Örneğin İzmir Ticaret Borsası’nın ekim ayı meclis toplantısının gündeminde Avrupa Birliği (AB) Yeşil Mutabakatı ve Paris İklim Anlaşması da vardı. Meclis Başkan Yardımcısı Güngör Şarman atmosfere kirli gaz salınımını azaltmak için AB’nin 2050, Türkiye’nin 2053 yılı net sıfır emisyon hedeflerini hatırlatıyordu.
Şarman “Her birimiz işlerimizde ekonomik, sosyal ve çevresel sürdürülebilirliği hedeflemek zorundayız. Bu dönemi yeni bir ekonomik model inşa etmek ve yeni teknolojileri geliştirmek için önemli bir fırsat olarak kullanmalıyız” diyordu.
Geçen hafta konuyla ilgili bir dikkat çekici açıklama da “2050yılında Karbon Nötr olmayı hedefliyoruz” diyen Pınar Süt Yönetim Kurulu Başkanı İdil Yiğitbaşı’ndan geliyordu. Yiğitbaşı, 2022 yılında biyogaz tesislerinin devreye girmesiyle karbon emisyon oranını yüzde 15, 2030 yılında karbon ayak izini yüzde 25, su kullanımını yüzde 10, plastik kullanımını yüzde 10, atık oranlarını da yüzde 20 azaltmak istediklerini açıkladı.
GEZEGEN ELDEN GİDİYOR
Aklın yolu bir. Yakın zaman kadar marjinal çevreci grupların şamatası olarak görülen küresel ısınma bugün gezegenimizi tehdit eden en büyük felaket olarak kapımıza dayandı. Bu gerçeği seller, fırtınalar, hortumlar, kuraklıklarla yaşayarak öğrenmeye başladık.
Önce, 29 Ekim Cuma günü Cumhuriyet’in ilanını 98 yıl öncenin heyecanıyla kutlayacağız.
Dünyada çok az liderin gördüğü sevgiye sahip Mustafa Kemal Atatürk, 100 yıl sonra bile eskisinden daha da büyük bir coşkuyla anılacak.
Bu güzel günün ardından 30 Ekim’e ise İzmirliler kara bir günün hatırasıyla uyanacak.
Büyük depremin ilk yıldönümünde yakınlarını kaybeden, yaralanan, enkaz altından kurtulan, evleri yıkılarak 16 saniyede yaşamları alt üst olanlar için zor bir gün olacak.
VAATLER NE KADAR GERÇEKLEŞTİ
Ege’nin çipurası, barbunu yanında Marmara’nın lüferi, çinakoplar da tezgahları doldurdu.
Yıllardır tanıdığım balıkçıya gittiğimde lüferin kilosunun 100 TL olduğunu söyleyip, “Fiyatlar artık düşmez” dedi.
1 kiloda 4 lüfer olduğunu düşünürsek fena değil!
Geçen yıl hızla tezgahlardan kaybolduğu için bir daha bulamam düşüncesiyle aldım.
Balığı temizleyen genç tam zamanında aldığımı söyleyip, “Ette döner, balıkta lüfer” dedi.
Ertesi gün bizim gibi İstanbul’da lüferin lezzetine alışmış arkadaşların geleceği haberiyle hemen bizim balıkçıya koştum.
Tezgahta ağzı laf yapan önceden görmediğim genç bir çocuk vardı.
Artık Türkiye’de de küresel ısınmada en büyük paya sahip olan kömür ve petrol gibi fosil yakıtların kullanımı giderek azalacak.
Bundan sonra güneş ve rüzgar gibi atmosfere kirli gaz savurmayan temiz enerji kaynaklarının yükseliş devri başlayacak.
Yeni dönemde ulaşımdan tarıma hayatın her alanında değişimi göreceğiz.
Benzinli ve dizel otoların yerini hızla elektrikli otomobiller alacak.
Çıkardıkları gazlarla küresel ısınmada önemli rol oynayan büyük baş hayvanların etinin tüketiminin azaltılması gibi önlemler bile devreye girecek.
Ege’de pek çok yerde 500-600, hatta 1000 yaşın üzerinde anıt ağaçlar vardır.
Kalın gövdeleri, ihtişamlı kollarıyla her biri ayrı bir tablo gibi görenleri dakikalarca seyre davet eder.
Zeytin ağacının uzun ömürlü olmasında mutlaka iklim koşullarına uyum göstermesinin payı vardır.
100 MİLİMETRESİ 60 LİRA
Zeytinyağının sağlıktaki öneminin anlaşılması bu mucize sıvının değerine değer katıyor.
Bağışıklık sistemini güçlendiren polifenol oranı çok yüksek delice zeytininden sıkılmış bir yağın litresi 680 liradan satıldığı haberi bile çıktı.
Ya maskeleri yoktu ya da çenelerinin altına inmişti.
Hastalığın çocuklar arasında yayıldığı ve çocuk cerrahi yoğun bakımlarının dolduğu şu günlerde gerçekten korkutucu bir görüntüydü.
Birkaç gün sonra ise Urla’da bir okulun önünden geçerken bahçede oynayan öğrencilerin hepsinin maskeli olduğunu gördüm.
Demek ki, çocuklar baş edilemez değilmiş, maskeyle dolaşmaları sağlanabiliyormuş.
Sanırım bu konuda önce ailelere, sonra da öğretmenler ve okul yönetimlerine çok iş düşüyor.
10-19 YAŞ BULAŞTIRICI
Çevrede ardı ardına başlayan inşaatlara çalışıyor kepçeler, greyderler, çimento taşıyıcılar...
Yakınlarda bir yerde 70 villalık bir projenin yapımı başlamış, 80 evlik yeni bir projenin eli kulağında imiş.
Pandeminin başlamasından bu yana kalabalıktan kaçanların şehir merkezinden uzak, bağımsız bahçeli evlere talebi arttıkça inşaatlar da artıyor.
Ama İzmir’e asıl talep uzaklardan geliyor.
Evden eve nakliye sitesi Rahattasin.com’un son altı aylık raporuna göre İzmir’e göç yüzde 148 artmış.
Yine aynı rapora göre İzmir’e taşınanların yüzde 38.9’u İstanbul’dan gelmiş.
Hindistan’dan Brezilya’ya, Güney Kore’den Almanya’ya dünyanın dört bir yanından bizzat gelerek ya da internet üzerinden sanal olarak katılan binden fazla konuşmacı ve katılımcı vardı zirvede.
UNESCO’dan, Avrupa Birliği’nden, Birleşmiş Milletler’den uzmanlar, bilim insanları, siyasetçiler, sivil toplum kuruluş temsilcileri, kısacası kültür hakkında söyleyecek çok şeyi olan hemen herkes İzmir’de buluştu.
İklim krizinden kültürün turizme etkisine onlarca konunun tartışıldığı zirvede fikir vermesi için bir Fransız konuşmacının şu sözlerine ve önerisine kulak verelim:
MİLYARLARCA KİŞİDEN VERİ
“Kültürel miras kavramını daha uzağa taşımamız gerekiyor. Dijitalleşmeyi, büyük datayı konuşmalıyız. Dünyanın her yerinden veriler toplanıyor. Bunları kullanarak yeni bir kültürel miras yaratabiliriz. İnternet sayesinde müthiş görüş alışveriş fırsatları doğuyor. Gezegenin her yerinden insanlarla sürekli iletişim içinde olabiliyoruz. 2000’li yılların başında veri akışında ikinci bir aşamaya geçildi. Facebook, Google, Ali Baba gibi şirketler ve sosyal medya dijitalleşmeyi hızlandırıp araştırma, fikir alışverişi ve diğer alışverişler için çok yeni hizmetler sunuyor. Her saniye her birimizden 1.7 mega oktet değerinde veri alınıyor. Dünyada 2020 yılında toplanan veri miktarı 2010’dan 30 kat fazla.
UNESCO İLE FACEBOOK ÖPÜŞSÜN