Selim Türsen

Turizmin dayanılmaz cazibesi

18 Şubat 2020
Kültür ve Turizm Bakanı Nuri Ersoy Çeşme ve Didim projelerini  “Doğaya saygılı, emsal yoğunluğu düşük, yatay mimari ile inşa edilmiş, 12 ay açık kalacak yapıya sahip ve esnafa da çalışma ortamı sağlayan projeler “ olarak tarif ediyor. 

Antalya’daki gibi çok katlı otellerde her şey dahil turizmden farklı bir konsept düşülüyor Çeşme ve Didim için.  Buna itiraz edilemez. Zaten geçen hafta Turizm Bakanı  ile toplantı yapan İzmir Başkanları Kurulu’ndaki  isimlerin açıklamalarından genellikle olumlu izlenimler aldıkları anlaşılıyor.

100 bin gence iş

Geçen yıl Türkiye’ye gelen 52 milyon turistten 10 milyonu Antalya’ya gitti.  Sadece 1 milyon turistin geldiği İzmir’in mutlaka bir şeyler yapması gerekiyor.  İzmir’de geçtiğimiz 2019 sezonunda turizm sektöründe kayıtlı olarak 67 bin kişi çalışmış. Bakan Ersoy ise sadece  Çeşme projesinde dil bilen en az 100 bin gence istihdam imkanı yaratılacağını söylüyor.  Eğitimli gençler arasında işsizliğin rekor kırdığı şu yıllarda bunlar önemli fırsatlar.

Yine de zaman içerisinde Barcelona  gibi turistlerden bıkan bir kent haline gelmek istemiyoruz. Ama  petrol yatakları olmayan Türkiye’nin en önemli doğal kaynağının deniz, kum, güneş ve tarih olduğunu da unutmayalım. 

Çeşitli  kaygılara rağmen  turizmin dayanılmaz cazibesiyle yeni bir şeyler yapılabilir. Antalya ve  Barcelona’da yaşanan  olumsuz örnekler dikkate alınarak yapılacak planlarla  İzmir için çok başarılı turizm stratejileri geliştirilebilir.

Antik Efes’ten temiz Körfez’e

Bugün turistlerin hayranlıkla gezdikleri  antik kentler Efes ve Milet  bir zamanlar büyük liman kentleriydi. Ancak nehirlerin taşıdıkları alüvyonlar zamanla her iki kenti  denizden kopardı. Bunun bedeli ağır oldu. Ekonomileri çöken Efes ve Milet  harabe kentler haline geldi.

Yazının Devamını Oku

Kara kutu

11 Şubat 2020
 İZMİR – İstanbul arası hemen her saat uçak var. Acil bir durum olsa gece yarısı saat 03’te 04’te bile İstanbul’a uçmak mümkün.

Devlet Hava Meydanları (DHMİ) verilerine göre, Türkiye’deki hava limanlarında toplam yolcu trafiği 2019 yılında 210 milyona ulaştı. İzmir Adnan Menderes Havalimanı’ndan ise geçen yıl iç hatlardan 9 milyon, dış hatlardan 3.3 milyon toplam 12 milyon 300 bin yolcu geçti.
Bir de uçak trafiğine bakalım... Türkiye’de geçen yıl iniş – kalkış yapan uçak trafiği iç hatlarda 840 bin, dış hatlarda 713 bin olmuş. Kuleler, üst geçişlerle birlikte 2 milyondan fazla uçuşa hizmet vermiş.


İZMİR’DE 83 BİN UÇUŞ
İzmir’de ise iniş - kalkış yapan uçak trafiği toplam 83 bin olmuş... İzmir uçaklarının en çok gidip geldiği Sabiha Gökçen için bu sayı 235 bin, İstanbul Havalimanı için 330 bin...
Geçen hafta yaşanan kaza, yılda 12 milyon yolcunun seyahat ettiği İzmir’de uçağa binenleri tedirgin etti. O uçaktan kurtulanlar ölümü çok yakınlarında hissetti. Uçakta çok yakınları olanlar vardı. Veya herhangi birimizin çocuğu, eşi o uçakta olabilirdi.
Kara kutu incelemeleri bitmedi. Ancak uzman görüşlerinden, teknolojiler çok gelişmiş olsa bile son noktada insan faktörünün devreye girdiğini, yolcuların yaşamlarını riske sokabilecek son kararın birkaç kişiye bağlı olduğu anlaşıldı. Rüzgarlardaki ani patlamalar gibi olaylara karşı verilen kararlar doğru mu, yanlış mı, hepsi kara kutunun içinde. O nedenle çıkarılacak dersler çok önemli.

12 MİLYON YOLCU

Yazının Devamını Oku

Canımızı sokakta bulmadık

3 Şubat 2020
ELAZIĞ, Manisa ve Kırkağaç deprem gerçeğini bir kez daha tokat gibi suratımıza çarptı. İzmir İnşaat Mühendisleri Odası’nın (İMO) açıkladığı veriler korkunç... İzmir’de 7 büyüklüğünde bir depremde en az 70 bin bina yıkılacak, 30 bin kişi hayatını kaybedecekmiş.

 


Deprem birgün İzmir’i de vuracak. İMO deprem tahminleriyle vakit kaybetme yerine binaların sağlamlaştırılması uyarısı yapıyor. Ama önlemleri alacak kurumlar sınıfta kalmış. 10 yıl önce İzmir’in yapı stoklarını 2017 yılına kadar çıkarıp, risklileri belirleme kararı alınmış. Ancak henüz hiç bir çalışma yapılmamış. İMO’nun bu açıklaması çok vahim. Sorumlular mutlaka hesap vermeli...
Kimse kusura bakmasın. İzmirlilerin canı, ilgililerin beceriksizliklerine bırakılamayacak kadar kıymetli.

 
Gödence’den Londra’ya
bir katma değer hikayesi

ÜZÜM kilosu 1 dolardan ihraç ediliyor. Aynı üzümü şarap haline getirerek katma değer yarattığınızda, şişesi 50 dolardan 50 kat fazlasıyla yurtdışında satmanız mümkün.

Yazının Devamını Oku

Uyuyan güzel gözlerini açtı

27 Ocak 2020
İZMİR tarihi günlerinden birini yaşadı. Sadece spor, futbol ya da Göztepeliler için tarihi bir gün değildi dün... Gürsel Aksel Stadı’nın açılışıyla İzmir, dünya kenti olma yolunda büyük bir adım daha attığı için de tarihi bir gündü...


Yıllarca Süper Lig hasreti çeken İzmir, çağdaş bir stat hasreti de çekiyordu. Her ikisini gerçekleştirmek Göztepe’ye kısmet oldu. Aslında Göztepe – Beşiktaş maçında başlama vuruşunun düdüğü çaldığında hem Göztepe hem İzmir için yeni bir yarış daha başlıyordu. Göztepe, belki bu yıl belki seneye, ama bir gün mutlaka Türkiye ve Avrupa’daki kupalardan birine yine gözünü dikecek. Antalya’nın 14 milyon ziyaretçisine karşılık yılda sadece 1 milyon turistin geldiği uyuyan güzel İzmir ise sporla adını dünyaya duyurup, yeni keşiflere kapılarını açma fırsatı yakalayacak.

 
Futbolla marka olmak

BUNDAN 53 yıl önce 22 Kasım 1967 tarihinde radyo başında dinlediğim o maçın her dakikasını heyecanla hatırlarım. Göztepe’nin Avrupa Fuar Şehirleri Kupası’nda yarı finale yükselebilmek için 3-0 kazanması gerekiyordu. Bir önceki yılın şampiyonu Atletico Madrid’i 3-0’la devirdiğinde Avrupa ayağa kalkmıştı. Projektörler İzmir’e çevrilmiş İspanyol devini dize getiren bu olağanüstü takımı yaratan şehir keşfedilmeye çalışılmıştı. Günümüzde futbol büyük bir sanayi. Futbol sayesinde dünya markası olan bir çok kent var. Barcelona, Madrid, Liverpool, Manchester, Kiev ilk akla gelenlerden bazıları. Bundan 53 yıl önce toprak sahadan yarı finale kadar yükselen Göztepe’nin modern alt yapı ve tesisleriyle Avrupa kupalarını kaldırmaması için artık hiçbir neden yok...

 
İzmir’in futbol tarihi

İZMİR’in futbol tarihinde yeni bir sayfa açılırken geçmişi unutmamak gerek. İzmir Spor Kulüpleri Birliği Vakfı’nın (İZVAK) güzel bir çalışması var. Buna göre, İzmir’de Müslüman Türkler Karşıyakalı altı gencin aralarında para toplayıp aldıkları topla futbola başlıyor. O dönem futbol sahalarına azınlıkların hakim olmasını protesto eden altı genç 1912 yılında Karşıyaka Spor Kulübü’nü kuruyor.

Yazının Devamını Oku

Elektrikli tehlike

20 Ocak 2020
BİR otomobil yaklaşık 4 bin parçadan oluşuyor.

 

Dünyanın birçok ülkesinde yolları kaplamaya başlayan elektrikli otomobillerdeki parça sayısının ise gelecekte 500-600’e kadar düşmesi bekleniyor. Ayrıca taşıtlarda kullanılan malzemeler de sürekli değişip, ağır dökümlerin yerini hafif ama sağlam ve güvenli ileri teknoloji ürünleri almaya başlıyor.
Bu gelişmeler Ege Bölgesi için de hayati önem taşıyan otomotiv yan sanayinde köklü değişimlerin başlangıcı. Nitekim, Türkiye’nin ilk elektrikli otomobilini yapan ortak girişim grubunun içinde yer alan, aynı zamanda TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı olan Tuncay Özilhan geçen hafta bu konuda önemli bir uyarı yaptı. Özilhan, “Elektrikli araçlar çok hızlı gelişiyor. Bizim de buna hazırlanmamız gerek. Ancak şu an baktığımızda hem üreticilerin, hem de yan sanayinin buna tam olarak hazır olmadığını görüyoruz. Özellikle yan sanayi için şu anda olumsuz bir durum var. Elektrikli araçlar geliştiğinde şu anki yan sanayi boşa çıkacak” dedi.


EGE OTOMOTİV YAN SANAYİ
Türkiye’de aktarma organları, hidrolik, süspansiyon, şasi, döküm parçalar gibi taşıtlar için hayati önem taşıyan yan sanayi parçaları üreten binden fazla firma var. Bunların yaklaşık yüzde 10’u Ege’de. Manisa’dan Kemalpaşa’ya, Çiğli Atatürk Organize’den Torbalı Organize Sanayi ve Aydın’a kadar geniş bir yelpazede faaliyet gösteriyor. On binlerce kişiye iş imkanı sağlıyor. Türkiye’de otomotiv sanayi doğrudan 150 bin, dolaylı olarak 750 bin kişiye iş yaratıyor. Ege Bölgesi’nde ise doğrudan 15-20 bin, dolaylı olarak yaklaşık 100 bin kişinin yaşamını etkilediği düşünülebilir. Aileleriyle birlikte bu rakamları en az dörde katlamak gerek.
Geçtiğimiz günlerde New York Times gazetesi benzinli ve dizel otomobillerin üretimini durdurmaya hazırlanan Almanya’da yan sanayi firmalarını bekleyen tehlikeyi yazıyordu. Yaklaşık 70 bin kişinin 2030’a kadar işini kaybetmesi bekleniyor. Bütün varlıklarını yan sanayi firmalarına borçlu yerler ise hayalet şehirlere dönüşme tehlikesiyle karşı karşıya.


Yazının Devamını Oku

Yürüyüş seferberliğine İzmir öncü olsun

14 Ocak 2020
SAĞLIK için günde en az 20 dakika yürüme konusunda uzmanlar hem fikir.

 

Hürriyet’te sağlıklı yaşam için yaptığı tavsiyelerle yüzbinlerce okurun yaşamına dokunan Prof. Osman Müftüoğlu, “Haftada 150 dakika yürürseniz yaşamınıza üç yıl eklersiniz” diyor.
Yılın ilk günlerinde Müftüoğlu’nun 2020’de ülke çapında egzersiz ve yürüyüş seferberliği çağrısı dikkatimi çekmişti. Bu öneriye bence ilk önce İzmir sahip çıkmalı. Zaten bisiklet yolları gibi altyapısıyla sağlıklı yaşama öncülük yapan İzmir neden yürüyüş seferberliğinin öncüsü olmasın?
AYAKTA KAL, HAYATTA KAL
İzmirlileri sağlıklı bünyelere kavuşturacak çok önemli organizasyonlar çok düşük maliyetlerle yapabilir. Bunların başında kamuoyunu bilgilendirme geliyor. Büyükşehir Belediyesi’nin elinde metro, otobüs, İZBAN, tramvay durakları, ana yollardaki elektronik duyuru panelleri ve açık hava afişleri için billboardlar gibi çok sayıda duyuru aracı var. Buralarda yayımlanacak örneğin Müftüoğlu’nun sıklıkla tekrarladığı, “Ayakta kal, hayatta kal” gibi akılda kalıcı sloganlarla kamuoyunun bilinçlenmesine büyük katkılar sağlanabilir.
Ayrıca büyükşehir ve ilçe belediyeleri her gün belli saatlerde ya da haftanın belirli günlerinde insanları yürümeye teşvik edecek organizasyonlar yapabilir. Toplu hareketi seven İzmir halkı eminim bu tip etkinliklere büyük ilgi gösterecektir.
İLACA DEĞİL, EĞLENMEYE PARA

Yazının Devamını Oku

2020’den 2030’a İzmir

6 Ocak 2020
BİR 10 yılı daha devirdik. Yeni yılın ilk haftası bitti bile. Sonra bir bakacağız 10 yıl daha geçmiş, 2030’un piyango biletleri satışa çıkmış.




Zaman hızla akıp gidiyor ama değişim daha da hızlı oluyor. İzmir’e bir bakalım. Bundan 10 yıl önce Kadifekale’den İzmir’in üzerine yıkılacakmış gibi duran gecekonduların yerini yeşil alanlar, yarın orman haline gelecek ağaçlandırma bölgeleri almaya başladı. Bundan 10 yıl önce sadece 10 kilometre raylı sistem varken bugün 180 kilometreyi bulan İZBAN, metro, tramvay hatları ulaşımın can damarı oldu. Eski vapurlar müze olurken, deniz otobüsleri ve modern araba vapurları iskeleler arasında mekik dokuyor.


Üçkuyular’dan Bayraklı’ya, Karşıyaka’dan Bostanlı’ya Körfez çevresi denizle yeşili buluşturan keyifle oturulan, yürünen, özel bisiklet yolları ile dolu dolu yaşanan yerler haline geldi. Kentsel dönüşümün başladığı yerlerde gecekonduların yerini parklarıyla, sosyal tesisleriyle modern mahalleler almaya başladı.
Ya, yeni kent merkezine ne demeli? Bundan 10 yıl önce depolar, harap işyerleri, kapanmış fabrikalarla dolu Bayraklı çevresi gökdelenleriyle İzmir’e yepyeni bir siluet kazandırmaya başladı. Tahminlere göre 2030 yılında yeni kent merkezinde 500 bin kişi yaşayacak.


Yazının Devamını Oku

Yeni yıla müzikle girin

31 Aralık 2019
ZOR geçen 2019 yılının son günlerinde gittiğim bir konser içimi umutla doldurdu. Geçen hafta Yaşar Üniversitesi Senfoni Orkestrası’nın yeni yıl konserini izlerken müziğin insanların en büyük ilacı olduğunu bir kez daha hatırladım.


Üniversitenin müzik bölümünün akademisyen ve öğrencileri ile İzmir Devlet Senfoni Orkestrası ve Olten Flarmoni Orkestrası üyelerinden oluşan Yaşar Üniversitesi Senfoni Orkestrası, Sevil Berberi’nden Mavi Tuna Valsi’ne kadar birbirinden güzel eserleri şef Antonio Pirolli yönetiminde başarılı bir şekilde icra etti. Çok sayıda birincilik ödülü olan, İngiltere’den ABD’ye dünyanın bir yanında konserler veren soprano Inge Kancevica ise muhteşem sesiyle izleyicileri büyülemenin yanı sıra sempatik şovlarıyla salondakilere tam bir yeni yıl konseri keyfi yaşattı.


İŞTE, İZMİR FARKI
Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’ndeki izleyici kalabalığı ise İzmir farkını ortaya koyuyordu. Operalardan seçme arya ve şarkıların yer aldığı ücretsiz halka açık konsere olağanüstü bir ilgi vardı. Kapıların açılmasıyla salonun dolması bir oldu. Aralarında gençler de vardı, orta yaşlı ve emekliler de... Yaşlı bakım evlerinden gelen yaşamdan hiç kopmayan teyze ve amcalar da... Zaten müziğin ve sanatın güzelliği bu değil mi? Bu evrensel dil, genç, ihtiyar, zengin, yoksul herkesi ortak ruhta buluşturabiliyor. Melodiler akıp giderken kötülükler, kızgınlıklar, kırgınlıklar, düşmanlıklar unutuluyor.
Müzik ruhun gıdasıdır. Kendinizi 2020’de daha iyi hissetmek istiyorsanız bu akşam İzmir’de, Çeşme’de, Alaçatı’da, yakınınızda nerede varsa açık hava konserlerine gidin, gidemezseniz bol bol müzik dinleyerek yeni yıla güzel duygularla girin.
Mutlu yıllar dileğimle...

 

Yazının Devamını Oku