Paylaş
Ahmet Ümit
Beyoğlu’ndaki Lades ve Litera! Öğle yemeklerinde Lades’in ev yemekleri, akşamları ise Litera Bar’da muhteşem yarımadayı izlemeyi özledim. Litera, Goethe Enstitüsü binasının terasında yer alan restoran, süper Boğaz ve Sarayburnu manzarasına karşı, oturup güzel müzik eşliğinde yemek yemek mümkün.
Buket Uzuner
Baylan Pastanesi’nin bahçesi! Karantina dönemi kendime dair iyi bildiğim bazı alışkanlık ve ritüellerin aslında nerdeyse ciddi birer takıntı olduğunu da ortaya çıkardı. Bunlardan en önemlisi kafelerde çalışma, yazma alışkanlığım. Benim için bir kafede oturmak hiçbir zaman sadece kahve içmek, dostlarla buluşmak ve keyif çatmak olmadı.
Üstelik üniversite yıllarımda Türkiye’de daha az kafe -o zaman pastane demek daha yaygındı- vardı. Bizden önceki kuşaklar frankofondu yani sanat ve edebiyat dünyası Fransız kültürünün etkisindeydi ve onlar bir Paris sanatçı-yazar geleneği olarak kafelerde yazar, çizermiş.
O kuşakların etkisindeki kentli Türk yazarları da ya Paris’e gittiklerinden ya da uzaktan etkilenerek pastanelerde buluşurlarmış. Bizim öğrenci bütçemizi bildiklerinden onlar ısmarlardı kahvemizi.
1980’lerde burslu öğrenci olarak Avrupa ve Amerika’da yaşadım, oralarda ve buralarda hep kafelerde yazdım romanlarımın ilk el yazmalarını.
Baylan Pastanesi bahçesinde kahve içerek yazmayı çok özledim. Koço Lokantası’nda balık-rakıyla dost sohbetlerini özledim.
Minoa Kitap Kafe’de kitap koklayarak okumayı özledim.
Penguen Kitabevleri’nde kahve kokusuyla yazmayı ve bütün sahillerdeki çay bahçelerini de çok özledim.
Fatih Türkmenoğlu
Ben dışarıda yemek yemeyi hep çok sevdim, sıklıkla gittiğim de çok mekan var. Ama en çok gözümde tüten yer Set Balık oldu. Onların sonsuz meze ikramını, değişik tatlılarını çok özledim. Bir de mekanın sahibi Ferda Bey’i çok severim. Kahve sohbetinde hep birlikte olurduk. Set benim evime de çok yakın, ilk fırsatta gidip favori garsonum Kurtça’ya teslim edeceğim masamızı.
Canan Tan
Pandemiden ötürü uzun bir süre hep evde yaşadık. Urla’daki balık restoranlarını çok özledim. Urla sahilindeki Yengeç Restaurant ilk duraklarımdan biri olacak. Menüsü, dekoru, manzarası ve personelin tutumunu tam istediğim gibi...
Erendiz Atasu
Ankara’da Tunalı Hilmi Caddesi’ndeki Cafe des Cafes’yi gerçekten çok özlemişim. Bizde adettir, bir kurum işe dört dörtlük bir üretim ve düzenle başlar, biraz tutununca hemen gevşer, özelliğini yitirir. Cafe des Cafes öyle değildir, 30 yıldır zarif iç mekanı, lezzetli yemekleri ve tatlılarıyla, şehrin kültür hayatına destek veren beyefendi patronuyla, güler yüzlü nazik garsonlarıyla, makul fiyatlarıyla niteliğini hiç bozmadı. O ortamı, orada sakince okumayı ve yazmayı, bir dostla sohbet etmeyi gerçekten özledim. Ayrıca, pandemiden bağımsız, Ankara’nın son talihsiz çeyrek yüzyılında yıkılıp da tozu rüzgara savrulmuş bütün o güzelim pastanelerini, kır bahçelerini özledim. İlk kitaplarımın hemen hepsinin ilk taslakları oralarda yazılmıştır. Kaybolan mekanlarımızı özlüyorum.
MarIo Levi
En çok özlediğim ve gitmek istediğim yer Kadıköy Çarşısı’ndaki Baylan. Hele bir de şimdi havaların düzelmeye başlamasıyla bahçesinde oturabileceğimi düşündüğümde... Çünkü orada çok anım var. Nerdeyse her masasında. Ayrı insanlarla. Romanlarıma bile konu oldu. Gönlümün çikolatalı pastasına daha çok meylettiğini söylesem şaşırır mısınız?
Nilüfer Açıkalın
30 senelik bir Cihangirli olarak salgından sonra en çok gitmek istediğim yer Cihangir Caddesindeki 22. Sahipleri Altan ve Sevgi eski dostlarım ve Akarsu Caddesi’ndeki diğer mekanları 21’den bu yana güzel kahvelerini takip ediyorum. Ayrıca yine çok eski ve sayılı dostlarımla orada buluşup oturmak çok keyifli.
Yine gitmek istediğim bir diğer mekan Eski Foça Gramafon. Huzur bulduğum sayılı dış mekanlardandır. Yine sahibi Mehmet Gümüş çok iyi arkadaşımdır.
Mekanın en büyük özelliği akşamları iyi müzik dinleyebiliyor olmak. Ben içki içmem ama alternatif kokteylleri tatmayı severim. Mekanın gizli konumu ve iyi müzik her zaman tercih sebebim.
Paylaş