Osman Müftüoğlu

2023’ün ‘iyi hayat’ manifestosu

1 Ocak 2023
Her yıl olduğu gibi bu yıl da yeni bir yıla girerken hepimiz için -daha önceki yazılarım ve farklı kaynaklardan faydalanarak- bir yeni yıl manifestosu hazırladım.

Öncelikle şunu belirteyim, her yeni yıla yeni bir manifestoyla girmeyi 9. Cumhurbaşkanı’mız, “hayat hocam” rahmetli Süleyman Demirel’den öğrendim. Ve yine içtenlikle belirteyim: Alt alta yazdığım bu maddelerin ben de en fazla yarısını -ki çoğu zaman o bile mümkün olmuyor- hayata geçirme fırsatı buldum. Bu nedenle aşağıda okuyacağınız tavsiyeleri lütfen çok yüklü ve zor gibi görmeyin, düşünmeyin. Siz de benim gibi yapın ve öncelikle içlerinden yapabileceklerinizi hayata geçirmeye gayret edin.

Hepinizin yeni yılını içtenlikle kutluyor; sağlıklı, huzurlu, bereketli, mutlu, hayırlı, uğurlu, keyfi, kahkahası, neşesi bol, pırıl pırıl ve harika bir 2023 diliyorum. 2023 manifestosuna gelince... Hazırsanız buyurun...



İŞTE O MANİFESTO

Yazının Devamını Oku

Yeni bir yıla yeni hedefler lazım

29 Aralık 2022
Yaşımız ne olursa olsun daha sağlıklı biri olmak ve kalmak, daha az yorgunluk hissedip daha az hastalanmak ve bize bağışlanan son nefes ve son yürek vurusuna kadar güzel ve keyifli bir hayat sürme şansı yakalamak...

Her gece deliksiz bebek uykuları uyuyup her sabaha zinde uyanmak, yeterince görmek, dinlemek, anlamak ve anlatmak... Her gün yeterince gülüp kahkaha atmak, güzel ve yeni şeyler duyup eskileri hatırlamak... Dostlarımız ve ailemizle sohbet edip torunlarımızla mutlu anlar yaşamak, bilelim ki sadece alınyazımızın, yalnızca kaderimizin değil biraz da bizim hayat tarzı seçimlerimizin eseridir. Yani bir ölçüde de bizim elimizdedir. Yeter ki biz zamanında ve yerinde, doğru ve kalıcı bazı kararları alalım ve onları uygulamaya geçirebilelim. Yeni bir yılın başlangıcı bunun için iyi bir şans, mükemmel bir fırsattır. Peki, nasıl?



SORU ŞU
2023 İÇİN İYİ HAYAT PLANI NE OLMALI

Yazının Devamını Oku

Uykusuz olmaz

26 Aralık 2022
Şu bilgi çok net ve açık, üstelik defalarca da doğrulandı: Muazzam bir uykusuzluk problemi hatta salgını ile karşı karşıyayız.

Oysa düzenli, kaliteli ve yeterli bir uyku sağlıklı bir hayatın en az beslenme, stres yönetimi, düzenli aktivite parametreleri kadar önemli ve vazgeçilmez bir ayrıntısı. Unutmayalım ki uykusuzluk atakları/dönemleri eğer tekrarlar ve uzun sürerse günün birinde bizi mutlaka hasta eder. Ayrıca yaşam kalitemizi düşürür, ömür süremizi törpüler. Kısacası sık sık tekrarladığım gibi iyi, güzel, formda, fit ve sağlıklı bir hayatın yolu mutlaka ama mutlaka yeterli, keyifli ve kaliteli bir gece uykusundan geçer. Peki, ne oldu da UYKUSUZLUK MESELESİ bu kadar önemli bir sorun haline geldi? Ve ne oldu da uykusuzluk sorunu sağlıklı yaşam gündemimizin -özellikle son günlerde- bir değilse bile iki numaralı problemi oldu?

SORU ŞU

 

NEDEN UYKUSUZUZ

UYKUSUZLUK probleminin küresel bir salgına dönüşmesinin, bana göre beş temel sebebi var.

1- GERGİN, HUZURSUZ VE KAYGILIYIZ: Pandemi hepimizi korkuttu. Kendimiz, ailemiz, işimiz, gücümüz ve daha pek çok konuda ruhumuzu yoğun bir endişe bombardımanına tuttu. Stres seviyemiz, pandeminin etkisi minimuma inmiş olsa da hâlâ çok yüksek.

2- FAZLA AYDINLIK VE ÇOK GÜRÜLTÜLÜYÜZ:

Yazının Devamını Oku

Mutlu evlilik bunamayı önlüyor

24 Aralık 2022
Haberin kaynağı Norveç’te yapılan bir araştırma ve o araştırma geçtiğimiz günlerde önemli bir tıp dergisinde (Journal of Aging and Health) yayımlandı.

Araştırmaya göre, mutlu bir evlilik sürdüren çiftlerin beyin sağlığı daha güçlü, bellek fonksiyonları bunamaya karşı daha da dirençli. Aynı araştırmaya göre, “bekâr olmak” ve kalmak “bilişsel gerileme riski”ni ciddi ölçüde arttırıyor. Araştırmanın ulaştığı önemli bir sonuç daha var: Evlilik hem erkekler hem kadınlar için -belleği koruma bakımından- eşit derecede faydalı.



KÖTÜ HABER
BİTTER ÇİKOLATA AĞIR METAL DEPOSU MU

Yazının Devamını Oku

Konforun fazlası çürütüyor

22 Aralık 2022
İyi yaşlanma, sağlıklı ve formda yaş alma, kısacası bize bağışlanan ömrü kronik hastalıklardan uzak ve daha az hastalanarak yaşama yönünde yapılan çalışmaların son yıllarda en çok dikkati çekenlerinden biri de “hormesis” kavramıdır.

Hormesis konusundaki çalışmalarıyla tanınan Dr. Mark P. Mattson’a göre, hücrenin dolayısıyla bedenin toksik, kimyasal ya da çevresel herhangi bir faktöre düşük dozda maruziyeti her canlının adaptasyon yani uyum sağlama ve kazanma gücü ve süresini hızlandırır. Her canlı organizmanın hayatta kalmak ve çoğalmak için çevresindeki farklı uyaranlar ve stresler karşısında daha dayanıklı olmaları ve daha uyumlu cevap verebilmeleri, bazı yeni mekanizmalar/süreçler geliştirebilmeleri ile mümkün olabilir. Bu yaşam gücünü ve dayanıklılığı arttıran, çürümeye, gerilemeye, bozuşmaya engel olan yeni, olumlu ve güçlendirici değişimlerin tümü basitçe “hormesis” sözcüğüyle açıklanıyor. Hormesis hücrenin ve organizmanın yaşamını tehdit eden herhangi bir iç veya dış fizyolojik ya da patolojik, uyaran ya da zedeleyiciye karşı verdiği iki uçlu hatta çoklu yanıtların özeti olarak kabul ediliyor. Eğer bu yanıtlar iyi yönetilebilirse hücre, doku, organ ve sistemler; dolayısıyla beden hatta ruh çürümeden/bozuşmadan yani kötü yaşlanmadan kurtulacak hatta daha da güçlenecektir.



BİR ÖRNEK
DOĞAL ECZANE NASIL ÇALIŞIYOR

Yazının Devamını Oku

Hangi hipertansiyon daha tehlikeli

19 Aralık 2022
Kan basıncı dengesi sağlığımızın en önemli belirleyicilerinden ve garantilerinden biri. Bu nedenle kan basıncı rakamlarını normal sınırlar içinde tutabilmek sağlıklı yaşamın ve iyi yaşlanmanın daima ilk sıralarda yer alan önemli bir parametresi. Bilindiği gibi iki ayrı kan basıncı rakamımız var:

 “Büyük/sistolik kan basıncı” ve “küçük/diyastolik kan basıncı”. Aslında ikisinin de yükselmesi ve uzun süre yüksek kalması kalp damar sistemlerimiz için önemli bir tehdit. Ama yine de aklımızda hep aynı soru var: Peki, hangisinin yükselmesi diğerinden daha önemli? Biz doktorlar, yıllardır küçük tansiyonun yüksek olmasının daha önemli olduğunu, büyük tansiyondaki zaman zaman oluşan fırlamaların vücut tarafından daha kolay tolere edilebildiğini düşündük. Yani, sürekli yüksek olan küçük tansiyonun bazı doku hasarlarına yol açma riskinin daha büyük olduğu teorisini kabullendik. Fakat bu yaklaşım son yıllarda oldukça değişti. Artık büyük tansiyonun yüksek olmasının da en az küçük tansiyonun yüksekliği kadar önemli olduğunu kabul ediyor, ikisi arasında zarar verme potansiyeli bakımından ciddi bir farkın olmadığını düşünüyoruz. Hatta 50 yaş ve sonrasında, büyük tansiyonun daha önemli bir sağlık risk faktörü olabileceğini kabul ediyoruz. Unutmayın, yaşınız ne olursa olsun sistolik kan basıncınız 13’ten, diyastolik kan basıncınız 9’dan büyük olmamalıdır. İdeal rakam daima 12/8’in altıdır. Küçük bir hatırlatma daha yapalım: Küçük tansiyonunuzun 9’dan düşük, büyük tansiyonunuzun 14’ten yüksek olması, sizde “İZOLE SİSTOLİK HİPERTANSİYON” denen ve çok yaygın görülen bir yüksek tansiyon probleminin olduğunu gösterir.

BİR NOT: MİTOKONDRİLERİMİZE İYİ BAKALIM

MİTOKONDRİLER hücrelerimizin, dolayısıyla doku, organ ve sistemlerimizin özetle bedenlerimizin enerji üretim merkezleridir. Soluduğumuz oksijeni ve gıdalarla kazandığımız şeker ya da yağları kullanarak ATP üretirler. Biz de o ATP’leri enerji kaynağımız olarak kullanır, yaşamımızı yorulmadan, nefes nefese kalmadan rahatça sürdürme imkânı buluruz. Bilelim ki özellikle yaşlılık döneminde başımıza gelen sağlık sorunlarının çoğunun arkasında mitokondrilerimize verdiğimiz zararlar, onları kollama ve korumada yaptığımız hatalar, özetle mitokondri hastalıkları vardır.

İYİ BİLGİ 1: MİTOKONDRİLERE NELER ZARAR VERİR

BİLELİM ki ilaçlar mitokondri zararlılarının daima ilk sırasında yer alırlar. Mesela kolesterol düşüren statinler, mikrop öldüren kinolonlar, ağrı kesen parasetamoller ilk akla gelenlerdir. İlaçlardan başka mitokondri toksinleri de var. Örneğin, ağır metallerin tamamı birer mitokondri zehridir, cıva, arsenik, kurşun mitokondrilerin amansız düşmanlarıdır. Diğer taraftan içtiğiniz veya pasif içici olarak soluduğunuz sigara dumanındaki toksinler, keyif almak için yudumladığınız alkoller, kirli şehir havasıyla ciğerlerinize dolan çevresel toksik kimyasallar da önemli birer mitokondri zararlısıdır.

Yazının Devamını Oku

Bellek sırları

17 Aralık 2022
Öncelikle şunu bilelim: Pek çok yaşlılık sorununda olduğu gibi unutkanlık da yaşlılığın vazgeçilmez bir sonucu ya da kaderi değildir.

Tamam, güçlü bir belleğin genetik bir avantajla, doğru bir beslenmeyle ve hatta şansla bile ilgisi var. Ama yine de meselenin daha derin ama aslında oldukça basit bazı ayrıntılarının olduğu da bilinmeli. Beyin/bellek uzmanları yani nöropsikiyatrlar “Belleğinizi güçlü tutmak istiyorsanız onu daha çok çalıştırmalısınız” diyorlar. Haklılar! Nedenine gelince...

Beyin zannedildiğinin aksine kendini yenileme kabiliyeti olmayan, iyileşme ve yenilenme yeteneği neredeyse sıfır noktasında sayılan bir organ değil. Birkaç yıl önce İspanya’da yapılan bir araştırmada bu bilgi bir kez daha net ve açık olarak teyit edildi. Peki, o araştırmada hangi sonuçlara ulaşıldı?



İYİ HABER
BEYİN 90’LI YAŞLARA KADAR ‘YENİ HÜCRE’ ÜRETEBİLİYOR

Yazının Devamını Oku

Neden daha çok ve daha sık hastalanıyoruz

15 Aralık 2022
“Ortalık virüs kaynıyor, virüs saldırısı mı var hocam?”, bugünlerde en çok karşılaştığım soru zannediyorum budur ve itiraf edeyim, bu kadar çok grip, soğuk algınlığı ya da RSV enfeksiyonuna yakalanmış insan görünce “Bu soru da nereden çıktı?” demek bence de mümkün değil.

Ama bilelim ki bugünlerde COVID-19 salgını meselesi gerçekten de ikinci plana düşmüş durumda. Anlaşılan o ki hâkim virüsler RSV, parainfluenza/rhinovirüs ve influenza. Şaşırtıcı mı? Hayır! Daha önce de yazdım: Üst/alt solunum yolu enfeksiyonu vakalarının bugünlerde hızla artması bana sorarsanız sürpriz sayılmaz. Sayılmaz çünkü zaten üst değilse bile alt solunum yolu enfeksiyonları için mevsim kasım ortalarında açıldı(!). Ek olarak da bugünlerde yukarıda saydığım virüsler ve diğer üst solunum yolu virüsleri biraz da bizim tedbirsizliğimizden faydalanarak ortalıkta cirit atmaya başladı. Beklenenden daha çok insanımızın hastalanmasının birinci sebebi budur. Peki, başka sebep var mı? Var! Diğer sebeplere gelince...



BİR UYARI
YANLIŞ YOLDAYIZ

Yazının Devamını Oku