Paylaş
Mikonos, Kikladlar (Cyclades-Halkalar) diye geçen adalar topluluğunun bir üyesi. Kışın 10 bini bulmayan nüfus, yazın 100 binin üzerine çıkıyor. Ortaçağda farklı uygarlıkların egemenliğine giren adayı 1207’de Venedikliler ele geçirmiş. 300 yıl Venedikliler tarafından yönetilen ada, 1537’de başlayıp 1829’da Yunanistan bağımsız bir krallık oluncaya kadar Osmanlı hâkimiyetinde kalmış.
Adada yer gök şapel dolu. Bazı aileler kendi ibadetleri için bu küçük kiliseleri yaptırıp aynı zamanda mezarlık olarak kullanmışlar. Mikonos’ta limandaki Arkeoloji Müzesi küçük ama eserler muhteşem. Adadaki ufak müzelerden benim favorim Maritime (Denizcilik) Müzesi. Türkiye ile ilgili eserlerin çokluğu sizi şaşırtabilir.
Plaj, yemek ve eğlence dışında ne yaparım diyenler, Mykonons Town ya da Chora olarak geçen merkezde önce Meryem Ana’ya adanan Paraportiani Kilisesi’ne dışarıdan bir bakın, sonra Little Venice (Küçük Venedik) diye anılan ve eskiden kaptanların oturduğu evlerin olduğu bölgede bir kahve için, ardından da Kato Myli’deki değirmenlerin önünde resim çektirin. Adanın rüzgârına karşı güzel bir manzara istiyorsanız yolunuzu Armenistis Deniz Feneri’ne düşürün. Alışveriş içinse günün erken saatleri ya da geç saatleri uygun. Adanın en güzel dükkânları Matoyiannia Sokağı’nda.
Ege’nin sularına dalın
Mikonos’un rüzgârından korunmak için labirent gibi tasarlanmış sokaklarında kaybolmak ayrı bir keyif. Her keseye uygun mağazaların yanı sıra birbirinden lüks markaları da görebiliyorsunuz. Mikonos’ta çok sayıda galeri de var. Dünyadan birçok sanatçının eserlerini sergileyen Artion Galleries’de karşıma, çok beğendiğim ressam Ahmet Güneştekin’in eserinin çıkması benim için tatlı bir sürpriz oldu. Çok güzel bir sokaktaki Rarity ve Elixir (Timeless) Gallery sanat için uğramanız gereken duraklardan.
85 kilometrelik adada mobilet ya da cip kullanarak dolaşmak en akıllıca iş. Pire’ye 180 kilometre uzaklıktaki adaya feribot ya da uçakla gidebilirsiniz. Adadaki küçük havalimanından şehir merkezine giderken Chora (Hora) tabelalarını takip edin.
Adanın gözdesi Scorpios’a muhakkak uğrayın. Zevk, vizyon ve profesyonellik bir araya gelince çok büyük paralar harcamadan ortaya süper işletmeler çıktığını göreceksiniz. Akşamüstü partileri 18.30’dan gece yarılarına kadar sürüyor. Restoranı da çok başarılı.
Eski popülaritesini yitiren Süper Paradise adı üzerinde cennet gibi bir plaj. Akşamüstü partileri çok kalabalık ama gelen kitle daha ortalama. Plajın devamındaki ‘Jackie O’ muhteşem manzaralı bir tesis. Akşamüstü içkinizi burada alın.
Nammos Plajı, Yunan ünlülerin mekânı, dolayısıyla etraf paparazzi kaynıyor. Rezervasyonsuz giden kapıda kalabilir. Restoranı çok gözde, masaların üstünde vur patlasın, çal oynasın tarzı eğlence var.
Güzel Alan anlamındaki Kalo Livadi son yıllarda popüler oldu. Gençlerin uğrak yeri olan ‘Sol y Mar’ ve yemekleriyle ön plana çıkan ‘Sol y Sombra’ bu plajdaki en güzel kulüplerden. Hem denize girin hem eğlenin. Sakin ve salaş bir plaj için Panormos’a uğrayın. Ne artist takımı ne çılgın gençlik ben sadece doğa istiyorum diyenlere Panormos doğru adres ve ayrıca iyi bir restoranı da var.
Başarıdan ders çıkarmalı
Sektördeki deneyimime dayanarak Mikonos seyahatimden bazı gözlemlerimi de paylaşmak istiyorum. Türkiye Avrupa Birliği için hâlâ kırmızı listede. Bu sebeple bu mevsimde normalde cıvıl cıvıl olan Bodrum, bir hafta önce neredeyse bomboştu. Daha bir hafta geçmeden gittiğim Mikonos’un kalabalıklığına inanamadım. Neredeyse pandemi öncesi sayılara erişmiş. Kurallar turizmde bir standart yakalamalarını sağlıyor. Özellikle turistik bölgelerde, mekânın özelliklerinden bağımsız olarak dokuyu bozan hiçbir görüntüyle karşılaşmıyorsunuz. Maalesef bizim ülkemizde birinin emeği başkasının zevksizliğiyle heba olabiliyor. Bunun yanında lüks tüketimde kendimizi geliştirmemiz ve turist yelpazemizi genişletmemiz gerekiyor.
Türkiye’deki tesislerle Mikonos’takiler arasındaki uçurum beni gerçekten çok üzdü. Ve en önemli konulardan biri de; sürdürülebilirlik. Adada altı sene önceki mekânların çoğu hizmet verirken, Türkiye’de bir işletmenin iki sezon ayakta kaldığı örnekler az. Neredeyse yeşili hiç olmayan adanın turizm merkezi haline geldiğini görünce potansiyeli bu kadar yüksek olan ülkemizin imkânlarını çok daha iyi değerlendirmesi gerektiğini anladım.
Güneş Tanrısı’nın doğduğu yer
Eğer vaktiniz varsa muhakkak yakındaki Delos Adası’na gidin. Mitolojiye göre güneş tanrısı Apollon’un doğduğu yer olan bu ada Yunanistan’ın en önemli ören yerlerinden biri. Girişi 5 Euro olan adada bekçiler ve arkeologlar dışında kimse yaşamıyor. MÖ 1000’lerde batı sahillerimizde yaşayan İyonyalıların kurduğu yerleşim önce dini bir merkez, sonra önemli bir liman olmuş. Liman, mozaikli evler, aslanlı yol, tapınaklar, tiyatro ve müze çok enteresan. Ada çok küçük ama bir ara Phaselis gibi Akdeniz sahillerindeki şehirlerimizden bazılarını Delos Birliği’nin içine almış.
Adanın lezzet haritası
Nerede kalınır?
Paylaş