Osman Müftüoğlu

Ayakta kalmak mı hayatta kalmak mı

11 Temmuz 2024
Yaşam süremiz uzuyor.

Bu olumlu gelişme doğal olarak “uzun ömürlülük/longevity” ile ilgili konulara gösterilen ilginin de artmasına yol açıyor. Zira uzayan ömrün yani hayatta kalma süresini sağlıklı bir ömre yani ayakta kalma sürecine dönüştürmek özellikle 60’lı yaşlardan sonra karşılaşabileceğimiz en önemli sorun. Bu nedenle başlıktaki sorunun yanıtını “Ayakta kal, hayatta kal” cümlesiyle özetlemek ve sadece uzun bir ömür değil sağlıklı bir ömre de odaklanmak vazgeçilmezimiz olmalıdır. Belki de bu nedenle benim en çok önemsediğim, kitaplarım, gazete yazılarım ve televizyon programlarımda en sık tekrarladığım mottolarımdan biri şudur: AYAKTA KAL, HAYATTA KAL!

AKLINIZDA OLSUN

BİZE SADECE HAYATTA KALMAK / ’OUTLIVE’ YETMEZ

“OutlIve” basitçe “hayatta kalmak” anlamına geliyor. Uzun ömürlülük ile ilgili yazılarını ve podcastlerini ilgiyle izlediğim ve birkaç kongrede sohbet etme fırsatı bulduğum Dr. Peter Attia’nın son kitabının adı da “Outlive”. Dr. Attia bu kitabında da -öncekilerde olduğu gibi- uzun ömürlülük ile ilgili önemli tavsiyelerde bulunuyor. Bunu yaparken de önceliğin “kronik/yaşa bağlı hastalıkları yenmek” olduğunu söylüyor. İlk sıralara da “metabolik işlev bozukluğunu, kalp ve damar hastalıklarını, kanserleri, Alzheimer ve benzeri nörodejeneratif hastalıkları” yerleştiriyor. Dr. Attia’ya kesinlikle katılıyorum. Bu adeta “mahşerin dört atlısı” gibi çalışan, ömrünüzü uzatsanız/hayatta uzun süre kalsanız hatta dünyaya çivi çaksanız (!) bile o süreyi maalesef isteseniz de istemeseniz de tatsız, tuzsuz geçirmenize yol açan bu dört sorunun temelinde de çoğu zaman ve öncelikle “insülin/kan şekeri dalgalanmaları”nın yani “insülin direnci canavarı”nın yattığının altını çiziyor. Çok iyi biliyoruz ki insülin ve kan şeker dengesindeki bozulmalar, öncelikle ve özellikle “metabolik işlev bozukluğu” yoluyla bilhassa 60’lı yaşlar sonrasının en önemli “kronik hastalık tetikleyicisi”dir.


Peter Attia

ÖNEMLİ

Yazının Devamını Oku

Genç kan gençleştirir mi

8 Temmuz 2024
Başlıktaki sorunun cevabı henüz net olarak verilmiş değil ama yaşlanmamak, en azından yaşlanmanın süratini azaltmak için bu yolu deneyen pek çok insan var.

Bunlardan biri de teknoloji milyoneri Bryan Johnson. Peki Bryan Johnson kim, kimin nesi, neyi amaçlıyor? Bryan Johnson bir teknoloji milyoneri.

Bir “anti-aging rockstarı”. Günde neredeyse 100’e yakın takviye hapı yutuyor. Yaş almamak ve yaşlanmamak takıntısını yönetmekte bir hayli zorlandığı anlaşılan bu genç milyonerin hedefi sadece yaşlanmamak da değil. Bryan Johnson uyguladığı onlarca “biohacking yöntemi”yle biyolojik yaşını küçültebilmeyi ve ergenlik çağına geri dönebilmeyi umuyor. Bunun için denemediği yol, başvurmadığı yöntem yok. Bryan Johnson’ın son takıntılarından biri ise bedenine genç kanı nakli yaptırarak gençleşmek! Bu ünlü dolar milyoneri son girişiminde genç kalabilmek için ergenlik çağındaki oğlunun kanını birkaç defa bedenine nakletti. Bununla da yetinmeyen 45 yaşındaki Johnson, kendi kanını da babasına verdi ve babasının biyolojik yaşının 25 yıl azaldığını iddia etti. Bryan Johnson’ın bu girişimi yaşlanmama yanlışı peşinde koşan anti-aging heveslilerin aklına doğal olarak şu soruyu getirdi: Genç kanı nakli bir yaşlanmama/yaş almama/hatta gençleşme çaresi olarak kullanılabilir mi? Bana sorarsanız -en azından şimdilik- hayır! Nedenine gelince...

ÖNEMLİ SORU

 

YAŞLILIK BİR KAYIPLAR SENFONİSİ Mİ

Yaşlılığın biraz yorgunluk, biraz ağrı, biraz da uyku kaybı ile eşanlamlı olduğu kesin ama kişisel görüşüm, ömrümüzün bu önemli bölümünün bir kayıplar senfonisinden ibaret olmadığı yönündedir. Doğrudur, yaşlılık bir tık işitme kaybı, bir tutam görme azalması, bir parça saç dökülmesi ve cilt kırışıklığı, bir ölçü bitkinlik/takatsizlik hali ile birliktedir ama eğer önceden iyi bir hazırlık yapılabilirse bu muazzam zaman dilimini bir çeşit kayıplar senfonisi mutsuzluğu içinde yaşamak yerine “bir iyilik, bir tecrübe, bir zarafet ve bir bilgelik dönemine” çevirmemiz de mümkündür. Bütün mesele ona iyi hazırlanmak ve kendimize iyi bakmaktan ibarettir.

BANA GÖRE

Yazının Devamını Oku

Hafta sonuna sağlık notları

6 Temmuz 2024
İsterseniz gelin bu sıcak, güzel cumartesi sabahı ve harika hafta sonuna sağlık bilgilerimizi yenileyerek ve hatırlayarak başlayalım. Hazırsanız buyurun...

BAĞIŞIKLIK BASKILAYICI YANLIŞLAR

1. Stres yoğunluğu / Kortizol düzeyini arttırarak.
2. Yalnızlık / Norepinefrin duşları yaptırarak.

3. Tembellik / Paslanmayı ve iltihaplanmayı hızlandırarak.

4. Uykusuzluk / Bağışıklık hücrelerini / T ve B lenfositlerini baskılayarak.

5. Kötü beslenme / İmmün sistemi aç bırakarak.

Yazının Devamını Oku

Yaşlılık hâlâ ‘zor zanaat’ mı

4 Temmuz 2024
“Yaşlılık zor zanaat!” cümlesini önce çocukluğumda rahmetli dedem Süleyman Efendi’den sonraki yıllarda da rahmetli babam Abdullah Efendi’den çok sık ve üzülerek işittim.

Her ikisinin de yaşlılıkla ilişkili kronik bazı hastalıkları/sorunları vardı. Ve bu nedenle bana sorarsanız yakınmalarında hiç de haksız sayılmazlardı. Çünkü o yıllarda yaşlılık demek “baston” demekti. Yine o yıllarda yaşlılık demek “çay bardağı tabanı kadar kalın bir gözlük camı” ile yaşlılığa bağlı görme kaybını telafi etmeye çalışmakla aynı şeydi. O yıllarda yaşlılık aynı zamanda daha az duyup daha zor işitmekle adeta eşdeğerdi. Belleğin yaşlandıkça beyne yavaş yavaş veda etmesi ise son derece normal bir şeydi. Ve en az unutkanlık kadar, en az eklem ağrıları, en az derin bir yorgunluk hali gibi sorunlar kadar uyku kayıpları, hatta ruhsal çökkünlükler yaşlılığın ayrılmaz yol arkadaşları gibiydi. Özetle benim çocukluğumu yaşadığım 1960’lı 70’li yıllarda 60’lı yaşlara ulaşabilmiş hele hele 70’li yaşları tamamlamayı başarabildiyseniz mutlaka ama mutlaka “DAHA AZ” ve kesinlikle “DAHA EKSİK”tiniz. Peki, ya şimdi? Şimdi nasıl? Yaşlılık hâlâ zor bir zanaat mi? Bence değil.

ÖNEMLİ
İLK HEDEF: KRONİK HASTALIKLARLA MÜCADELE

Daha iyi yaşlanma alanına odaklanan bilim insanları/longevistlerin amacı zannedildiğinin aksine sadece “ömrü uzatmak” değildir. Onların hedefi aynı zamanda canlılığı, biyolojiyi, beden ve ruh ilişkilerini geliştirmek ve yaşı ne olursa olsun her insanın yaşadığı çevreyle olan bağlantılarını olumlu yönde maksimize etmektir. “Bir longevist için” ömrü uzatmakla/life span o ömrü güçlü, sağlıklı, huzurlu, formda ve fit tutmak arasında ciddi farklar vardır. Dr. David A. Sinclair’in de ısrarla belirttiği gibi: “Biz her ikisine de muktediriz ancak hayatları acı, hastalık, kırılganlık ve kısıtlı hareket etmeyle tanımlandıktan sonra insanları onlarca yıl daha fazla yaşatmanız ne erdemli ne de daha iyi bir davranış değildir.”


Yazının Devamını Oku

Yaşlanmaktan değil ihtiyarlamaktan korkun

1 Temmuz 2024
“Yaşlanma sanatı” son yıllarda en çok ilgi duyduğum sağlıklı yaşam alanlarından biri.

Bu yeni ve farklı bir sanat dalı! Zira dünyanın hemen her ülkesinde olduğu gibi bizde de toplumsal yaşlanma giderek büyüyen ve derinleşen bir alan. Uzun süredir hazırlığını sürdürdüğüm ve yakında kitapçı vitrinlerinde sizinle buluşacak olan yeni kitabıma hazırlık yaparken yaşlanmayla ilgili yüzlerce kitap binlerce makale okudum. Samimiyetle belirteyim, bu kitap ve makalelerin içinde beni en çok etkileyen Dr. Daniel J. Levitin’in “Başarılı Yaşlanma - Tellekt Yayınları” kitabı oldu.

İtiraf edeyim, 70’li yaşların ilk virajını dönmeye hazırlandığım bugünlerde haklı olarak yaşlılık meselesine ben de olması gerekenden biraz daha kafa patlatıyorum. Zira yaşlılığı nasıl karşılayacağımı merak ediyor, sağlıkla yaşlanmayı nasıl başaracağımı, nasıl iyi bir iyi yaşlanma ustası olacağımı ben de ciddi ciddi düşünüyorum. Ama hemen belirteyim yaşlanmaktan asla korkmuyorum. Ayrıca yaşlanmayı bir ihtiyarlık halinden çok daha farklı bir perspektifle gördüğümü de çok iyi biliyorum. Eğer siz de benim ve Dr. Levitin gibi yaşlıları “toplumsal bir yükten ziyade bir mükemmel bilgelik ve tecrübe kaynağı olarak” görür ve yaşlanmayı “bir son çizgi değil bir doruk noktası olarak” kabul etme durumunda olursanız yaşlanmaktan siz de korkmazsınız.

Önerim şudur: Eğer daha iyi yaşlanmak istiyorsanız “longevity” konusunda daha çok bilgilenmeye gayret edin ve bu alandaki gelişmeleri daha bir dikkatle takip edin. İsterseniz gelin şimdi o bilgilerden bazılarını kısa başlıklar halinde sizlerle paylaşalım.

İYİ HABER 1

ALZHEİMER’A MECBUR DEĞİLSİNİZ

Oxford Üniversitesi’nde yapılan yeni bir araştırma yaşam tarzınızda erken yaşlarda oluşturulabileceğiniz doğru bazı stratejiler sayesinde genetik eğiliminiz yüksek olsa bile Alzheimer’a yakalanma ihtimalinizi önemli ölçüde azaltabileceğinizi gösteriyor. Özellikle 50’li yaşlar sonrasında “vegan ağırlıklı bir beslenme tarzını, minimal işlenmiş gıdalarla birleştirebilir, şeker ve beyaz undan uzak kompleks karbonhidratlardan oluşmuş, hayvansal protein yükü sınırlı ve sağlıklı yağlar içeren Omega 3 zengini bir beslenme planını, probiyotikler, antioksidanlar, vitamin ve minerallerden zengin bir gıda tercihi ve her gün tekrarlanan 30 dakikalık ılımlı bir egzersiz planıyla birleştirebilirseniz” Alzheimer’la mücadelede önemli bir avantaj yakalayabiliyorsunuz.

İYİ HABER 2

Yazının Devamını Oku

Hangi takviye ne zaman

29 Haziran 2024
SAĞLIĞIMIZA destek olsun diye kullandığımız vitamin, mineral ve benzeri takviyelerin de -tıpkı ilaçlarda olduğu gibi- belirli kullanım zamanları var.

Bazılarını sabah, bazılarını akşam, bazılarını aç karnına, bazılarını da tok karnına yuttuğumuz da faydaları daha net ve daha güçlü olabiliyor. Aşağıdaki kısa listeyi önemli bazı takviyelerle ilgili zamanlama takvimini sizinle paylaşmak için hazırlandım.

VARAN BİR

SABAH AÇ KARNINA ALINACAKLAR:

Demir

 Selenyum

 Ginseng

 Kolajen peptidleri

 Krom destekleri

Yazının Devamını Oku

Longevity sırları Akdeniz’de mi gizli

27 Haziran 2024
Binlerce yıldır tarihe, mitoloji ve medeniyetlere şahitlik eden muazzam bir coğrafya ve kültürün şanslı mı şanslı mirasçıları olduğumuzun farkında mısınız?

Eğer değilseniz -en azından daha uzun, daha keyifli ve daha sağlıklı bir ömür söz konusu olduğunda- lütfen bu ayrıcalığınızın farkına varın. Çünkü siz, biz, hepimiz Akdenizliyiz, ayrıcalıklıyız. Akdenizli olmanın fark ve avantajlarının daha çok farkında olmalıyız. Nedeni şu...




SORU ŞU
AKDENİZ’İN SIRRI NE

Yazının Devamını Oku

Bir zeytinyağı mucizesi oleuropein

24 Haziran 2024
Bilimsel araştırmalara bakılırsa binlerce yıldır tarihi kayıtlara “kutsal ağaç” olarak giren zeytin ağacının aynı zamanda bir “sağlık ağacı” olduğu da kesinleşiyor.

Zeytin meyvesi ve ondan elde edilen zeytinyağının sahip olduğu muazzam sağlık marifetlerini ise sadece yapısındaki “tekli doymamış yağ asitleri” sayesinde başarmadığı anlaşılıyor. Zeytinyağının içindeki “FENOLİK BİLEŞİKLER”in de bu başarıda ciddi payları var. Bu fenolik bileşiklerin en önemlilerinden biri ise “OLEUROPEİN”. İsterseniz gelin biraz daha detaya girelim...

KISA BİLGİ

OLEUROPEİN NEDİR?

Oleuropein zeytin ve zeytinyağında bulunan fenolik bileşiklerin en önemlilerinden biridir. Zeytin ağacı bu bileşiği “savunma amacıyla” üretir. Molekülün acı tadı zeytine saldıran doğal zararlılara karşı bir çeşit “caydırıcılık görevi” üstlenir. Zeytin ağacı yaşlandıkça ürettiği “oleuropein”in miktarı ve kalitesi artar. Belki biraz da bu nedenle yaşlı zeytin ağaçlarından elde edilen sızma zeytinyağları daha değerli ve daha pahalıya satılıyor.

Araştırmalar oleuropeinin belleği koruduğunu, kanserle, hipertansiyonla, kalp sorunlarıyla mücadelede işe yaradığını, bağışıklığı güçlendirdiğini gösteriyor. Oleuropein ve onun türevi olan “hidroksitirosol” aynı zamanda çok güçlü bir antioksidan yani paslanma önleyici işleve de sahip. Bitmedi! Bu ikilinin “iltihap baskılayıcı” ve hatta “ağrı kesici” özellikleri bile var. İsterseniz gelin yeni araştırmaları da dikkate alarak oleuropeinin bir başka marifeti konusunda da sizi bilgilendireyim...

İYİ BİLGİ

OLEUROPEİN KEMİĞE DE GÜÇ VERİYOR

Yazının Devamını Oku