Paylaş
Belgrad Ormanı adını bir zamanlar bölgede kurulu olan Belgrad Köyü’nden alıyor. Köyün adıysa Kanuni Sultan Süleyman’ın 1521’de, günümüzde Sırbistan’ın başkenti olan Belgrad’ı aldıktan sonra buraya getirdiği ve şehrin su dağıtım sisteminin sorumluluğunu verdiği göçmenlerden gelmiş. 18’inci yüzyılda bazı yabancı büyükelçilikler yazlıklarını köy civarında inşa etmişler. Leydi Mary Wortley Montagu, diplomat eşiyle beraber 1717’de birkaç gününü ormanda geçirmiş. “Burası, cennet tarlaları tanımına mükemmel uyan bir yer” diye bahsettiği bu ziyaretini ‘Türk Sefareti Mektupları’ isimli kitabında ölümsüzleştirmiş. 19’uncu yüzyılda yazlıklar Tarabya ve Büyükdere kıyılarına taşınınca, Belgrad Köyü küçülmeye başlamış.
İstanbul’un akciğerleri bir zamanlar şehir dışındayken bugün neredeyse ‘şehrin göbeği’ konumunda. Trakya’daki Istranca Dağları’ndan başlayıp Karadeniz sahiline kadar uzanan Belgrad Ormanı geçen yüzyılda bugünkünden yaklaşık üç kat daha büyük bir alanı kaplıyormuş. Bugün kayın, meşe, akkavak, çam, çınar ve kestane ağaçlarıyla dolu orman, piknik için gidilecek en popüler yerlerden biri. Buradaki göl manzaralı 6.5 kilometrelik parkurda yürüyüş yapabilir ya da koşabilirsiniz. Yol boyunca spor aletleri de var. Orman, Taksim ve Kırkçeşme su dağıtım sistemlerine bağlı olan tarihi su kemerleri ve bentlerine de ev sahipliği yapıyor. Günümüzde hâlâ kullanılan ve harika bir onarım geçirmiş olan bu eserlerin bazıları Roma dönemine aitken, diğerleri Mimar Sinan dehasının ürünleri.
Ağaç gibi su sistemi
En güncel haliyle 68’inci baskısı çıkan ‘İstanbul Hakkında Her Şey’ kitabımı yazarken su dağıtım sisteminin nasıl çalıştığını tüm çabalarıma rağmen çözemeyip en sonunda İSKİ’deki uzmanlardan destek almıştım. Ardından sistemin izlerini adım adım takip ettim. Kazım Çeçen’in ‘Roma Suyollarının En Uzunu’ kitabında da belirttiği gibi sistem aslında çok karmaşık bir düzene sahip. 400 kilometrelik bir mesafeyi aşarak suyu şehre taşıyan sistemin en çarpıcı kollarından biri; yaklaşık 250 kilometre uzaktaki Kırklareli, Vize’den toplanan suların, bir yerden değil ağaç dallarına benzeyen bir yapılanmayla birçok yerden alınması. 4 açık hava ve 100’den fazla yeraltı sarnıcının sisteme bağlandığını söylersek antikçağlardan beri bilinen en muhteşem hidrolik mühendisliklerinden biriyle karşı karşıya olduğumuz daha iyi anlaşılır. TEM üzerindeki bir sitenin yakınında bile, bu sisteme ait havuzları gördüm.
Eskiden üç ayrı sistem varmış: Kırkçeşme sistemi, suyu Belgrad Ormanları’ndan Eğrikapı’ya; Taksim sistemi, Belgrad Ormanları’ndan Taksim Meydanı’na ve Bozdoğan Kemeri’nin de dahil olduğu Halkalı sistemi, Trakya’dan Beyazıt Meydanı’na ulaştırırmış. Mimar Sinan camileriyle tanınır ancak 1554-1563 yılları arasında Kanuni Sultan Süleyman’ın emriyle birçok su kemeri yapımının da sorumluluğunu üstlenmiş.
Zamanının en büyük su tesisi ve Sinan’ın en muazzam eserlerinden olan bu kemerler, hassas eğimleriyle Tarihi Yarımada’ya su taşımış.
4 bent ve 33 kemer aracılığıyla suyu surlardaki Eğrikapı’nın hemen dışına kadar getiren Kırkçeşme sistemi iki kola ayrılıyor. Bir kol Ayvad Bendi’nden, diğeri Büyük Bend’den geliyor ve Galata Kulesi yüksekliğinde derinliği olduğu söylenen taş sarnıç Başhavuz’da birleşiyor. Aynı dönemde Süleymaniye ve Edirnekapı’daki Mihrimah Sultan külliyeleri inşaatlarıyla da uğraştığı düşünülürse, mimarbaşının zekâsının yanı sıra çalışkanlığı ve azmi de şaşırtıcı. Kırkçeşme sisteminden günümüze ulaşan en muhteşem yapı, iki katlı Mağlova Kemeri’nin diğer adı Muallakkemer. Yolu olmayan, ormanın derinliklerindeki kemer Alibey Deresi’ni ikiye bölüyor. Kendi türündeki eserler arasında bir başyapıt sayılan Mağlova Kemeri’nin merkezdeki dört kemeri, dünyadaki en geniş kemerler... Alibey Deresi üzerinde 165 metre uzunluğundaki iki katlı Güzelce Kemeri’ni de 1563-1564 yıllarında Sinan yapmış.
Bahçeköy’den Kemerburgaz’a direkt olarak gelirseniz, 12’nci yüzyılda İmparator 1. Andronicos Komnenos tarafından yaptırılan ve Sinan tarafından onarılan, 102 metre uzunluğundaki Paşa Kemer’den geçersiniz. Yolun sonunda sağa döndüğünüzde, 2009’da restore edilen, 711 metre uzunluğunda, iki katlı, heybetli Uzunkemer’e varırsınız.
Eğer sağ yerine sola, Kemerburgaz’a doğru dönerseniz Roma döneminde yapılmış ama 1564’te Sinan tarafından yeniden inşa edilmiş, 342 metre uzunluğundaki Eğrikemer’e varırsınız.
Doğanın renklerinde kaybolun
Bahçeköy’den Kemerburgaz’a giden yoldaki Atatürk Arboretumu’na mutlaka yolunuzu düşürün. Aslında bir araştırma sahası olarak kurulan arboretum İstanbullular için nefes sahası oldu. İçinde iki gölet, 2 binden fazla bitki çeşidi ve binlerce ağaç var. Künyelerinden bilgilerini de görebiliyorsunuz. O yüzden, özellikle çocuklara doğa sevgisini aşılamak için gidilecek yerlerin başında geliyor. Giriş ücretli. İçeride bir şeyler yiyip içmek yasak, yanınızda sadece su götürmenize izin veriliyor.
Sadeliğin ön planda olduğu bir sanat oteli
Şehre dönmeye hazır değilim, biraz daha doğanın tadını çıkarmak istiyorum derseniz Kemer Country Hotel sizin için doğru adres. Butik Oteller Türkiye ve SET uygulamasında da yer vereceğim otele gerçekten bayıldım. Doğayı ve sporu birleştiren Kemer Country Club’ın bünyesindeki otelin dekorasyonu Autoban imzalı. Kulübün eski sosyal tesisi ‘Hayat’ binasının ev sahipliği yaptığı bina, sadeliğin ön planda olduğu bir sanat oteli olarak tasarlanmış. Farklı büyüklüklerde 35 odası var. Bistro Restaurant, orman ve golf sahasına hâkim, göz alıcı bir manzara eşliğinde dünya mutfağından lezzetler sunuyor. Restorandan göreceğiniz dev mandal, ‘The Independent’ tarafından kamusal sanat alanında dünyanın en iyi üçüncü projesi seçilen, Mehmet Ali Uysal’a ait ‘Ten’ adlı eser. Bahçedeki dönemsel sergilere de göz atmayı ihmal etmeyin.
Kemer Country Club’ın bünyesinde 13 delikli golf sahası, Balkanlar’ın en büyük maneji, 13 tenis kortu, fitness merkezi ve SPA var. Tenis, golf ve atlı spor kulüpleri için üyelik gerekiyor ama deneme paketlerinden faydalanabilirsiniz. Hafta sonları açık olan Bol Pazar, ufak bir kasaba meydanı gibi düzenlenmiş. Farklı tatlar deneyip organik ürünler alabileceğiniz mekânda çocuklar için atölye ve oyun alanları da var. Otelde kalmasanız da burada ailece vakit geçirebilirsiniz.
Paylaş