Paylaş
Allahım, tekrar Hakan'ı yani Şükür olanını -diğeri Ulu Hakan- yazacağımı hiç düşünmezdim. Daha doğrusu düşünmek istemezdim. Zaten mevzu futbol. ‘‘Uzmanlık’’ alanım değil. Ama ne zaman Hakan Şükür'ün bir Avrupa ülkesine transferi gündeme gelse, Hakan da hemen benim ‘‘uzmanlık’’ alanıma girer. Canlı yayınlar, gittiği ülkeye koşan muhabirler, Hakan'ın kaçışı, medyanın kovaması ve mutlaka babasının görüşleri. Şimdi Hakan, hemen hemen Juventus'lu oldu. Torina'da yaşanan ‘‘facianın’’ Juventus'ta yaşanmaması temennisiyle ilk perdeyi kapatalım.
Benim esas ilgilendiğim Juventus olayı. Biliyorsunuz Galatasaray'ın Juventus'la çok önemli bir maçı olmuştu. Siyasal gerginlikler yüzünden de maç gerçekten abartılı bir koruma havasında oynanmış ve sarı kırmızılılar beraberlikle yetinmişti. Maç sonrası görüşler de alındı. İçlerinde en duygusal olanını Hakan verdi. Hatırladığım kadarıyla ki önemli bir kısmını hatırlıyorum söyledikleri şöyleydi: ‘‘Eh adamlara o kadar iyi davrandık ve önemsedik ki o yüzden berabere kaldık. Madem bize barbar diyorlar o zaman o şekilde davransaydık.’’
Şimdi Hakan benim rakamlarını bile bir kerede telaffuz edemediğim transfer ücretiyle Juventus kulubüne gidiyor. Gerçi hala ben istemedim kulübüm gönderiyor, babam ne der bilemem diyor ama görünen o ki gidiyor. Muhtemelen Torino'da yaptığı gibi, buradan bazı şeyler ısmarlayacak. Ama İtalya'ya gittiğinde ve Juventus'ta top koşturmaya başladığında içinden, ‘‘onlar bize barbar diyordu ama biz iyi ki barbarlığımızı göstermemeşiz’’ diyecek. Çünkü futbol, dünyanın her yerinde profesyonel bir meslek. Elbette içinde duygular var. Ama o duygular bir gün paraya tercüme edilince hemen değişebiliyor. Sonuçta şükür ki Hakan bu konuşmayı aşırı heyacanlı bir anında yapmıştı. Şükür diyemediğim, hiçbir heyecan içinde değilken bu konuşmaları yapanlara. Hakan, büyük paralar karşılığında transfer olarak sorununu çözdü. Onlar ne zaman çözecek onu merak ediyorum.
Paylaş