Paylaş
Erkekler kronik hastalıklara kadınlardan daha sık yakalanıyor ve kadınlardan daha kısa yaşıyorlar. Bu şaşırtıcı sonucun birçok nedeni var. İşte onlardan bazıları...
ERKEKLER sağlıkları konusunda kadınlara kıyasla daha dikkatsiz ve vurdumduymazlar, kontrollerini de düzenli yaptırmazlar. Yaşı altmışlara varmış bir erkeğin prostat muayenesi zamanının geldiğini düşünmek koluna girip de onu bir üroloji uzmanına götürmek bile çoğu zaman eşi tarafından gerçekleştirilen bir iştir! Erkeklerin sağlık sorunlarını çözerken de yeteri kadar ciddi ve duyarlı olduklarını söylemek zordur. Sağlık açısından ciddi bir tehdit olduğuna net ve açık olarak inanmadıkça, hatta bu tehdidin sonuçlarını bizzat yaşamadıkça –mesela bir kalp krizi, bir felç atağı geçirmedikçe- erkekler doktor tavsiyelerine de kolay kolay uymazlar. İlaçları yutmayı bile ihmal ederler.
ERKEK PAYLAŞMIYOR
Erkeklerin bir başka dezavantajı da sorunlarını paylaşmayı sevmemeleridir. Büyük bir kısmı bırakın arkadaşlarıyla, eşleriyle bile bu sorunları konuşmayı pek sevmez. “Şöyle bir sağlık problemi var, bunu en kolay ve doğru yoldan nasıl çözebilirim, hangi doktora, hangi sağlık kuruluşuna gidersem daha çabuk netice alır ve iyileşirim?” şeklinde bir soruyu erkeklerin ağzından kolay kolay duyamazsınız. Onlar için “hastayım!” demek ayıptır, “güç kaybı” ile eşanlamlıdır. Kadınlarsa sağlık kontrollerini düzenli yaptırmada da, çabuk davranmada da, problemlerini paylaşmada da rahat hareket ederler. Sağlık sorunlarını dikkatli izler, risklerini iyi bilir, hastalıklarını daha erken teşhis ettirir, tedavide daha hassas davranırlar.
STRESİ SÜNGER GİBİ EMİYOR
Erkeklerin bir şanssızlığı da aşırı stres yüküdür. Öncelikle şu noktanın altını kalınca çizelim. Stres üretme konusunda erkekler kadınlarda çok daha becerikli ve çok daha ustalar! Çok çabuk stres üretip olur olmaz şeyleri kolayca büyütme eğilimindeler. Streslerini dışa “yansıtmak!” yerine de içlerine “emerler!” Bir başka deyişle stresle ilişkilerinde “teflon” olmak yerine “sünger” olma durumundadırlar. İsterseniz erkeklerin keyiflerini biraz daha kaçıralım... Erkekler, şiddet, öfke atakları gibi olumsuzlukları da kadınlara oranla daha sık yaşıyor, kızgınlık nöbetleri, kavgalar, sövgüler, fren patlamalarını erkekler daha sık yaşıyor. Peki, kadınların dezavantajlı oldukları nokta yok mu? Tabii ki var. Kadınlar ne kadar paylaşmayı bilseler ve ne kadar yumuşak ruhlu olsalar da depresyona yakalanma, hüzün, kaygıyı gereğinden fazla uzatma konusunda erkeklerden daha öndeler. Belki de bu nedenle depresyon gibi çok önemli bir soruna kadınlarda erkeklere oranla neredeyse iki kat daha sık rastlarız.
DAHA SIK HASTALANIYORLAR
Erkeklerin sağlıkta kadınlardan neden geride kalmalarının nedenleri yalnızca bunlarla da sınırlı olsa iyi! Başka şeylerde de ciddi sıkıntıları var, onları yandaki kutuda özetlemeye çalıştım. Şunu da hemen not düşeyim: Sağlık kontrollerini yaptırmak bir yana, hastayken bile doktora zamanında gitmeyen, gittiğinde de doktorların tavsiyelerini, hatta reçeteledikleri ilaçlara bile burun kıvırabilen, sağlıklarını da hastalıklarını da yeteri kadar ciddiye almayan erkeklerin kadınlara oranla daha sık hastalanmaları da, daha kısa bir ömür sürmeleri de kimseyi şaşırtmamalı. Dünyanın hemen her ülkesinde erkeklerin neden kadınlara kıyasla daha kısa bir ömür sürdükleri ise efsanelerde değil, bu gibi gerçeklerde araştırılmalı.
Erkekler hangi hataları yapıyor?
1. Daha çok alkol ve sigara tüketiyorlar.
2. İş kazalarıyla karşılaşma riskleri daha fazla.
3. Trafikte daha çok kaza yapıyorlar.
4. Cinsel yolla bulaşan hastalıklara daha sık yakalanıyorlar.
5. Uyku sorunları daha sık.
6. İnsülin direnci erkeklerde daha yaygın.
7. Aktivite azlığı sorunu kadınlardan daha ciddi.
8. Manevi yanları ve inanç zenginlikleri kadınlardan daha zayıf.
9. Dinlenmeye daha az zaman ayırıyorlar.
10. Damar sertliğine daha çok eğilimli bir genetik ve metabolik yapılanmaları var.
İnsülin direnci belleğe de tehdit
Dr. Sasaki, bir süre önce “insülin direncinin de Alzheimer hastalığı ile ilişkili plakların oluşumunu hızlandırdığını” ortaya çıkardı. Bir başka önemli nokta da şu: Şeker hastalarında özellikle de kan şekeri ayarı bozuk olanlarda Alzheimer ve diğer nedenlere bağlı bellek sorunlarında ciddi bir artış var. Kısacası kandaki kolesterol seviyelerine de gizli ya da açık bir diyabetin, hatta bir insülin direncinin varlığına da en azından yaşlanınca bellek sorunu yaşamamak adına dikkat etmek gerekiyor.
Fazla kolesterol Alzheimer’la da bağlantılı
JAPONYA’da yapılan yeni bir çalışma (Kyushu Üniversitesi/ Dr. Kensuke Sasaki) kandaki kolesterol düzeyleri ile Alzheimer hastalarında görülen beyin plakları arasında pozitif bir ilişki olduğunu gösterdi. Çalışmaya göre kanda kolesterol yüksekliği arttıkça Alzheimer hastalığı riski de artıyor.
D vitamini azlığı diyabeti davet edebilir
D vitamini üzerinde en çok çalışılan, en sık araştırma yapılan vitaminlerden biri oldu. Araştırmalar sayesinde de D vitamini eksikliğinin sadece kemik ve diş sorunlarına değil, yorgunluktan depresyona, bağışıklık zayıflığından kansere, damar sertliğinden insülin direncine, bellek zayıflamasından böbrek problemlerine kadar pek çok sağlık sorununa yol açabileceği anlaşıldı. Birkaç yıl önce D vitamini düşük çocukların tip 1 diyabete yakalanma olasılıklarının arttığı da gösterilmişti. Yeni bir bilgiye daha ulaşıldı: Kanda D vitamini seviyeleri düşük olan kişilerin erişkin tipi diyabete –tip 2 diyabet- yakalanma ihtimalleri de artıyor. Biz kliniğimizde yaptığımız araştırmalarda D vitamini noksanlığı olanlarda insülin direncinin daha kolay geliştiğini de belirledik. Bu araştırmamızı yakında yayınlayacağız. Yıllık sağlık kontrollerinizde D vitamini seviyelerinizi de ölçtürün, rakam ellilerin altındaysa D vitamini takviyelerinden faydalanma konusunda doktorunuzla görüşün.
Paylaş