“Yemekteyiz” türü televizyon programları yapılmaya başladığından beri nereye gitsem aynı sorularla karşılaşıyorum.
“Sahrap Hanım bu tür programları seyrediyor musunuz, seyrediyorsanız ne düşünüyorsunuz?” Benimle yapılan dergi ve televizyon röportajlarında da bu tür sorular sıkça sorulur oldu. Tabii, yemekçi olunca ve yapılan programlar da yemek konulu olunca fikrimin sorulması da sürpriz değil. Dergilerde yayınlanmış röportajlarımda konuyla ilgili fikrim yazılı. Ama bir kez de bu köşeden belirtmek istedim. Gerçi bu köşeyi yıllardır okuyan herkes az ya da çok fikrimi tahmin ediyordur diye düşünüyorum ama bir kez daha söylemekte yarar var. Açıkçası, birkaç kanalda değişik versiyonları olan bu yarışmaları bir kez bile baştan sona izlemedim. Daha doğrusu izleyemedim. Çünkü bana soracak olursanız, isimlerinde yemek geçse de bu yarışmaların yemekle ya da yemek kültürüyle uzaktan yakından ilgisi yok. Yemeği alet olarak kullanan dedikodu yarışmaları bunlar. Kimin daha çok sansasyon yaratacağının ölçüldüğü, Türk konukseverliğiyle ya da Türklerin sofra adabıyla ilgisi olmayan bir yapıları var. Yarışmalarda belli bir sürede birkaç çeşit yemek yapılması, sofranın hazırlanması esas olarak alınıyor. Yarışmacıyı, ki her hafta yarışmacılardan birinin evinde yemek yeniyor, yemekleri yapma safhasında da görebiliyoruz, sofrayı hazırlama safhasında da. Daha sonra yemeğe beklenen konuklar, yani diğer yarışmacılar geliyorlar. Sonrasında sofraya oturup yemeğe başlıyorlar. Gerçi daha yemeğe başlamadan girişiliyor dedikodu faslına. Hem de ev sahibi mutfakta kendileri için yemek hazırlarken. Masaya konulan çatal bıçağın eskiliğinden, bardakların kirliliğine kadar her şey ama her şey eleştiri konusu yapılabiliyor. Ve yapılan eleştiriler hakaret boyutuna bile gelebiliyor. Yemek kültürümüzün bir parçası olan, ellerinize sağlık pek güzel olmuşların, kazara bardakta ya da tabakta pislik görüldüğünde ev sahibini incitmemek için saklamaya çalışmaların ya da umduğunu değil, bulduğunu yemelerin ise yerinde yeller esiyor. Evet, açıkça söylüyorum, Türk yemek kültürüyle uzaktan yakından alakası olmayan bu tür programları onaylamıyor, izlemiyor ve çocuklarıma da izletmiyorum.
Kepek unlu tombul ekmek
8 KİŞİLİK HAZIRLAMA SÜRESİ 50 DAKİKA PİŞME SÜRESİ 20 DAKİKA MALZEME LİSTESİ 500 gr kepek unu (ekmek yapımı için satılan hazır toz karışım) (yaklaşık 4,5 su bardağı kadar) 2 çay kaşığı tuz 42 gr yaş maya 3 su bardağı su veya; 500 gr kepekli un 8 gr tuz 11 gr toz instant maya 400 gr su
YAPILIŞI: Kepek unu karışımını derin bir kaba koyun. Tuzu ekleyip elinizle iyice karıştırın. Yaş mayayı da elinizle ufalayarak unun üzerine ekledikten sonra malzemeleri karıştırın. Üzerine oda sıcaklığında bekleyen suyu azar azar aktarıp hamuru yoğurmaya başlayın. Yaklaşık 5-6 dakika yoğurup kulak memesi yumuşaklığında, ele yapışan bir hamur elde edin. Üzerini hafif nemli bir mutfak peçetesiyle örtüp oda sıcaklığında 30 dakika kadar bekletin. Dinlenip nerdeyse iki misli hacme ulaşan hamurdan yumurta büyüklüğünde parçalar koparın. İyice mayalanmış olan hamur artık elinize yapışmayacaktır. Kopardığınız bezeleri avuçlarınız arasında yuvarlayın. Fırın tepsisini sıvıyağla yağlayın. Ekmeklerin tepsiye yapışmasını engellemenin bir başka yolu da tepsiye un serpiştirmektir. Hazırladığınız tombul ekmekleri 3-4 santim aralıklarla tepsiye yerleştirin. Ekmekleri fırına koymadan 20-30 dakika kadar da tepside bekletin. Fırını 5 dakika önceden 200 dereceye ayarlayıp ısıtın. Ekmeklerin kabuğunun sertleşmemesi için bakır ya da fırına dayanıklı bir kasenin içine sıcak su doldurun. Su dolu kabı fırının en alt rafına yerleştirin. Böylece, suyun oluşturacağı buhar, ekmeğin yumuşak kalmasını sağlayacaktır. Tepside bekleyen ekmekleri sıcak fırına koyup yaklaşık 20 dakika, üzerleri kahverengi oluncaya kadar pişirin. Fırından çıkarıp soğumalarını bekledikten sonra servise sunun.