Bir konuşursam...

Selim Akçin
Haberin Devamı

İnsanları hem konuşup hem yazanlar, konuşup yazamayanlar, yazıp konuşamayanlar diye kategorilere ayırırım. Açık söyleyeyim kendimi hep üçüncü kategoride hissederim.

Mehmet Ali Birand ve ekibinin hazırlığı içinde oldukları bir kanal var. Haber ağırlıklı olması bekleniyor. Bu kanal, alternatif bazı kuruluşların ender, gelişmiş olanların ise hiç yapmadığı bir şeyi deniyor: Hemen bütün elemanlarının katıldığı kapalı devre eğitim çalışmaları. Konusunda ehil olduğu düşünülen isimler, çalışanlara deneyimlerini aktarıyorlar. Ben de üçüncü kategoride olmama rağmen davetlilerden biriydim. Karşılıklı ‘tartıştık.’ O günden sonra üzerinde daha çok düşünmeye başladığım sorular da ortaya atıldı: Haber nedir, nasıl işlenmelidir, neleri gözden kaçırıyor, nelere mecbur kalıyor gibi. Benim bu toplantıdan çıkardığım maddeler şunlar oldu: 1) Haber kanalı, seçtiği kadar seçmedikleriyle de kendini var eder. 2) Türkiye'deki bütün haberciler bir dil arınmasından geçmek zorunda, bomba, şok gibi sözcüklerden kurtulmak başta olmak üzere. 3) Haber denilen şeyin, hem haber hem komedi hem oyun hem sinema hem de efekt şöleni olmayacağı anlaşılmalı. 4) Cıvık olan eleştirilince ‘‘TRT gibi olsun’’ sözü tarihe karışmalı. Çünkü onun karşıtı ‘‘özeller gibi mi olsun’’a dönüştü ne yazık ki. 5) Haber, popüler olanın üzerine gitmeli. Ama bunu yaparken en geri duyguları sömürerek rant çabasından uzaklaşmalı. 6) Son zamanlarda medyamızda sıkça telaffuz edilen ‘‘editoryal bağımsızlık’’, anlık değil uzun süreli olmalı.

Bunlar, Birand'ın ve ekibinin yaptığı gibi tartışılmalı. Belki de kapalı devre değil, kamuya açık yerlerde. İşte o zaman bana sorulan ve yanıt vermekte zorlandığım için konuşmacılığımdan şüpheye düştüğüm soru aydınlanır: Nasıl iyi bir haber kanalı olunur? Çünkü benim ve çoğumuzun yaptığı, sonuçta olmayana ergi yöntemi. İyisi için daha çok fikre, daha çok isteğe, deneye ve tartışmaya ihtiyaç var.



Yazarın Tüm Yazıları