F arklı mezhepleriyle üç büyük dinin temsil edildiği şehir Hatay. UNESCO da bu ayrıcalığı görüp ‘Barış Kenti’ seçmiş onu. Tarihine bakacak olursak Asi Nehri kenarında MÖ 300’lü yıllarda kurulmuş. Seleukus Krallığı’na başkentlik yapmış. Roma döneminde, imparatorluğun en önemli şehirlerinden biri olmuş. 6’ncı yüzyılda depremlerin yıktığı bu kentte, her taşın altından tarih fışkırıyor.
Antakya sokaklarında kaybolarak yürümek çok zevkli. Çoğu son demlerinde olan eski evlerde geçmişin izlerini takip edin. Yolunuzu mutlaka Uzun Çarşı’ya düşürün. Buradan nar ekşisi, biber salçası, kırma zeytin, peynir ve zahter gibi yerel ürünlerden almanızı öneririm.Kentin her karış toprağından adeta tarih fışkırıyor. Saint Pierre dünyadaki ilk kilise.
Anadolu’daki ilk cami
Şehrin önemli yapılarından biri Habib-i Neccar Camisi. Antakya’nın 636 yılında Hz. Ömer zamanında fethedilmesinin ardından kente bir cami yapılmış. Fakat Bizans şehri alınca kiliseye çevrilmiş, sonra Müslümanlar şehri geri aldıklarında yapıyı yeniden camiye çevirmişler. Son olarak 1268’de Memlük Sultanı Baybars döneminde cami olmuş ve günümüze kadar ulaşmış. Habib-i Neccar Camisi, Anadolu’da yapılan ilk cami olması nedeniyle Müslümanlar için kıymetli. Hz. İsa’nın havarilerine ilk inananlardan biri olan ve Allah’ın birliğini anlatmaya çalışırken öldürülen bir Antakyalının adını taşıması nedeniyle Hıristiyanlar için de önemli. Hıristiyanlığın ilk kiliselerinden biri kabul edilen Saint Pierre Kilisesi, Habib-i Neccar Dağı’nın eteklerinde... Aslında dışarıdan bakıldığında alışkın olduğumuz kilise formlarından biraz farklı çünkü burası bir mağaraymış. Romalılardan kaçan Hıristiyanlar sığınmak için kullanmışlar. Hz. İsa’nın yolundan gidenler yani ‘Hıristiyan’ sıfatının ilk kez Antakya’da kullanıldığına inanılıyor. Hıristiyanlığın dünyaya yayılmasının merkezi de bu kilise.Hataylılar mutfaklarında 400 çeşit yemek olduğunu söylüyor. Sayamayacağınız kadar meze, kebap türleri, sulu yemekler, künefe; hepsi birbirinden lezzetli. Eğer bir Hatay gezisi planlarsanız şehrin yerel tatlarına doymak için tek gün yetmez!
Kudüs ile Efes’teki Meryem Ana gibi burası da bir hac merkezi sayılıyor, o yüzden her yıl 29 Haziran’da ayin düzenleniyor. Yapının zeminindeki erken dönemine ait mozaik parçalarıyla sunağın sağındaki fresk kalıntıları 2015’te başlatılan restorasyon çalışmalarında ortaya çıkarıldı.
Hatay Arkeoloji Müzesi, yaklaşık 40 bin parçalık tarihi eser koleksiyonuna sahip. Müzede sergilenen mozaikler MS 2’nci yüzyıldan 6’ncı yüzyıla uzanan 400 yıllık dönemi kapsıyor. Mitolojik öykülerin betimlendiği ya da geometrik desenli mozaiklerde, günlük yaşama veya doğaya ilişkin desenler de görülüyor. Tarihi eser koleksiyonunda paleolitik dönemden başlayarak Roma ve Bizans dönemlerine kadar uzanan eserler sergileniyor. Görecekleriniz arasında; el yazmaları, tabletler, sikkeler, mühürler, fosil ve iskeletler var. Özellikle sikke koleksiyonu çok değerli. Müzede öne çıkan bir diğer koleksiyon Hititler dönemine ait tarihi eserler; Hitit Kralı Şuppiluliuma heykeli de bunlardan biri.
Doğa harikası: Samandağ
Akdeniz kıyısındaki Samandağ adını, kendini tamamen dine verip bir sütunun üstünde yaşayan Aziz Simeon’dan almış. Samandağ onun adının Arapçası olan Cebel Saman’dan geliyor. Azizin sütununu ve manastırı hâlâ görebilirsiniz. Türkiye’nin en uzun kumsalı olan Çevlik Plajı’nın yakınındaki Titus Vespasianus Tüneli gerçekten etkileyici bir yapı. İsyan çıkaran Yahudileri cezalandırmak için Kudüs’ten getirip dağı kazdırmışlar. Böylelikle aşağıdaki şehri, su baskınlarından korumuşlar. MS 1’inci yüzyıla tarihlenen tünel 830 metre. Genişliği 6, yüksekliği 7 metre. İmparator Vespasian’ın MS 69’da başlattığı çalışmayı Titus 81’de bitirmiş. Tünel de adını baba-oğuldan almış. Bugün için bile inanılmaz olan bu kanalın içinde yürüyüş, küçük gezginler için çok gizemli ve cazip.
Ustalar dik tepelerde, doğa düşkünleri ağaçların arasında...
Kartepe-İzmit
Sapanca Gölü’ne tepeden bakan Kartepe, İstanbul’a sadece bir saat uzaklıkta. Yeşilin dinlendirici tonlarını seyrederek Kartepe’ye varmak bir başka zevk. Kartepe’de yeni başlayanlar için kolay pistlerde, ustalar için dik tepelerde kaymak, doğa düşkünleri içinse ağaçların arasında, pistlerin dışında yürümek mümkün. Kartepe merkezdeki Dedeman Kartepe ve kayak merkezindeki The Green Park Resort bölgede konaklamak için iyi alternatifler. Kayak keyfinden sonra kendinizi şifalı sularda ödüllendirmek isterseniz önerim Sapanca’daki NG Enjoy. Otel herkese uygun farklı aktiviteleriyle doğanın kalbinde, hiçbir konfordan ödün vermeden ailece tatil yapma olanağı sunuyor. Restoranları, havuzları, hem çocuklara hem de yetişkinlere özel alanlarıyla sakinliği ve eğlenceyi bir arada bulduğunuz otelin en sevdiğim yeri hemen arkasında yürüyüş yapabildiğiniz ormanlık alanı.
Şaleleri İsviçre’yi aratmıyor
Kartalkaya-Bolu
Köroğlu Dağları’nın üzerinde, Bolu yakınındaki Kartalkaya toz kar özelliği ve pist uzunluğuyla hem Ankaralı hem de İstanbullu kayakseverlerin favorisi. Kayak merkezinin en köklü tesisleri olan Kartal Otel ve DorukKaya Ski&Mountain Resort yıllardır kalitelerini bozmadan hizmet veriyor. Butik bir dağ oteli olan Kaya Palazzo’nun farklı kategorilerde 139 odası var; otelin iki katlı lüks şaleleri de oldukça güzel. Şale stili butik otelin ülkemizdeki ilk temsilcilerinden olan Golden Key, İsviçre Alpleri’ndeki şaleleri aratmıyor. Köroğlu Dağı manzarasına hâkim konumu, hizmet kalitesi, dekorasyonu ve mutfağıyla öne çıkan tesis, sanatseverler için de güzel sürprizler sunuyor. Sömestirde çocuklara kış sporlarının yanı sıra oyun ve sanat atölyeleri de düzenlenecek.
Yeni başlayanlara ve kayaklı koşuya özel
En başarılı restorasyonlarYerebatan Sarnıcı ve Arkeoloji Müzeleri, İstanbul
Ülkemizde kültür ve sanat hayatını renklendiren gelişmeler beni çok mutlu ediyor. Yerebatan Sarnıcı ve İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin geçirdiği başarılı restorasyonlar sonrasında yeniden ziyarete açılması bu sene en heyecanlandığım gelişmeler oldu. Bir süredir İstanbul’da kara turu yapmıyordum ama bu özel mekânların yeniden canlanmasına katkı sağlamak için hem Yerebatan’da hem de Arkeoloji Müzesi’nde özel turlara başladım. Dileğim bu sene de şehrin değerini bildiğimiz ve tadını çıkardığımız bir yıl olsun.
Doğanın en güzel halleri
Norveç fiyortları
12 bin yıl önce buzulların erimesiyle oluşan doğa harikası körfezler, dünyanın en güzel rotalarını sayarken ilk sıralardaki yerini hiç kaptırmıyor. Karadan gezmesi çok büyüleyici, gemiyle keşfetmekse ayrı güzel.
Özümüze en yakın yer
Kırgızistan
Programımın çekimleri için ilk gittiğimde beklentim düşüktü. Fakat kültürü ve doğasıyla beni kendine hayran bıraktı. Orta Asya’nın bozkırında, Türk geleneğinin izlerini destanlar eşliğinde keşfettim.
Bodrum’un en yenileri
Casa Nonna-İçmeler/Bodrum, Muğla
Bölgedeki bağlar düşünülürse Mumcular, Bodrum’un Urla’sı olmaya aday. Bodrum’un içinde en güzel koylardan birindeki butik otel Casa Nonna, Mavi Bayraklı denizi ve özel plajıyla, lüks ve konforun birleştiği tasarımıyla, tümü 180 derece kesintisiz deniz manzaralı oda ve süitleriyle bu listede olmayı hak etti.
Birdcage33-Yalıkavak/Bodrum, Muğla
Yalıkavak tepelerindeki otelin konumu, hayatın karmaşasından kaçıp yelkenliyle rüzgârın esintisine kapılmak gibi bir his bıraktığından görür görmez etkileniyor insan. Bodrum’un içinde ama kalabalığından uzakta bir nefes alma durağı diyebileceğimiz Birdcage, aynı adlı filmden ilhamla oluşturulmuş. Otelin önemli özelliklerinden biri caz ve gastronominin bir arada olduğu konsepti.
En yeni butik oteller
Pınar Otel-Erdek, Balıkesir
Mavi ve yeşilin buluştuğu Pınar Otel, eskiyi yeniyle harmanlayan bir konseptle tasarlanmış. Burada tek yapacağınız, her şeyden uzaklaşıp sakinleşmek.
Bilet bulabilirseniz trenle gidin
Sofya, Bulgaristan
Hem karayoluyla hem de çok güzel bir tren seyahatiyle ulaşabileceğiniz Sofya’da keşfedilecek çok yer var. Binalarının büyük bir kısmı 2. Dünya Savaşı sonrası inşa edilen şehirde, güzel parklara, eski Bizans ve Osmanlı eserlerine rastlamak mümkün. Banya Başı Camisi şehirdeki en zarif Osmanlı eserlerinden biri. Sofya’nın hareketli alışveriş caddeleri olan Bul Vitosha ve Graf Ignatiev, Noel ve yılbaşı zamanı daha renkleniyor. Bulgar mutfağının çok tanıdık tatlardan oluştuğunu göreceksiniz. Kebabcheta (kebap), kavarma (kavurma), sarmi (sarma), gyuvech (güveç), shopska (çoban salatası), tarator (cacık), ayran, boza ve erik brendisi olan rakiya en göze çarpanlar. Şehrin yamacına kurulduğu Vitosha Dağı ise doğayla buluşmak isteyenlere farklı seçenekler sunuyor.
Gece yaşamı pek renkli
Atina, Yunanistan
Atina’da gece yaşamı, Psiri ve Plaka tavernalarında renkleniyor. Plaka Akropolis’e yakın bir bölge. Araçlar ancak belli caddelere kadar girebiliyor. Daha sonra, eski evler, taşla döşenmiş yollar ve merdivenler arasından, Plaka’nın üst kısımlarına ulaşıyorsunuz. Her köşesinden müzik sesleri sokağa taşan tavernalar ve restoranlar bu yılbaşında da sizi bekliyor. Plaka’daki restoranlarda Türk mutfağına oldukça yakın muhteşem mezeler, salatalar, kızarmış peynir, et ya da tavuk suvlaki gibi lezzetli set menüler sunuluyor. Fiks menü olsa da özenli yemekler. Atina’nın Soho’su sayılan Gazi bölgesinde son yıllarda çok sayıda, restoran, bar ve gece kulübü açıldı. Syntagma Meydanı’nın hemen yukarısında, lüks kafelerin ve özellikle marka satan mağazaların sıralandığı hareketli Kolonaki Meydanı da unutulmamalı.
Güzelliğini gölüne borçlu
Bu hafta buz gibi İstanbul, ve sizin de aklınıza benim gibi boza düştüyse gelin birlikte kaybolalım Vefa sokaklarında. Semti anlatmaya şehrin en önemli caddelerinden biri olan Atatürk Bulvarı’ndan başlamam gerekir. Laleli’den Unkapanı’ndaki Atatürk Köprüsü’ne kadar uzanan bulvar, 2. Dünya Savaşı sırasında şehrin planını yapan Fransız Henri Prost tarafından tasarlanmış. Yapımı sırasında Bozdoğan Kemeri’nin zarar görmemesine özen gösterilmiş. Bir tarafında Vefa, diğer tarafında Zeyrek semtleri olan bulvarın çevresinde keşfedilecek çok şey var.
İlk durağımız Bozdoğan Kemeri. Tezatlar şehri İstanbul; etrafı denizlerle çevrili ama hep su sıkıntısı çekmiş. İçme suyu sorunu, büyük mimari ve mühendislik harikalarının da yaratılmasına sebep olmuş. İlk olarak Hadrianus döneminde su, kanallarla Trakya’dan getirtilerek dağıtılmış. Sadece 625 metresi günümüze ulaşan Bozdoğan Kemeri, Roma İmparatoru Valens döneminde inşa edilmiş. Adı Valens Kemeri olarak da geçiyor.
Vefa’da bozanızı içmeden önce Mimar Sinan’ın ‘çıraklık eseri’ Şehzadebaşı Camisi’ne uğrayın.
Hayran olunası bir çıraklık
Osmanlı’nın şehri fethinden sonra su sıkıntısının boyutlarını gören Fatih bütün sistemi onartmış. Su, önce yeraltından döşenen borularla Edirnekapı’ya getirilir, daha sonra 4’üncü, 5’inci ve 6’ncı tepelere dağıtılırmış. Bozdoğan Kemeri’yle 3’üncü ve 4’üncü tepelerin arasındaki vadiyi geçmesi sağlanan suyun yolculuğu Beyazıt Meydanı yakınlarındaki ‘Nymphaeum Maximum’ yani ‘Büyük Çeşme’ denilen havuzda son bulurmuş. Osmanlıların onarıp kullandığı kemere yapılan dokunuşlar arasında Mimar Sinan ustalığı da var.
Bozdoğan Kemeri’nin altından geçince hemen solda göreceğiniz eser, Mimar Sinan’ın meşhur üçlemesini başlatan ve büyük mimarın kendini çırak gördüğü Şehzadebaşı Camisi. Koca Sinan ‘çıraklık eseri’ olduğunu söylese de detaylarına bakınca mütevazı bir tanım olduğunu göreceksiniz. Ne yazık ki acı bir hikâyesi var bu caminin: Kanuni Sultan Süleyman, 1543’te Manisa valisiyken çiçek hastalığından ölen çok sevdiği oğlu Şehzade Mehmet için yaptırmış bu eseri. Şehzade Camisi’ne gittiğinizde yanı başındaki parka uğrayın ve Burmalı Mescit’i görün. 1540’ta Kadı Emin Nureddin Osman için yaptırılan mescit, adını tek minaresinin dış yüzeyinin spiral şeklinde olmasından alıyor. Bu özelliğiyle İstanbul’da tek.
İstanbul’un en kalburüstü semtlerinden biri olan Vefa’nın zamanla çehresi değişse de sokaklarında değerli hazineler saklı. Bozacısından sonra burada akla ilk gelen yerlerden biri Dedeefendi Caddesi üzerinde 1872’de kurulan Vefa Lisesi. Mimar Kemaleddin Bey tarafından 1920’lerde 1. Ulusal Mimari tarzında yapılan binası kadar bir döneme damgasını vuran mezunlarıyla da hafızalarımızda özel bir yeri var. 15’inci yüzyıldan kalma bir caminin yerine yapılan Vefa Camisi oldukça modern bir bina. Yolu geçtiğinizde biraz ileride, solda 1741-42 tarihleri arasında yapılan Atıf Efendi Kütüphanesi’ni göreceksiniz. Molla Şemsettin Camisi Sokak’taki küçük, tuğla duvarlı Vefa Kilise Camisi ya da diğer adıyla Ayios Thedoros Kilisesi’ni görülmesi gerekenler listenize alın.
Atatürk Bulvarı’na dönüp Türk mimarlık tarihinin en önemli eserlerinden biri olan İstanbul Manifaturacılar Çarşısı (İMÇ) boyunca yürüyün. 8 çağdaş Türk sanatçısının 9 eserinin sergilendiği çarşı adeta bir modern açık hava müzesi gibi. İstanbul’un ilk belediye başkanı Hızır Bey’in mezarı da burada. Abdülhamit’in hareminden bir kadının adını taşıyan Şebsefa Kadın Camisi’ni ve her ayın ilk günü ziyaretçi akınına uğrayan Ayın Biri Kilisesi’ni de ziyaret edebilirsiniz.
Mesleğim gereği yeni yılı çok farklı coğrafyalarda karşılama şansım oldu. Deneyimlerime dayanarak söyleyebilirim ki sıcak yılbaşı kutlamaları en az karlı olanlar kadar mutluluk veriyor. Geçen yılbaşında adresim Mısır’dı. Bu seneyse Beyrut’a düzenlediğimiz kısa bir turla ılık bir havada şehri keşfedip 2023 yılını iyi niyetlerle karşılayacağız. Farklı kültürlerin geleneklerine şahit olurken yeni başlayan yılın ortak umudu ve coşkusunu kalbinizde hissetmenizi dileyerek size hâlâ güneşin ısıttığı şehirlerden önerilerimi sunuyorum...
RIO DE JANEIRO/BREZİLYA
Plajları bir başka âlem
Yeni yılın en güzel kutlandığı şehirlerden biri Rio. Adı ‘Ocak Nehri’ olarak geçen şehirdeki iki tepe, manzaranın tadını çıkarmak ve şehrin görkemine tanıklık etmek için önemli. İlki kambur anlamındaki, 30 metrelik Kurtarıcı İsa (Cristo Redentor) heykeline ev sahipliği yapan 710 metrelik Corcovado. Diğer tepe 396 metre yükseklikteki Sugar Loaf yani Şeker Ekmeği Tepesi. Plajlarsa bir başka âlem. Copacabana, Ipanema ve ailelerin tercih ettiği Leblon ilk akla gelenler. Yeni yılı karşılarken insanlar genellikle beyaz kıyafetler giyip plajda toplanıyorlar. Söylenen şarkılar eşliğinde denize çiçek bırakılması inanılmaz bir manzara oluşturuyor. Havai fişekler geceyi aydınlatırken yeni yılın renkli ve güzel geçmesi herkesin ortak dileği oluyor.
BUENOS AIRES/ARJANTİN
Romantizme adım adım
Adını sahip olduğu o latif havadan alıyor ve bunun da hakkını veriyor. Şehirle özdeşleşen jakaranda ağacının ikinci çiçeklenme mevsimini yakalayın ve mor çiçeklerin altında romantizme adım atın. Dünyanın en geniş bulvarı, zarafetin adresi Recoleta Bölgesi’yle renklerin adeta dans ettiği La Boca Mahallesi görülecekler listenizde olsun. Tigre Deltası size doğanın gücünü hatırlatsın. Müzeleri gezin. Akşam saatlerinde müziği takip edin ve daracık sokaklarda tango gösterisi yapanlara katılın. Geceyi Arjantin mutfağının lezzetleriyle taçlandırın.
Işıl ışıl manzara
PRAG
Dar sokaklarda yürürken kendinizi yüzyıllar öncesinde, ortaçağda hissedebilirsiniz. Eski şehir meydanına ulaştığınızda karşılaşacağınız ışıl ışıl manzarayla günümüze dönebilirsiniz. Sekiz kulenin ortasında kalan bu meydandaki Noel tezgâhlarını ve süslü ağaçları, etraftaki kafelerden birine oturarak doyasıya izleyin. Eski şehir meydanının dışında Wenceslas Meydanı’nda da bir Noel pazarı kuruluyor. Burası daha çok yeme-içme ağırlıklı. Noel tatili başladıktan sonra sokaklarda ‘sazan’ satıldığını görürseniz hiç şaşırmayın çünkü bu Çeklerin geleneksel Noel yemeği.
Gemiyle keşfedin
STRAZBURG
Avrupa’nın en eski ve en büyük Noel pazarlarından ‘Christkindelsmärik’in ışıltısı 29 Kasım’da başlayıp 31 Aralık’a dek sürüyor. Şehrin merkezindeki 11 değişik noktada kurulan alışveriş zincirindeki favorim, Rue des Orfèvres. Strazburg’u keşfetmek için Château des Rohan’ın önünden kalkan gemilere binip şehri nehrin üzerinden gezmenin ayrıcalığını yaşayabilirsiniz.
Ara sokakları gezin