Paylaş
Habere göre Osmanlı’nın 33’üncü padişahı V. Murad’ın torunu olan ve Fransa’da yaşayan yazar Kenize Murad’ın, 1973 yılında CIA tarafından ‘UNPOLO/1’ kod adıyla muhbir olarak görevlendirildiği iddia edildi.
V. Murad’ın kızı Hatice Sultan’ın kızı Selma Rauf Hanım Sultan’ın 1939 yılında Paris’te dünyaya getirdiği Kenize Murad o yıllarda uzmanlık alanı olan Ortadoğu konuları üzerine gazetecilik yapıyordu.
Amerikalı bir diplomat tarafından Çinli diplomatlar ve Yakındoğu hedefleri üzerinde casusluk yapması teklif edildi ve bunu kabul etti. Ancak Murad bu tekliften bir ay sonra muhbirlik yapmaktan vazgeçtiğini bildiren bir mektubu CIA’ye yolladı ve vazgeçtiğini bildirdi.
The Times ise eriştiği belgelere dayandırarak Murad’ın CIA ile ilişiğinin 1979’a kadar sürdüğü iddiasında.
Muhbirlik teklifini ilk başta kabul etmiş gibi yaptığını, bundaki amacının daha sonra CIA’nin sol görüşlü gazetecileri nasıl işe almaya çalıştığına dair bir öykü yazmak için malzeme toplamak olduğunu anlatan Murad, daha sonra korktuğu gerekçesiyle bu fikirden vazgeçtiğini belirterek şunları söylemiş:
“Aptal olduğumu ve korkunç bir intikam riski almadan CIA hakkında yazamayacağımı fark ettim. Onlara, onlar için çalışabileceğime inandırarak bir oyun oynadığımı bile söylememeliydim. Hatta adamla yüzleşmekten bile korkuyordum, bu yüzden üzgünmüş gibi davranarak, yapabileceğimi düşündüğümü ama yapamadığımı söyleyen bir mektup gönderdim. Hayatımda hiçbir zaman bir Amerikan gizli servisi için çalışmadım veya çalışmayı düşünmedim.”
Gazete Murad’ın CIA’ye çalıştığına dair belgenin, 1979’da İran’daki ihtilal sırasında Tahran’daki ABD elçiliğinde bulunduğunu ve kâğıt öğütücüsüne atılan belgenin, İranlı halı dokumacıları tarafından bir araya getirildiğini yazdı.
Murad, CIA’nin kendisini neden 1979’a kadar 6 yıl çalışmış gibi kaydettiğini anlamadığını, bunun bürokratik bir hatadan kaynaklanmış olabileceğini tahmin ettiğini söylüyor.
YAZDIKLARI SÖZLERİNİ DOĞRULUYOR
Kenize Murad’ın babası Sacid Hüseyin Ali, Hindistan’ın bağımsızlığı için savaşan Müslüman bir Hint prensiydi. İki yaşında annesini yitiren Kenize Murad Paris’te büyüdü. Zor bir çocukluk geçirdi, 21 yaşında babasını tanıdı.
Sorbonne’da sosyoloji ve psikoloji okudu. Üniversite yıllarında sokaklarda elbise satarak, geceleri de operalarda program dağıtarak geçindi. Paris’te Milli Kütüphane’mde arşiv memuru olarak çalıştı. Hosteslik yaptı, hatta Türkiye’ye ilk kez 1968 yılında Air France hostesi olarak ayak bastı.
2002’de yayımlanan ‘Saraydan Sürgüne’ adlı romanında annesi Selma Sultan’ın hikayesini anlattı.
Ortadoğu’da 15 yıl gazeteci olarak çalışan Murad buradaki deneyimlerinden yola çıkarak yazdığı ‘Toprağımızın Kokusu’nda Filistin-İsrail çatışmasını yazdı.
İlk iki kitabında anne tarafını ve Osmanlı coğrafyasını konu alan yazar diğer iki kitabında ise baba tarafının dünyasını anlattı.
‘Pak İnsanlar Ülkesinde’ adlı romanında Pakistan’ın çatışmalı bölgelerine giderken ‘Begüm-Bir Devrim Ruhu’nda ise Kuzey Hindistan’da İngiliz işgaline karşı 1857 yılında gerçekleşen ve Begüm’ün bizzat başını çektiği Sipahi Ayaklanması’nı konu aldı.
Kısaca Kenize Murad’ın CIA teklifini korkup geri çevirdiği bilgisini yazdıkları bir anlamda doğrular nitelikte. Yoksa bir John Le Carre, Ian Fleming, Graham Greene, Frederick Forsyth gibi casusluk tecrübelerine dayanarak yazdığı romanları okurduk şimdi.
BU TOPRAKLARIN HİKÂYESİNİ VENEDİK’TE ANLATACAKLAR
BU yıl Venedik Bienali 19. Uluslararası Mimarlık Sergisi Türkiye Pavyonu’nda Ceren Erdem ve Bilge Kalfa’nın küratörlüğünde sergilenecek olan ‘Yerebasan’ projesinin detayları dün Metrohan’da düzenlenen bir toplantıyla paylaşıldı.
Ziyaretçileri toprakla daha derin bir bağ kurmaya davet eden ‘Yerebasan’ toprağın hissedilip duyumsanabileceği etkileşimli bir sergi olarak kurgulanmış. Sürekli kazdığımız toprakla ilişkilerimizi ele alan, maden kazılarını ve yarattıkları tahribatı, oyuklar ve höyükleri, toprağı temel alan mimari projeleri anlatan eserleri bir araya getiren ‘Yerebasan’ projesi geleceğin toplumları için toprağı ortak bir zemin olarak değerlendirmeyi öneriyor.
Türkiye’den toprak örneklerini içeren sergi, duyusal deneyimler, bilimsel araştırmalar ve sanatsal yorumlar aracılığıyla, toprağın türlü vasıflarını gözler önüne seriyor.
Projede Hüseyin Aksoy, Michael Akstaller, E. Füsun Alioğlu & Senem Akçay, Ali Mahmut Demirel, Sinem Dişli, Yelda Gin, Ali Miharbi, Özgül Öztürk, Serkan Taycan ve Orkan Telhan bireysel katkılarıyla yer alırken Bire-Pan, Common Action Walls, Herkes İçin Mimarlık & Poçolana Works, Mono Earth, Ozruh, Rec II, ReYard House, Solidified ve Yalın Mimarlık ise sergiye ekip olarak katkı sunuyor.
Günümüzün en önemli mimarlık etkinlikleri arasında yer alan Venedik Bienali Uluslararası Mimarlık Sergilerinin 19’uncu edisyonu bu yıl 10 Mayıs’ta kapılarını açacak.
Bienalin ana mekânlarından Arsenale’de yer alan Türkiye Pavyonu, İKSV’nin koordinasyonunda, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın katkılarıyla ve T.C. Dışişleri Bakanlığı’nın himayesinde düzenleniyor. Venedik Mimarlık Bienallerinde Türkiye Pavyonu sergileri, 2014’ten bu yana Schüco Türkiye ve VitrA’nın eş sponsorluğunda gerçekleştiriliyor.
Paylaş