Geçen mart ayında Bodrum’daki bir konferansta "Bu yaz Türkiye sıcaktan kavrulacak" dediğim için birkaç kişiden beddua aldım.
Üstüne bir de CNN TÜRK’teki Haber Makinası programında Okan Bayülgen bana "havayı bilmek için bu kadar kariyere gerek var mı?" diye sormaz mı! Artık bunalım takılıyorum...
Bir yandan birileri bu işi Allah’a ya da politikacılara havale etmiş; "Allahın işine karışma, sen Allahtan daha iyi mi bileceksin" filan diyor, diğer yandan da romatizmalı ninesinden kimya profesörüne kadar herkes hava tahmini yapıyor. Hatta gazetedeki köşesinde meteorolojinin veremediği bir haftalık hava durumunu toz duman arasında hiç çekinmeden yayınlayabiliyor. Dua etsin kendisi meteoroloji mühendisi değil. Yoksa meteorolojimiz onu "bu iş resmen bizim görevimiz" diyerek mahkemelerde sürüm sürüm süründürürdü.
*
29 Mart 2006 tarihinde DHA Muhabiri Nilüfer Kandırmış’ın gazetemizdeki haberi özetle şöyleydi:
"Bodrum Kaymakamlığı tarafından Oasis Nurol Kültür Merkezi’nde düzenlenen konferansta İstanbul Teknik Üniversitesi Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi Meteoroloji Bölümü ve Afet Yönetim Merkezi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, 2006 yazının şimdiye kadar görülmemiş aşırı sıcaklarla geçeceğini öne sürerek, ’Türkiye’yi kuraklık, ani seller ve deniz suyu seviyesinin yükselmesi gibi üç büyük afet bekliyor’ dedi."
Bunun üzerine habere dokuz okur yorum yazmış. Okur yorumlarından iki tanesi şöyle: Selçuk Çelebi, "Allah sizleri ıslah etsin bilim adamı geçinenler. Nereden biliyorsun bir yıl içinde deniz suyu seviyesinin yükseleceğini? Eline alıp buzların ne kadar eridiğini ölçerek mi hesap yaptın be adam?" Cemile Cendek, "Her zaman aynı hikáye, herkes duydu küresel ısınmayı, binbir türlü laf söylüyor. Herkes Allahtan daha mı iyi biliyor kardeşim, yani bilim adamları da iyice abartmasın." (http://www.hurriyet.com.tr/gundem/4167268.asp?gid=0)
Son 1400 yılın en sıcak yılı 1998 yılıdır. Bunun havada biriken sera gazları ve kuvvetli bir El Nino gibi iki nedeni vardı. Böylece, 1998 en sıcak yıl, 2002 en sıcak ikinci yıl, 2003 en sıcak üçüncü yıl, 2004 en sıcak dördüncü yıl oldu. Bir ara 2005 ve 2006 yılında da El Nino doğacak diye bir beklenti vardı. Bu nedenle, 2006 yılı en sıcak yıl olmaya adaydı. Fakat El Nino ortaya çıkmayınca 2006 yılı, en sıcak yıl yerine sadece sıcak bir yıl oldu.
*
Şimdi gözler yine El Nino’da. Avustralya Meteoroloji İşleri’nin takip ettiği bulgulara göre şu an El Nino’da önemli gelişme işaretleri var. Eğer bu durum devam eder, kuvvetli bir El Nino ortaya çıkarsa, 1998’den beri artan sera gazlarıyla birlikte 2007 yılı en sıcak yıl olmaya aday. Bunu Allahın verdiği akıl ve fikirle yoğrulmuş bilimsel bulgular söylüyor.
Bilim evrenseldir. Bu nedenle, "İlim Çin’de dahi olsa gidip alınız" hadisine uygun olarak zamanında Müslüman bilim insanları, Batı’da Roma ve Doğu’da başta Çin olmak üzere diğer devletlerde geliştirilen bilim ve teknolojiyi almış ve önemli kaynakları tercüme etmiş. Benzer şekilde meteoroloji, ABD’de gidip akademik kariyer yapacak kadar çok önemli, gelişmiş ve karmaşık bir bilim dalıdır. Bana bu şekilde tepki gösterilmesi de aslında ülkemizde din bilgisi konusundaki cahilliğin açık bir göstergesidir.
Bu durum, son günlerdeki cami tartışmalarıyla birlikte aklıma meteoroloji gibi teknik kamu kurumlarının değişik kademelerinde yöneticilik, vb. işler yapan değerli ilahiyat mezunlarını getirdi. Din konusunda halkımızın bu kadar aydınlanmaya ihtiyacı varken bu konudaki uzmanların eğitimleriyle ilgisiz işlerle meşgul olması hem israf, hem de günah değil midir? Bu ülkede ne zaman herkes kendi işini yapabilecek?