Paylaş
Ne zaman ki ihtilal oldu, iktidar partisinin cümle milletvekilleri, yöneticileri ve hükümet üyeleri toplatılıp bu adaya kapatıldı; Yassıada o tarihten itibaren herkesin bildiği bir yer haline geldi.
* * *
“Herkesin bildiği” derken ihtiyatlı konuşmak ihtiyacındayım. Yaklaşık altmış yıldır Kıbrıs ile yatıp kalkıyoruz, ki orası da bir ada. Üstelik üzerinde bir milyonu aşkın bir nüfus var.
TV kanallarından biri kendine iş edinmiş, kameramanlarını sokağa salmış. Onlar da önlerine gelene mikrofon tutup “Kıbrıs nerede?” diye soruyorlar. Vatandaş da sallıyor.
Kıbrıs, kimine göre Karadeniz’de Samsun’a yakın bir yerde durup durur. Kimine göre Bodrum’un komşusu. Kimine göre de...
“Marmara’da mıydı Bahri abi?
Yok yok Ege’deydi..”
YEŞİLİ GİTTİ, BALÇIĞI KALDI
Ahalimizin coğrafya bilgisini test etmek isteyenlerin YouTube’a girdiklerinde karşılaşacakları görüntüler içinde havaya bakanlar, kameramandan medet umanlar, susup sırıtanlar birinci sırada.
Yassıada için “herkesin bildiği” tarifini kullanmaktaki çekincem bu sebepten.
Demokratlar yargılandı. Yargılandı demek ayıptır. “Komedi mahkemesine” çıkarıldı. Haklarında hükümler verildi. Üç talihsiz ibret-i âlem için asıldı. Üç-beşi serbest bırakıldı, geriye kalanı hapse tıkıldı.
O günden sonra Yassıada gündemden düştü. Sadece adanın adı, yani “Yassıada” sözcüğü “Akıllı olmazsanız gideceğiniz yer orasıdır” mealine gelen bir kavram olarak kaldı.
Zaman öyle güçlü bir yıkayıcı ki o kavram da unutuldu.
Yıllar sonra Yassıada yeniden gündeme geldi. Tekrar popüler olması da adada yapımı devam eden inşaatlar yüzünden. Adanın uçaktan çekilmiş fotoğrafı tıraşlanmış bir araziyi gösteriyor.
Aynı açıdan, aynı mesafeden çekilen başka bir fotoğrafta ise ada yemyeşil. Eski ve yeni fotoğraflar arasındaki fark ise uygulanan projenin cazibesinden(!) kaynaklanıyor.
* * *
Yassıada’nın yeni hali dehşet verici. Bu nasıl bir projeymiş arkadaş? Adada keçi otlatmak için iki evlek yeşil yer bırakmamış. Koca bir adayı, mevsim şartları ile birlikte bir balçık adasına çevirmiş.
Anadolu’da böyle toprağı yumuşak köyler çoktur. Yağmur yağdığında oluşan çamur adamın ayakkabısını ayağından aldığı için onlara “balçıklı” isimler verirler. Gâh Balçıkhisar, gâh Balçıkören olurlar.
Yassıada’ya bu saatten sonra yakışacak isim de “Balçıkada”dır. Üzerine kondurulacak otele de öyle bir isim bulunur. Balçık Resort mesela.
YEDİ YIL KURALI ŞAŞMAZ
“Çevre hassasiyetine” sahip bir avuç insanımıza da şiddetle acıyorum. Hayatlarında hiç görmedikleri, belki gelecekte de hiç görmeyecekleri bir ada için kahırlanıyorlar.
Enerjilerini, zamanlarını tüketiyorlar.
Beni sorarsanız, ahalimizin hallerini iyi bellediğimden bu tür tartışmalara taraf olmuyorum.
“Yedi sene” kuralını Profesör Hasan Koni hocamdan belledim. Her yaz Ege’nin güzellikleriyle baş başa kaldığımızda o lafı tekrarlar dururuz.
Bizim ülkenin coğrafyasındaki güzelliklerin bir miadı vardır. O miat, sözü edilen güzelliğin keşfedilmesi ile başlar ve yedi sene devam eder.
Yani bir güzelliği yok etmek için kendimize yedi sene süre tanımışızdır. Yedi yıl sonunda hedefe muhakkak ulaşılır.
* * *
Bunu önce Kuşadası ve Didim’de, sonra sırasıyla Marmaris’te, Bodrum’da yaşadık. Derken Çeşme’nin hakkından geldik.
Sırada, dört yıl önce keşfedilen ve sonsuza kadar böyle kalacağını sanıp günün tadını çıkarmaya bakan Alaçatı var. (Siz zahmet etmeyin, notunu ben alıyorum. Bu yazıyı sizlere üç yıl sonra yeniden hatırlatacağım.)
Suriye’nin “Osmanlı’nın bastığı yerde ot bitmez” diye bir atasözü var. Dörtte üçü çöl olan Suriye bize bu teşhisi iki asır önce koymuş. Yani bugünkü “betonlaşmış” halimizi görmeden önce vermiş notunu.
Çevre tartışmalarında niye taraf olmadığımı bilmem anlatabildim mi?
Paylaş