Dış kapıda yine güvenlik var. Gariplik binaya girince başlıyor.
O cıvıl cıvıl muhabbet kuşları gitmiş. Karşılama bankosu boş. Işıklar kapalı.
Bilgisayarlar, televizyonlar, masalar, sandalyeler, koltuklar, sehpalar aynen yerlerinde duruyor. Ortalarda kimsecikler yok.
Ürperten bir loşluk ve boşluk... Hani anlatılmaz, yaşanırsa anlaşılır denir ya, öyle.
Asansörler çalışıyor. Radyo yayının sürdüren sevgili Eylem’in yanına çıkıyorum.
Eski çalışanlardan Cengiz Yanaroğlu da uğramış. Güzel tesadüf, ülkenin en iyi belgeselcilerinden Tahsin İşbilen de orada o gün.
Kahveler söyleniyor. Geçmişten konuşuyoruz. Gelecekle ilgili düşüncelerimiz paylaşıyoruz.
Neyse, en sonunda bu hafta Sevgili Tunç Soyer’i makamında ziyaret etme şansım oldu.
Üç yılı geçmiş görüşmeyeli. “Nasıl” dedim “yorucu değil mi?“. “Evet, öyle tabii” dedi. “Ama insanların hayatına doğrudan dokunmak çok başka bir duygu” diye de ilave etti.
2019 için fikrini sordum. “Konuşmak için henüz erken” dedi. Zorlamadım.
Baktım, Seferihisar'ın nüfusu 40 bine yaklaşmış. Onu sordum. Onlar da Urla gibi İstanbul'dan göç alıyorlarmış.
Dünyanın en iyi, daha önemlisi en yenilikçi teknik direktörlerinden biri olarak gösteriliyor.
12 yıl önce İtalya'da Siena'da başladı, kendini Juventus'ta gösterdi. Geçen yıl da dünyanın en değerli ligi Premier Lig'de Chelsea ile şampiyonluğu yakaladı.
Tesadüfe bakın ki Chelsea'yi en çok zorlayan takım 45 yaşındaki Arjantinli teknik adam Pochettino'nun başında olduğu Tottenham'dı. Pochettino 8 yıllık bir teknik adam, üç yıldır Tottenham'da.
Avrupa'nın diğer değerli ligi İspanya'ya geçelim. Zinedine Zidane 45 yaşında. Bir zamanlar dünyanın en büyük oyuncularındandı şimdilerde Real Madrid'in başında efsane teknik direktör olma yolunda.
Çeşitli sosyal sorumluluk projeleri geliştirmeleri, sanatı, tiyatroyu ya da edebiyatı desteklemeleri, sponsorluklarda cömert davranmaları nihayetinde kentle iletişim kurmak, kendi markalarını tanıtmak, pekiştirmek ve satış kabiliyetlerini arttırmak için.
Bu faaliyetler kente katkı sağlıyor mu? Evet, sağlıyor. Teşekkür ederiz.
Beni rahatsız eden şey bu faaliyetlerin abartılması, kutsanması, durup durup parlatılması.
Arkadaş inşaat şirketine hayırseverlik kıyafeti giydirmeye çalışmayın, olmaz çünkü.
Bir bakıyorsunuz içeride yepyeni bir haber patlamış o bunu şu şunu demiş... Yeni bir haber yoksa da eski haberlerin durup durup çekiştirilmesi var.
Enis Berberoğlu 25 yıl ceza alıp tutuklanıyor mesela. Aynı gün Oğuz Güven tahliye ediliyor.
Ertesi gün Kemal Kılıçdaroğlu Ankara’dan İstanbul’a doğru yürümeye başlıyor. Barboros Muratoğlu tahliye ediliyor.
Ama o arada Nuriye Gülmen ve Semih Özakça açlık grevinin 100'üncü gününü geride bırakıp ölümün kıyısına geliyorlar. Ahmet Şık, Kadri Gürsel, Murat Sabuncu hala içeride…
Evet, evet, hepsinde yargı süreci devam ediyor! Henüz kesinleşmiş bir şey yok!
Bunlar olmasa deprem oluyor. Memleketin üzeri ayrı gergin altı ayrı. Her ne kadar alışkın da olsanız 6 şiddetin üzeri ürkütüyor.
Ha tabii bir de her gün tramvay inşaatının içinden geçmek var ki o da ayrı bir kaygı kaynağı. Bugün neresi tıkalı acaba, bu işler ne zaman bitecek, Gazi Bulvarındaki çınarlara bir şey olacak mı gibi mahalle boyutundaki sorularla uğraş dur.
İyisi mi biz küresel para işlerine bakalım diyeceğim ancak orası da matah değil.
32 yaşına geldi. Bu yıl 31 milyon dolar kazanacak.
İkisi Miami’de olmak üzere üç NBA şampiyonluğu yaşamış ve o finallerin en değerli oyuncusu seçilmiş…
Gelecek maçta büyük ihtimal Michael Jordan’ı geçip NBA finallerinde şimdiye kadar en çok sayı atmış üçüncü oyuncu olacak.
Kariyerse kariyer, paraysa para, profesyonellikse profesyonellik, egoysa ego…
Ceran gitmiş sessiz sedasız. Bir hafta sonra haberim oldu. Nereden baksanız 40 yıla yayılmış bir yığın kare. Son yıllar biraz boş olsa da… İnsan ne ara bu kadar savrulduk demeden edemiyor, ah be diyor, henüz erkendi.
Sonra Osman’ın haberini okudum. Ne güzel rakı masası anılarımız vardı. Az ama öz. Kahkahalı sohbetler… Onu da epeydir görmemiştim.
Ardından İlter Bey’in vefat haberi geldi. Ne beyefendi bir insandı. Yıllardır buluşacaktık da Urla’da yemek yiyecektik. Hayat…
Haluk gitti sonra. Yaz yaz diye gönderdiği belgeler öylece duruyor.
Tanıdık tanımadık, eşin dostun annesi, babası, akrabası, arkadaşı hep kötü haber hep kötü haber. Mayıs çok ölümcüldü.
Yaşarken ölü saydıklarıma da eklemeler oldu o arada…
Neyse Haziran daha sakin geçer diye umuyorum.
Nihayet geçen gün bana detaylı olarak anlattı. Bisikletle ilgili böyle bir organizasyonu ihmal etmiş olmanın verdiği suçluluk duygusuyla yazıyorum bu satırları.
ECC = Avrupa Bisiklet Şampiyonası’nın İngilizce kısaltması (European Cycling Challenge)
Basit olarak ifade edecek olursak bir kentte bir ay içinde yapılan bisiklet kilometresine dayalı bir yarışma bu.
Güncel İzmir bisiklet ısı haritası