KINSEY RAPORU bir zamanlar bütün dünyada cinsellik alanında devrimci bir çalışma olarak karşılanmıştı. Çoğu insan kendi cinselliğinin mecrasını da bu kitapta bulmuştu. Belki kendine bile itiraf edemediğini o zaman fark etmişti.
Kinsey filmi bu bilim adamının yaşamını sinemaya aktarmış. Tabuları deviren bilim adamının hayatı, izleyiciye pek çok şeyi gösteriyor. Babasına duyduğu tepkiyle biyolojiyi seçmesi, onun tutucu Protestan yapısına tepki olarak seçtiği hayat anlayışı... Ancak ilerleyen yıllarda kendisinin de bilime, biyolojiye tutkuyla olan bağlılığı, film içinde başarıyla sindirilerek anlatılmış. Zira dikkat edecek olursak aile sofrasında bile başka konu konuşulmamakta.
Yeni araştırmalar yapan birinin, hele araştırma yapılan alan cinsellikse ne kadar tepkilerle karşılaştığını tahmin edebilirsiniz. Zira toplumun değer yargılarıyla karşı karşıya gelmek zorundasınızdır. Göğüslemek zorunda olduğunuz önyargılar yüzlerce yıllık geleneklerdir. Kinsey’in bu zorluklarla nasıl savaştığı aktarılırken, kendisi hariç ekibinin bile arada kalmışlığı filmde başarıyla anlatılıyor.
Çalışma arkadaşları onun için projenin bir parçası mı, evliliği sadece bir deney mi, karısı, asistanları hatta kendisi de sadece birer denek mi, bilim uğruna her şey yapılabilir mi sorularını sorduruyor film. Ahlaki değerlere bilim uğruna sırt çeviren bir adamın zamanla kalbi de köreliyor dedirten bir yaşam eğrisinin filmi Kinsey. Çünkü filmde de görüyoruz ki, ekibi bile bazı konularda Kinsey kadar ‘disiplinli’ olamıyor. Cinselliğe dair tabuları yıkmaya çalışırken kendi yakın çevresindekilerin bile bazı değer yargılarına sadık kalma isteği Kinsey’i zora sokarken, filmi izleyenlerde de, cinselliğe bakışa dair sorgulama isteği uyandırıyor.
Daha önce de belgesel nitelikteki filmlerde gösterdiği başarılı performansa bir yenisini ekleyen Liam Neeson’ı, filmin artıları arasında değerlendirmek gerekiyor sanırım.