Emel Sayın’ın "Yağdır Mevlam Su" adlı şarkısı bu günlerde en çok istek alan parça olmalı.
Çünkü bu şarkı, duygu ve isteklerimizi ifade ediyor. Mevlam arada bir, az da olsa su yağdırıyor ama biz onu ne kadar tanıyor ve nasıl kullanıyoruz. Esas mesele burada!
Su sihirli bir molekül. Hayat ve yaşamın temel kaynağı. Vücut sıcaklığımızı sabitler. Besin maddeleri ve oksijeni taşır. Organları ve dokuları korur. Dünyanın 3/4’ü, vücudumuzun 2/3’si sudur. Tüm canlılar için ikame edilemez. Ekonomik ve sosyal kalkınma için şart. Bugünlerde olduğu gibi her zaman yerel ve küresel krize neden olabilir...
Dünyadaki toplam su miktarı, 1.4 milyar kilometreküp. Bunun yüzde 97.5’i okyanus ve denizlerdeki tuzlu su. Sadece yüzde 2.5’i tatlı su. Tatlı suyun da yüzde 90’ı buzullarda, toprakta, atmosferde ve yeraltında. "Kullanılabilir su" miktarı ise sadece yüzde 0.3. Bu nedenle, hızlı nüfus artışı ve su kaynaklarının azalması, dünyada ve ülkemizde su problemini de beraberinde getirmekte.
SU FAKİRİ OLACAĞIZ
Ülkemizde yılda 1 metrekareye düşen ortalama toplam yağış 643 kg. Bu yağışın zamansal ve yersel dağılımı dengesiz. Derelere, göllere bakıp su zengini olduğumuzu düşünmeyin. Su zengini olmak için kişi başına 8000 ila 10000 metreküp arasında su düşmeli. Kişi başına 1000 ila 2000 metreküp düşen ülkeler suyu az kategorisinde. Su fakiri ülkelerde ise kişi başına düşen su, 1000 metreküpten az. Ülkemizde şu an kişi başına düşen yıllık su miktarı 1500 metreküp civarında. Önümüzdeki yıllarda nüfus artışı ve küresel iklim değişikliği nedeniyle ülkemizde kişi başına düşen su miktarı 700 metreküp civarında yani 1000 metreküpten az olabilecek. Böylece, büyük bir ihtimalle su fakiri bir ülke olacağız.
Türkiye’de yılda yaklaşık olarak 40 milyar metreküp su tüketiyoruz. 30 milyar metreküp ile en fazla suyu tarımda kullanıyoruz. 6.2 milyar metreküp ise kentsel tüketim ve 4.3 milyar metreküp de sanayide kullanılıyor. Bu rakamlardan anlaşılacağı gibi doğru teknoloji ve uygulamalar ile tarımsal sulamada yapılabilecek yüzde 20’lik bir tasarruf tüm şehirlerin su ihtiyacından daha fazla su sağlayabilir.
TAŞIMA SUYLA ŞEHİR DÖNMEZ
Türkiye’de su kullanımdaki sorunlar saymak ile bitmez. Bunların belli başlılarını, 1 Haziran’da katıldığım TED Polatlı Koleji Özel Lisesi 1. Çevre Sempozyumu’nda, Harran Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nden Yrd. Doç. Dr. Ahmet L. Tek şöyle sıralamıştı: "Kentsel tüketimde, nüfus artışı, göç ve plansız kentleşmeden kaynaklanan sorunlar. Sanayide kaçak ve geri dönüşümsüz su kullanımı. Tarımsal sulamada karşılaşılan sorunlar: Mevcut sulama sistemi ve yöntemi, çiftçi ve teknik personelin eğitimi, sulama şebekesinin işletim ve yönetimi, sosyo-kültürel sorunlar ve tarım politikası."
Dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, planlama ve su kullanımının insan ile başlayıp insanla bitmesidir. İklim değişirken biz de değişerek; şehirlerimize, suyumuzun her damlasına ve su havzalarının her çakıl taşına sahip çıkmalıyız. Su tasarrufunu, gönüllü olmaktan çıkartıp artık zorunlu hale getirmeliyiz. Yerel yönetimler halka örnek olmalı. Örneğin, belediye başkanları makam aracını ayda en fazla bir kez yıkatsın. Şehirler, su havzalarının kapasitesi üzerinde nüfus ve sanayiyi kabul etmemeli. Örneğin, vize konulması ve geriye göçün teşvik edilmesi gibi önlemlerle İstanbul acilen artık bir kültür, sanat, ticaret ve eğitim şehrine dönüştürülmeli... Çünkü taşıma suyla sadece değirmenler değil, şehirler de dönmez!..