeyebiliyor. Bu durumda, kişiler yüz hatlarında da daha zayıf bir görünüme kavuşmak için yanak estetiğine, tıbbi ismiyle ‘bişektomi’ uygulamasına başvurabiliyorlar.
* * *

Yazının Devamını Oku

Ses dalgalarıyla vücut şekillendirme

26 Mayıs 2019
Estetik cerrahi alanında son dönemin öne çıkan teknolojik uygulaması lipomatik, kişinin vücudunda belirli bölgelerde toplanma gösteren yağ dokularının bölgesel incelme sağlamak amacıyla özel infrasonic ses dalgaları ile parçalanarak vücuttan alınarak uzaklaştırılmasını ifade etmektedir.

Konuyla ilgili Estetik ve Plastik Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Coşkun Erçel’in bilgisine başvurduk. Erçel, uygulama ile ilgili şu bilgileri paylaştı:
“Lipomatik uygulaması yani yağların alınması; böylelikle kişinin vücudunun şekillendirilmesi ve daha sıkı bir görünüme kavuşmasını sağlayan uygulama, FDA onaylı lipomatik cihazı ile gerçekleştirilmektedir. Hastanın estetik beklentilerini paylaşması sonrasında, doktorun değerlendirmeleri sayesinde lipomatik uygulamasının gerçekleştirileceği alanlar ve alınacak yağ dokusunun miktarı belirlenmektedir. Uygulamanın lokal anestezi ile ya da genel anestezi ile yapılması gerektiğinin cevabı planlama aşamasında ortaya çıkmaktadır. Ucunda titreşimli ince borular olarak tarif edilebilecek mekanizmalara sahip lipomatik ile yağ hücreleri uygulamanın temel hedefi doğrultusunda tahrip edilmekte ve cihazda bulunan vakumlama sistemi ile emilerek vücuttan dışarıya alınmaktadır.

AYNI GÜN İÇİNDE EVE DÖNÜLEBİLİYOR

Geniş kapsamlı ve birkaç bölgeye aynı anda gerçekleştirilen lipomatik uygulamaları dışında hasta aynı gün içerisinde, hatta uygulamanın tamamlanmasından birkaç saat sonra evine dönebilmektedir. Uygulamanın kapsamına ve kişinin yapısal özelliklerine göre değişmekle beraber, uygulama sonrasında kişi 1–2 hafta içerisinde işine ve sosyal hayatına tam anlamıyla dönebilmektedir. Tedavinin niteliklerine bağlı olarak 1 ay civarında bir süre korse giyilmesi gerekebilir. Yeni yağ hücrelerinin oluşumunu ve bu yağ hücrelerinin yoğunlaşmasını tetiklemeyen bir yaşam tarzı ile uygulama ile sağlanan yağ kaybı kalıcı bir etkiye dönüşebilir.

Yazının Devamını Oku

Genital bölge estetik ameliyatları

19 Mayıs 2019
Özellikle 2000’li yılların başlarından itibaren tüm dünyaya hızla yayılan, zamanla hastalar tarafından daha fazla talep edilen ‘genital bölge estetik’ ameliyatları oldukça merak edilen ve yeni bir konu.

Biz de bu merak edilenleri Uluslararası Estetik Genital Cerrahi ve Cinsel Tedaviler Derneği (ISAGSS) Başkanı Jinekolog Op. Dr. Süleyman Eserdağ’a sorduk. Eserdağ, konuyla ilgili şu bilgileri verdi:
“En sık kozmetik ve işlevsel nedenlerle yapılan genital estetik ameliyatları; iç dudakların normalden büyük ve kırışık olması, bir dudağın diğerine göre daha büyük ve deforme görünümü, klitoris bölgesinin göze çarpan iriliği veya genital renk koyulaşması gibi durumlarda tercih ediliyor. Bunların birincil sebebi de gebelik ve doğumlar. Özellikle zorlu vajinal doğumlar vajinada kalıcı bir genişleme oluşturabilmekte. Ancak normal doğum olmasa bile, tek başına gebelik süreci dahi vajinal genişlemeye neden olabiliyor. Diğer taraftan sigara, kötü beslenme ve kötü yaşam tarzı da kolajeni bozarak sarkma ve genişlemelere neden olabiliyor.
Öte yandan vajinal bölgenin düzeyine göre farklı yöntemler tercih edilebiliyor. İleri düzeydeki vajinal genişlikte cerrahi ile vajina daraltma ameliyatları tercih edilirken aynı zamanda bağırsak ve idrar torbası sarkmaları da düzeltilebilmekte.

LAZER VE RADYO-FREKANS

Hafif düzeydeki genişlemelerde ise lazer ve radyo-frekans ile ameliyatsız vajinal sıkılaştırma tercih edilebilir. Cihazların her ikisinde de termal etkisinden faydalanılıyor. Doku içindeki sıcaklık artışı, onarım hücrelerini harekete geçirerek taze bağ dokusu artışına neden oluyor. Böylelikle vajinada sıkılaşma ve duyarlılık artışı gerçekleşebiliyor. Diğer taraftan bu teknolojiler karın içi basıncına bağlı idrar kaçırma probleminde de çözüm üretebilmekte. Ayrıca menopoza bağlı vajinal kuruluk, genital bölgede cilt incelmesi ile ortaya çıkan kaşıntı, batma, yanma ve idrar şikayetlerinin giderilmesinde de oldukça etkili olabiliyor. 5 ile 20 dakika arasında süren işlemlerde her hangi bir ağrı olmadığından anesteziye de gerek de duyulmuyor. Hastalar işlemden hemen sonra işlerinin başına dönebiliyorlar. Hiçbir yan etkiyle de karşılaşılmayan yöntem ile doğru hasta grubunda oldukça güzel sonuçlar elde etmek mümkün olabiliyor.

ÖĞRENMEDEN GEÇMEYİN

Yazının Devamını Oku

İmplant uygulaması öncesi kemik gelişimi tamamlanmalı

12 Mayıs 2019
Kıymeti günlük hayatta çok fazla bilinmeyen dişlerimizin önemi genellikle problem çıkardığında, hatta kaybedildiğinde anlaşılıyor.

Kaybedilen dişlerin bıraktığı ağızdaki boşluklar da hem sağlık açısından hem de estetik açısından oldukça önemli. Bu boşlukları doldurmak için uygulanan implant tedavisiyle ilgili TOBB ETU Hastanesi’nden Doç. Dr. Ezher Dayısoylu merak edilenleri şöyle anlattı:
“Özellikle son yıllarda sağladığı konfor sebebiyle kullanımı oldukça artan implant, herhangi bir nedenden dolayı kaybedilmiş bir ya da birden fazla diş eksikliğini tedavi etmek, çiğneme fonksiyonlarındaki kaybı gidermek ve estetik görüntüyü yeniden kazandırmak amacıyla çene kemiğine yerleştirilen yapay diş kökü olarak da bilinen vidalardır. Genellikle titanyum tercih edilen bu vidaları uygulamak için hastanın çene ve diş yapısının bu vidanın genişliğine ve yerleşimine izin vermesi gerekiyor. Uygulanabilmesi için kemik gelişiminin tamamlanmış olması gerektiğinden belirli bir yaşa kadar yapılmıyor. Ancak gelişim tamamlandıktan sonra herhangi bir yaş sınırı yok. Kemik yapısı ve diş etlerinin sağlığının önemli olduğu implant uygulaması genellikle iki farklı şekilde gerçekleşiyor. Çene cerrahisinin de kullanılması gereken durumlar olduğu gibi çok daha basit işlemlerle de çözümlenebilir.

UZUN YILLAR KULLANILABİLİYOR

İmplantın yerleştirilmesinin ardından kemiğin ve dişlerin bu maddeyi kabul etmesi 1-3 ay arasında değişiyor. Bundan sonra üstüne kaplanan protezler ile hasta tamamen sağlıklı görünen dişlere kavuşabiliyor. Ancak diyabet hastalarında bu iyileşme süresi uzayabiliyor. O sebeple implant yaptırmadan önce doktora danışılmalı. Lokal ya da genel anestezi ile uygulanan işlemler 10-15 dakika arasında sona eriyor ve hasta herhangi bir acı duymuyor.
Ağız sağlığına dikkat edildiği ve iyi kullanıldığı sürece implantın 30 senelere kadar çıkabilen ömrü var. Doktorun belirlediği aralıklarla kontrollere gitmek ve bakıma dikkat etmek sorunsuz bir şekilde kullanım sağlıyor. Özellikle estetik açıdan oldukça tercih edilen implant da diş tedavilerinde yerini almışa benziyor.”

ÖĞRENMEDEN GEÇMEYİN

Yazının Devamını Oku

Doğum ağrısıyla baş etme yolları

4 Mayıs 2019
Dokuz aylık heyecanlı bekleyişin sonuna geldiniz. Bir yanda tanışmak için sabırsızlandığınız bebeğiniz, diğer yanda doğum sancısı düşüncesi ve olasılıkla canınızın acıyacağı belki de ilk doğum deneyiminiz…

Doğum ağrıları şiddetli midir? Ağrıya dayanıklı mısınız? Söz konusu ağrılarla baş etmenin alternatif yolları var mıdır varsa nelerdir? Tüm bu merak edilenleri, kendisi de normal doğum yapmış Ankara Yüksek İhtisas Üniversitesi Koru Hastanesi doktorlarından Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op.Dr. Aslıhan Yazıcıoğlu’nun görüşlerini aldık.

AĞRI EŞİĞİ BİRBİRİNDEN FARKLIDIR

“Esasen doğum sancılarının şiddetini önceden kestirmek olanaksızdır ve her kadının ağrı eşiği de birbirinden farklıdır. İlk doğum deneyimini yaşayan pek çok gebe, ağrılarla baş etmek için bir takım ilaç desteğine ihtiyaç duyar. Az bir grup gebe ise hiç sancı hissetmeyebilir. Doğum sürecinde; ister doğumu yaptıran ebe olsun, isterse kadın doğum uzmanı, söylenenlere kulak verilmeli önerilere uyulmalı. 

İLAÇSIZ YÖNTEMLER TERCİH EDİLİYOR

Tercih edebileceğiniz ağrı azaltıcı yöntemleri ilaçlı ve ilaçsız yöntemler olarak ikiye ayırabilirim. Pek çok anne adayı artık doğumda sürecin olabildiğince müdahalesiz olması adına ilaçsız yöntemleri tercih ediyor.
Gevşeme ve rahatlama: Anne adayının gerginliğini ve endişe düzeyini azaltarak algılanan ağrı düzeyini azalttığı gibi, ağrıya toleransı da artırır.
Zihinsel uyarılma: Doğum esnasında anne adayının dikkat ve düşüncelerinin ağrıya odaklanmasını engelleyip, başka uyaranlara yöneltilmesidir.

Yazının Devamını Oku