Ergenliğime yeni adım atmaya başladığım sırada babamın tayininin başka bir şehre çıkma ihtimali vardı. Kardeşimle evde yatak döşek hasta olup ciğerlerimiz çıkana kadar ağlamıştık babama: “Arkadaşlarımızdan ayrılamayız. Sen git bizi burada bırak,” O zamanlar henüz 33’ünde, mühendis, boşanmış ve üç çocuk sahibi genç ve bahtsız bir adam olarak, “Merak etmeyin! Orada daha iyi arkadaşlar edineceksiniz. Asıl ben ne yapayım bu yaşta? Arkadaş bulmak benim için daha zor! Bir de üzerine sizi koyunca Genç Werther yanımda Polyanna kalır” demişti. Onu şimdi daha iyi anlıyorum. Yaş ilerledikçe arkadaş bulmanın sevgili bulmaktan daha zor olduğunu...
Arkadaş canlısı, geniş çevresi olan biri değilim. Karşımdakini dinlemeyi beceremem, bencilliğim rahatsız edici seviyede. Sinirlendiğimde hemen köpürüp ağza alınmayacak şeyler söyler, beş dakikada sakinleşince, “Hadi ne yiyoruz?”diyen biriyim. Az ve öz arkadaştan oluşan çevremle eğlenebildiğimiz kadar eğleniyoruz. Geçenlerde gruptaki en “Asla evlenmem” diyen kızımız gece hop hop dans ederken bir anda sevgilisiyle birlikte evlenme kararı aldı. Gelinlik arama telaşı, “Tek taş mı, tam tur mu?”, “Nişan nerede yapılmalı?” derken işin ne kadar ciddiye bindiğini fark ettik. Şimdi bunların çoluğu çocuğu da olacak, tamamen bizden kopacaklar, zamanla “Bu akşam kaynanama davetliyiz” gibi laflar duyacağız diye düşünmeye başladık.
BİR KIZIN YAKIN ARKADAŞIM OLMASI İÇİN...
Baktık bir kişi fire verdik, arkadaş grubumuza yeni kişiler almaya karar verdik. Fakat kriter çok. Yakın zamanda hısım akrabası evlenmiş olacak ki arkadaşımıza yardımcı olsun mesela. Çünkü biz zerre anlamıyoruz o işlerden, o bahsettikçe hepimiz balığa dönüşüyoruz. İkinci kriter 7/27 diyette olması. Bu çok önemli. Birimizin iştahı biraz kabarsa hepimiz kilo alıyoruz. Evren, uzay bilimi ve gezegenlerle ilgili belgeselleri de izlemeyi çok sevmeli. Malum, bu aralar ona takmış durumdayız.
Bir diğer önemli kriter de üç gün, yedi kişiyle birlikte aynı koltukta pozisyon değiştirmeden oturabilmesi. Dahası da var... Her şey hakkında acımasızca dalga geçebilecek, eğer hemcinsimse güzel takıları olacak ki değiş tokuş yapabilelim. Köpek ve kedileri sevecek, üzerine yapışan tüylerden rahatsız olmayacak. Sipariş geldiğinde evin kapısını o açacak. Dışarı çıktığımız zaman “Hadi size iyi eğlenceler” deyip bizi bırakıp gitmeyecek. Ertesi gün işi olsa bile sabah ezanıyla uyumak onu rahatsız etmeyecek. Ailesiyle yaşamayacak, çok genç çıtır olup bizim sinirimizi bozmayacak. Sevgilisiyle çok mıç mıç bir hayatı olmayacak, o kontenjanı doldurduk çünkü. Ayrıca erkenden uyumaya bayılan biri de olmayacak, o da doldu. Kız ana haber bülteni biter bitmez emekli subay gibi koltukta uyuyakalıyor. Hayatta en az kullanacağı cümle, “Canım ya ben gelemem” olacak, iki eli kanda bile olsa, “Hadi!” dedik mi uçarak gelecek. Sürekli dert anlatıp içimizi baymayacak, ayrıca akıl verip bizi kendinden uzaklaştırmayacak. Sabah erkenden kalkarsa kahvaltıyı hazırlayacak. Fal bakmasını bilecek, bilmiyorsa da isim ve gelecek bilen falcı adreslerini bilecek. Eğer kızsa erkek arkadaşı çok yakışıklı olmayacak. Allah korusun göz, akıl makıl kayar, sonra al başına belayı. Eğer erkekse, kız arkadaşı Kate Upton gibi bir nesne olmasın mümkünse, zaten öyle bir canlıyla beraber olduktan sonra bir insan evladı neden bizle arkadaşlık etmek istesin o da ayrı mevzu.
En az bir bu kadar daha madde ekleyerek, “Herkes arkadaş adayı ismini versin aralarından eleyelim” dedik. Sonuçta hiçbirimizden tek bir isim bile çıkmadı. Zaten kimse de bize bayılmadığı için yine kendi başımıza kaldık. Eskiden ne güzeldi, ‘Benim de Sindy bebeğim var. Getireyim evcilik oynar mıyız?” dedik mi iş bitiyordu. İnsan büyüdükçe daha karmaşık ve buna rağmen daha yalnız kalıyor demek ki..
¬ “Fotoğraftaki sen misin?”: Hayatım internette karı kız düşürmekle geçiyor. Birkaç kez “kadınım” diyerek beni kandırmışlıkları var. Yine tongaya düşmek istemiyorum...
¬ “İnanmıyorum! Benim gibi Kubrick hayranı daha!”: Hemen internetten indireyim şu filmleri; hafta sonuna kadar kızı eve atmalıyım...
¬ “İyi misin? Bana anlatabilirsin istersen... İyi bir dinleyiciyimdir”: Allahım lütfen beni evine çağırsın, ne olur Allahım eğer çağırırsa fakir fukara doyururum, yalvarıyorum çağırsın...
¬ “Böyle mesajlaşmayı sevmiyorum. Arayayım mı seni?”: Kız arkadaşımda sosyal medya hesaplarımın şifreleri var...
¬ “Şarabımı açtım, hellimleri kızarttım. Film açmıştım tam. Sen napıyorsun?”: Şu anda porno izliyorum...
¬ “Balık etli kadınlar çok çekici oluyor” Sadece suratının fotoğrafını koyduğuna göre kilo sorunu var, oradan yakalarım belki...
¬ “Bu saatte uyanık mısın hâlâ?” Evi yakın mıydı ya bu kızın, taksi ne kadar tutar acaba?
Fakat erkeklerin de anlaşılmayan hareketleri olabiliyor. Bizi neden aramadıkları, annelerine bağlı kalmaları, bütün kadınlarla beraber olma istekleri ve aldatma güdüleri... Bu ve benzeri hareketler bu kez bir kadın değil, Twitter’da @sevisenbilir rumuzlu bir erkek tarafından, ‘Anlayamadığım hem cins hareketleri’ başlığıyla sıralanmış. İlginç maddeleri görünce, gaza gelip ben de eklemeler yaptım.
“Beş erkek bir arabaya atlayıp, kız tavlamaya gitmek... Diyelim tavladık, kızı bagaja mı alıyoruz beyler?”Artık nasıl umutsuzlarsa, kız tavlayamayacaklarına öyle inanmışlar ki “Kızı arabada nereye oturturuz?” diye düşünmemişler bile. Hadi birinin şansı yaver gitti diyelim, onca testesteron arasına hangi aklı başında kız oturur acaba?
“60’ın altında IQ ile aynı anda 3-5 kızı idare etmeye çalışmak.” Ne kadar mide bulandırıcı, ne kadar saçma... Kime neyi ispatlamaya çalışıyorsun ki? İnşallah o kızların hepsi yakalarlar da canını yerler senin. Şahsen ben bir kişiyle bile bir süre sonra paylaşacak bir şey bulamazken aynı anda o kadar kişi, o kadar kafa karışıklığı, o yakalanma korkusu düşünürken bile başımı döndürüyor.
PAŞAM SMOKİNİYLE KASAP HAVASINDA!
“Üç hafta önce tanıştığına evlenme teklifi etmek” En karmaşık, en can acıtıcı madde... Ve hatta üzerine en fazla laf söyleyebileceğim. Çünkü benzerini bizzat yaşadım. Eski sevgilim evlenmek için yıllarca “Şimdi erken, sonraki yaz mı olsa acaba?” dedi, durdu. Sonra “Ay ben bunaldım, ay ben boğuldum, afakanlar bastı, bu ilişki beni perişan etti” diyip tıpış tıpış gitti adam. Ardından da bulduğu ilk kızla pat diye evlendi. “Madem evlenecektin, benle niye evlenmedin?” diye insan bir sinir oluyor, sürekli kendini sorguluyor. Seneler süren ilişkinin bittiği yetmiyor, adama daha ‘eski sevgili’ sıfatını bile koymaya yakıştıramazken, paşamın smokinle kasap havası oynadığı videolar pat diye önüme düşüyor. Fotoğrafçının iğrenç şekilde photoshop bastığı suratında bir parça pişmanlık arıyorsun ama bulabilirsen ne âlâ. Genelde bulunmuyor, adam hep ikinci baharını yaşıyor gibi umut dolu; sense evinde “Hangi yağlı, tuzlu, bol karbanhidratlı yemeği sipariş versem?” diye düşünüyorsun. Uzun ilişkiden çıkar çıkmaz bir anda nasıl oluyor da yeniden o bıktığı, yorulduğu esaretin altına girmek ister bir insan? Ağır bir ayrılık sonrasında hatta hâlâ her şey tazeyken yeni tanıdığı bir kadınla hayatını paylaşmaya karar vermek nasıl bir ruh halidir? Zaten çeyrek ekmek kadar aklım var, o da bunu bir türlü anlamıyor! Belki de bu erkek davranışı da futbol izleme, saatlerce göğüsler hakkında konuşabilme, kuru fasulye sevme gibi manası olmayan hareketler kapsamında incelenmeli.