Bilelim ki “ruhu da beslemek” zorundayız ve bu fevkalade önemli bir ayrıntı. Nedeni şu: Bilim dünyasında “nöro immuno modülasyon” olarak bilinen mühim bir kavram var. Bu, ruhsal/duygusal durumun bağışıklığı etkileme ve yönetme gücü anlamına geliyor. Güzel, doğru, teşvik edici, olumlu, keyifli ve huzur yükleyici şeyler düşünmek bağışıklığımızı güçlendirmede en az antioksidanlar, vitamin ve mineraller kadar etkili. Tersine, korku, endişe, kötümserlik, panik gibi duygular bağışıklığımızı da depresyona sokabiliyor. Kısacası bu günlerde “ruhu beslemek” meselesi en az “bedeni beslemek” kadar önemli. “Koronaya inat yaşasın hayat” yaklaşımı işte bu nedenle mühim bir ayrıntı.
KORONA KRİZİ NE ZAMAN BİTER
Sadece biz değil, insanlık âlemi büyük bir sınavdan geçiyor. Yalnızca bilimsel değil, aynı zamanda toplumsal bir sınavdır bu. İşi sadece bilim insanlarına ve sağlık çalışanlarına yüklersek bu sınavda da çakacağımız, başımızı fena halde belaya sokacağımız kesindir. Nedeni şu:
Koronavirüs belasını yok edebilmemiz için ilaç veya ilaçlar bulunması yetmez. Zira hiçbir ilaç bu salgını önlemez. İlaçlar sadece hastalananları tedavi edebilir. Peki çözüm ne? Bilim insanları bu beladan kalıcı olarak kurtulmanın 3 yolu var diyor:
1) AŞI: Koruyucu aşının bulunması en güçlü çözüm ama bunun gerçekleşmesi için bize en az bir yıl lazım.
2) TOPLU BAĞIŞIKLIK: Belirli sayıda insanın hastalığa bağışıklık kazanması bir çözüm olabilir. Bunun için de en az iki yıllık bir süre olmalı deniyor ve yeterince de güvenli bir yol sayılmıyor.
3) TOPLUMSAL BİR ÇALIŞMA: Toplum olarak sürece sahip çıkmak ve toplumsal davranışlarımızda kalıcı ve etkili değişimler geliştirip bunları samimiyet, inat ve gayretle sürdürmek, önümüzdeki en etkili ve hızlı çözümdür. Mesela sosyal izolasyon, yani 14 gün kuralı. Mesela sosyal mesafe, yani bir metre uzaklık ve hatta tecrit meselesi. Mesela el yıkama ve kişisel temizlik konusu....
BİLİME VE DEVLETE KULAK VERELİM YETER
Görünmez ama etkili, fark edilmesi zaman alabilen, sinsi ve güçlü bir düşmanla karşı karşıyayız. Devletin/Sağlık Bakanlığı’nın öneri ve önlemleri ve bilim kurulumuzun tavsiyelerine hassasiyetle uymak ilk işimiz. Unutmayın: Biz zor savaşların insanlarıyız. Böyle zamanlarda çok ama çook hassas, çok ama çook akıllı davranmaya, kültürel olarak da inançsal bakımdan da zaten alışığız. Bu tehdit karşısında da aynını yapacağız. Uyumlu ve sorumlu davranacak, savaşı koronavirüs değil biz kazanacağız!
HANGİSİ SABUN MU KOLONYA MI
Sabun ile temizlik, bol sabun ve su ile elleri iyice, uzun uzun ve ovarak yıkamak, sabunun virüsü parça parça eden mucizevi etkisi nedeniyle dezenfektan ya da kolonya ile temizlikten daha etkilidir. Sabun, virüsün yapısındaki yağ (lipid) bölümünü eriterek virüsün yapısını bozan hatta yok eden bir etki de göstermektedir. Bu nedenle sabun kolonyayı yener! Peki sıvı sabun mu, geleneksel sabun mu? İkisi de olur. Antibakteriyel sabuna ihtiyaç var mı? Yok! Arap sabunu işi halleder...
VİRÜSÜN ELİ AYAĞI YOK
Bu kesin. İtalya ve İran maalesef bu kuralı ciddiye almadıkları için Çin’den daha hızlı bir salgın sürati, daha çok ölüm oranı ile karşılaştılar. Çin ile sınırdaş Tayvan ise ciddi izolasyon yaparak hasta sayısını minimum rakamlarda tutabildi. Peki, nedir ve nasıl yapılır etkili bir sosyal izolasyon? Yanıt kutuda sizi bekliyor...
BANA GÖRE
SOSYAL İZOLASYONUN PÜF NOKTALARI
Bu gecikmiş ziyarette Sağlık Bakanlığımız, sağlık çalışanlarımız ile Koronavirüs Bilim Kurulumuzun katkıları çok. Teşekkür ve takdiri hak ettiler. Bana sorarsanız bundan sonrası için slogan şu olmalı: Panik yok, tedbir çok! O tedbirlerin neler olduğunu da öğrendik ve uygulamaya çoktan geçirdik. Peki, yanlışlarımız veya eksiklerimiz neler? Özellikle “doğru sanılan yanlışlar” hangileri? Merak edenler için basit bir liste hazırladım, buyurunuz...
KORONAVİRÜSTE DOĞRU BİLİNEN 10 YANLIŞ
YANLIŞ 1: SARIMSAK SOĞAN YİYİN
TAMAM, soğan ve sarımsak sülfür güçleri, alisin ve kuvarsetin zenginlikleri ile “doğal şifalar” ama koronavirüsten korunma gibi ciddi bir işi sadece onlara ihale etmek yanlış olur. Hele hele her gün 4-5 diş sarımsak, 2-3 soğanı çiğ çiğ yemek mideye de toplumsal ilişkilere de ihanet sayılır! Hastaysanız, koronavirüs aldığınız ya da yaydığınız kesin mi? O zaman ikisini de rahatça yiyin. Bu sayede kokunuzdan hoşlanmayanlar sizden uzak dururlar, neticede de virüsten korunma imkânı yakalamış olurlar.
YANLIŞ 2: TURŞUYA YÜKLENİN
TURŞULARIN
Soruya çoğunuzun “1 metre!” diye yanıt vereceği kesin. Yanıtınız yanlış değil ama İtalyan ve Fransız sağlık yetkilileri bu mesafenin 2 metreye çıkarılmasının daha güvenli olduğu düşüncesindeler. Konuştuğum bazı enfeksiyon hastalıkları uzmanları da bu düşünceye yakınlar: Onlar da “Tamam, 1 metrelik mesafe güvenli ama riskli birinden uzaklaşmayı 2 metreye çıkarmak daha garantili” diyorlar. Peki, bu “güvenli mesafe” neden önemli?
Nedeni şu: El-ağız–burun, yani solunum yolu ile bulaşan mikrobik hastalıklardan korunmada, hasta kişilerden uzak durmak mikrobu kapmamanın en etkili yollarından biri. Bu nedenle “hasta olduğundan kuşku duyanların” sokağa çıkmamaları, toplu taşıma araçlarını kullanmamaları, toplu alanlara (sinema, tiyatro) gitmemeleri, okul ve işlerinden izin isteyip evlerinde istirahat etmeleri ve de “maske kullanmaları” sorunu başkalarına da nakletmemek adına önemli bir tedbir.
BİR NOT
Ama her sağlık sorununu yenip içilene bağlamak veya her hastalığın çaresini besinlerde aramak da ciddi bir yanlış. Üzülerek belirteyim, siz de biz de bu yanlışı çok sık yapmaya başladık. Kimimiz glutensiz, kimimiz alkali, kimimiz ketojenik besinlerle iyileşmeye çalışıyoruz. Kimine “İçinde lektin var, bakliyat yeme”, kimine “Kazein zehirdir, süt ürünlerine el sürme” diye bilimsel desteği kuşkulu yasaklar koyabiliyoruz. Dahası, bir tık daha ileri gidip koronavirüs meselesinde kelle paçayı “ilaç” gibi görebiliyoruz. Peki, doğrusu ne? Doğrusu yok! Hepsine doğru, tamamına yanlış demek mümkün. Çünkü genetikleri farklı, metabolizmaları değişik çok farklı üretimleriz. Birimize ilaç gibi gelen besin, diğerinde alerji hatta hastalık yapabiliyor. Neticede tam bir “ortaya karışık” durum söz konusu. Bunlardan biri de glutensiz beslenme konusu...
ÖNEMLİ: BAŞ AĞRISI NE ZAMAN CİDDİYE ALINMALI
BAŞ ağrılarının basit, sıradan, sık sık tekrarlayanları olabildiği gibi, hayati önemde ve acil olanları da var. Eğer baş ağrınız ile birlikte aşağıdaki durumlardan biri varsa lütfen gecikmeden tıbbi yardım alın...
HATIRLAYALIM: CİLDİ NEMLENDİREN 10 BESİN
GENÇ, parlak ve ipeksi bir cildin değişmez bazı oyuncuları var. Tabii ki su en önemlisi ama listenin geri kalanını da pas geçmezseniz, hedefinize daha kolay ulaşabilirsiniz...
Her şey yolunda giderse, birkaç hafta içinde aşı kullanıma hazır hale gelebilecek. Yasal süreçler ve diğer aşamalar da dikkate alınırsa, aşının 90 gün içinde kullanıma hazır olması mümkün. İsrail’de araştırma merkezi MİGAL, daha önce tavuklardaki “infeksiyöz viral bronşit”e karşı geliştirilen aşının, mevcut koronavirüse karşı da kullanılabileceğini açıklamıştı. MİGAL biyoteknoloji araştırma grubu başkanı Dr. Chen Katz, “Umarım birkaç hafta içinde aşı hazır olacaktır” açıklaması yaptı. Bence yeni bir haftaya başlarken harika bir haber bu.
İYİ OLDU: MUSİBET Mİ NASİHAT Mİ
HER atasözü yüzlerce yıllık tecrübelerin özeti, ortak aklıdır. Onlardan biri daha koronavirüs saldırısı sayesinde yeniden teyit edildi: “Bir musibet bin nasihatten evladır!”
Mesele şu: Mikrobik hastalıklardan hatta bedenimize ağız, burun yolu ile giren pek çok toksin ve kimyasaldan korunmanın en etkili ve ucuz yolu elleri temiz tutmak, hemen her fırsatta -tabii ki takıntı haline getirmeden- yıkamaktan geçiyor. El temizliği meselesi koronavirüs bulaşmasında da en etkin korunma şekli. Farkında değiliz ama sadece dakikalarla ölçülecek kadar kısa bir zaman aralığında en az 20-30 defa ellerimizi yüzümüz, burnumuz, ağzımız ile buluşturuyoruz. Çevreden elimize bulaşan mikrop ve toksinleri işte bu temaslarla ağzımızla, burnumuzla bedenimize sokuyoruz...
İşte bu nedenle el temizliği en etkili hijyenik yaklaşımlardan biri. Koronavirüs korkusu konunun önemini bir defa daha gündeme getirdi. Hatırlatalım: Elleri sık sık temizlemek ve bu işi 1-2 saat aralıklarla tekrarlamak bu günlerde çok ama çoook önemli. Tavsiyem, ellerinizi en az 30 saniye, mümkünse bileklerinizden bile değil, dirseklerinizden itibaren bol sabunlu su ile iyice ovarak yıkamanız ve “el temizliği” meselesini daima gündemde tutmanızdır.
EVDE VE İŞTE KORONAVİRÜS ÖNLEMLERİ
ÜZÜLEREK belirteyim: Koronavirüs de bu virüsten kaynaklanan ve Kovid-19 adı verilen hastalık da pek çok doktor gibi beni de yanılttı. Gelişmelere bakılırsa şimdilik 40’dan fazla ülkede görülen bu salgın, bir süre sonra “tüm dünyayı ilgilendiren” bir bulaşıcı/salgın hastalık kategorisine bile girebilir. Virüsün dış ortama aşırı dayanıklı olması, inkubasyon yani kuluçka süresinin uzunluğu ve bulaşıcılık (enfeksiyozite) kabiliyetinin yüksekliği hastalığın beklenenden daha hızlı yayılmasının ve çok sayıda insanının hayatını sonlandırmasının en önemli sebepleri. Tehlike özellikle yaşlı ve düşkün insanlar için çok ciddi. Kanaatimce bizde de alınan önlemler önümüzdeki günlerde daha da sıkılaştırılacak, koruyucu tedbirler muhtemelen “kırmızı kategoriye” çıkarılacak. Bizim için şimdilik sadece “dikkatli olmak” yetiyor. Zira henüz hiçbir vatandaşımızda bu virüs ve buna bağlı Kovid-19 hastalığı teşhis edilmedi.
PANDEMİ: Tüm dünyayı ilgilendiren bulaşıcı salgın hastalığa verilen genel ad.
BİR TEŞEKKÜR: SAĞLIK BAKANLIĞI ÇOK BAŞARILI İŞLEM YAPTI
KORONAVİRÜS meselesinde henüz hiçbir hastamızın olmaması çok sevindirici. Bunda gerekli önlemleri vaktinde alan, etkili uygulayan ve bilim kurulu oluşturup danışmanlık meselesini öne çıkaran Sağlık Bakanlığı’nın payı çok büyük. Teşekkürler...
BİR BİLGİ: BİR SORUNA NE ZAMAN ‘PANDEMİ’ DENİR
BİLELİM