Savunma hakkı kutsaldır

“YA sev ya da terk et” başlıklı yazım büyük bir ilgi yarattı. Bir kısım insanlarımız eleştirirken, büyük bir çoğunluk takdir duygularını bildirdi.

İki görüşe de saygı duyuyorum.
Bu arada (www.gazeteciler.com) adlı internet sitesinde yazan meslektaşımız Adnan Berk Okan “Oldu mu ya Rahmi Bey, oldu mu ya!” başlıklı yazısında “Rahmi Turan gibi duayenler de tam ırkçı bir zihniyet sergiler mi?” diyerek, eleştiren grupların paralelinde bir görüş sergiledi. Ona ve dolaysıyla tüm eleştirenlere yazdığım cevap yazısı şöyle:
* * *
“Eleştirinizi ilginç buldum. Haklı yanlarınız da var, haksız yanlarınız da...
Zaten hayatta hiç kimse, genellikle tam olarak haklı ya da tam olarak haksız değildir.
Eleştirinizi saygıyla karşılıyorum ama benim de söyleyecek birkaç çift sözüm var.
Hiçbir zaman önyargılı değilim. Tarafsız ve objektif olmaya çalışıyorum.
Ergenekon adı verilen davada elbette ki, suçlu olan varsa ve bu kanıtlanırsa, adil yargı tarafından gereken şekilde cezalandırılacaktır.
Suçsuz olan varsa, ki ben tutuklu olan gazetecilerin suçsuz olduklarını düşünüyor ve masum oldukları anlaşılınca beraat edeceklerine gönülden inanıyorum.
Çok uzun süreden beri, asteğmenden orgenerale kadar, hiçbir subayı tanımam, hiçbiriyle de yüz yüze gelmişliğim ve tek kelime konuşmuşluğum yoktur.
Suçlu olan varsa elbette ki, yasaların emrettiği cezayı görecektir.
Ancak ben, tutukluluk süresinin bu kadar uzun olmasını adil bulmuyorum. Sanıklar pekâlâ tutuksuz olarak yargılanabilir.
Normal sınırları aşan tutukluluk süresi, peşin cezalandırmaya dönüşüyor ve girmeyi çok arzuladığımız Avrupa Birliği’nin hiçbir ülkesinde böyle bir uygulama görülmüyor.
* * *
2.5 yıldır tutuklu olan teğmenin savunmasına gelince... İlginç bulduğum için yayınladım.
Haklı mı, haksız mı, bunu bilmiyorum ama savunması buram buram yurt sevgisi kokuyordu ve ifadesi şiirseldi.
27 yaşındaki gencecik bu insanın haykırışının, mahkeme salonunun duvarları arasında kalmamasını, ilgilenen herkesin duymasını istedim.
Savunma hakkının kutsal olduğuna inanıyorum. Elbette ki, kararı adil yargı verecektir.
Savunma hakkının kutsallığı bir gün size, bize, hepimize lazım olabilir.
Hiçbir hukuk devleti savunmayı kısıtlayamaz.
* * *
‘Ya sev ya da terk et!’ meselesine gelince...
Tırnak içinde naklettiğim bu söz benim değil, Avustralya’nın 48 yaşındaki kadın Başbakanı Julia Gillard’ın sözüdür. Bana ilginç geldiği için yazdım.
Ben, Kürtçe dilinin öğretimine karşı değilim. Herkes nasıl İngilizce, Fransızca, Almanca öğrenebiliyorsa, Kürtçe de öğrenebilir ve Kürtçe okullarda seçmeli ders olarak öğretilebilir.
Ben Kürtçe öğrenimine değil, Kürtçe eğitime karşıyım. İkisi arasında büyük fark var.
Kürtçe eğitimi ve Kürtçenin, Türkçe yanında ikinci resmi dil olmasını çok sakıncalı buluyorum. Bu, ülkeyi bölmek anlamına geliyor.
Türkiye’nin resmi dili Türkçedir ve her zaman Türkçe olmalıdır.
Bayrağımız tektir ve muhteşem güzellikteki ay-yıldızlı bayraktır.
Ben ırkçı değilim ama ülkemi ve milletimi çok seviyorum.
Bölücü düşüncelere ve fikirlere kesinlikle karşıyım. Bu ülkede herkes, etnik kökeni ne olurda olsun, Türk bayrağı altında kardeşçe yaşamalıdır.
Ülkemiz batarsa, onunla birlikte hepimiz batarız. Bunun bilincinde olmalı ve yurdumuza gözümüzün içi gibi bakmalıyız.”
Yazarın Tüm Yazıları