Bayram, sevinç, neşe, mutluluk demektir. Peki, mutlu muyuz? Mehmetlerimiz hain tuzaklarla kalleşçe şehit edilirken... Geniş kitlelerde geçim sıkıntısı artarken... Bölücü faaliyetler ülkenin huzurunu bozmaya devam ederken... Bir kısım insanlarımız, haklarında mahkûmiyet kararı olmadan, yargısız infaz gibi, yıllarca hapiste tutulurken... Türk futbolunun lokomotifi Fenerbahçe’ye hukuk dışı, insafsız darbeler indirilirken... Mutlu olmak mümkün mü? Kimi ağlar, kimi güler, bu dünya böyle gider! * * * Kana doymayan terör, Güneydoğu’dan gelen şehit cenazeleri, ekonomideki güçlükler, yönetim hataları sonucu futbolun bataklığa gömülmesi, geçim derdi, bölücü faaliyetlerin artması, yoksulluk, çekilen sıkıntılar vs... Doğal olarak şikâyetlerin artmasına yol açıyor. Ben eskiden bunları ciddiye alırdım. Artık tebessümle karşılıyorum. Çünkü şikâyetlerin en yoğun olduğu, sıkıntıların en yüksek dereceye çıktığı bölgelerde bile iktidarın yüzde 50’nin üstünde oy aldığını görünce, milletin bizi işlettiği sonucuna vardım. * * * Şikâyet mektuplarını okudukça aklıma şu hikâye geliyor: Bir pencereye asılan kafesteki kuş, sadece geceleri ötüyor, gündüzleri suspus oluyormuş. Bir yarasa, niye gündüz ötmediğini sorunca kuş şöyle cevap vermiş: “Gündüzün öterken yakalandım ve bu kafese konuldum. Bu bana ders oldu”. Yarasa acı acı gülümseyerek ona demiş ki: “Artık iş işten geçti yavrum. Bunu yakalanmadan önce düşünmen gerekirdi!” Sonuç: Kuşun kafese, balığın ağa girdikten sonra sızlanmasının, şikâyet edip gözyaşı dökmesinin faydası yoktur. Başa gelen çekilecektir! * * * Kişisel ihtiraslar, ülke çıkarlarının üstünde tutuluyor, vatandaşa da bol vaatlerin ninnisi söyleniyor. Manzara-i umumiyemiz şöyle: Etraf yalaka dolu, el etek öpmek ayıp değil, Aman ha ağalara laf etme, haddini bil! * * * CHP’nin 20 ve 22’nci dönem milletvekili Bülent Tanla, Bankalar Birliği verilerinden yararlanarak bir değerlendirme yapmış... Buna göre: Türkiye’de, toplam servetin yüzde 90’lık bölümü, bankada tasarruf hesabı olanlardan yalnızca yüzde 3’lük bir kesimin elinde bulunuyor. Bankalarda yaklaşık 80 milyon hesap var. 2 milyon 715 bin kişi toplam servetin yüzde 90’ına hükmediyor, artakalan yüzde 10’luk küçük bir bölümü ise bütün Türkiye paylaşıyor. Bu durum, çarpık gelir dağılımının, servet paylaşımına da yansıdığını gösteriyor. Dünyanın 17’nci büyük ekonomisi olan 73 milyon nüfuslu Türkiye’de, 2 milyon 715 bin hesabın sahibi, Avrupa ve Amerika düzeyindeki bir zenginlik içinde yaşıyor. Bunun tam tersi olup, yoksul bir Afrika ülkesinin zavallın insanları gibi yaşayanların oranı ise Türkiye’nin yüzde 20’si (14 milyon 600 bin kişi)... Somali’ye yapılan yardımların benzeri bu insanlarımıza da yapılmalı. Ülkelerde, büyümenin ve zenginleşmenin nimetlerinden her kesimin yararlanması gerekirken bizde bunun tam tersi oluyor. Birileri yiyor, birileri bakıyor! Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) insanlarımıza soruyor: “Mutlu musunuz?” Her 100 kişiden 71’i “Mutluyuz” diyor. Halkımız yoksulluğundan memnun! İyi mi?