Paylaş
İlk başta dalga geçilen bir soruydu bu. Artık değil! Sanders’ten sözediyorum. Nasıl başardı? Hangi dersleri çıkartabiliriz?
Kapitalizmin beşiğinde sosyalizm rüzgarı!
Önce bir hatırlatma. Amerikan başkanlık seçimleri 100 metre koşusu değil, bir maraton. İki parti eyalet eyalet önseçimle başkan adayını belirliyor. Sonra iki partinin belirlediği adaylar genel seçimde karşı karşıya geliyor. En az 1 yıl süren bu maraton henüz başladı ve ilk iki önseçimin ardından Sanders delege sayımında ilk sırada. Sanders’in uzunca bir zamandır Demokratların garanti adayı görülen Clinton’ı geçmiş olması başlı başına bir devrim.
Sosyalist ama çalışıyor!
İki partinin tekel kurduğu Amerika’da üçüncü bir ulusal parti yok. Sanders iki parti dışından sosyalst ve bağımsız olarak 1970lerde girdiği eyalet bazlı seçimlerin hepsini kaybetmiş. Yenilgi üstüne yenilgi ama yılmamış ve sonunda Vermont’un en büyük şehrinden belediye başkanı seçilmiş. Sanders’in sonraki yıllardaki başarısı belediye başkanlığında gösterdiği efsane performanse dayanıyor. Sosyalist ama çalışıyor denmesi oradan geliyor. Üç dönem belediye başkanlığı yaptıktan sonra yine sosyalist ve bağımsız aday olarak girdiği ulusal seçimlerin hepsini kazanmış. En son girdiği senato seçiminde Vermont’tan aldığı yüze 71 oyla rekor kırmış.
En yaşlı aday en genç seçmenlerin gözdesi!
Sanders seçilirse 75 yaşında başkanlık koltuğuna oturan en yaşlı kişi olarak tarihe geçecek. Bu kadar yaşlı bir adayın giderek yaşlanan Amerika’da akranlarından oy alarak kazandığını sanıyorsanız yanlıyorsunuz. Sanders başkanlık için girdiği ilk önseçimde 30 yaş altı gençlerden yüzde 84 destek aldı. Clinton ise yüzde 14’te kaldı! Sanders’in gençlerden aldığı destek gençlerin adayı olan Obama’nın 2008’de aldığı desteğin bile üstünde!
Dini köken bir bariyer değil!
Sanders aynı zamanda Yahudi kökenli bir siyasetçi. Amerikan ulusal seçimlerinde Hıristiyan adaylar dışında kimsenin başarılı olamadığı bir gerçek. O nedenle Sanders bir Yahudi olarak önseçim kazanan tek siyasetçi olarak da tarihe geçmiş durumda.
Sınıfsal öfke!
Sanders’in başkanlık yarışındaki başarısı yarattığı rüzgardan kaynaklanıyor. Seçim kampanyası yalın bir mesaja dayanıyor: Zengin yüzde 1 her şeye hakim, gelin buna son verip halkın gerçek iktidarını kuralım! Bu mesajın en kolay karşılık bulduğu kesim yeni fikirlere açık ve geleceğe kaygıyla bakan gençler. O nedenle Sanders’in gençlerden aldığı destek süpriz değil.
Kimlik değil sofra!
Sanders’in başarısının bir diğer nedeni kimlik siyaseti yerine ekonomik çıkarlar üzerinden bir söylem geliştirmiş olması. Sanders ne seküler, laik bir söylemle ne de azınlıklara yönelik kimlik siyasetiyle uğraşıyor. Yoksul çoğunluğa kimlik ve kültürel kodlar üzerinden değil, ekonomik çıkarları üzerinden sesleniyor. Bu söylemi de akademik bir dille değil bildiğimiz fakir fukara edebiyatı ile yapıyor. Bankacılara, Wall Street’e, lobilere öfkesini kahvedeki halkın anlayacağı bir dille ifade ediyor.
Sol öcü olmaktan çıkıyor!
Sanders önümüzdeki aylarda ne kadar başarılı olur kestirmek zor ama onun daha şimdiden siyaseti dönüştürdüğü, sosyalizmi öcü olmaktan çıkarttığı bir gerçek. Sanders bize bir liderin yaşından, dini kökeninden bağımsız olarak nasıl bir iktidar rüzgarı yaratabildiğini gösteriyor. Bu anlamda bizim siyasetçilerin de onun başarısından çıkaracağı dersler olduğu muhakkak.
Paylaş