Çalkantı neden ‘bulaşıcı’?

Salih NEFTÇİ
Haberin Devamı

Bu haftanın kritik göstergesi anlaşılan yine Brezilya piyasalarında yaşananlar olacak. Asya'dan Rusya'ya bulaşan krizde gözler geçen pazartesi de belirttiğimiz gibi, artık Latin Amerika üzerine çevrili.

Brezilya Latin Amerika'nın en büyük ekonomisi. Latin Amerika için bir çeşit lokomotif. Yıllar boyunca yüksek seyreden enflasyonu düşürmüş, ama yapısal reformları yapamamış bir ülke.

Ayrıca Brezilya parası Real'ın da yüzde 20 ila 30 oranında aşırı değerli olduğu birkaç yıldan beri biliniyor.

Brezilya'da bu hafta yaşanacak gelişmelerin yönünü kestirmek zor. Brezilya'dan gelecek haberler olumlu da, olumsuz da olabilir. Ama haber ne olursa olsun, uluslararası piyasaları etkileyecektir.

Biz bu konuda daha detaylı bir tahmin yapamıyoruz. Ama bu çeşit krizlerin neden bulaşıcı olduğu konusunu işlemekte yarar var.

FON YÖNETİCİLERİ

Günümüz dünyasında yatırımlar şöyle yapılıyor.

Bireysel yatırımcı 1000 dolarını alıyor bir fon yöneticisine teslim ediyor. Bu küçük tasarruflar toplanıp milyarlarca dolara ulaşıyor. Fon yöneticileri bu kaynağı alıp dünyanın çeşitli yerlerine yatırıyorlar. Riski dağıtıyorlar. Bu arada getiriyi de mümkün olduğunca yüksek tutmaya çalışıyorlar.

En yüksek getiriyi veren fon yöneticisi ‘‘kazanıyor’’. Düşük getiri veren fon yöneticisi ‘‘başarısız’’ oluyor. Ve belki de işini kaybediyor.

Bunu bir kere belirledikten sonra şimdi günümüz koşullarına gelelim.

İLK YARI

Fon yöneticisi 100 doları aldı. Yatırımlarını yaptı, kısa zamanda 130'a çıkardı diyelim. Birdenbire Tayland'da veya benzer bir yerde, kriz çıktığını ve Tayland kâğıtlarının değer kaybettiğini varsayalım.

Fon yöneticisi ilk başta fazla etkilenmez. Çünkü toplam yatırımlar içinde Tayland gibi bir ülkenin payı yüzde 1 veya 2'dir. Tayland kâğıtları yüzde 50 değer kaybetse bile, eti ne, budu ne?

Fon yöneticisi Tayland'da borsanın daha da düşeceğine inanıyorsa, Tayland kâğıtlarını hemen satar. Zararı yazar. Ama... Fon yöneticisi aynı zamanda etrafa bakar, hangi ülkenin kâğıtları prim yapmışsa, o kâğıtlardan da bir miktar satar. Böylece bir yanda zarar, diğer yanda kâr yazmış olur. Paçayı kurtarır.

Ama, bu arada olan olmuş, Tayland'la ilgisi olmayan bir başka ülkenin borsasına satış gelmiştir.

Asya krizinin ilk yarısında ‘‘bulaşıcılık’’, bu ve buna benzer mantıklar üzerinde kuruluydu.

ZARARDAN KÁR

Bir süredir durum değişti. ‘‘İkinci yarıya’’ girildi.

Fon yöneticileri artık kâğıtları prim yapmış bir ülke bulamıyor. Çünkü kâğıttan çıktıkça zararlar birikiyor, ama bunu dengeleyecek prim yapmış kâğıt da artık yok.

Çaresiz artık getiriler pozitiften, negatife dönüşüyor.

Ama unutmayalım:

Bir fon yöneticisi için önemli olan diğer fon yöneticilerine kıyasla ne kaybettiği.

Ben yüzde 10 kaybederken diğerleri yüzde 30 kaybetmişse ben yine ‘‘en iyi’’ olurum. (Elbette bu arada yatırımcı zarar eder, ama o ayrı.)

Peki bunun anlamı ne?

Eskiden yükselen borsalarda satış gelirken, artık düşen borsalarda da satış gelebilecek. Bu bir. (Çünkü önemli olan kâr yazmak değil zararı asgariye indirmek.)

SONUÇ

İkinci nokta daha genel.

Gelişmiş ülkelerdeki fon yöneticileri açısından baktığınızda:

Zararı asgariye indirmenin ‘‘en basit’’ yolu riski yüksek tüm kâğıtları boşaltmak.

Riski yüksek kâğıtlar da gelişmekte olan piyasalara ait.













Yazarın Tüm Yazıları