Pınar Reyhan

Oğlum başıma bela!

10 Aralık 2009
Son haftalarım “Hürriyet Çocuk Gazetesi” heyecanından yerimde duramadan geçti. Kapsama alanı dışına çıktım, eş, dost, arkadaş delirdi. “Pınar kayboldu, var bunda bir iş” yorumuna alışıktırlar ama, affettiler işte beni... Bu koşturmanın arasında son bir iki yıldır iyice bizim işlerle haşır neşir olan oğlum geldi aklıma. Bizim sitelerin test kullanıcısıdır kendisi. Arada anlattıklarını dergilere yazardık, iki yıl önce bir köşesi vardı “EMOSFER” diye... O zamanlar okuma yazma bilmediği için o anlatırdı, biz yazardık... Çok da güzel yorum olurdu. Çünkü aynen onun ifadelerini metne taşırdık.
Geçen yıl bizim derginin çocuklar için hazırladığı bir hediye vardı. Eve getirdim, önüne koydum, “oyna bakalım” dedim. Bir dakika geçmeden geldi. “Hata var” dedi. “Söyle” dedim. “Yok, ara Beyazıt amcayı ona söyliycem” dedi. Beyazıt bizim görsel yönetmenimiz. Aradım, verdim telefonu. “Beyazıt amca, hata var bu yapılan işte” dedi. O soruyor muhtemelen “Ne var?” diye. Bu şarlıyor telefonda: “Çiftlik yapmışsınız, kulübe var. Kulübe nedir? Köpek kulübesidir. Tamam ama ortada köpek yok. Hayvanların arasına köpek koymamışsın ki. Eğer kulübe koyuyorsan köpek koyman lazım, köpek koymuyorsan niye kulübe çiziyorsun?”
Haklıydı çocuk. 10 kişi fark etmemişiz bunu biz... 1 dakika içinde eksiği bulup suratımıza çarptığından beri didikliyor tüm dergileri...
Ben bunları bilmeme rağmen bir hata yaptım geçen hafta. Önce ona yeni projemizi, çocuk gazetemizi anlattım. Sonuçta hedef kitlem Emre Berent... Neler ister, sordum. Gelen yanıtlara inanamadım. Peşinden de dedim ki “Emo her hafta yaptıklarını, hoşuna giden şeyleri bize yazar mısın?”
Çünkü çocuk yazmayı öğrendiğinden beri masal yazıyor, kağıtları katlayıp, içine çizip kitaplar yapıyor. Okulda öğretmeni “çok iyi yazıyor” diyor. Çocuk yazar da yok bildiğimiz, vakit kısa...
Önce “düşünmem lazım” dedi. Sonra bizim Lalin gibi bir cümle söyledi: “Karışmazsanız yaptıklarıma ve yazdıklarıma olur... Ama resimleri kendim seçerim, asla sen seçemezsin!” ısteklerine tamam dedik ve Emo gazetenin yazarı oldu!
Geldi ofise, oturdu benim bilgisayara, yazdı yazıları ama burnumuzdan da getirdi. Yalvar yakar bazı ifade düşüklüklerine müdahale edebildik, rüşvet vererek bazı yerleri değiştirebildik. Bu çocuğun sözlü ifade yeteneği yaşından ileride, bu tespit edildi ama yazı konusunda konuşabildiği ve resim yapabildiği kadar iyi olduğunun farkında değildik biz.
Gözlerim dolarak izledim yazdıklarını. Felsefi yorumlarını. Ama bir cümle var ki, 8 yaşında bir çocuk işte, içimi acıttı okuyunca.
Dev akvaryumu anlatırken şöyle diyor: “.... nemo cinsi balıklar var...”
ışte doğal ve kendi halinde bir çocuk yazar...
Yedi bitirdi beni...
Her akşam renkli çıkış istedi. “Benden habersiz değişiklik yapmayın” dedi. “Onay vericem sayfama, sakın basmayın” dedi. Beni bulamayınca ofisi aradı. “Teyze, Sedef, Ceren... Bana sayfaları gönderin” diye bağırdı durdu.
Geçen akşam yanıma geldi ve “Anne ben kararımı verdim, doktor veya polis olmayacağım” dedi. “Niye?” diye sordum. “Doktorluk ve polislik öğrenmek şimdi uzun sürecek, ben bildiğim işi yapacağım” dedi. Gülerek “Peki neymiş o iş?” diye sordum. “Tabii ki gazetecilik anne, sen de düşünmeden konuşuyordun” dedi ve çekti gitti...
Gazetemiz çıkmadan bir gece önce ise uyanmış saat 02.00 gibi, gelip beni uyardı. Fısıldayarak “Anne” dedi. “Ne oldu?” dedim panikle. “Yok bişey dinle beni” dedi ve devam etti: “Anne şimdi biz Cumartesi günü sabah erkenden bir marketin önüne gidelim. Herkesi seyredelim, bakalım gazete alanlar içindeki bizim gazeteye bakıp ne konuşuyorlar. Tanımadıklarımız ne diyorlar? Onları gizlice dinleriz, sonra dediklerini yaparız. Olur mu?” Ben kal geldiği için “Olur aşkım” diyebildim. O gitti. Bir dakika içinde uyudu ve ben sabaha kadar tavana baktım.
Geri dönüş ölçümleme, insanların yorumlarını alma olayını market rafları arasına saklanıp izleyerek yapacakmış oğlum...
Bu çocuklar ne donanımlı geliyorlar, yeni nesil mükemmel değil de ne?
Sorarım size...
Bizim evde son günlerde durumlar böyle işte...

Çocukların günlük enerji ihtiyacını karşılayan besinler

Çocukluk dönemi çok geniş bir aralığı içine alıyor. 1 yaşını tamamlamış olan ve herhangi bir sağlık sorunu olmayan bir çocuğun artık bütün besin gruplarını tüketebilecek hale gelmiş olması gerekiyor.

Beslenme ve Diyet Uzmanları Ayşe Korkmaz ile Ayça Ilıca, çocuk beslenmesi hakkında şu önemli bilgiyi veriyor: “1-5 yaş arasında, yani okul öncesi olarak adlandırılan dönemde evde kazanılan doğru beslenme alışkanlıkları ve okul sürecindeki alışkanlıklar ile yetişkin olduklarında oluşabilecek sağlık sorunları arasında yakın bir ilişki mevcuttur.”
Bu dönemde doğru beslenme alışkanlıkları kazanma konusunda anne, baba ve aile büyüklerinin örnek teşkil etmeleri gerek. Bu yaş grubundaki çocukların, günlük olarak her besin grubundan tüketmesi sağlanmalı. Okul çağı döneminde ise özellikle dikkat edilmesi gereken şey, çocuğun kahvaltı yaptırıldıktan sonra okula gönderilmesi...
Ayrıca okul kantin ve yemekhanelerindeki yemek çeşitliliği de önemli... Menülerin bu yaş grubuna uygun olması gerekiyor. Yani bu dönemde yanlış kazanılan beslenme alışkanlıkları, ileri yaşlarda birçok hastalığa yakalanma riskini artırıyor.

İŞTE ÇOCUĞUNUZ İÇİN GÜNLÜK ÖRNEK YEMEK LİSTESİ
Sabah
* 1-2 dilim beyaz peynir/ kaşar/ dil peyniri
* 5-6 adet zeytin
* Ekmek
* 1 bardak süt
* Bal veya pekmez
* Söğüş

Ara Öğün
* Meyve

Öğle
* 1 kase çorba
* Izgara kırmızı et/ tavuk/ balık
* Veya etli/ kıymalı sebze yemeği
* Ekmek
* 1 kase yoğurt/ cacık veya 1 kutu ayran
* Bol yeşil salata

Ara Öğün
* Meyve

Ara Öğün
* Tost
* Veya evde yapılmış az şekerli, az yağlı bir dilim kek
* Ya da 2-3 adet ev poğaçası
* Süt/ ayran ya da sütlü tatlı

Akşam
* 1 kase çorba
* Izgara kırmızı et/ tavuk/ balık
* 1 porsiyon zeytinyağlı sebze yemeği
* Ekmek
* 1 kase yoğurt/ cacık veya 1 kutu ayran
* Bol yeşil salata

Ara Öğün
* Meyve

Çocuklar masallar diyarında gezintiye çıkıyor

Avusturya’da özel olarak imal ettirilen Masal Dünyası, Anadolu’da ilk kez Gaziantep SankoPark AVM’de... Bu renkli dünyada; ünlü masallar, insan boyutlarındaki hareketli masal karakterleri ile özel dekorlar ve müzik eşliğinde çocuklara sunulacak. Masal Dünyası’nda aralık ayı boyunca izlenebilecek masallar ise şunlar: Kurbağa Prens, Cindrella, Robin Hood, Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler, Kırmızı Başlıklı Kız, Alice Harikalar Diyarında, Uyuyan Güzel, Hansel ile Gretel...
Ayrıntılı bilgi için: (0342) 336 60 66

Kral Çocuk Oyunu

Kartal Sanat Tiyatrosu, Nihat Nadi Ülger’in yazıp yönettiği “şeker Kral” adlı müzikli, danslı çocuk oyununu sahneye koydu. şeker Kral, çocuk yaşta kral olduğu için çocukluğunu yaşayamadan yaşlanan kralın, soytarıları ile yeniden çocukluğuna dönmesini konu alıyor. Çocuklar her cumartesi ıstanbul Oyuncak Müzesi’nde bu keyifli oyunu izleyebilir.
Ayrıntılı bilgi için: (0216) 359 45 50 - 51

Çocuklar kahkaha yogasında buluşacak

Koşulsuz kahkaha ve pranayama yoga nefes tekniklerinin sentezi olan, dünyanın 60 ülkesinde 6 bin merkezde uygulanan Kahkaha Yogası aktivitesi, Türkiye’de ilk kez 13 Aralık günü Akmerkez’de gerçekleştirilecek. Çocuklar, saat 14.00’te başlayacak etkinlikte, hem eğlenecek hem de her koşulda kahkaha atmanın hayatımız için taşıdığı önemi kavrayacak.
Bilgi için: (0212) 282 0170

Çocuk filmleri Gezici Festival’de

4-20 Aralık tarihleri arasında Ankara, Artvin ve Üsküp rotasında ilerleyecek olan 15. Gezici Festival’in “Çocuk Filmleri” bölümünde birbirinden renkli ve eğlenceli filmler çocukları bekliyor. Her sene çocuklara özel filmlerin seçilip gösterildiği “Çocuk Filmleri” bölümünde bu yıl Polonya ve Almanya’dan filmler gösterilecek. Bu eğlenceyi kaçırmayın...
Ayrıntılı bilgi: (0312) 466 34 84

AcısuPark

Şehrin gürültüsünden uzak, doğa ile baş başa, kuş sesleri eşliğinde keyifli zaman geçirmek isteyeceğiniz muhteşem bir mekan AcısuPark... Çay bahçeleri, kafeteryalar, piknik alanları, çeşitli ilgi alanlarına yönelik olarak dönem dönem kurulacak fuar alanları, spor aktiviteleri için hazırlanacak geniş alanlar, dinlenme ve seyir alanları, 4,5 km’lik yürüyüş parkuru, gençlerin ve çocukların hem keyifli vakit geçirecekleri hem de yaratıcılıklarını geliştirebilecekleri sanat atölyeleri, Türkiye’nin en büyük paintball sahası, kamp alanı ve restoran var bu adreste. Ailenizle güzel bir hafta sonu için işte keyifli bir alternatif...
Adres: Acısu Beldesi Orman Caddesi No:39 Kartepe/Kocaeli
Ayrıntılı bilgi için: (0262) 353 31 05

Bebekler için makaron

İşte, yeni doğum yapmış arkadaşınızı ziyaret ederken yanınızda götürebileceğiniz çok hoş bir hediye alternatifi: Bebek makaronları... Yumuşacık ve lezzetli, aynı zamanda da çok şık. Benden söylemesi, Beyaz Fırın’ın bu lezzetli makaronlarını mutlaka deneyin.
Yazının Devamını Oku

Hürriyet çocukların da hakkı!

5 Aralık 2009
Yıl: Yıllar önce...

Yaş 10, 11 ve 12 zamanları...

Arkadaşlarım gece sıcağından uyuyamadıkları için uzun sabah uykularının tadını çıkarırken, ben amcama yalvarırdım akşamları “ne olur beni sabah gazeteye götür” diye.

Milliyet’in İzmir’de baskı tesislerinde çalışan amcamın peşine takılır, sabaha karşı dört-beş gibi gazetede olurdum. O çalışırken ben Milliyet Çocuk’ların arasında kaybolur, tekrar tekrar aynı şeyleri okur, ezberlerdim. O günlerden aklımda kalan az şey var. Her nedense boyutunu “kare” olarak hatırladığım Milliyet Çocuk dergileri... Dev gibi siyah makinelerin çıkardığı sesler ve dönerek basılan gazete sayfaları... Bir de mürekkep kokusu...

Bundan iki yıl önce Frankfurt’a, Hürriyet Almanya tesislerine gittiğimde, çocukluğumdaki baskı makinelerini orada görünce şoke olmuştum. Sevgili Sevda Boduroğlu’na diyebildiğim tek şey şu olmuştu: “Yahu ne kadar küçüklermiş bunlar, bana dev gibi gelirlerdi...”

Yazının Devamını Oku

GDO’lu ürünlerden çocuklarınızı uzak tutun

14 Kasım 2009
Son günlerde çok tartışılan genetiği değiştirilmiş organizmalar (GDO), hiç kuşku yok ki en çok çocuklarımızın sağlığını tehdit ediyor.

Peki, nedir bu GDO’lu ürünler ve çocuklarımızı bu tarz besinlerden uzak tutmak için neler yapabiliriz? Konuyu Beslenme ve Diyet Uzmanı Gizem Keservuran’a danıştık.

GDO’lu ürünler vücutta alerjik reaksiyonlara sebep oluyor ve antibiyotiklere karşı direnç oluşturdukları için de çeşitli rahatsızlıklara karşı ilaç kullanıldığında çocuk bünyesinin antibiyotiğe cevabını azaltıyor.
Dünya Sağlık Örgütü (World Health Organization; WHO), Gıda Kaynaklı Hastalıklar Epidemiyoloji Referans Grubu’nun (Foodborne Disease Burden Epidemiology Reference Group; FERG) çalışmaları, bu hastalıkların halk sağlığına olan zararının tahmin edilenden 3 misli daha fazla olduğunu gösterdi.
Ölümle sonuçlanabiliyor!
FERG, Afrika ve Asya’da 5 yaş üzerindeki çocuklarda ishale bağlı olarak 1,1 milyon ölüm tahmin ederken, önceki tahminin sadece 300 bin civarında olduğu, Birleşmiş Milletler (United Nations) tarafından 5 yaş altındaki çocuklarda ishale bağlı ölümlerin ise yılda 1,5 milyon olarak tahmin edildiği belirtildi. Aynı çalışmada, son küresel gelişmelerin uluslararası düzeyde halk sağlığı güvenliğini giderek daha fazla tehdit ettiğine, halen bazı ülkelerde gıda güvenliği konularının önemsenmediğine, sanayideki gelişme ve gıda ticaretindeki artış ile hızlı kentleşmenin ev dışındaki gıda tüketimini artırdığı ve antibiyotiklere dirençli yeni bakterilerin ortaya çıkışının gıda güvenliğine yönelik tehdidin artmasına neden olduğuna dikkat çekildi.
GDO’lu ürünlerden mümkün olduğunca çocukların uzak tutulması gerekiyor. Unutmayın ki, günümüzde çocuklar erken yaşlarda gelişimini tamamlıyor, kız çocuklar çok erken yaşta adet görüyor ve çocukluk çağı şişmanlığı hızla artıyor.
Katkı maddeli, genetik yapısıyla oynanmış besin tüketiminin sonuçlarını ilerleyen yaşlarda görüyoruz. Çocukluk çağındaki besin tüketiminin 5-10 yıl sonrasına yatırım yapıldığı unutulmamalı.

Yazının Devamını Oku

Okul çağı hastalıklarına dikkat!

7 Kasım 2009
Çocuklar okula başlayınca, artan hastalıklar hem onlar hem de aileler için ciddi birer sorun haline geliyor.

Çocuk Hastalıkları Uzmanı Dr.

Hüseyin Tatar, okul çağı hastalıklarını anlattı.

Her ne kadar okul döneminde çocukların hastalanması ve hatta

ateşlenmesi, bağışıklık sistemlerinin gelişmesi açısından gerekli olsa

da, sık sık rahatsızlanması bir tehlike işareti olabilir. Üstelik,

eğitimlerindeki sağlık problemi kaynaklı aksaklıklar da çocuğu

arkadaşlarından geri bırakarak farklı sorunlara yol açabilir.

Yazının Devamını Oku

Çocuklarımıza sınır koymalı mıyız

31 Ekim 2009
Çocuklar, güven duyabilmek için çevrelerindeki kuralları bilmeye ve anlamaya ihtiyaç duyarlar. Bir şey yaptıklarında ne tepki alabileceklerini, nerede durmaları gerektiğini sürekli sınarlar.

Psikolog Dilek Kırcaoğlu, çocuklara hangi durumlarda ve nasıl sınırlar koyulması gerektiğini anlattı.

Eğer çocuğumuza verdiğimiz mesajlarımız bu anlamda net değilse, yani “hayır”larımız “evet” manasına geliyorsa, durum onlar için iyice karmaşık hale gelir. Düşünün, bir eşya monte etmek istiyorsunuz ve elinizde bunun tarifi yok. Kafanız ne kadar karışır değil mi? Sürekli takıp çıkarmak ve yeniden denemek zorunda kalırsınız. Hiçbir şeyden emin olamazsınız.

Sınırları etkili olarak belirlenmeyen çocukların da yaşadıkları buna benzer. Çocuklar soyut düşünemediklerinden “net” mesajlara ihtiyaç duyarlar. Ama verdiğiniz mesajın arkasında değilseniz, sürekli fikir ve yöntem değiştiriyor, istikrarsız davranıyorsanız, çocuk da aynen sizin bu “belirsiz” davranır.
Çoğu anne babanın otorite kuramamaktan şikayet ettiklerini biliyoruz. Çocuklar aslında kurallara değil, onları net olarak anlayamadıklarından ve ortaya konuş biçimlerinden dolayı itiraz ederler. Çoğu kez evde söz dinlemeyen çocuk, okulda dinler. Kurallara uyar. Bunun nedeni, okullarda belirli bir düzenin oluşu ve çocuğun da bunu rahat kavrayabilmesidir.

Yazının Devamını Oku

Annelik Hakları

24 Ekim 2009
Bu haftayı öyle abuk bir yoğunluk içinde, öyle çıldırma noktalarına milimler kala geçirdim ki...

Hatta “kendimi ancak burada dinlerim” düşüncesiyle ofiste tuvalete koşup, kapalı klozet üzerine oturup derin derin nefes alıp nefes verdim.
ıki çocuk, her daim ilgi alaka ve süper mutlu, şehvetli bir kadın isteyen bir adam, güzellik salonuna gidip cilt bakımı yaptırmak isteyen bir Azerbaycanlı yardımcı, saçının boyasına kadar benim düşündüğüm bir kardeş arasında en sorunsuz olan ve hayatımı kolaylaştırmaya çalışan insan, kızım Kaila’nın bakıcısı Mukaddes ablam...
Hepsini tuvalette gözümün önüne diktim, CSI dizilerinde olduğu gibi bir sanal hafızam var benim. Solda ailevi olaylar, nesneler, sağda iş ajandası, yapılacak şeyler... Baktım benim çip bu hafta vızıt vızıt ötmeye ve hafif duman çıkarmaya başladı.
Arada da Ahmet Koraltan gelip bana “Yüz Pınar, yüz Pınar, yüzersen kendine gelirsin” nidaları attı. Her üç saatte bir uyanılan gecenin sonunda sabahları 06.00 sularında koşarak heyecan içinde kendimi havuza atmamı tavsiye etti.
Her şeye takan, tam organize olmaya çalışan bendeniz, eski yaşamımda -varsa öyle bir şey- eminim ki bir Alman subaydım, son derece disiplinli, herkesin görünce kaçtığı falan...
Kararımı verdim. Bugün itibariyle “saldım çayıra mevlam kayıra” durumuna geçiyorum.
Hafta sonu planlarımı, akşamlarımı, her şeyi baştan organize ediyorum. Kendime her türlü bencilce ve kadınca kaçamak hakkını da koyarak hayatımı yeniden organize ediyorum.

Yazının Devamını Oku

Geliyorum Londra...

3 Ekim 2009
İzmirli bir kadın olarak kış mevsimini daha çok seviyor olmaktan suçluluk duyuyorum bazen. Ancak...

Daha samimi geliyor sonbahar-kış ayları nedense bana. Sıcak hissediyorum, sıcacık. Belki kat kat giyinmekten hoşnutumdur, belki elime aldığım çay fincanının bıraktığı ısı ruhumu da ısıtıyordur, sadece avuçlarımın içini değil...
Anılar hep kokularla, mevsimlerle gelir derler ya o eski sandığın içinden. Hep kış mevsiminde süzülerek geliyor benimkiler öyle kendi halinde, öyle sessiz ve derinden.

Londra’da. Öğrencilik zamanında, Sıdıka ile ah etmiştik parasız gezerken. Bir günlük seyahat kartları ile gezip akşam geri dönerken, tüm gün oradan oraya dolaştığımız o bileti 1 sterline birine satarsak metro istasyonunda, şanslı olduğumuzu düşünürdük.
Birbirimize bakıp şöyle demiştik bir gün, gözlerimizi kısarak, kaşlarımızı çatarak, ağzımızı büzerek: “Ulan Londra, çalışmaya başlayınca, para kazanınca geri döneceğiz ve senin...”

Tüm o okul zamanında ve o öğrenci züğürtlüğünün içinde herkes benimle dalga geçse de “Kan Kardeşler” ve “Operadaki Hayalet” müzikallerini izlemiş olmam ve geri getirdiğim bavullardan sadece kitap çıkması nedeniyle omuzlarım dimdik dönmüştüm evime... Gururla.

Yazının Devamını Oku

Aceleyle sevişmek!

26 Eylül 2009
Hep güzel şeyleri, şahane duyguları, mis gibi bebek kokusunu konuşup duruyoruz. Yok mu hiç bebek sahibi olmanın sıkıcı yönü, can acıtan tarafı? Var tabii ki... Hem de çılgın gibi.
Bebek öncesi yaptığınız rutin işlerin, artık yapmak için özel zaman ayırmanız gereken özel işler kategorisine girdiğini ne yazık ki doğum sonrası anlıyorsunuz. Kuaför gibi, alışveriş gibi, bir arkadaşınız ile kahve içmek, fal bakmak, laylay yapmak gibi... Elinize bir magazin dergisi alıp, ayaklarınızı uzatıp, şöyle bir yarım saat sessizce bir yerde uzanmak gibi...
Daha önce çocuğunuz olsa bile, bu bebeğiniz ikinci hatta üçüncü olsa bile, ilk üç ayınız maalesef kabus gibi geçiyor. Uykusuz, yorgun, sinirli, gergin, bebeğiniz kucağınızda veya yakınınızda olmadığında mutsuz, sürekli bir kaos ve bir yerlere yetişme duygusu içinde oluyorsunuz.
Bebekten büyük çocuklarınız varsa, yaşanan vicdan azabı, zaman ayıramama stresi ve gerginlik ise işin cabası...
Önceden içinizde yeşeren başka başka duygular, doğum sonrası ilk aylarda yerini net olarak şu duygulara bırakıyor: “Yetersizlik ve yetmeme, yetişeme duygusu...”
Hele hele yeni anne ile yeni babanın gel-git şeklinde yaşadıkları duyguları... Beş dakika önce tepesinde dikilmiş, bebeğe hayran hayran bakarken, ne iyi bir iş yaptık diye düşünürken, beş dakika sonra anlamsız bir konuda hırlaşabilme kabiliyetleri görülmeye bir duygu!
Tüm bu kargaşanın içinde duş alma vaktini bulunca suyun altında uzun uzun kalan kadının, üzerinde bornoz ile aynanın camındaki buharları silip kendine baktığında gördüğü şey ise yürek burkar işte... Manikür zamanı gelmiş ellerini fark eder kadın, yüzüne en son ne zaman peeling yaptığını hatırlamadığını, boynuna kremlerini 35 gündür süremediğini...
Çok severek aldığı o güzelim kolyelerini bebeğin yüzünü ve başını incitmemek için takamadığını... Göz altında uykusuzluktan yeni çizgiler belirdiğini...
Yine de “Yeni anne ve yeni baba olmanın en kötü yanı nedir?” diye bana sorarsanız: “Eskisi gibi uzun uzun sarılma ve doya doya koklaşmayı unutturur bir süre yeni bebek... En kötü şeydir bence kısacık sürelerde aceleyle sevişmek” derim eski günlere hasretle...
Bakmayın bunları yazıyorum ama o küçük meleği kendi kendine ninni söyleyerek uyurken görünce, içimden “Allah’ım şükürler olsun” da diyorum...

Spora meraklı çocuklar için oda dekorasyonu

Spor, pek çok çocuk için eğlenceden öte bir hayat tarzıdır. Bu gerçekten yola çıkarsak; çocuklarınızın spora ilgileri varsa veya böyle bir ilgi uyandırmak istiyorsanız, odalarında spor için yer açmanız gerekir. Mimar Selim Yuhay, spora meraklı çocuklara özel oda dekorasyonunu anlattı.

Çocuğunuz sporun herhangi bir dalına ilgi duyabilir. Eğer bu spor dalı basketbol ise, odasına küçük, portatif bir basket potası konulabileceği gibi sabit bir pota da tercih edilebilir. Ayrıca bir basket sahasının fotoğrafı dijital baskı yapılarak duvara yapıştırılabilir.

Bu dijital baskılarda kalite giderek daha da mükemmelleştiğinden, perspektifle derinlik sağlanabilir ve böylece asılan fotoğrafa bakarken kendinizi görüntünün içinde hayal etmekte zorlanmazsınız.

Ayrıca artık her yerde kolayca bulunan basketbol konulu yatak örtülerinden, nevresim takımlarından ve perdelerden yapacağınız bir kombinasyonla odanın dekorasyonunu tamamlayabilirsiniz.
Bu konsepte uygun kalemliklerden kitap ayraçlarına ve defter kaplarına kadar sayısız araç gereci de okulların açıldığı bugünlerde kolayca bulmanız mümkün.

Ayrıca çocuğunuz herhangi bir sporcuya veya bir takıma karşı özel bir hayranlık da besliyor olabilir. Bu durumda odada fazla aşırıya kaçmamak kaydıyla o takımın renklerini ya da söz konusu sporcunun posterlerini kullanabilirsiniz.

Eğer çocuğunuz 9-10 yaşlarındaysa ve spor da hayatında düzenli bir yer tutmaya başlamışsa, odada bir pano alanı yaratabilirsiniz. Böylece o sporla ilgili haber ve makaleleri kesip bu panoya yapıştırmasını, ilgilendiği spor haberlerinin gözünün önünde olmasını sağlayabilirsiniz.

Basket, futbol veya golf sahası şeklinde halılar da yer kaplaması olarak kullanıldığında odaya ayrı bir hava ve keyif katacaktır.

Bir diğer önemli nokta da şudur: Çocuğunuzun ilgilendiği sporda teorik açıdan da donanımlı olması için bir spor kitaplığı oluşturulması önemli bir avantajdır. Bu da ancak bu konudaki kitapları ve dergileri toplayarak olabilir. Böyle bir kitaplık için bölüm ayırmanız, odaya kültürel bir zenginlik katacaktır.

Başarıda aile faktörü
Kuşkusuz ki çocuğun ilk eğitim ortamı ailesidir. Yapılan araştırmalar da huzurlu aile ortamlarında yetişen çocukların ikinci eğitim ortamı sayılan okullarda diğerlerine oranla çok daha başarılı olduklarını ortaya koyuyor. Yani çocuğun yaşadığı aile ortamı ile okul başarısı arasında yakın bir ilişki var. “Başarıda Aile Faktörü” adlı kitap da işte bu konuyu inceliyor, aile ile okul başarısı arasındaki ilişkiyi gözler önüne sermeyi hedefliyor. Bu, her anne-babanın ve başarılı olmak isteyen herkesin mutlaka okuması gereken bir kitap...
Yazar: Tuncer Elmacıoğlu
Yakamoz yayınevi

Çocuklarınız okula daha mutlu başlasın
Bugün saat 13.00-15.00 saatleri arasında Orion AVM’de “Okula Dönüş” başlıklı bir seminer düzenlenecek. Tatil sonrası derslerde konsantrasyonun sağlanması, çalışma disiplini oluşturulması, ders çalışma yöntemleri gibi konularda teknik bilgilerin paylaşılacağı seminer, çocukların okul psikolojisine sağlıklı biçimde uyum sağlamasını hedefliyor. Uzman psikolog tarafından verilecek seminere Çorlu ve çevresinden tüm çocuklar aileleriyle katılabilecek.
Ayrıntılı bilgi için: (0282) 673 33 14

Çocuklar için okuma saati
Nursel Duruel, Türk öykücülüğünün yaklaşık 120 yıllık evrimini ortaya koyan “Genç Olmak” adlı kitaptan en güzel öyküleri bugün çocuklar için okuyacak. Saat 16.00’da başlayacak etkinlik, Yapı Kredi Kültür Merkezi’nde sizleri bekliyor.
Ayrıntılı bilgi için: (0212) 252 47 00

Sergi için son günler
Henry Kupjack’ın yıllardır minik, büyüleyici ve her bir detayı titizlikle aslına uygun bir şekilde ele aldığı “Minyatür Odalar”ı dünya tarihinde iz bırakmış dönemlerin yaşam tarzını, mimari özelliklerini ve en önemlisi ruhunu yansıtıyor. Amerikalı sanatçının eşine zor rastlanan gerçeklikteki kusursuz ve büyüleyici sergisini ziyaret etme fırsatı bulamayanlar ya da bu kusursuz odaları tekrar ziyaret etmek isteyenler, 30 Eylül’e kadar Rahmi M. Koç Müzesi’ne uğramalı...
Ayrıntılı bilgi için: Tel: 0212 369 66 00-01-02

Ricky
Alelade bir kadın olan Katie ile yine alelade bir adam olan Paco tanışır ve sanki sihirli bir değnek değmişçesine bir mucize gerçekleşir, aşık olurlar. Aşklarının meyvesi daha da olağanüstüdür: Ricky adında müthiş bir bebek... ıngiliz yazar Rose Tremain’in Moth adlı kısa öyküsünden uyarlanan film, gerilim, bilim-kurgu, komedi ve masal türlerinin öğelerini bir araya getiriyor.
Yazının Devamını Oku