GÜNÜBİRLİK İÇİN KOS
Bodrum yerlilerinden yıllık feribot kartı çıkarıp haftada bir gidip gelen var. Çünkü en düzayak ve en çok ulaşım imkânı olan ada. Türk ve Yunan firmalar yarım saatte karşıya geçiriyorlar. Türkçe tabelalar, Türkçe bilen garsonlar, mekânlarda envai çeşit Türk rakısı... En popüler balıkçısı Nick, masaların hepsi rezerve: Bilmem kim bey, bilmem kim hanım... Küçük bir ada, çabuk bitiyor, o yüzden günübirlik ziyarete uygun. Ama adanın arka tarafındaki güzel plajlara gitmek isterseniz tek gün yetmez. Yunan gümrük polisinin çok eziyet çektirdiğini, tek memur çalıştığı için 2 saat güneş altında bekleyebileceğinizi mutlaka hesaba katın. Aktarmalı feribotu kaçıran çok oluyor.
Bu yıl merkezde çok güzel bir beach keşfettim: Uniq. Kocaman, tertemiz, lezzetli ve şık. Geceleri kulüp oluyor. Alışveriş içinse AB, Lidl gibi temizlik malzemesinden şarküteriye ürünler satan marketler var.
BOHEM ŞIK SEVENLERE LEROS...
Fenomen Murat Övüç’ün köpeği Fırfır ölmüş. Ağlayarak çektiği bir videoyla duyurdu haberi. Ama ne ağlamak... Üzülüyor insan tabii. Besleyenler bilir...
Zamanla o evin, o ailenin bir parçası haline geliyor evcil hayvanlar. Ve kayıpları, benzetmek gibi olmasın ama aileden birinin kaybı gibi acı verebiliyor.
Tabii Murat Övüç böylesine acı çekip ağıt yakarken bir karış mesafeden kendini niye videoya çektirmiş... Hadi diyelim ki biri kaydediyor, “Çek şunu tepemden” niye demiyor, orası ayrı mesele.
Geçen gün Bodrum’daki bir arkadaşımla laflıyoruz. Köpeği artık yaşlandığı için bir gün ondan ayrılacağı fikrine kendini alıştırmaya çalışıyor.
Köpeğine mezar bile bakmış. “Kız mezarı n’apacaksın? Bayramda ziyarete mi gideceksin?” diye sordum. “Olsun, yeri belli olsun. Öyle herhangi bir bahçeye gömemem” dedi. Girdik, Bodrum Evcil Hayvan Mezarlığı’nın Instagram hesabını incelemeye başladık.
“Melekler Şehri” koymuşlar mezarlığın adını. 3500 liraya kadar çıkıyormuş yerlerin fiyatları. Kimisi etrafını çitle çevirtmiş, çiçekler ekip fotoğrafını ve heykelini koymuş köpeğinin. Çupra’yı geçen hafta kaybetmiş sahibi. Ardından şöyle yazmışlar:
Her sene mutlaka bir kere uğrar, o sezon yeni ne var ne yok, kolaçan ederim.
Bu sene kafayı atıklarını kompost yapmaya, kendi ürünlerini yetiştirmeye, peyzajda su istemeden yaşayabilen yerel bitki örtüsüne falan takmışlar mesela. The Beach of Momo’nun Bodrum şubesiyse Edition otel iş birliğiyle geçen yıl Yalıkavak’ta açıldı.
İlk kez bu yıl görebildim.
Aslında iki Momo arasında kıyaslanacak bir şey yok, şaşırtıcı derecede birbirinin aynısı. Hani Çinliler, Sidney Opera Binası, Eyfel Kulesi gibi ikonik yapıların birebir aynısını kendi ülkelerinde inşa ediyorlar ya onun gibi. Sanki Çeşme Dalyan’dan buraya ışınlanmış.
Günbatımına bakan, üstü saçaklı o dev çardak-kulübe... Aynısı. Önünde sallanan şamanik rüzgar süsü. Aynı. Altı yine bar, etrafı parti alanı.
Rap’çi Uzi, sahneye en son çıkmadığı için Mustafa Sandal ile polemiğe girdi. Daha doğrusu girmeye çalıştı ama olmadı.
Önce özetler...
Ağrı Dağı Müzik Festivali...
Tekstil ve moda markası Dosso Dossi tarafından destekleniyor, 70 metre uzunluğuyla “ülkenin en büyük sahnesi”ne sahip olmakla övünüyor. Doğubayazıt gibi küçük bir yerdeki bu etkinliğe tam 30 bin kişi katılıyor.
Seyirciler arasında Ağrılılar olduğu gibi, komşu illerden hatta muhtemelen İran, Gürcistan gibi yakın ülkelerden hayranı oldukları Türk sanatçıları dinlemeye gelenler var. Mustafa Sandal, Zara, Kadr, Uzi...Müthiş bir şey!
Fakat bu organizasyon başarısıyla değil, genç bir müzisyenin “kıdemli bir ağabey”ine yaptığı ayıpla konuşuluyor.
Rap’çi Uzi olarak bilinen Utku Cihan Yalçınkaya...
Bodrum Marina’da 110 yıllık tarihi bina... Kocadon Museum Hotel... Bodrum’un eski belediye başkanı Mehmet Kocadon’un aile yadigarı konağı. 10 odalı bir butik otel yapmış burayı, içinde de Bodrum ve denizle ilgili bir ton obje. O yüzden adı “Museum Hotel”. Şirin mi şirin, 50 kişilik bir avlusu var. 110 yılda kim bilir ne davetlere, yemeklere, nişanlara, düğünlere ev sahipliği yapmıştır. Bu avlu şimdi MasterChef’in korkulan, yarışmacıların karşısında tir tir titrediği Mehmet Şef’e (Yalçınkaya) emanet.
Yarışma ne olacak?
Korkacak bir şey yok aslında. Mehmet Şef’in sertliği yarışmaya özel. Mekânına girdiğinizde karşınızda sizi özel hissettirmek için çırpınan, yemeklerini anlatmak için fırsat kollayan, patrondan ziyade, misafir ağırlamak için bütün ekibi seferber eden bir ev sahibi özeniyle karşılanıyorsunuz.
Peki yarışma başladı, hem İstanbul’da çekimler hem Bodrum’da dükkân... Nasıl olacak? İlk bunu soruyorum Yalçınkaya’ya.
Ortada havuzlu bir taş ev, etrafı 7 dönüm bahçe. Çamlar, maymuntırmanmazlar, binbir çeşit ağaç... Giriş kısmı kahvaltıya ayrılmış, sonra restoran, bar ve gece kulübü, en arkada da tarla ve ağıllar... Tarla klasik: “Kendi yerimizde yetiştirdiğimiz meyve ve sebzelerle...” trendi. Fakat ağılda da koyunlar, keçiler, yeni doğmuş oğlaklar var, gidip besleyebiliyorsunuz. Odun ateşinde pişen yumurtalar gezen tavuk yumurtası. Ama gözünüzün önünde gezen tavuklar. Siz kahvaltı ederken masaların arasında dolaşıyorlar.
ORGANİK HOUSE NE OLA Kİ?
Madem yumurta dedik, kahvaltıdan başlayalım. Mezra’nın genel konsepti olarak hiçbir yemekte elektrikli ya da gazlı ısıtıcı kullanılmıyor. Kahvaltıdan akşam yemeğine kadar her şey farklı farklı birimlerde ama hep odun ateşinde. Masanıza oval sunumda gelen enfes çılbırdan tutun kızarmış sucuğa, sütte hellime, ekmeklere kadar... O ekmeklere sürdüğünüz lor daha o sabah yapılmış. Köylü ablanın börekleri de günlük açılıyor; bildiniz, odun ateşinde, kendi fırınlarında pişiyor. Peynirli-otlu da
güzel ama asıl balkabaklı suböreğini denemelisiniz. Daha duyuru yapılmadan bile sırf kahvaltıya günde 100 kişi geldiği oluyor. Kişi başı 350 lira ödüyorsunuz. Sonra kahve keyfi için oturma grupları, hamaklar var.
Giriş kattaki Pizza Emirgan’da yemekler Napoli’de bir İtalyan teyzenin evine girmişsiniz gibi. Ev yapımı makarnalar bile odun ateşinde pişiyor.
Sadece İstanbul gece hayatına değil, yıllarca magazin gündemine yön verdi Emirgân’daki Gizli Kalsın. Sahibi Umut Evirgen’in Serenay Sarıkaya, Tuba Büyüküstün gibi aşklarını geçiniz bir kalem. Demet Özdemir-Oğuzhan Koç aşkı ilk oranın çıkışında ifşa oldu. Geçen yıl evlenen Ebru Şahin ve Cedi Osman’ın ilişkisini de ilk oradan duymuştuk. Emirgân’ın bu küçücük, penceresiz ‘gizli barı’nda pek gizli kalamadı hiçbir şey. Çünkü gece kemâle erdiğinde oyuncu-topçu, şarkıcı-sosyetik herkesin aktığı bir yerdi. Miyadını doldurdu ve yerini 2 hafta önce açılan 2023 sürüm yeni bir mekâna bıraktı: Upstairs.
İngilizcede ‘üst kat’ demek. Çünkü eski Gizli Kalsın’ın olduğu giriş kat artık tümüyle Pizza Emirgân adında bir İtalyan restoranı. Yemekler Napoli’de bir İtalyan teyzenin evine girmişsiniz gibi. Gazlı, elektrikli pişen hiçbir şey yok. Ev yapımı makarnalar bile odun ateşinde pişiyor. Genç şef Burak Fındık’ı Kazdağları’ndaki bir başka ünlü kaçamak yeri olan Simurg Inn Otel’den hatırlayanlar çıkabilir. Sofraya bir trüflü pizza koyuyor, cadde trüf kokuyor, öyle tarif edeyim...
Üst kattaki ‘gizli’ Upstairs, küçücük bir mekân, bir de şirin ve şık bir terası var. Toplam 100 kişi alıyor.
Kılık kıyafetiniz uygunsa, mesela şortlu değilseniz, buraya oturmak kolay. Zaten dış masalar kaldırım üstünde. Her gün 12.00- 23.00 arası açık. Asıl mesele, bu pizzacının içindeki gizli bir kapıdan girilen üst kata yani Upstairs’e çıkmak.
Buralara abanıp abanıp sonra da fiyatlardan şikâyet etmeye hakkınız yok dedim.
Al işte bir sürü insan sokaklarda kalmış, kumda yatan mı ararsın, bankta uyuyan mı...
Kimisi otellerde yer olmadığından, kimisi de yer bulabilse bile fiyatları pahalı bulduğundan.
Gece bankta yatınca tatil mi oldu o şimdi?
Gelin başlığımızı da hatırlayalım:
“Hesaplı tatil bir görgü meselesidir...”
Sen kendini Ajda mı sandın?