Rahmi Turan

Terörle varılan yer!

6 Ağustos 2009
OKURLARIMDAN sürekli mesajlar geliyor. İktidarın başlattığı “Kürt açılımı” konusunda neden bir şey yazmadığımı soruyorlar.<br><br>Bu konuda hemen herkes yazdı. Yazmayan, konuşmayan, fikir söylemeyen kalmadı ki...

Cumhurbaşkanı bu işe “Tarihi fırsat” diye başladı.

İçişleri Bakanı “Cesur adımlar atıyoruz!” dedi. Yandaş medya onları alkışladı.

Başbakan da dün, PKK’nin Meclis’teki temsilcileri olan DTP’lilerle bir saat görüştü.

Yavaş yavaş akan su taşı aşındırır.

Anlaşılan, 25 yıldır devam eden terör de devleti aşındırdı.

Aksini kimse iddia etmesin, kimse “Terörle bir yere varılmaz!” demesin.

Geldiğimiz noktada anlaşılıyor ki, terörle bir yerlere varılıyor!

* * *

Yazının Devamını Oku

Aziz Nesin’in ruhu şad olsun!

3 Ağustos 2009
GEÇMİŞ zaman olur ki, hayali cihan değer’ derler...

Geçmişteki olumlu ya da olumsuz olaylar, tatlı ya da hüzünlü anılar, anlayana önemli derstir.

Başbakan Tayyip Bey bugün, demokrasiden, laiklikten, cumhuriyetten, her şeyden bol bol bahsediyor, nutuklar çekiyor.

Peki, eskiden neler diyordu? İnsan hafızası zayıftır. Hele bizim gibi ülkelerin toplumsal hafızası daha da zayıf... Hani “balık hafızası” dedikleri cinsten... Zayıf mı, zayıf!

Hulki Cevizoğlu, 1994 yılında HBB televizyonunda yaptığı sohbetleri kitap halinde yayınlayarak eski günleri anımsattı.

“Geçmiş Zaman Olur ki...” adlı kitapta ilginç söyleşiler var. Hele bir tanesi var ki, özellikle üzerinde durulmalı...

* * *

Tarih 22 Kasım 1994... HBB televizyonu - Ceviz Kabuğu Programı... İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olan Tayyip Erdoğan, Aziz Nesin’e şöyle ateş püskürüyor:

“Benimle ilgili Aziz Nesin Bey bir ifade kullandı. ‘İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, ben şeriatçıyım’ diyor. İşte böyle diyenlerin olduğu Türkiye’de filan... Onları yetiştirenler... İmam hatip okullarına saldırlar filan... Aziz Nesin Bey kendisinin aydın olduğunu söylüyor. Tabii aydınlığın tarifini de, karanlığın tarifini de anlamak mümkün değil.

Yazının Devamını Oku

Müthiş bir hayat!

2 Ağustos 2009
58 YIL geriye dönelim...

Önümde 18 Şubat 1951 tarihli eski Vatan Gazetesi’nin birinci sayfası var.

Gazetenin manşetini koskocaman bir fotoğraf kaplamış...

Elinde süngüsü parlayan 22 yaşında bir Türk askerinin fotoğrafı bu... Altında şöyle yazılı:

“Dünyaca şöhret olan süngüsüyle Kore’deki insanlık cephesine giden Mehmetçik.”

 O gün gemi ile İskenderun Limanı’ndan Kore’ye Türk takviye birliği uğurlanıyor. Kore’de kanlı savaş olanca şiddetiyle devam ediyor.

Fotoğraftaki zıpkın gibi Mehmetçik, binlerce kişilik savaş birliğine gönüllü olarak katılan iki askerden biri... Peki, gönüllü olarak kendini savaş cehennemine atan bu genç adam kim?

Adı; Zeki Başeskioğlu... Biz onu bugün “Zeki Triko” diye tanıyoruz.

¡   ¡   ¡

Yazının Devamını Oku

Akıl olmazsa başta...

30 Temmuz 2009
TÜRKİYE her bakımdan zordadır. Memleketin haline bakın!

Ucu bucağı belli olmayan soruşturmalar... Ne olduğu bilinmeyen açılımlar... İçeriği anlaşılamayan “tarihi fırsat”...  İmralı canisi Abdullah Öcalan’ın 15 Ağustos’ta açıklayacağı belirtilen “terör sorununa çözüm planı”...

 Kavgaları bitmeyen parti liderleri... Birbiriyle boğuşan medya...

Gırtlak gırtlağa gelen laikler, antilaikler... Laik Cumhuriyet yanlılarının gözünü oymaya çalışan dinciler...

Terör, çeteler, hırsızlık, arsızlık, vurgun, soygun! Ne ararsanız var bu tiyatroda...

Satılan değerler, ekonomik kriz ve her geçen gün biraz daha artan işsizlik de cabası!

Böyle bir hengâmede yaşamaya çalışıyoruz!

* * *

Dışarıdan Ermeniler bastırıyor, Rumlar Kıbrıs’ı kapmaya çalışıyor, Kürtler bağımsız bir Kürdistan peşinde koşuyor. DTP’li bir kadın milletvekili de her fırsatta “Kürdistan’ın sınırlarını çizdik!”diyerek yangına mazot dökmeyi seviyor!

Yazının Devamını Oku

Güneydoğu’da ölüm kuyuları!

27 Temmuz 2009
GÜNEYDOĞU’nun taşı toprağı kazılıyor. Toprak altında cesetler, insan kemikleri aranıyor, kazılar hiç bitmeyecek gibi görünüyor. Araştırmacı gazeteciliğin en güzel örneklerini veren Saygı Öztürk, yıllardır gündemde tutulan iddiaları inceledi, ele geçirdiği belgelere dayanarak ilginç bir kitap daha hazırladı:

"Ölüm Kuyuları" (Doğan Kitap)

* * *

İddialar çığ gibi geldi. Güneydoğu’da her gün arama öyküleri yayınlandı. Kazı çalışmaları sırasında bulunan kaburga kemiği görünümündeki cisimler, insan kemiğine benzemediği halde "Ölüm kuyularından insan kemikleri çıktı!" diye yayınlar yapıldı.

Güneydoğu’da yasadışı örgütler arasında veya örgütlerin kendi iç hesaplaşmaları sonucu öldürülmeler, devletin işlediği "faili meçhuller" olarak hálá gündeme getiriliyor ve güvenlik güçleri suçlanıyor.

Kazılar yapılırken, bazı komutanlar hakkında da ihbarlar yağdı. En karışık dönemde Cizre’de görev yapan ve son görev yeri Kayseri İl Jandarma Alay Komutanlığı olan Albay Cemal Temizöz de, faili meçhul cinayetlerle ilgili olarak tutuklandı.

İlk duruşması 11 Eylül’de olan bu komutan, uzun süredir terör örgütlerinin hedefiydi. Şemdinli olayına da adı karıştırılmış, "yüzünü değiştirdiği" bile iddia edilmişti.

Cemal Albay’ı hedef alanlardan birisi de, halen yurtdışında PKK’nın kontrolünde bulunan eski itirafçı terörist Abdülkadir Aygan’dı.

Aygan, kendisinin işlediği faili meçhul cinayetlerin emrini Albay Temizöz’ün verdiğini iddia etmiş, fakat sonra "O günlerde karım ve çocuklarım PKK’nın elindeydi. Bu yüzden öyle söyledim" demişti.

* * *

Çeşitli iddialarla, terörle mücadelede görev almış güvenlik güçlerinin üzerine gidilmekte, canı pahasına görev yapmış olan kişiler karalanmaktadır.

Bu karalama kampanyasının asıl hedefi "Bakın hepinizi yargılatırız" diyerek terörle mücadelede görev alacakları şimdiden korkutmaya ve sindirmeye dönüktür.

Bir komutan "O bölgelerde yaşanan acı günleri ne çabuk unuttuk! Şehirler arasında güvenle seyahat bile edilemiyordu" diye acı acı dert yanıyor.

Binlerce insanımız terör örgütü tarafından katledildi. Bölge halkı "vergi" adı altında haraca bağlandı. Bazı gazete ve köşe yazarları o günleri unutup, yargılanmamış güvenlik görevlilerini bile "suçlu" diye damgaladı.

Arama yapılan yerlerden biri eski bir çöplüktü. Orada 461 adet kemik bulunması da "flaş haber" diye duyuruldu. Ele geçen hayvan kemiklerinin basına "insan kemikleri" diye yansıtılması düşündürücüdür.

* * *

Kesin olan gerçek şu: Kazılarda henüz insan kemiklerine ulaşılamadı. İşte bu, Güneydoğu’da bazılarını çileden çıkartıyor. Şimdi Silopi’de "kimsesizler mezarlığı"nın açılması isteniyor. Buradan "kimsesizlerin kimsesi"ne ulaşılmaya çalışılacak.

Faili bulunmayan her olay "Jitem yapmış!" diye kulaktan kulağa yayılıyor. Adeta bir "cinayet şebekesi" gibi gösterilen (Jandarma İstihbarat ve Terörle Mücadele Örgütü) Jitem’in gerçekleştirdiği söylenen cinayetler için yıllar sonra kuyularda, tarlalarda insan kemiği aranıyor.

Güneydoğu’da onlarca kazı yapıldı. Saygı Öztürk bunların bir kısmının tutanaklarına ulaştı ve "Ölüm Kuyuları" kitabında bu belgelere yer vererek Güneydoğu gerçeğini gözler önüne serdi.

Ortada henüz hayvan kemiklerinden başka bir bulgu yok!
Yazının Devamını Oku

Yargısız infazlar!

26 Temmuz 2009
CİNAYET cinayettir. İnsan öldürmenin mazereti olmaz.<br><br>“Terörü önlemek” amacıyla dahi yapılsa yasadışı infazlar ağır suç kapsamına girer.

Yasalar insan öldürmeye ancak “nefsi müdafaa” halinde izin verir. Sadece, can kurtarmak için can almak meşrudur, cezası yoktur.

Güvelik güçleri silahlı çatışmalarda kendilerini savunmak için birilerini öldürmek zorunda kalırlarsa durum yargıya intikal eder, olayın “nefsi müdafaa” olup olmadığına, delilleri inceleyen, tanıkları dinleyen hâkim karar verir.

* * *

Güneydoğu’daki güvenlik güçleri çok sayıda yargısız infazla suçlanıyor

Halen tutuklu olan Kayseri Jandarma Alay Komutanı Albay Cemal Temizöz’ün, Cizre’de görev yaptığı 1994 ve 1995 yıllarında birçok yasadışı infazın sorumlusu olduğu iddia ediliyor. Kim iddia ediyor bunu? Bir zamanlar devletin “tetikçi” olarak kullandığı eski PKK itirafçıları...

Albay Temizöz, uzun zamandan beri terör örgütlerinin, özellikle PKK’nın hedefindeki isimlerden biriydi.

 “Tükenmez Kalem” ve “Sokak Lambası” rumuzlu gizli tanıklar, kendileri de hapse girince, ifadelerinin doğru olmadığını söyleyip itiraflarının yok sayılmasını istediler.

Bunlar şimdi, savcılığa yolladıkları yeni dilekçelerde “Gizli tanıklık yapıp kendinizi kurtarın dediler, birçok vaatte bulundular. Biz de kendimizi ve ailelerimizi korumak için bu yola başvurduk. Söylediklerimizi dikkate almayın” diyorlar.

Yazının Devamını Oku

Gündoğan’da köpek katliamı!

23 Temmuz 2009
NEDEN bilmem, ağustosböceklerinin cırcırları, eşim Emel’i sinirlendiriyor. Oysa aynı sesler bana bir müzik gibi geliyor. Bodrum sıcak, sımsıcak... Güneş yakıyor ama benim gibi serin bir köşe bulup denizin eşsiz maviliğini seyrederseniz rahatlıyorsunuz.

Evimizin bahçesinde zeytin ağaçları var. Ağustosböcekleri o ağaçların dallarını mekán tutmuşlar, hiç durmadan kendilerine özgü bir şarkı söylüyorlar.

Emel, ara sıra hortumla dallara su sıkarak onları susturmayı başarıyor ama bir süre sonra aynı koro tekrar başlıyor.

Zeytin ağaçlarının arasından denizin maviliğini seyretmek insana huzur veriyor.

Tembel tembel gazete sayfalarını çeviriyorsunuz. İnsan tatilde olunca ülkenin sorunlarıyla fazla uğraşamıyor. Tembellik tüm bedeninizi, hatta ruhunuzu sarıyor.

* * *

Birden, Emel’in dehşet içindeki ağlamaklı sesini duyuyorum. Yerimden fırlayıp "Ne oldu?" diye soruyorum... "Köpekleri zehirlemişler!" diye feryat ediyor.

Evet, zavallı hayvanlar, asfalt yolun kenarında, Tercüman Evleri’nin önünde cansız yatıyor... Ağızları köpük köpük... Vücutları kaskatı!

Birileri hayvanları zehirlemiş! Vicdansızlıktan da öte bir canilik örneği bu...

Kime zararı vardı o hayvanların?

Semra Koçtürk
adındaki hayvansever bir hanım, "Bu cinayetleri işleyenleri biliyorum" diyerek 10 kişilik şüpheli listesini Bodrum Gündoğan Belediyesi’ne veriyor.

Kadın "Böyle bir vahşeti yaratanlar insan olamaz... Kimseye zararı olmayan bu güzelim hayvanları zehirleyenler her türlü kötülüğü yapabilir" diye ağlıyor.

İnsanlar o kadar duyarsız ki... Bazıları "Daha önce de Gündoğan’da birçok köpek zehirlendi. Ülkede her gün bir sürü insan ölüyor! Köpeklerle mi uğraşacağız?" diyor.

Ben ise şöyle düşünüyorum:

"İçinde hayvan sevgisi olmayan kimse, insanları da sevemez. Belki hayvan sevgisinin eksikliğinden ülkemizde birbirinden nefret eden insan grupları hızla artıyor!"

* * *

Zehirlenerek ölüm feci bir şey... Hayvanların, iç organlarını parçalayan zehir nedeniyle korkunç acılar içinde kıvranarak can verdikleri kesin...

Semra Koçtürk, "Sitemizin önündeki köpekler 4 taneydi. Ben bunlardan birini alıp kısırlaştırması için veterinere götürmüştüm. Böylece o tesadüfen kurtuldu. Üçünü zehirlediler. Şimdi onu da zehirlerler diye korkuyorum. Çok kötü insanlar bunlar!" diyor.

Hayvansever kadın, Gündoğan’da kapı kapı dolaşıp, sevimli köpeğe iki ay bakacak yer arıyor.

"Peki, iki ay sonra ne olacak?" diyorum. Semra Hanım:

"İki ay sonra yaz bitecek, katiller Gündoğan’ı terk edip İstanbul’a dönecek. O zaman köpeği serbest bırakırız, doğal ortamda özgürce yaşar" diyor.

* * *

Köpeklerin cansız bedenlerini Gündoğan Belediyesi kaldırdı.

Sokaklarda daha o kadar çok başıboş köpek var ki... Zavallılar insanlara dostça yaklaşıyorlar. Gözlerinin içi sevgi dolu... Bakışları parlak ve sevecen... Hiçbir kötülük ummuyor, her verileni iştahla yiyorlar...

Bazı insanların düşüncesi ise öylesine vahşi, öylesine zalim, öylesine insafsızca ki, her kötülüğü yapabilirler! Gündoğan Belediyesi sahipsiz köpeklere barınak yapıp, onları katil ellerden kurtaramaz mı?

Tatilin tadı kaçtı!
Yazının Devamını Oku

Dirlik olmazsa birlik olmaz!

20 Temmuz 2009
KRİZİN ağırlaştırdığı işsizlik can yakmaya devam ederken bindirilen zamlar sıkıntıların üzerine tuz-biber ekti.

Türkiye, dünyada krizden en çok zarar gören ülkelerin başında geliyor. (Kriz bizi teğet geçecek diyen Tayyip Bey’in kulakları çınlasın!)

İşsiz sayımız tahammülü aşan boyutlara yükseldi...

En pahalı benzin ve motorini kullanarak “kazık yemekte” nasıl Avrupa şampiyonu olduysak, işsizlik artışında da, maşallah “dünya ikinciliğini”  elde etmiş bulunuyoruz! Şampiyonluğa bir adım kaldı. Ha gayret Tayyip Bey!

Ülkede, AKP yandaşları hariç, tüm vatandaşların geliri azaldı, borçları arttı.

İki üniversite bitirmiş pırıl pırıl gençler bile artık geleceğe kaygıyla bakıyor. 

* * *

Ana muhalefet lideri Baykal, bu gelişmeleri şöyle izah ediyor:

“Çöküşün sorumlusu bizzat biziz. Maalesef yıllardır yanlış bir politika uyguladık, hâlâ da uyguluyoruz. Nedir bu yanlış politika?

Yazının Devamını Oku