Saffet Emre Tonguç

Bu da benim beş harikam

16 Nisan 2018
Hepsi birbirinden özel yapılar. Hepsi UNESCO’nun Dünya Kültür Miras Listesi’nde hatta içlerinde ‘Dünyanın 7 Harikası Listesi’ne seçilenler var. Ve hepsini ya beyaz perdeden ya beyazcamdan hatırlıyorsunuz; fenomen yapımların ev sahipleri... Bu hafta size dünyanın farklı coğrafyalarından 5 tarihi mekân yazdım. Hepsinin havası, mimarisi ve sakladığı tarih bambaşka ama görür görmez etkisi altına alma gücü ortak. Gelin, tarihe bir de buralardan bakın...

Havada asılı manastırlar: Meteora - Yunanistan
Yüzyıllar önce dev kaya blokları üzerine hayret verici bir biçimde inşa edilen Meteora Manastırları, Yunanistan’ın Teselya Bölgesi’ndeki Kalabaka yakınlarında. Önce 9. yüzyılda yerden yüksekliği 300-500 metre arasında değişen kayaların tepesine manastır inşa eden ve kasabayla bağlantısı için bir çeşit teleferik sistemi kuran maharete ve bilgiye hayran kalacaksınız. Sonra da ayaklarınızın altına serilen muhteşem coğrafyayı izlemeye doyamayacaksınız. Meteora, ‘havada asılı’ anlamına geliyormuş. Manastırlara bakınca buranın alabileceği en doğru ismi aldığını anlıyorsunuz. Aslında 24 tane manastır yapılmış geçmişte ama bugün altı tanesi görülebiliyor: Büyük Meteora, Varlaam, Rousanou, Aziz Nicholas Anapausas, Aziz Stephen ve Kutsal Teslis manastırları. Tanrı’ya daha yakın olmak isteyen rahipler, önceleri buradaki mağaraları inzivaya çekilmek için kullanmış. Vadiye serpiştirilmiş haldeki manastırların üzerinde durduğu kaya blokları ise yaklaşık 60 milyon yıl önce oluşmuş. Meteora,
‘Game of Thrones’a ev sahipliği yapan yerlerden...




Yazının Devamını Oku

12 Nisan’a kadar mutlaka gidin

10 Nisan 2018
Beşiktaş’taki Deniz Müzesi, sadece İstanbul’un değil Türkiye’nin en önemli müzelerinden biri bana göre. Türkiye’nin ilk askeri müzesi olma özelliğine sahip. 21 ana kategoride tam 20 bin eser sergilenir ve bu koleksiyon zenginliğiyle alanında dünyanın sayılı müzeleri arasında gösterilir. Müze bugünlerde farklı bir etkinliği ev sahipliği yapıyor. Bomonti’nin tarihinin anlatıldığı 137 parçalık ilgi çekici bir sergiyi misafir ediyor. 12 Nisan’a kadar ücretsiz ziyaret edilebilecek sergideki parçaların tümü, özel koleksiyonlardan toplanmış.

Semte adını veren kardeşler

Bomonti, eski İstanbul’dan yadigâr semtler arasında. Uzun yıllar atıl kalmıştı ama bugün geçirdiği değişim ve yeni açılan mekânlar sayesinde hayata döndü. Bomonti Kardeşler tarafından burada kurulan bira fabrikası ve bira bahçeleri, geçmişte semte hem adını vermiş hem sosyal hayatı şekillendirmiş. O günlerden kalan fotoğraflar, belgeler, hikâyeler, fabrikada kullanılan araç ve gereçler de bu sergiyle bir araya getirilmiş. 19. yüzyıl İstanbul’una yolculuk yapmak için güzel bir fırsat.

Nadide parçalar

Gittiğinizde mutlaka müzeyi de ziyaret edin. Dünyanın en eski kadırgası, Atatürk’ün kullandığı kayıklar, saltanat kayıklarından günümüze ulaşan 14 tanesi, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi denizcilik üniformaları, Kaptan-ı Derya çeşmeleri, Barbaros Hayrettin Paşa’nın sancağı görecekleriniz arasında… Deniz Müzesi’nin atmosferini anlatmışken, gelin bu hafta size biraz eski İstanbul’u ve deniz ulaşımının şehir yaşamındaki öneminden bahsedeyim…

Alışveriş için pazar kayığı

Şimdiki gibi motorlu taşıtlara kendimizi hapsetmediğimiz ve İstanbul adının her şeyden önce trafikle anılır olmadığı zamanlarda, deniz ulaşımı şehir hayatında önemli yer tutarmış. Boğaziçi ve Haliç kıyılarında oturan eski İstanbullular alışveriş için pazar kayıklarını kullanırmış. Bunlar 40-50 kişi kapasiteli ve süslemesi yok denecek kadar az olan sade kayıklarmış.

Yazının Devamını Oku

Adana’da Portakal Çiçeği Karnavalı başlıyor

2 Nisan 2018
Adana artık sadece kebabı, portakal reçeli, şalgam suyu ve bici bicisi ile değil karnavalıyla da biliniyor. Sinemada, beyaz camda, edebiyatta sık sık adı geçen ve Türkiye’ye kazandırdığı birbirinden değerli sayısız isimle bir kültür-sanat fabrikası rolünü üstlenen Çukurova’nın bu güzel şehrini bir de benim gözlemlerimden okuyun istedim.

Atatürk Müzesi
Seyhan Nehri’nin kenarındaki Osmanlı evleri birer birer restore ediliyor. Onlardan biri de 1923-25 arasında birçok kez Atatürk’ü ağırlayan Suphi Paşa Konağı. Müzeye dönüştürülen evde Atatürk’ün balmumu heykelini, Adana ziyaretleri esnasında kullandığı eşyaları, dönemin gazetelerinden örnekleri, madalyaları görebilirsiniz.



Ulu Cami
Yapımı 28 yıl süren ve 1541 yılında ibadete açılan Ulu Cami, geleneksel Türk eserlerine pek benzemeyen özellikleriyle olağanüstü bir yapı. Selçuklu ve Osmanlı mimari detayları, Memluk burguları ve bir parça da Roma mimari özellikleri ile birleştirilerek Türkiye’de eşi benzeri olmayan bir yapı ortaya çıkarılmış.

Arkeoloji ve Etnoğrafya Müzesi

Yazının Devamını Oku

2018’in gözde gemi turları

26 Mart 2018
Türk gezginlerin yeni gözdesi turistik gemi yolculuğunun en çarpıcı yanı her sabah ayrı bir coğrafyada uyanmak. Eskiden kıtalararası yolculuk için kullanılan büyük gemiler artık dünyanın dört bir bucağında gezginleri ağırlıyor. Meraviglia gemisinin “Yacht Club” denilen lüks bölümünde, balkonlu kabinlerde konaklayabilirsiniz. 15 Nisan tarihinde hareket ile Cenova, Marsilya ve Barselona limanları ziyaret ediliyor. Özel promosyon fiyatı ise 420 Euro.

Güneş ışıltısı ve Latin müziğinin enerjisine kendini bırakmak isteyenler, Maya tapınaklarını merak edenler için adres Karayipler. Türkiye’den THY ile Miami’ye direkt uçabilirsiniz. Princess Cruises’ın 4 geceden 20 geceye kadar olan doğu, batı ve güney Karayipler programları kulağa hoş geliyor.

Magnifica gemisiyle mayıs ve temmuz aylarında Norveç Fiyortları turu var. Türkçe rehberlik hizmeti de turun artılarından.

2018 yılında suya inen Seaview gemisi, Akdeniz’de tüm yaz boyunca paket programlar ve Türkçe rehberlik ile turlar düzenleyecek.

Costa Mediterranea gemisi ile 19 Haziran’da düzenlenecek İzlanda ve İskoçya gezisinde ise Türk Hava Yolları ile uçuşlar ve 14 gece boyunca Kuzey Avrupa’nın en farklı ve bilinmeyen rotaları görülecek.

Yazının Devamını Oku

Gemiyle Havana

25 Mart 2018
Küba’daki son dört turumu gemiyle yaptım. İlk nedeni otellerin çok sıradan ama bir o kadar pahalı, servisin ise vasat olması. İkinci sebep ise Havana’da konaklıyorsanız anında kendinizi şehrin merkezinde buluyorsunuz. MSC Opera gemisi ile bir haftalık seyahatte sadece Küba’yı değil Jamaika, Cayman Adaları ve Meksika’yı da görüyorsunuz. İkinci bir haftanız varsa gemi Beliz ve Honduras’a da uğruyor. Bu yazımda sizi adım adım tarihi Havana sokaklarında dolaştıracağım. Önümüzdeki haftalarda ise Karayipleri keşfedeceğiz birlikte.

Eski Havana

Geçmişin sömürgeci İspanyolları şehri Eski Havana’da kurmuşlar. Burası İstanbul’daki Tarihi Yarımada dediğimiz bölgeyi anımsatıyor. 1982’den beri de UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer alıyor. Yolcu gemisi terminalinin hemen önü adını buradaki manastırdan alan San Fransisko Meydanı. Cafe del Oriente yemek yemek ya da kahve içmek için ideal. Geçmişte zengin İspanyol ailelerin malikaneleri olan büyük yapıların bazısı butik otel bazısı ise sanat galerisi olmuş. Meydanda Polonyalı müzisyen Chopin’in bankta oturan bir heykeli var. Önünde modern bir heykel bulunan yapı ise eski lonca binası. O yüzden de arkasındaki cadde Ofisler Caddesi olarak geçiyor. Ofisler Caddesi’nden sağa saparsanız Plaza de Armas yani Silahlar Meydanı’na çıkarsınız, sola saparsanız yol sizi Eski Meydan’a götürür. Meydana giderken yol üzerinde göreceğiniz heykelin sakalına dokunmayı unutmayın, kim bilir belki size de iyi şans getirir.

Yorgunluk kahvesi için
Plaza Vieja yani Eski Meydan’ın adı ilk başlarda Yeni Meydan’mış ve askeri amaçlıymış. Ama şimdi pek çok dükkan, kafe, bar, ve restorana sahip. Ben bu meydanı çok seviyorum ve her gelişimde bir kahve içip yorgunluk atıyorum. Turlarıma gelenlere hep aynı şeyi tavsiye ediyorum. Eğer gerçek Havana’yı görmek istiyorsanız bu meydanın arkasındaki sokaklarda kaybolun. Bu arada Küba dünyada gördüğüm en güvenli ülkelerden biri, Havana’nın sokaklarını keyifle keşfedin.

Hemingway’in oteli

Eski Meydan’ın devamında bizi ana cadde Obispo’ya bağlayacak Calle Mercaderes yani Tüccarlar Caddesi var. Pek çok müzenin, dükkanın ve restoranın mekanı olan Mercaderes Caddesi, Eski Havana’nın çoğu yeri gibi araç trafiğine kapalı. Museo de Bomberos 1890 metro yangınında hayatını kaybeden 19 itfaiyeciye adanmış bir müze. Casa de Asia’da Çin ve Japonya’dan gelen resim ile heykeller sergileniyor. Bu caddede eski bir silah dükkanını müze olarak görürseniz şaşırmayın. Yürürken karşınıza Güney Amerika’nın ünlü kahramanı Simón Bolívar’ın heykeli de çıkacak.

Yazının Devamını Oku

Karayipler’in Fransız yüzü

18 Mart 2018
Nereden baksanız küçücük bir ada ama üzerinde iki ülke var. Hollandalılar yönettikleri kısma Sint Maarten, Fransızlar ise kendi taraflarına Saint Martin diyor. Kullanılan lisanın Flemenkçe ve Fransızca olduğunu sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Her ikisi de kendi bölümlerinde yasal dil olabilir ancak kullanılan dil İngilizce. Toplamı 100 kilometrekareden küçük. Fransızlar biraz daha büyük parçayı almışlar ve St. Martin AB üyesi. St. Maarten ise değil. Bu hafta size Fransız tarafından yani St. Martin’den bahsedeceğim.

Yerli halkı Arawaklar ve Kalinagolar. 1493 senesinde yine Kristof Kolomb girmiş devreye ve adayı eski kıta ile tanıştırmış. İspanya, Fransa ve Hollanda tarihin farklı dönemlerinde adayı yönetmiş ve nimetlerinden yararlanmışlar. 1648’de Fransa ve Hollanda adayı ikiye bölüp yönetme konusunda anlaşmışlar. Her iki taraf da Avrupa kültürünün temsilcileri olmakla birlikte farklı zevklere hitap ediyorlar. Sint Maarten daha çok eğlencesi, gece hayatı ve kumarhaneleri ile tanınıyor. Saint Martin ise alışveriş tutkunları ile Fransız ve Hint mutfağı ile de gurmelere hitap ediyor. Fransız tarafının plajları da çok meşhur, bazılarında çıplak denize girilmesine kimse karışmıyor. Nerede konaklayacağınıza karar verirken ilgi alanlarınızı göz önünde bulundurun. Adanın sezonu Aralık ve Nisan arasında.



Adayı keşfetmenin en zevkli yolu araba kiralamak ve çevresinde bir tur atmak. Öte yandan yoğun bir trafikle karşılaşma ihtimaliniz olduğunu da unutmayın. Dura kalka yaklaşık bir gününüzü alıyor. Gerçekten çok güzel bir manzara eşliğinde süreceksiniz arabanızı. Ancak gözünüzü sadece yeşile çevirmeyin, eğer hava koşulları müsaitse Anguilla, Saba, St. Kitts gibi adalar da görüş sahanıza girecek.
Gelmeden önce tablo gibi bir manzara, dibi görünen tertemiz kristal bir deniz, pudra kıvamında kumsallar mı hayal ettiniz? Hayal kırıklığı da ne kelime daha fazlasını bulacaksınız. İnsanların beynindeki klasik Karayipler plajlarına hoşgeldiniz.

Yazının Devamını Oku

Güzellikleri suyundan

12 Mart 2018
Balkanların farklı yerlerinde yer alan küçüklü büyüklü kentler... Kimi kendi halinde, belki adını ilk kez bu yazıda duyacaksınız kimi ihtişamlı yapılarıyla ışıltılı başkentler… Onları bu yazıda buluşturan ortak nokta ise cazibelerini suya borçlu olmaları. Okuyacağınız 10 şehirden bazıları denize kıyısıyla bazıları ortadan ikiye bölünmelerine neden olan nehirleriyle hafızalarda yer ediyor. Hayat suyun etrafında akıyor, güzellikleri suyun saflığından, enerjisinden, dinamizminden geliyor…

Ohri Gölü’nün huzuru

En güzel Balkan kentlerinden biri olan Ohri, sadeliğiyle ve dört bir yana saçılan tarihi izlerle hemen sevdiriyor kendini. Aynı adı taşıyan gölün kıyısında kurulan, cazibesini büyük ölçüde bu göle borçlu olan bir yer. Avrupa’nın en eski, en derin ve en berrak suya sahip gölleri arasında yer alıyor. UNESCO’nun Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Ohri’de; daracık sokaklara serpiştirilen tarihi evlerin arasında yürümek, gölün etrafında gezintiye çıkmak, manzaraya nazır restoranlarda keyifli bir yemek molası vermek yapılacaklar listenizde olsun. Makedon mutfağı Akdeniz esintilerinin ve Avrupa dokunuşlarının harmanlandığı bir içeriğe sahip.



Tatlı su balıkçılığı da çok gelişmiş. Evliya Çelebi bile Seyahatnamesi’nde balıklarını övmüş ve Makedonları “ağzının tadına çok düşkün” olarak anlatılmış. Ohri Gölü kenarı, yemek molası için oldukça keyifli; onlarca da alternatif var. Ohri civarında geçmişte 365 kilise varmış. Fakat birçoğu günümüze ulaşamamış. Dünyanın en eski Slav manastırı olan Saint Pantelejmon hala ayakta ve ziyaretçilerini bekliyor. Sveti Naum ve Treskavec de mutlaka görmeniz gerekenler arasında.

Yazının Devamını Oku

Van sizi çağırıyor

5 Mart 2018
Son 1 yıldır giderek artan trenle doğu seyahati akımı mutluluk verici. Kabul etmek gerekir ki bu yayılmanın ateşleyicisi Instagram ve gezginlerin yaptığı paylaşımlar. Doğu Ekspresi ile Kars’a kadar; yeni yeni popülerleşen Van Gölü Ekspresi’yle de Tatvan’a kadar gidebilirsiniz. Ben bu hafta size bu ikiliden daha az meşhur olan tren seferini ve tüm zenginliği ile sizi kucaklamaya hazır Van’ı anlatacağım. 

Doğu Ekspresi haftanın 7 günü işliyor. Ve buna rağmen biletler tam olarak karaborsa. Van Gölü Ekspresi’nde ise bilet bulmak daha kolay gibi düşünülse de bu kez de sefer azlığı çıkıyor karşınıza, plan yapmak biraz zorlaşıyor. Çünkü haftanın sadece 3 günü Van Gölü Ekspresi seferi var. Her salı ve pazar Ankara’dan (şu sıralar Kırıkkale yakınındaki Irmak’tan kalkıyor tren; Ankara-Irmak arası yolculuk TCDD’nin ücretsiz otobüsleriyle sağlanıyor); her salı ve perşembe ise Tatvan’dan hareket ediyor. Yolculuk 1 gün sürüyor. Eğer pulman vagonda seyahat ederseniz (Ki 1 günlük yolculuk için epey yorucu olur) bilet sadece 47 TL. Örtülü kuşetli vagonda 62, yataklı vagonda ise 96 TL’ye yolculuk edebilirsiniz.



Ankara’dan binip Tatvan’a ulaşana kadar 60 istasyon geçiyorsunuz. Pencerenizin önünden akan dünya ise bambaşka yerlere sürükleyecek sizi. Yol bitip de Tatvan’a ulaştığınızda ise Van’a geçmek için 3 alternatifiniz var. Feribota binebilir, otobüsü tercih edebilir ya da taksi kullanabilirsiniz. Van’da ise görülecek çok yer, yapılacak çok şey var.

Van Kalesi

Yazının Devamını Oku