Kürtlerin dilini, dini inançlarını, geleneklerini, ilk Kürt ayaklanmasının 1806 yılında Abdurahman Paşa yönetimindeki “Baban Aşireti İsyanı” olduğunu, o günden bu yana irili ufaklı “49 Kürt isyanı” çıktığını bilen var mı?
Atatürk’ün Kürtlere bakış açısı neydi, nasıl bir “Kürt Politikası” izliyordu?
Gazeteci-yazar Yalçın Toker tüm bunlara yazdığı “Atatürk’ün Kürt Politikası” adlı kitabında cevap veriyor.
İlk Kürt ayrılıkçı örgütü 1900 yılında İstanbul’da kurulan “Kürdistan Azm-i Kavi Cemiyeti” idi. Bundan sonra 20’den fazla bölücü Kürt örgütü kuruldu.
Ülkenin birinde padişah, her kimin devlete bir hizmeti, vatana bir yararlılığı olmuşsa ona madalya vermeye karar vermiş.
Padişahın, herkese nişan dağıttığını gören inek “Nişan asıl benim hakkım” diyerek koşa koşa sarayın kapısına gelmiş; “Padişaha haber verin” demiş “Bir inek kendisini görmek istiyor.”
Kapıcıbaşı, ineği başından savmak istemiş ama olayı duyan padişah:
“Gelsin bakalım, bu da nasıl bir inekmiş?” diye ineği huzuruna çağırmış; “Böğür bakalım inek, ne böğüreceksin?”
İnek “Padişahım” demiş, “duyduğuma göre nişanlar dağıtıyormuşsun. Ben de nişan almak istiyorum.”
Padişah “Hangi hakla?” diye bağırmış “Sen ne yaptın ki? Memlekete nasıl bir yararlılığın dokundu da sana nişan verelim?”
O zaman inek “Efendimiz” diye söze başlamış “bana nişan verilmesin de kimlere verilsin? Ben daha insanlara ne yapayım? Etimi yersiniz, sütümü içersiniz, derimi giyersiniz. Gübremi bile bırakmaz, kullanırsınız. Teneke nişan için daha ne yapayım?”
“Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak...” diye devam eder marşımız... Evet, buna inanıyoruz tabii...
İyi de, son zamanlarda neden sık sık “korku devleti” haline geldiğimiz söyleniyor?
Türk toplumunun önemli bir kesiminde korku ve endişe var.
Korku, bulaşıcı bir hastalık gibidir, hızla yayılır, insanı işe yaramaz hale getirir, bitirir!
Peki, korku nedir? Korkunun sonu var mıdır? Korkaklıktan kurtulmak mümkün müdür?
Korku, sahip olunan bir şeyin kaybedilme ihtimalinin yarattığı bir duygudur.
Hayatını kaybetmekten korkanlar vardır. Parasını, özgürlüğünü, işini, eşini, sevgilisini kaybetmek endişesinin yarattığı, insana hayatı zindan eden korkular vardır.