Paylaş
Türkiye Foto Muhabirleri Derneği’nin 36 yıldır aralıksız düzenlediği Yılın Basın Fotoğrafları 2021’in ödülleri, geçen hafta çok şık bir törenle sahiplerini buldu. Sedat Suna da ödül töreni için Ankara’ya gelenler arasındaydı.
Uzun uzun sohbet edip hasret giderirken, benim de çok yakından tanıdığım ve başarıları ile dünya basın fotoğrafının saygın isimleri arasında yer alan rahmetli Kerim Ökten’i de andık.
Ve Sedat Suna ile hem “Hayatıma altın bir dokunuş yaptı” dediği rahmetli Kerim Ökten’i, hem başarılarla dolu meslek hayatını hem de global bir ajansta çalışmanın avantajlarını konuştuk.
BİR MESLEK OLARAK HAYALİMDE YOKTU
“Hayatımın ilk yıllarında, foto muhabirliği bir meslek olarak hayalimde yoktu. 2000’li yılların başında İstanbul’a gittiğimde, bir ajansta muhabirlik yapmaya başladım. Kendi haberlerime fotoğraflar çekiyordum. Ama benim için asıl fotoğraf hikâyesi Nar Photos’la tanışmam sayesinde oldu. Orada fotoğraf dünyasını tanıdım. Nar Photos’a işler üretirken, 2004’teki bir gösteri sırasında EPA’nın Türkiye Fotoğraf Şefi rahmetli Kerim Ökten’le tanıştım. Gösteri bitti, bir yere oturup çay içerek sohbet ettik. EPA için foto muhabirliği yapmamı teklif etti. Bu sayede global bir ajansta fotoğraflarımı sunma şansı yakaladım. Açıkçası rahmetli Kerim Ökten, benim hayatıma altın bir dokunuş yaptı. Ondan çok şey öğrendim. Fotoğrafa bakışımı, foto muhabiri olarak ilerlememi, bana sunduğu fırsatı ona borçluyum. İstanbul’da onun(Kerim Ökten) yanı sıra Tolga Bozoğlu da EPA’nın kadrolu foto muhabiriydi. 2009’dan 2013’e kadar Haber Türk Gazetesi’nde foto muhabirliği yaptım. 2013’te ayrıldığımda bu kez EPA’dan kadrolu olarak çalışma teklifi aldım. O gün bugündür de Türkiye’deki uluslararası gündeme gidecek aklınıza ne geliyorsa her alanda fotoğraf çekiyorum. Orman yangınlarından mülteci sorununa, sellerden depremlere, politik zirvelerden Türkiye’deki önemli spor organizasyonlarına farklı alanlarda fotoğrafları dünya medyasının ilgisine sunuyoruz.
GLOBAL AJANSTA ÇALIŞMAK BÜYÜK ŞANS
Dünya çapında yayın yapan bir ajansta çalışmanın avantajlarını yaşıyorum. Özellikle bir foto muhabiri için global bir ajansta çalışmak büyük şans. İki noktada önemli. Birincisi, çok geniş bir yelpazede iş üretebiliyorsunuz. Mesela bir gün toplumsal bir olayda fotoğraf çekiyor, ertesi gün Euro Lig maçında bir basketbol müsabakasını fotoğraflıyorsunuz. İkinci büyük avantajı ise size çok geniş bir ağ sunuyor. Fotoğraflarınız ABD’de Newyork Time’dan Fransa’da Le Monde’a, Almanya’da Der Spiegel’den Japonya’daki Yomiuri Shimbun’a dünyanın dört bir yanında imzanızla yayınlanıyor. Yan yana çalıştığım birçok başarılı foto muhabiri meslektaşım var. Benim onlardan şanslı olduğum taraf ajansımın bana sunduğu bu geniş ağ. Kısaca hem sahada çalışırken deklanşöre bastığımız geniş yelpaze hem de fotoğraflarımızın yayınlandığı geniş uluslararası ağ, ajans foto muhabirleri için büyük bir avantaj. Bir de fotoğraf çekerken yabancı ajansta çalışmak size daha özgür bir alan yaratıyor. Sıcak haber tabi ki işimizin bir avantajı ama kalıcı fotoğraf hikâyeleri üretebiliyorsunuz. Bu kalıcı işlerle birlikte maddi ve manevi haklarınızı da hak ettiğiniz şekilde alıyorsunuz. Tabii Türkiye birçok Avrupa ülkesine göre daha yoğun gündemlere sahip. Bir ayağımız Avrupa’da bir ayağımız Ortadoğu’da. Dolayısıyla EPA da Türkiye’ye önem veriyor. Bu da Türkiye’de görev yapan bizler için önemli.
MADALYONUN ÖBÜR YÜZÜNE YOĞUNLAŞIYORUM
Sıcak haberlerden çok fotoğraf hikâyeleri üzerine çalışmayı seviyorum. Genelde fotoğraf hikâyelerimde, Türkiye’nin ötekilerini çalışıyorum. Madalyonun öbür yüzünde Türkiye’nin kültürel, sosyal, ekonomik ve politik olarak az görünen insan hikâyelerine yoğunlaşıyorum. Bence fotoğrafın etkin kullanıldığı alanların başında da bu tür hikâyeler geliyor. Mesela kültürel olarak Edirne’nin Keşan ilçesinin Çamlıca köyünde ‘Bocuk Gecesi’ yapılıyor. Bocuk Gecesi’nde köylüler makyajlar yapıp, maskeler takıp, kostümlerle sabahın erken saatlerine kadar sokakları gezip, köydeki kötü ruhları kovuyor, kabak tatlısı ikram edip yiyerek o yıl kötülüklerden korunduklarına inanıyor. Bunu ilk duyduğumda inanmadım. Yüzlerce yıllık geçmişi olan bir seremoninin bilinmemesine hayret ettim. Kökenleri Pagan geleneklerine dayanan bir geceden kimsenin haberi yok. Bu geceyi ilk haberleştirdiğimde, ilk yayınlandığı yer The Guardian oldu. Türkiye’de ve uluslararası medyada geniş yer buldu. İlk fotoğraflarını çektiğim yıl beş-altı yüz kişi geliyordu. Her yıl 5 Ocak’ı 6 Ocak’a bağlayan o gecede gidiyorum. Bu yıl 20 bin kişi geldi. Bunun gibi az bilinen hikâyeleri, azınlıkların hikâyelerini çekmeyi seviyorum. Son 10 yıldır Türkiye’de göçmenlik ve mülteci sorunu üzerine çalışıyorum. Dini azınlıklar, LGBT hikâyeleri gibi uçtaki hikâyeleri fotoğraflarla anlatıyorum.”
BU ÖDÜLLERİ ALABİLİYORSAM KERİM ÖKTEN’İN ETKİSİ BÜYÜK
Bugüne kadar birçok ödül alan Sedat Suna, Türkiye’de foto muhabirleri için Türkiye Foto Muhabirleri Derneği’nin verdiği ödüllerin çok önemli olduğunu belirterek, “Aynı şekilde uluslararası alanda da Picture Of The Year İnternational(POYİ), global anlamda önemli. Bu yıl pandemi sürecinde çektiğim fotoğraflarla POYİ’de seri dalda ikinci oldum. Bu ödülleri alabiliyorsam rahmetli Kerim Ökten’in etkisi büyük. Onunla tanışmasam, hayat yolculuğum çok farklı olurdu herhalde” diyor.
SEDAT SUNA KİMDİR
1982’de Gaziantep’te doğdu. Liseye kadarki eğitimini yine bu kentte tamamladı. 2000’de İstanbul’a gitti ve iki yıl süren muhabirlik tecrübesinin ardından 2002’de Nar Photos’ta basın fotoğrafına adım attı. 2004’te European Pressphoto Agency(EPA) için çalışmaya başladı. 2009-2013 yılları arasında Haber Türk Gazetesi’nde foto muhabiri olarak görev yapmasının ardından 2013’ten bu yana da EPA’nın kadrolu foto muhabiri olarak meslek hayatını sürdürüyor. Fotoğraf alanında, Türkiye Foto Muhabirleri Derneği ve Çağdaş Gazeteciler Derneği’nin de aralarında yer aldığı önemli meslek kuruluşlarından çok sayıda ödül kazanan Sedat Suna, bu yıl ise Picture Of The Year İnternational’ın seri dalında ikinci oldu.
Paylaş