5 Haziran 2008
Artık çantalarımızda ıvır zıvırla birlikte bir küçük şişe su taşır olduk. Susamamış olsak da zorla su içiyoruz. Uzmanlar da suyun vücut için ne kadar vazgeçilmez değere sahip olduğunu durmadan vurguluyorlar. Günde sekiz bardak, hatta on bardak su içmek için çeşitli yöntemler deneyen ve kendini su içmeye alıştırmak için çaba sarf eden bir dolu insan tanıyorum.
Su tabii ki önemli vücudumuz için. Yaklaşık yüzde altmışımız sudan oluşuyor ve su vücuttan zararlı maddelerin atılmasından hücrelerin bütünlüğünün sağlanmasına, sindirimin gerektiği gibi gerçekleşebilmesinden hücrelere oksijen ve besin taşınmasına kadar pek çok önemli görev üstlenmiş durumda. Örneğin yeterince su almayan bir insanın kanında üre ve sodyum miktarı zararlı olabilecek ölçüde artıyor.
Ama tam aksi durumda, yani aşırı miktarda su içilmesi durumunda da kanda bulunan sodyum miktarı azalır ve bu da "su zehirlenmesi" denen şeye bile neden olabilir. Buradaki "aşırı" sözcüğünün altı çizilmeli, çünkü yazımdan su içilmemesi gibi bir anlam çıkmasını istemem. Söylemeye çalıştığım, "Ne kadar su içersem o kadar iyi" deyip vücuda aşırı miktarda su almanın yanlış bir şey olduğu.
Erişkin bir insanın günlük su kaybı 2,5-3 litre olduğuna ve vücudumuza su almanın tek yolu su içmek olmadığına göre, örneğin günde 12 bardak su içmenin de pek bir manası yok. Ancak su kaybı, işe, mesleğe, gün içinde yapılan aktivitelere ve özel sağlık koşullarına göre değişiklik gösterir. Bu yüzden, günde dört saat sporla uğraşan biriyle, masa başı işi yapan diğerinin ne su kaybı, ne de bu kayba karşılık alması gereken su miktarı aynı olacaktır. Dediğimiz gibi, besleme şeklinin ve diğer faktörlerin de günlük su ihtiyacımızı belirlemekte büyük rolü vardır. Sebze ağırlıklı beslenen birinin etle beslenen birinden daha az suya ihtiyacı vardır, çünkü yediği sebzelerin içinde zaten su vardır.
Bütün bu bilgilerin ışığında şunu söyleyebiliriz: Bir gün içinde ne kadar su içmemiz gerektiğini çeşitli faktörler belirler. "Ne kadar su içersem o kadar iyi" anlayışı da "Aman canım ne olacak, yediğim yiyeceklerden ve içtiğim sıvılardan aldığım su miktarı yeterli, ekstra su içmeye gerek yok" anlayışı kadar yanlıştır. Yani su içme konusunda da sağlığımızla ilgili diğer konularda olduğu kadar bilinçli davranmalıyız.
Sucuklu dürüm Malzeme listesi
á 2 adet tavuk göğüs eti
á 15-20 dilim sucuk
á 2 adet sivri biber
á 2 adet taze soğan
á 2 adet orta boy domates
á 1 çay kaşığı tuz, karabiber
á 5 yemek kaşığı zeytinyağı
á 3-4 yaprak (adet) kıvırcık marul
á 1 demet maydanoz
á 6-8 adet dürüm ekmeği
(Lavaş, pide ya da ince yufka ekmeği olabilir.)
Tavuk etini parmak şeklinde dilimleyin. Sivri biberleri ve taze soğanları ayıkladıktan sonra ince ince doğrayın. Yıkayıp süzdüğünüz marul yapraklarını ve ayıkladığınız maydanozları da incecik dilimleyip bir kenarda bekletin. Domatesleri de tavla zarı formunda küp küp doğrayın. Zeytinyağı ve tavuk etlerini orta boy bir tavaya aktarın. Orta ısılı ateşte, tahta bir kaşıkla sürekli karıştırarak, tavuklar suyunu çekinceye kadar, 5-6 dakika kavurun. Soğan ve biberi ekleyip 2-3 dakika daha karıştırarak pişirdikten sonra, tuz ve karabiberi serpin. Küp küp doğradığınız domatesleri ve incecik dilimlediğiniz sucukları da tavaya aktarıp, ara sıra karıştırarak 4-5 dakika kavurun. Son olarak, incecik kıyılmış marul ve maydanozu da üzerine ilave edip 1-2 dakika daha pişirdikten sonra ocaktan alın. Ilık hale gelmesi için kenarda bekletin. Dürüm ekmeklerini içine sucuklu karışımı eşit olarak paylaştırın. Ekmekleri sararak rulo yapın. Hazırladığınız dürümleri servis tabağına alıp yanına domates ve salatalık koyarak servis yapın.
Meyve şekerlemeli bisküvi
Malzeme listesi
á 150 gr. margarin (Oda sıcaklığında beklemiş olmalı.)
á 1 adet limon kabuğunun rendesi
á 2 adet yumurta sarısı (Oda sıcaklığında beklemiş olmalı.)
á 4 yemek kaşığı pudra şekeri
á 1 paket vanilya
á 2,5 su bardağı un
á 1 çay kaşığı tuz
Üzeri için;
á 2 adet yumurtanın akı
á 1 su bardağı meyve şekerlemesi (yumuşak olacak)
Öncelikle, oda sıcaklığında yumuşamış olan margarini, limon kabuğu rendesini ve yumurta sarılarını derin bir kaba aktarın. İçine pudra şekeri, tuz ve vanilyayı ekleyerek yoğurun. Unu da azar azar ilave ederek yoğurmaya devam edin. Hamuru 15-20 dakika dinlendirdikten sonra, ceviz büyüklüğünde parçalar kopararak yuvarlayıp, yassı hale getirin. Hamuru şekilli kurabiye kalıplarıyla da kesebilirsiniz. Şimdi de bisküvilerin üzerine yumurta akı sürün ve üzerlerine birkaç parça yumuşak meyve şekerlemesi serpiştirin. Sonra bisküvileri yağlanmış bir fırın tepsisine yan yana sıralayıp, 175 dereceye ayarlı fırında 20-25 dakika, üzeri sararıncaya kadar pişirip, çıkarın. Soğuyunca servise sunun.
Püf noktası: Bisküvileri saklamak için ağzı kapaklı teneke kutu ya da cam kavanoz kullanabilirsiniz.
Yazının Devamını Oku 
4 Haziran 2008
Kahvaltı mı? Çok zaman oldu şöyle zeytinli peynirli bir kahvaltı yapmayalı. Günlük koşturmacanın arasında kaynayan günün ilk öğünüdür kahvaltı. Oysa siz tatlı tatlı uyurken vücudunuz sürekli enerji kaybeder ve uyanıp yataktan kalktığınızda bu on veya on iki saatlik enerji açığını kapatabilmek için beslenmeye ihtiyacınız vardır. Yani iyi bir kahvaltıya. Yapacağımız iyi bir kahvaltı gün içinde ihtiyaç duyacağımız demir, fosfor, protein ve kalsiyum açısından önemli bir kaynaktır. Kahvaltı sayesinde gece boyunca hücrelerde azalan kan şekeri dengelenir. Beynimizin, kendisine gerekli olan enerjiyi glikozdan sağladığı düşünülürse, kan şekerindeki bu dengelenmenin beynin ihtiyaç duyduğu enerji bakımından ne kadar önemli olduğu daha da iyi anlaşılacaktır. Kısaca, yapılmayan bir kahvaltı, sabahın ilk saatlerinde açlık hissi, ilerleyen saatlerindeyse konsantrasyon bozukluğu, algılama güçlüğü ve gerginlik olarak kendini gösterecektir.
Araştırmalar kahvaltının aynı zamanda, gece boyunca yavaşlayan metabolizmanın hızlanmasındaki katkısının yüzde 20 ile 30 arasında olduğunu gösteriyor. Ayrıca, bilinçsiz diyet yapanların sandığının aksine, kahvaltı zayıflamanın ya da olduğumuz kiloyu korumanın da vazgeçilmez bir parçası. Çünkü, kahvaltı etmemiş bir metabolizma, savunmaya geçiyor ve bir sonraki öğünde alınan besinleri yağa dönüştürerek depoluyor. Şimdi, günün ilk öğününde yememiz gereken yiyeceklere ve bunların vücut açısından önemine bir göz atalım.
İçeceğimiz bir bardak süt, beyinsel ve bedensel faaliyetlerimizin güçlenmesini sağlayacaktır. Kalsiyum ve B vitamini açısından oldukça zengin olan peynir, alınması gereken miktarı yaşa ve özel durumlara göre değişebilen bir besindir. Ancak, normal şartlarda, vücudumuzun peynir ihtiyacı günlük ortalama bir ya da iki kibrit kutusu kadardır. Yumurtanın yetişkinler tarafından haftada iki kez, çocuklar tarafındansa gün aşırı yenmesi gerekir. Ekmeği çok tüketen bir toplumuz. Kahvaltıda beyaz ekmeğin yerine bir ya da iki dilim kepek ekmeği yemek, sindirim sistemimizin iyi çalışmasının anahtarı. Kısaca, günün en önemli öğünüdür kahvaltı ve uzmanlar günlük kalori ihtiyacının yüzde kırkının kahvaltıda alınmasını önerirler.
Kıymalı saray böreği
Malzeme listesi
á 2 adet hazır yufka
á 200 gr az yağlı dana kıyma
á 2 yemek kaşığı sıvıyağ
á 1 çay kaşığı tuz, karabiber
á 2 çay kaşığı kuru nane, kırmızı pulbiber
á 2 yemek kaşığı rendelenmiş kaşar peyniri
á 1/2 demet maydanoz.
Üzeri için;
á 1 adet yumurta
á 2 yemek kaşığı yoğurt
á 1 yemek kaşığı sıvıyağ
á 1 su bardağı su
Yufkalar tezgaha üst üste serilip her bir yufkadan 4 parça çıkacak şekilde kesilir. Böylece toplam 8 adet üçgen yufka elde edilmiş olacaktır. Kıyma ve sıvıyağ orta boy bir tavaya koyulup orta ısılı ateşte, tahta bir kaşıkla sürekli karıştırılarak 2-3 dakika kadar kavrulur. Tuz, karabiber, nane ve pulbiber eklenip 1-2 dakika daha kavrulduktan sonra ocaktan alınır. Rendelenmiş peynir ve incecik kıyılmış maydanoz da katılıp karıştırılır ve ılık hale gelmesi beklenir. Üçgen yufka parçalarının uzun kenarına kıymalı karışımdan 2 yemek kaşığı kadar koyulup sıkıca rulo yapılır. Rulolar uçlarından başlanarak eksenleri etrafında sarılır.
(Yufkaların uçları ıslatılırsa çok daha kolay şekil alacaktır.) Diğer taraftan, fırın tepsisi fındık büyüklüğünde yağla yağlanır ya da tepsiye fırın kağıdı serilir. Yumurta, yoğurt, sıvıyağ ve su derin bir kaseye aktarılıp çatal yardımıyla iyice çırpılır. Böreklerin her tarafı bu karışıma iyice bulanır ve aralıklı olarak tepsiye dizilir. İstenirse üzerlerine susam ve çörekotu serpiştirilebilir. Börekler 5 dakika önceden ısıtılıp 200 dereceye ve alt üst konuma ayarlanmış fırında iyice kızarıncaya kadar, en az 30 dakika pişirilip çıkarılır. Sıcak sıcak servise sunulur. İstenirse üzerlerine sarmısaklı yoğurt ya da domatesli sos gezdirilebilir.
Kestaneli şeker pasta
Malzeme listesi
á 1 paket hazır kakaolu kek
(İçinde iki parça kek olacak.)
á 1 su bardağı ılık su
á 1 su bardağı nescafe
á 1 çorba kaşığı toz şeker
á 1 çorba kaşığı rom veya konyak
(Ya da portakal, badem likörleride olabilir.)
Ara ve üst kreması için;
á 750 gr-1 kg kestane
á 1 su bardağı süt
á 1 su bardağı hazır süt kreması
á 1/2 su bardağı toz şeker
á 1 paket vanilya
á 1 su bardağı çekilmiş fındık veya ceviz
Kestaneleri tam ortasından ikiye yarıp, ister haşlayın veya fırında pişirin. Ya da geniş bir teflon tavada ve orta ateşte ara sıra çevirerek, iyice yumuşayıncaya kadar kestaneleri pişirebilirsiniz. Pişen kestaneleri soyup, bir mutfak robotu veya blendırın içine koyun. Üzerine süt, hazır süt kreması ve toz şekeri aktarıp, tüm karışım püre haline gelinceye kadar çekin. En sonunda vanilya ve çekilmiş fındık ya da cevizi ekleyip tekrar karıştırın. Ve ağzını kapatıp buzdolabında bekletin. Öte yandan keki ıslatmak için çukur bir kapta; ılık su, nescafe, toz şeker, rom veya konyak ya da likörü karıştırın. Şeker tamamen eriyince bir kaşıkla iki kat olan kekin her tarafına gezdirip ıslatın. Şimdi kestaneli püreyi dolaptan alıp bir spatula yardımıyla pastanın arasına, üstüne ve kenarlarına sürün. En sonunda pastanın üzerini istediğiniz şekerlemelerle süsleyerek dolapta birkaç saat bekletin. Servise sunacağınız zaman çıkarın ve dilimleyerek ikram edin.
NOT: Eğer pastayı boş şekerli severseniz kremanın içindeki şeker miktarını artırabilirsiniz. Aynı pastayı kestane şekerlemesiyle de yapabilirsiniz.
Yazının Devamını Oku 
3 Haziran 2008
Hani markalaşmış yemekler vardır, kent isimleriyle birlikte anılan yemekler. Camında İzmir lokması yazan bir tatlıcıya daha bir hevesle gireriz örneğin. Şimdi Ege’ye gidip mutfağı açısından tipik bir Ege kenti olan İzmir’de yemeklerin tadına bakalım diyorum. Zeytinyağı, deniz ürünleri ve otlar... İşte bu kentin adı anıldığında akla gelen ilk üç şey.
Sarmaşık, ebegümeci, labada, börülce, arapsaçı, ısırgan, stifno, kenger, cibez, helvacık... Bu ot isimlerinden hangisini duymuştunuz daha önce? İşte bu otlardır İzmir mutfağının özü. Sözkonusu malzeme, otlar olduğu için İzmirliler de akıllı davranıp yapım aşamasını öyle abartmamışlar ve daha basit düzeyde hafifçe haşladıkları bu otları süzdükten sonra üzerlerine asit derecesi düşük zeytinyağı ve limon suyu gezdirerek koymuşlardır sofralarına. Bu hafif yemeklerin tadına bir kez baktığınızda anlıyorsunuz ki, sözkonusu malzeme otlar olunca sadelik güzel bir şey. Kıyı Ege deyince balıklardan ve diğer deniz ürünlerinden söz etmeye gerek yok sanırım. Ege Denizi’nden çıkan çeşitli ürünlerle süslenen sofralar, Ege kıyılarına gidip de yemek yiyen herkesin karşısına çıkmıştır. Tarihin yemek kültürüne etkisini elbette ki es geçemeyiz ve bu etkiyi düşündüğümüzde Girit’in Ege mutfağına etkisinden söz etmemek olmaz. Girit mutfağından İzmir mutfağına giren oldukça fazla yemek vardır. Kabak, börülce ve arapsaçıyla yapılan ve zeytinyağlı bir yemek olan kipohorta Girit mutfağından yadigardır örneğin.
Madem ki, Ege’nin dağları kıyıya paralel, o halde Kıyı Ege’den birazcık uzaklaşıp içerilere girelim ve bakalım Afyonkarahisar sofralarında neler var. Bir kere, Afyon deyince akla pek çok yemek isminin gelmesi, bu kentin yemek kültürünün ne kadar gelişmiş olduğunu gösterir. Sucuk, kaymak, lokum, kaymaklı şeker, haşhaş... Bütün bu yiyecekler ve malzemeler Afyonkarahisar’la özdeşleşmiş durumdadır. Afyon mutfağının bu kadar zengin olmasının bir nedeni de Azeriler, Çerkezler ve Türkmenlerin kentin kültürüne ve yemeklerine yaptığı katkıdır. Her zaman dediğim gibi, kültürel ve etnik zenginlik demek zengin mutfak demektir.
Patlıcanlı börekitas
Malzeme listesi
Hamuru için;
1/2 su bardağı sıvıyağ
50 gr yumuşak margarin
3 yemek kaşığı ılık su
2 yemek kaşığı sirke
2 çay kaşığı tuz
3 yemek kaşığı rendelenmiş taze kaşar peyniri
3 su bardağı un
İç harcı için;
4 adet orta boy patlıcan
1 çay kaşığı tuz, karabiber
4 yemek kaşığı rendelenmiş taze kaşar peyniri
ayrıca 2 yemek kaşığı susam
2 yemek kaşığı çörekotu
1 adet yumurtanın sarısı
Sıvıyağ ve oda sıcaklığında yumuşamış margarini derin bir kaba aktarın. Üzerine sirkeyi ekleyip tuzu serpin. 3 yemek kaşığı rendelenmiş taze kaşar peynirini de aktardıktan sonra unu azar azar ilave edin. Karışımı malzemeler iyice karışıncaya ve kulak memesinden daha yumuşak ve ele yapışmayan bir hamur elde edinceye kadar yoğurun. Hamuru buzdolabında en az 1 saat dinlendirin. Diğer taraftan, iç harcını hazırlamak için; patlıcanları kabuklarını soymadan, yumuşayıncaya kadar ocakta ya da fırında çevirerek közleyin. Sap kısımlarından başlayarak kabuklarını soyup doğrama tahtası üzerinde çok ince parçalar halinde dilimledikten sonra derin bir kaba aktarın. Üzerine tuz ve karabiberi serpip 4 yemek kaşığı rendelenmiş peyniri de ekledikten sonra çatalla iyice ezin. Hazırladığınız iç harcını bir kenarda bekletin. Dinlenen hamuru buzdolabından çıkarın. Ceviz büyüklüğünde parçalar kopararak parçaları çay bardağı yardımıyla kesin (5-6 santim çapında yuvarlak hamurlar hazırlayın). Yuvarlak hamurların üzerine patlıcanlı harçtan birer tatlı kaşığı kadar koyarak D şeklinde kapatıp bastırarak uçlarını yapıştırın. Hazırladığınız "börekitas" poğaçalarını yağlanmış fırın tepsisine aralıklı olarak yerleştirin. Üzerlerine çırpılmış yumurta sarısı sürüp susam veya çörekotu serpiştirin. Börekitasları 5 dakika önceden 175 dereceye ayarladığınız fırında üzerleri altın sarısı oluncaya kadar, 25 dakika kadar pişirip çıkarın. Soğudukça sertleşen poğaçaları servise sunun. İsterseniz aynı hamurdan yuvarlak ya da burgu kurabiyeler de hazırlayabilirsiniz.
Doğum günü kurabiyeleri
Malzeme listesi
Hamuru için;
250 gr yumuşamış margarin
1 su bardağı pudra şekeri
1 adet yumurtanın sarısı
4 su bardağı un
Renkli hamur için;
2 yemek kaşığı toz jöle
4 yemek kaşığı ılık su
1 yemek kaşığı limon suyu
1 yemek kaşığı sıvıyağ
1 su bardağı pudra şekeri
2 su bardağı mısır nişastası
Renkli gıda boyaları
Renkli hamurları hazırlamak için; toz jöleyi derin bir kaba aktarın. Üzerine ılık suyu ekleyip çatalla çırparak jöleyi eritin. Limon suyu ve sıvıyağı da ilave edip pudra şekeri ve nişastayı da katın. Sert bir hamur elde edinceye kadar yoğurun. Hamuru temiz bir buzdolabı poşetine koyarak buzdolabında bir gece bekletin. Ertesi gün buzdolabından çıkardığınız hamurdan mandalina büyüklüğünde parçalar koparıp parçaların her birinin içine değişik renkli gıda boyalarından çay kaşığının ucuyla koyarak yoğurun. Yoğurma işlemini boyaları hamurlara iyice yedirinceye kadar sürdürün. Bu renkli hamurdan şekilli hamurlar hazırlayın ve kurabiyelerin üzerine yapıştırmak için kenarda bekletin. Diğer taraftan kurabiye hamurunu hazırlamak için; oda sıcaklığında yumuşamış margarini derin bir kaba koyun. Üzerine oda sıcaklığında bekleyen yumurtanın sarısını katın. Pudra şekerini ilave ettikten sonra unu da yavaş yavaş eklemeye başlayın. Karışımı, yumuşak bir hamur elde edinceye kadar yoğurduktan sonra oda sıcaklığında 1 saat kadar bekletin. Hamuru tezgahın üzerinde merdane yardımıyla 1 santim kalınlığında açın. Hamurdan şekilli kurabiye kalıpları yardımıyla parçalar çıkarın ve fırın kağıdı serilmiş tepsiye aralıklı olarak yerleştirin. Kurabiyeleri 5 dakika önceden 175 dereceye ayarladığınız fırında üzerleri beyaz kalacak şekilde 15 dakika pişirip çıkarın. Soğumalarını bekleyip renkli hamurlarla süsleyerek servise sunun.
Yazının Devamını Oku 
2 Haziran 2008
Gazetelerde okuyoruz hani, "Bilmem kimin ayaklarına, bilmem kaç şişe şampanya patlatıldı. " Böyle haberleri okuduğumda aklıma, insanın isterse hemen her şeyi görgüsüzlük malzemesi yapabileceği geliyor. Şampanyayı düşününce aklıma gelen bir hikáye daha var. II. Dünya Savaşı’nın hemen öncesinde Times gazetesinden bir muhabir, Churchill’e kahvaltıda şampanya içmesiyle ilgili bir soru sorduğunda, Churchill yüzünde büyük bir şaşkınlık ifadesiyle "Herkes içmiyor mu?" der. Biri şampanyayı abartan, diğeri küçümseyen iki hikáyeyi boşuna anlatmadık tabii. Şimdi biraz şampanyadan bahsedelim mi, ne dersiniz?
Şampanya köpüklü bir şaraptır aslında ama sanıldığı gibi, bütün köpüklü şaraplara şampanya denmez. Fransa’da Paris yakınlarında bir bölgede imal edilen köpüklü şaraplara üretildiği yerden dolayı şampanya denmiş ve daha sonra üretilen bütün köpüklü şaraplar bu adla anılmaya başlamıştır.
Köpüklü şarapları da ikiye ayırabiliriz aslında. Biri doğal olarak köpüklü üretilen doğal köpüklü şaraplardır ki şampanya olarak anılanlar işte bunlardır. Diğeri ise yapay köpüklü şaraplardır. İkinci gruba yapay denmesinin nedeniyse, köpüklerinin üretim sırasında eklenen karbondioksit sayesinde oluşmasıdır. Şampanyayı ilk yapansa 17. yüzyılda yaşamış olan bir manastır keşişi olan Dom Pierre Perignon’dır ama ondan yüzyıl kadar sonra ölen banker kocasının servetini şampanyanın geliştirilmesine harcamış olan Barbara Nicole Ponsardin’in adını anmak gerekir.
Elbette ki doğal köpüklü şarabı üretebilen tek ülke Fransa değildir. İspanyolar, Almanlar ve İtalyanlar da ürettikleri köpüklü şaraplarla Fransızlar’a rakip olmaya adaydır. Bize gelince, bizim doğal köpüklü şarabımız Kavaklıdere firması imzalı "Altın Köpük"tür.
Peki, diyelim ki bir şişe şampanyanız var ve çok özel bir gün geldi şampanyanızı açmak için. Yarıya kadar buz ve su koyduğunuz kovada 20 ya da 30 dakika bekleterek ideal sıcaklığa, yani yedi dereceye getirdiniz şampanyanızı. Çünkü şarapların hiçbirinin buzlukta soğutulmadığını ve sıfır derecenin altındaki sıcaklığın şarapları kırdığını biliyorsunuz. Şampanyayı kovadan çıkardınız ve şampanyaya has özel açma tekniğini bildiğiniz için de şişeyi kazasız belasız açtınız. Özel şampanya bardaklarına ideal açıyla koyduğunuz şampanyayı özel konuklarınıza ikram ettiniz.
İşte bu kadar basit. Yani öyle sallayarak fışkırtmaya ya da ayaklara dökmeye gerek yok, şampanyanın tadını çıkarmak için.
Süzme patates çorbası
8 kişilik
Hazırlama süresi 20 dakika
Pişirme süresi
20 dakika
Malzeme listesi
á 5 adet orta boy patates
á 1 adet orta boy kuru soğan
á 10 su bardağı et ya da tavuk suyu
á 1 yemek kaşığı bitkisel margarin
á 2 çay kaşığı tuz, karabiber
Terbiye sosu için;
á 2 su bardağı süt
á 2 adet yumurtanın sarısı
á 2 çay kaşığı kırmız pul biber
YAPILIŞI: Patatesleri soyup yıkadıktan sonra rendenin iri tarafıyla rendeleyerek orta boy bir tencereye aktarın. Üzerine rendelediğiniz soğanları ve margarini ilave edip orta ısılı ateşte, tahta bir kaşıkla sürekli karıştırarak 5 dakika kadar kavurun. Üzerine ılık ya da sıcak haldeki et ya da tavuk suyunu ekleyip tuz ve karabiberi serpin. Orta ısılı ateşte, ara sıra karıştırarak kaynayıncaya kadar pişirin. Çorba kaynamaya başladıktan 5 dakika sonra ocaktan alıp, patatesleri el blenderi yardımıyla iyice ezin. (blenderiniz yoksa ezme işlemi için mutfak robotu da kullanabilirsiniz) Diğer taraftan, terbiye sosunu hazırlamak için; yumurta sarılarını derin bir kaba aktarıp tel bir çırpacak ya da çatal yardımıyla çırpın. Üzerine sütü ekleyip çırpmaya devam edin. Hazırladığınız karışımı azar azar ve çorbayı sürekli karıştırarak çorbanın üzerine ekleyin. Orta ısılı ateşte, sürekli karıştırarak kaynayıncaya kadar pişirin. Kaynayan çorbayı ocaktan alıp üzerine kırmızı biberi serpiştirin.
İsterseniz rendelenmiş taze kaşar peyniri ve kıtır ekmeği de çorbanın üzerine ekleyip, sıcak sıcak servise sunun.
Sebzeli ev döneri
4 kişilik
Hazırlama süresi 20 dakika
Pişirme süresi
15 dakika
Malzeme listesi
á 4 adet dana biftek
á 200 gr orta yağlı kıyma
á 2 adet büyük boy yeşil dolmalık biber
á 1 çay kaşığı tuz, karabiber
YAPILIŞI: Biftekleri bir et döveceğiyle iyice döverek yarım santim olacak kadar inceltin. İsterseniz, bu işlemi kasabınıza da yaptırabilirsiniz. Diğer taraftan, kıymayı derin bir kaba aktarıp tuz ve karabiberi serperek birkaç dakika yoğurun. Dolmalık biberlerin saplarını ayırıp çekirdeklerini ayıklayarak yıkayın ve uzunlamasına ikiye bölün. Dönerin hazırlanması için; büyük boy buzdolabı poşetini veya 50 santim boyunda streç filmi mutfak tezgahına serin. Üzerine, bifteklerden birini yerleştirip kıymanın üçte birini bifteğin üzerine serin ve dolmalık biberin iki parçasını yan yana yerleştirin. Malzemelerin kalan kısmına da aynı işlemleri uygulayıp dördüncü bifteği en üste yerleştirdikten sonra, naylonun kenarlarını kapatarak sıkıca sarın. Hazırlanan bu et paketini buzdolabının derin dondurucusunda en az 4-5 saat bekletip donmasını sağlayın. Pişireceğiniz zaman paketin üzerindeki naylonu sıyırıp çıkardıktan sonra, yaklaşık 10 dakika bekleyin ve çok keskin bir bıçakla ince dilimlere ayırın. Et dilimlerini, fındık büyüklüğünde yağ koyduğunuz teflon tavada önlü arkalı kızartın. Lavaş ekmeğiyle dürüm yaparak veya pilav, patates kızartması eşliğinde servise sunun.
Yazının Devamını Oku 
31 Mayıs 2008
"Her gün bir yerden göçmek ne iyi. Her gün bir yere konmak ne güzel." Bu satırları okuyunca Konya’dan bahsedeceğimizi anladınız değil mi? Evet, Mevlana ve Konya özdeşleşmiş gibidir. Büyük alimin hayatını bilenler yukarıdaki satırları daha bir anlamlı bulmuşlardır şüphesiz. Çünkü o, çeşitli nedenlerden dolayı, 22 yaşında bir gençken babasıyla birlikte geldiği Konya’dan defalarca ayrılmış, yani bol bol göçmüş ve konmuş biridir. Konya, Selçuklu Devleti’ne yıllarca başkentlik yapmış bir kent olarak bu medeniyetin kültüründen nasibini fazlasıyla almıştır. Kent mutfaklarında yapılan en önemli yemekler hálá Selçuklu kökenlidir ve hemen hiç bozulmadan günümüze kadar gelmiştir. Toyga çorbası, bamya çorbası, etli pilav ve helvalar gidilen davetlerde önünüze gelecek belli başlı yemeklerden bazıları.
Hazır "davet" demişken, her tür davette misafire çok önem verildiğini ve bu sofralar için yapılan yemeklerin Konya mutfak kültüründe kapladığı yeri söylemezsek olmaz. Bir kere, tutmaç çorbasıyla başlar bu ziyafetler. Sonra sofraya etli pilav gelir ve yemek şöyle devam eder: İrmik helvası, bamya çorbası, pilav, zerde ve hoşaf. İnanılmaz değil mi? İnsan bu mönüye bakıp "Nasıl yiyorlar bu kadar yemeği" diye düşünmeden edemiyor. Ancak Konya’yı ziyaret edip de bu yemeklerden tattığınızda anlıyorsunuz onların bu iştah durumunu.
Konya’da bir süre yaşamış olanlar bilirler, Konya insanı yemeklerinde zeytinyağını yok denecek kadar az kullanır ve bu yüzden de sadece Konya’da değil, tüm İç Anadolu Bölgesi’nde kolesterol yüksekliği ve kalp hastalıklarından şikayet edenlerin sayısı çoktur. Konyalılar, kentleşme bu kadar yaygın değilken ve halkın hemen tamamı tarımla uğraşırken enerji sağlamak için yağlı ve etli yiyecekler yiyorlarmış. Ancak yaşam şekilleri değişmesine rağmen beslenme biçimleri pek değişikliğe uğramamış. Konya ve çevresinin mutfağı yukarıda bahsettiğimiz birkaç yemekle sınırlı değil elbette. Konya’yı bir kere ziyaret edin ve görün davet denen şeyin çok önemli olduğunu.
Baharatlı puf böreği
6 kişilik
Hazırlama süresi 30 dakika
Pişirme süresi
20 dakika
Malzeme listesi
á 1/2 su bardağı ılık su
á 1 çay kaşığı tuz, karabiber
á 1 çay kaşığı kuru kekik, nane
á 2 adet yumurta (Oda sıcaklığında beklemiş olmalı)
á 1 paket kabartma tozu
á 3 su bardağı un
KIZARTMAK İÇİN
á 1 çay bardağı sıvıyağ
Öncelikle, ılık suyun içine; tuz, karabiber, kuru nane ve kekiği katarak iyice karıştırın. Bu karışımı derin bir kaba aktarın. Üzerine yumurtaları kırıp kabartma tozunu ekleyerek elinizle karıştırın. Unu yavaş yavaş ilave ederek yoğurmaya başlayın. Kulak memesi yumuşaklığına getirdiğiniz hamuru 20-30 dakika dinlendirin. Daha sonra, hamuru ikiye bölün. Hafif unlanmış tezgahın üzerinde 0,5 mm kalınlığında iki yufka açın. Hamuru rulo yardımıyla ya da bıçakla baklava şeklinde kesin ve kızgın sıvı yağda önlü arkalı kızartın. Sıcak veya ılık olarak servise sunun.
Vişneli Alman turtası
8 kişilik
Hazırlama süresi 20 dakika
Pişirme süresi
35 dakika
Malzeme listesi
á 2 yemek kaşığı nişasta
á 1 su bardağı su
á 4 yemek kaşığı tozşeker
á 2 su bardağı dondurulmuş vişne
Tart hamuru için
á 125 gr margarin (Oda sıcaklığında beklemiş olmalı)
á 100 gr pudra şekeri
á1 adet yumurta (Oda sıcaklığında beklemiş olmalı)
á 1 paket kabartma tozu
á 1 paket vanilya
á 250 gr un
Öncelikle, tart hamuru hazırlamak için; yumuşamış margarin, pudra şekeri ve yumurtayı derin bir kapta karıştırın. Vanilyayı ve kabartma tozunu ilave edin. Unu da azar azar ekleyerek, kulak memesi yumuşaklığında bir hamur elde edinceye kadar yoğurup, 20 dakika kadar dinlendirin. Bu arada, 25-30 santim çapında, kenarları yüksek, mümkünse kelepçeli bir kabı yağlayın. Dinlenen hamuru, kenarlarını en az iki parmak yükselterek ortası havuz olacak şekilde kalıba yayın. 175 dereceye ayarlı fırında 30-35 dakika pişirip fırından alın.
İç harcını hazırlamak için; nişasta, toz şeker ve 1 su bardağı suyu çukur bir kapta iyice karıştırın. İki su bardağı dondurulmuş vişnenin çözülmesini bekleyip üzerine ekleyerek orta ısılı ateşin üzerine oturtun. Sürekli karıştırarak, katılaşıp, muhallebi kıvamına gelinceye kadar pişirin. Kaynamaya başladıktan 2-3 dakika sonra ocaktan alıp, soğumaya bırakın. Fırından çıkıp ılınmış tartın ortasındaki çukurluğa, soğuyan vişneli harcı kaşıkla yerleştirin. Buzdolabında en az 2-3 saat bekletin. Servise sunmadan önce üzerine pudra şekeri serpip, ikram edebilirsiniz.
Yazının Devamını Oku 
30 Mayıs 2008
Yazın yaklaşmasıyla birlikte pek çoğumuz kışın kalın giyecekler altında sakladığımız fazla kilolarımızdan kurtulmaya çalışıyoruz. Kulaktan kulağa dolaşan "mucize" rejimler, sihirli karışımlar, daha önce yalnızca adını duyduğumuz şifalı bitkiler... Üstelik son zamanlarda bu şifalı bitkiler pek moda oldu. Birileri kullanmaya başlamaya görsün, daha ne olduğunu bile anlamadan biz de en yakın aktara gidip alıveriyoruz aynı şeyi. Binlerce yıldır bilinen, çok miktarda Omega 3 içeren, mide, bağırsak hastalıklarına iyi gelen ve zayıflamayı kolaylaştırıcı etkisi bulunan keten tohumu da son zamanlarda pek moda olan şifalılar arasındaki yerini aldı.
Keten tohumundan elde edilen yağsa, bağırsakları çalıştırırcı, temizleyici ve iç organların yüzeylerini rahatlatıcı etkiye sahip. Ayrıca keten tohumu tokluk hissi vererek acıkmayı da geciktiriyor. İçerdiği östrojen miktarı da menopoz dönemindeki kadınların imdadına koşup bu dönemi daha rahat geçirmelerine yardımcı oluyor. Kısacası, keten tohumu ve ondan yapılan yağ pek yararlı.
Pek çok yararı olduğunu inkar edemeyiz elbette. Ama hakkında araştırma yapmadan, ezbere tükettiğimiz şeyler, eğer gerektiği gibi kullanılmazsa yarardan çok zarara neden olabiliyor. Uzmanlar omega bakımından zengin olan keten tohumunun sarı renkte olduğunu, bu yüzden de pek çoğumuzun aktarlardan ezbere aldığı tohumların aslında kuş yeminden farklı olmadığını söylüyorlar. Kansere karşı şifa niteliğiyle bol bol tükettiğimiz keten tohumu ile ilgili Alman doktor Joanna Budwig’in söyledikleri ise çok dikkat çekici: "Keten tohumu ve özellikle yağı mutlaka taze tüketilmeli, dondurucu ya da buzdolabında - 7 derecede muhafaza edilmeli, soğuk zincirle dağıtılmalıdır. Aksi takdirde çabuk bozulur ve içinde, tüketildiğinde kansere yol açabilecek zararlı maddeler üremeye başlar!"
Ayrıca içerdiği östrojen sebebiyle menopoz sıkıntılarını azaltan keten tohumu, yine içeriğinde bulundurduğu aynı madde dolayısı ile prostat kanserinin yayılmasına neden olabiliyor.
Diyelim ki, tarife uygun gerçek keten tohumunu buldunuz ve bu keten tohumunun size gelinceye kadar uygun koşullarda saklandığından eminsiniz. Bu şartlar söz konusuysa bile, keten tohumunu öyle kafanıza göre almamanız gerekiyor. Her şey için geçerli olduğu gibi, keten tohumunun da aşırı kullanımının sakıncaları var. Kısacası, siz siz olun, uzmana danışmadan kase kase keten tohumu yemeyin.
Sebzeli Oruk Çorbası
Malzeme listesi
á 1/2 ufak boy ince yeşil dolmalık kabak
á 1/2 ufak boy ince havuç
á 3,5 su bardağı et veya tavuk suyu
á 1 çay kaşığı tereyağı
á 1 tatlı kaşığı zeytinyağı
Bulgur köftesi için;
á 1/2 su bardağı ince bulgur
á 1/2 su bardağı sıcak su (kaynar olmasın)
á 1 adet yumurta
á 1 yemek kaşığı un
á 1 yemek kaşığı rendelenmiş kuru soğan
á 1/2 çay kaşığı tuz, karabiber, kuru nane
Önce bulguru sıcak suyla ıslatıp, 10 dakika kabartın. Un, yumurta, rende kuru soğan, tuz, biber ve naneyi katıp yoğurun. Elinizi suyla ıslatarak minik mekik köfteler yapıp, tabağa dizin. Yağı eritip, kibrit çöpü ya da tavla zarı doğranmış kabak ve havuçları ekleyerek, 1 dakika kadar kavurun. Üzerine 3,5 su bardağı et veya tavuk suyunu ekleyip, kaynamaya bırakın. Su kaynayınca, bulgur köftelerini ekleyip, 7-8 dakika daha pişirip, ocaktan alın. İsterseniz içine çay kaşığının ucuyla dövülmüş sarmısak ve yine çay kaşığı ucuyla kuru nane, 1 çay kaşığı limon suyu ilave edip, lezzetlendirebilirsiniz.
Kakaolu pasta
Malzeme listesi
á 4 adet yumurta (oda sıcaklığında)
á 2 su bardağı toz şeker
á 1 su bardağı sıvıyağı
á 1 su bardağı süt
á 4-5 çay kaşığı kakao
á 2 su bardağı un
á 1 paket kabartma tozu
á 1 paket vanilya
Üzeri için
á 1 paket kakaolu hazır puding
á 1 yemek kaşığı dolusu kakao
á 2 su bardağı süt
á çiçek şeklinde gofretler
12 kişilik
Hazırlama süresi 20 dakika
Pişirme süresi
35-40 dakika
Öncelikle, derin bir kabın içinde; oda sıcaklığındaki yumurtalar ve toz şekeri, köpük köpük oluncaya kadar, 2-3 dakika çırpın. Sıvıyağ, süt ve kakaoyu ekleyip 4-5 dakika daha çırpın. Şimdi bu karışımdan 1 su bardağı kadarını alıp, bir tarafta bekletin. Kalan kek hamurunun içine kabartma tozu, vanilya ve unu yavaş yavaş ekleyin. Tekrar çırparak tüm kek harcını iyice karıştırıp iyice yağlanmış, 25-30 santimetre çapındaki kek kalıbına aktarın. 5 dakika önceden 175 dereceye ayarlanmış fırında 35-40 dakika pişirip çıkarın. Üzerine sıcakken ayırdığınız kek harcından döküp, çekmesini bekleyin. Kekin soğumasını beklerken başka bir tarafta üzeri için; kakaolu puding, kakao ve sütü orta boy bir tencereye aktarın.
Orta ateşte sürekli karıştırarak, katılaşıp koyulaşıncaya dek pişirin. Kaynamaya başlayınca ocaktan alın. Kakaolu sosu, mikserle ya da el blendırıyla çırpıp, pürüzsüz hale getirin. Son olarak, kekin üzerine bu ılık kakaolu sosu düzgünce sürün. Üzerine çiçek şeklindeki gofretlerle süsleyip servise sunun.
Yazının Devamını Oku 
29 Mayıs 2008
Bu köşede daha önce Antalya mutfağından bahsettik mi hatırlamıyorum. Şimdi Antalya merkezli bir Akdeniz mutfağı turu yapalım diyorum, ne dersiniz? Antalya, Toroslar’la, Akdeniz arasına yerleşmiştir ve tahmin edileceği üzere bu yerleşim onun mutfağını çok etkilemiştir. Yani, Yörük mutfağıyla Akdeniz mutfağının uyumlu bir birlikteliği söz konusudur. Ayrıca Antalyalılar etraflarında yemeklerine yakışacak malzeme arayıp bulmuşlar ve Arap mutfağından tahini ve sarmısağı yemeklerinin vazgeçilmez parçası yapmışlardır.
Mutfak kültürü araştırmacısı Gökçen Adar, "Dünyada zeytin, buğday ve üzümün bir arada oluşturduğu yemek kültürü sadece Akdeniz’de vardır, zeytin; zeytinyağı ile lezzeti, buğday; hamur ile doyumu, üzüm; suyu ile keyfi sağlar" demiştir ve doğrudur da söyledikleri. Doğusundan batısına kadar Akdeniz mutfağı tadılmaya değer yemeklerle bezenmiştir ve bu zengin mutfağı da iklimine, tarihine ve coğrafik yapısına borçludur. Bir kere Akdeniz’in kıyı kesimine yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlı olan tipik Akdeniz iklimi hakimdir. İçerlere ve Torosların eteklerine gidildiğindeyse kışlar sertleşmeye başlar çünkü artık kara ikliminin etkisi görülür.
Nasıl ki, Akdeniz ve dağ sözcükleri bir arada anıldığında akla Toroslar geliyor, bölgedeki ovalar düşünüldüğünde de Çukurova düşüverir zihinlere. Ve Çukurova dendiğinde de pamuk. Yukarıda belirttiğimiz coğrafi özelliklerin bir sonucu olarak bölge portakal, limon ve mandalina ağaçlarıyla, yerfıstığı tarlalarıyla, özellikle Anamur ve çevresinde muz ve sebze seralarıyla bezenmiştir. Yemeğe düşkünseniz turistik amaçlı gittiğiniz Akdeniz beldelerinde değişik tatlar tatmışsınızdır ve biliyorsunuzdur hangi ilde hangi yemeğin lezzetiyle yenebileceğini. Ama daha önce yapmadıysanız, tam zamanı lezzeti ön plana çıkaran bir Akdeniz turu yapmanın.
Sebzeli Çin pilavı
Malzeme listesi
á 2 su bardağı baldo pirinç
(veya evinizdeki herhangi bir pirinç türü)
á 5 su bardağı ılık su
á 3 yemek kaşığı sirke
Sebze harcı için;
á 4 yemek kaşığı ayçiçek yağı
á 2 diş sarmısak
á 2 adet orta boy kuru soğan
á 2 tatlı kaşığı nişasta (Buğday ya da mısır olabilir.)
á 2 adet orta boy havuç
á 1 adet orta boy kabak
á 3 yemek kaşığı soya sosu
Öncelikle, pirinci yıkadıktan sonra süzüp orta boy bir tencereye koyun. Üzerine ılık su ve sirkeyi ekleyip orta ateşin üzerinde haşlanmaya bırakın. Eğer evinizde buharlı pişirme tenceresi varsa, pirinci buharda da pişirebilirsiniz. Diğer taraftan, sebze harcı için, derin bir tavada ayçiçek yağını kızdırın. Dövülmüş sarımsakları, soyup uzunlamasına doğradığınız soğanları ekleyip 2-3 dakika kavurun. Uzun uzun dilimlediğiniz havuçları da hemen ekleyip 2-3 dakika daha karıştırarak pişirin. Uzunlamasına 0,5 cm kalınlığında dilimlediğiniz kabakları da ilave ederek 2-3 dakika daha kavurun. Son olarak, soya sosunu ekleyip nişastayı ve toz şekeri serpiştirin. Yüksek ısılı ateşte 4-5 dakika karıştırarak soteleyip ocaktan alın. Haşladığınız pilavı süzün. Birkaç kez soğuk sudan geçirerek nişastasını akıtın. Hazırladığınız sebzeli harcın içine, süzdüğünüz pilavı ilave edip karıştırdıktan sonra sıcak veya ılık olarak servise sunun.
Baharatlı balkabağı çorbası
Malzeme listesi
á 1 adet büyük boy kuru soğan
(Portakal büyüklüğünde)
á 1 adet orta boy havuç
á 2 diş sarmısak
á 2 dilim soyulmuş balkabağı
(Kavun dilimi boyutlarında)
á 2 adet kuru defne yaprağı
á 4 yemek kaşığı zeytinyağı
á 1 çay kaşığı tuz, karabiber
á 1/2 çay kaşığı kimyon
á 5 su bardağı tavuk suyu
á 2 su bardağı ılık su
Üzeri için
á 1/2 su bardağı dolusu hazır süt kreması
Öncelikle, kuru soğanı soyup yemeklik doğrayın. Havucu soyup, iri kuşbaşı et formunda dilimleyin. Diğer taraftan, kabukları soyulup, çekirdekleri ayıklanmış iki dilim ince balkabağını da iri kuşbaşı et formunda doğrayın. Sarımsakları dövüp, bir kenarda bekletin. Şimdi geniş bir tencereye, zeytinyağıyla beraber kuru soğan, havuç ve dövülmüş sarmısakları aktarın. Orta ısıdaki ateşin üzerinde sürekli karıştırarak 5 dakika kadar kavurun. Üzerine, doğranmış balkabakları ve defne yaprağını hemen ekleyerek, 7-8 dakika, ara sıra karıştırarak, sebzeler hafifçe yumuşayıncaya kadar pişirin. Son olarak, tavuk suyu, ılık su, tuz, karabiber ve kimyonu tencereye ekleyin. Eğer tavuk suyunuz yoksa 7 bardak sıcak suyla beraber 1 veya 2 adet tavuk suyu tableti kullanabilirsiniz. Orta ısılı ateşte, ara sıra karıştırarak 30-35 dakika pişirin. Ocaktan alınca içindeki defne yapraklarını çıkarın. Çorba henüz sıcakken el blendırıyla ya da mutfak robotuyla ezerek püre haline getirin. Servise sunmadan önce içine hazır süt kremasını ekleyip ısıtarak sıcak hale getirin. İsterseniz üzerine kırmızı pul biber gezdirip, servise sunun.
Yazının Devamını Oku 
28 Mayıs 2008
Öğlen yemeklerinde ne yiyorsunuz? Çalışıyorsanız ve dolayısıyla da öğlen yemeği için daima pek az vaktiniz varsa, bu soruya verdiğiniz cevap, hamburger, dürüm, patates kızartması, döner gibi çabuk sipariş edilen ve çabucak yenen yemekler olacaktır. Oysa, özellikle iş yerlerinin çok olduğu semtlerde mutlaka bir esnaf lokantası olsa ne kadar da güzel olurdu. Zaten eskiden böyleydi. Henüz işyerleri şehir merkezinden koparılmadan ve plazalar yapılmadan önce, işyerlerinin bulunduğu semtlerde esnaf lokantaları bulunurdu. Öğlen yemeğine evine gidemeyen esnaf, karnını bu güzel şirin mekanlarda doyururdu. Bu lokantalarda patron ve işçi yan yana yemek yer, sohbet ederdi. Esnaf lokantalarının en önemli özelliklerinden biri de o gün çıkan yemeklerin gün içinde mutlaka tüketiliyor olmasıydı ve bu özelliğiyle esnaf lokantalarında sürekli taze yemek bulunurdu. Lokantaların temizliğinden ise bahsetmeye bile gerek yok zaten, dediğimiz gibi esnafın öğlen saatlerinde evi gibi kullandığı yerlerdi buralar. Esnafın her gün gidip yemek yediği yerler olması nedeniyle de uygun fiyatlıydılar. Çevrede çalışanların çoğu bu lokantaları tercih ettiğinden lokantaya giren hemen herkes birbirini tanır ve yenen yemeğe sohbet eşlik ederdi.
Yazının başından beri di’li geçmiş zaman kullandığımıza bakmayın. Esnaf lokantaları, sayıları büyük ölçüde azalmasına rağmen, hálá varlıklarını sürdürüyorlar. Hatta verdikleri hizmet o kadar iyi ki bu lokantaların, artık esnaf harici müşteriye de hitap ediyor ve örneğin "İstanbul’un en iyi lokantaları" dendiğinde de akla geliyorlar. İşte bu "meşhur" lardan biridir Üsküdar’ın göbeğindeki Kanaat. Bilmiyorum Kanaat’ta yemek yediniz mi hiç, ama Üsküdar’a gelen yabancı turistlerin bile mutlaka uğradığı bu mekan, yaklaşık 200 çeşit lezzetli yemeği ve doyulmaz atmosferi ile pek çok yemek meraklısı gibi benim de favorilerim arasında. Et yemeklerinden zeytinyağlılara, dondurmadan tatlıya pek çok çeşitle tam bir lezzet cenneti olan Kanaat’ın temelleri 1933’te atılmış. Nesilden nesle geçerken kaliteden hiç ödün vermemiş olan lokantanın ilk sahiplerinden olan Vahdettin Kargılı aslında bir dondurmacıymış. Belki de bu yüzden Kanaat denince akla, yıllardan beri aynı titizlikle yapılan meşhur dondurması geliyor. E, bu kadar laftan sonra siz de bir esnaf lokantasına gider ve sıcak atmosfer eşliğinde bir öğlen yemeği yersiniz herhalde.
Tavuklu krep sarması
Malzeme listesi
Krep için;
á 1 su bardağı un
á 3 adet yumurta (Oda sıcaklığında beklemiş olmalı.)
á 1 yemek kaşığı zeytinyağı
á 1 su bardağı süt
á 1 çay kaşığı tuz
á ayrıca 2 emek kaşığı sıvıyağ
İç harcı için;
á 2 adet tavuk göğüs eti
á 4 yemek kaşığı zeytinyağı
á 1/2 su bardağı hazır süt kreması (100 ml)
á 1 tepeleme yemek kaşığı un
á 1 çay kaşığı tuz, karabiber
Yumurta, un, süt, zeytinyağı ve tuzu derin bir cam kaba aktarıp karıştırın. Malzemeler iyice karışıncaya kadar çırpıp koyu ayran kıvamına getirin. Üzerini alüminyum folyo ya da temiz bir naylon poşetle kapatarak oda sıcaklığında 30 dakika kadar bekletin. Ölçü olarak Türk kahvesi fincanı kullanın. Krep tavasını ya da orta boy bir teflon tavaya 2 yemek kaşığı sıvıyağı koyup kızdırın. Hazırladığınız krep hamurundan bir fincan kadar alıp teflon tavaya aktarın. Yaklaşık 12 adet krebi tavaya arada sırada 2 tatlı kaşığı sıvıyağ koyarak pişirin. Pişridiğiniz krepleri bir tabağa üst üste yerleştirin. Diğer taraftan, iç harcını hazırlamak için; tavuk göğüs etini neredeyse tavla zarı büyüklüğünde olacak şekilde doğrayın. Diğer taraftan, zeytinyağını orta boy bir teflon tavaya aktarıp orta ısılı ateşte kızdırın.
Tavuk etlerini kızgın yağa aktarıp ocağın ısısını yükseltin. Tahta bir kaşıkla sürekli karıştırarak 3-4 dakika kadar kavurun. Tuz ve karabiberi serpip unu da kattıktan sonra beşer dakika daha kavurun. Üzerine hazır süt kremasını ve 1 su bardağı sıcak suyu (et ya da tavuk suyu da kullanabilirsiniz) ilave edip tekrar karıştırın. Ocağın altını kısıp yemeği kısık ateşte arada sırada karıştırarak tavuk eti iyice yumuşayıncaya kadar, 15-20 dakika pişirin. Ocaktan alıp biraz ılık hale gelmesini bekledikten sonra tabakta beklemekte olan kreplerin aralarına yerleştirin. Üçgen şeklinde katlayarak ya da rulo yaparak ve ılık halde servise sunun.
Hindistancevizli mozaik pasta
Malzeme listesi
á 25 adet pötibör bisküvi
á 125 gr bitkisel margarin
á 4 tepeleme yemek kaşığı pudra şekeri
á 4 tepeleme yemek kaşığı kakao
á 3 adet yumurtanın sarısı
á 1/2 su bardağı süt
á 1/2 su bardağı iri dövülmüş fındık içi
á 1 paket vanilya
Üzeri için
á 2-3 yemek kaşığı hindistancevizi
Bisküvileri elinizle kırarak tavla zarı büyüklüğünde parçalara ayırın ve derin bir kaba koyun. Diğer taraftan, margarini bir tavada eritip hemen ocaktan alın. Ilık hale gelmesini bekleyip mutfak robotuna aktarın. Üzerine yumurta sarılarını, pudra şekerini, sütü ve kakaoyu ekleyin. Son olarak, vanilyayı ilave edip robotu çalıştırın. Birkaç dakika çektiğiniz koyu kıvamlı çikolata sosunu ufalanmış bisküvilerin üzerine aktarıp iyice karıştırın. Üzerine iri çekilmiş fındığı ilave edip tekrar karıştırın. Hazırladığınız karışımı temiz bir poşete veya yağlı kağıda sararak 10 santim yüksekliğinde bir piramit elde edecek biçimde şekil verin. Pastayı buzdolabının derin dondurucusunda bir gece bekletip çıkarın. Üzerindeki naylonu ya da kağıdını çıkarıp 1 santim kalınlığında dilimleyin. Üzerine hindistan cevizini serpiştirip servise sunun.
Yazının Devamını Oku 